GÜNDEM - 10 Temmuz 2017 Pazartesi 10:03

Hainlere karşı milletin yazdığı tarihten İHA objektifine yansımalar

A
A
A
Hainlere karşı milletin yazdığı tarihten İHA objektifine yansımalar

15 Temmuz hain darbe girişiminin hafızalardan silinmemesi için Türk milletinin destansı direnişini konu alan ve İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirleri tarafından çekilen fotoğrafların yer alacağı 2 ayrı sergi Diyarbakır’da açılıyor.

Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu teröristlerin 15 Temmuz gecesi kalkıştıkları hain darbe girişimini ilk anlarından itibaren takip eden ve dünyaya naklen yayın yapan tek yayın kuruluşu olan İhlas Haber Ajansı, o gecenin fotoğraflarını Diyarbakır ve Bismil ilçesinde sergiliyor. 15 Temmuz akşamı Boğaz Köprüsü’nü tankların kapattığını ilk duyuran haber kuruluşu olan İhlas Haber Ajansı, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere tüm yurtta hain kalkışma girişimini ve sonrasında Türk milletinin tankları ve meydanları teslim almasını Türkiye ve dünyadaki abonelerine servis etti. O gece tüm Türkiye'de İhlas Haber Ajansı muhabir ve kameramanları, açılan ateşler altında sahada görevlerini yerine getirerek, darbe girişimini ve bu girişimin başarısızlıkla sonuçlandığını, vatandaşın kahramanlığını tüm dünyaya duyurmuştu.

Düzenlenen sergilerle ilgili İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mücahid Ören'in takdim yazısı şöyle:
"Türk milleti 15 Temmuz 2016’da darbe kavramını bitirdi. Halkımız, tanklarının altına yatarak, seçimle göreve getirdiği hükümetine ölümüne sahip çıktı. O gece 249 şehit, 2 bin 193 gazi tarihe altın harflerle geçti. Dünyaya demokrasi dersi verdi. Kalkışmanın yaşandığı ilk dakikalardan itibaren, İhlas Haber Ajansı bütün gelişmeleri dünyaya canlı görüntülerle duyurdu. İstanbul’da Boğaz Köprüsü’nü tankların kapattığını milletimiz İHA’dan öğrendi. Cumhurbaşkanı ve Başbakan İhlas Medya stüdyolarından bağlantılarla halka, sağduyu ve meydanlara inme çağrısı yaptı. Mermilerin uçuştuğu Boğaz Köprüsü'nde, bombaların yağdığı Ankara caddelerinde İhlas Haber Ajansı’nın canını ortaya koyan fedakar çalışanları, unutulmaz görüntüler kaydetti. O gece, önemli bir imtihan veren televizyon ve yayın kuruluşları da İHA’nın cesurca kaydettiği kahramanlık görüntüleri ile milletin, devletine sahip çıkmasında en kritik görevi üstlendi. İslam dünyasının televizyonlarının başına geçip, gelişmeleri dua ederek an be an takip ettiği haberleri, görüntüleri ilk dakikadan itibaren İHA aktardı. Sokakta nefesi kesilene kadar koşan, mermiler yağmaya başladığında, kamerasını namluya çeviren, cuntacılar silahları ile devlet kurumlarına ve meydanlara girdiğinde o anı kaydeden gizli kahramanlar İhlas Medya çalışanlarıydı.

İhlas Holding binasındaki canlı yayın araçlarını, zırhlı panzerlerle ve helikopter ile binaya el koymaya gelen cuntacılardan koruyan fedakar insanlar, canı pahasına yayınlarına İhlas Holding merkezinden ve sokaklardan devam ettiler. İşte o hercümerç içerisinde çekilen ve zihinlerden silinmeyecek olan yüzlerce fotoğraf ve görüntüden, Türkiye tarihinin ak sayfalarında yer alacak en seçkin karelerin, milletimizin hafızasında kalması için, bir sergi olarak takdim ediyoruz. Bu fotoğraf ve görüntüler, asırlarca unutulmayacak. Tarihe ismi kazılan kahramanlar gibi, o gece gözünü kırpmadan çalışan İhlas Haber Ajansı’nın ve İhlas Medyanın milli şuurdaki ekiplerinin servis ettiği bu kareler sonsuza kadar, yüz akı olarak hatırlanacaktır. A. Mücahid Ören."

Diyarbakır’da 2 sergi açılıyor

İhlas Haber Ajansı (İHA) Diyarbakır’da da 2 ayrı sergi açacağı belirtildi. İlk serginin 13 Temmuz 2017 perşembe günü saat 11.00’da yapılacak olan açılış ile Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Sümerpark Sanat Galerisi Sergi Salonu’nda, ikinci serginin ise 15 Temmuz 2017 tarihinde Bismil Kaymakamlığı bahçesinde yapılacağı belirtildi. Diyarbakır’da açılması planlanan fotoğraf sergisinin, İHA Genel Müdürü Hamit Arvas, İHA Haber Genel Koordinatörü İrfan Altıkardeş, İHA İdari İşler Genel Koordinatörü Bilal Koç, il protokolü, kaymakamlar, belediye başkanları, siyasi parti yöneticileri, kurum müdürleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve halkın iştirakiyle açılacağı belirtildi.

Sergi açılacak il ve ilçeler

Diyarbakır’da ‘Tarihi tanıklığa davet’ ismiyle 2 ayrı sergi açılması planlanırken, İHA tarafından Türkiye genelinde 44 noktada serginin açılacağı belirtildi. Sergilerin açılacağı noktalar şöyle:
"İstanbul'da Eyüp ve Taksim Meydanı, Adana'nın Yüreğir ilçesi, Hatay'ın İskenderun ilçesi, Kahramanmaraş, Ankara Mamak, Pursaklar, Altındağ, Gölbaşı, Antalya, Denizli, Aydın, Uşak, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Diyarbakır merkez ve Bismil ilçesi, Ağrı, Erzincan, Erzurum, Afyonkarahisar, Bilecik, Eskişehir, Kütahya, Adıyaman, Gaziantep, Malatya, Şanlıurfa, İzmir, Manisa'nın Şehzadeler ve Kula ilçeleri, Kayseri, Sakarya, Amasya, Çorum meydan ve üniversite, Ordu, Samsun, Artvin, Giresun, Trabzon, Elazığ, Sivas."

Öte yandan, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı Sümerpark Sanat Galerisi Sergi Salonu’nda 13 Temmuz tarihinde açılacak fotoğraf sergisinin 10 gün süreyle halka açık kalacağı belirtildi. 

Hainlere karşı milletin yazdığı tarihten İHA objektifine yansımalar

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.