SAĞLIK - 28 Temmuz 2017 Cuma 16:10

'Hamilelerin en büyük sorunu; hematolojik hastalıklar'

A
A
A
'Hamilelerin en büyük sorunu; hematolojik hastalıklar'

Hamilelerin en büyük sorunun hematolojik hastalıklar olduğunu belirten Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Özkan Sayan, gebelik döneminde karşılaşılan hematolojik hastalıklarla ilgili bilgiler verdi.

Medicana Çamlıca Hastanesi Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Özkan Sayan gebelik döneminde karşılaşılan hematolojik hastalıklarla ilgili bilgiler verdi. Sağlıklı gebelikte, hematolojik ve diğer vücut fonksiyonlarında olması gereken birçok değişikliğin olduğunu belirten Sayan,”Sağlıklı bir bebek gelişimi bu değişikler sayesinde doğuma kadar sürüyor. Gebelik öncesi ve süresi boyunca anormal hematolojik değişiklikler birçok gebeliği etkilemekte. Bunların kansızlıklar, pıhtılaşma bozuklukları, trombositlerde (pıhtılaşma hücreleri) azalma-artma ve diğer hematolojik hastalıklar olarak ayırabilinecek” dedi.

Sağlıklı gebelik boyunca kanın içeriğinde ve biyokimyasal parametrelerde değişiklikler meydana geldiğini ifade eden Doç. Dr. Özkan Sayan, “Kanın içeriğinde serum demir, total demir bağlama kapasitesi, hemoglobin seviyelerinde azalma; beyaz kan hücrelerinde (lökosit: bağışıklık hücresi) ise artış meydana gelmektedir. Gebelerde kan hacminde artma olur. Plazma hacmindeki artış yaklaşık yüzde 50 düzeyinde, buna karşılık, kırmızı kan hücrelerinin kitlesindeki artış yüzde 20-30 düzeyinde olur. Gebelikte görülen bu değişim sonucu hematokrit yüzde 30-32 düzeyine iner. Bu nedenle gebelikte normal hemoglobinin alt sınırı yüzde 10,5 g/dl. olarak kabul etmek gerekir. Kan hacmindeki artmanın iki nedeni vardır; çocuğun besin ve elektrolit ihtiyaçlarını karşılamak, plasenta dolaşımını sağlamak ilaveten doğum esnasında olabilecek kan kayıplarını karşılamaktır” şeklinde konuştu.

“Gebelerde demir eksikliği anemisi”

“Ülkemizde ve gelişmekte olan ülkelerde doğurganlık çağındaki kadınların yaklaşık yüzde 40-50’sinde başta demir eksikliği ve diğer nütrisyonel anemiler var” diyen Doç. Dr. Sayan,”Çocuğun demir ihtiyaçlarının karşılanması ve doğum esnasında kaybedilen kanın yerine konulması için tüm gebelik boyunca yaklaşık 1000 mg demire ihtiyaç vardır. Başka bir deyişle günlük 4 mg demirin bağırsaklardan edilmesi gereklidir. Diğer yandan birçok kadında demir deposu yaklaşık 500 mg kadardır. Bu nedenle gebelik esnasında birçok kadında demir eksikliği durumu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle gebelere ilave demir verilmelidir. Demir kırmızı et, et ürünleri, yumurta, deniz ürünleri ve yeşil sebzelerde bol bulunur” açıklamasında bulundu.

“Gebelerde folat eksikliği”

Doç. Dr. Sayan, gebelikte çocuğun ihtiyacından dolayı folik asit gereksiniminin de arttığını belirterek “Folik asit eksikliği çocuğu da tehdit edebilmekte; çocukta nöral tüp defektlerine ve yarık damağa neden olabilmektedir. Vücutta folik asit deposu azdır ve 6-8 ay süre yetecek kadardır. Gebelikteki bulantı ve kusmalar da folik asit alımını güçleştirmektedir. Tahıllarda bol miktarda folik asit vardır Genel olarak folik asit eksikliğinde anemi ve hatta bazen beyaz kan ve pıhtılaşma hücrelerinde düşme meydana gelmektedir. Ancak gebelik esnasında sık bulunan demir eksikliği bunu gizleyebilir. Gebelik öncesi verilen vitamin preparatlarında folik asit bulunmaktadır” dedi.

Diğer anemiler

Gebelikle beraber diğer anemiler de görülebileceğine vurgu yapan Doç. Dr. Sayan, “Gebelikte akut ve kronik enfeksiyonlar ve diğer kronik hastalıklara (romatoidartrit, SLE vb.) bağlı anemi görülebilir. Bunlar gebelikteki otoimmüm mekanizmalara bağlı olarak gelişebilmektedir. Bu nedenle bazı hastalarda gebeliğin sonlanmasıyla beraber anemi düzelmiş ve daha sonra oluşan gebeliklerde hastalık tekrar etmiştir. Bu tip anemilere neden olan hastalığın tedavisi ile düzelme sağlanır ve gebelik boyunca doğuma kadar kontrol altında tutulur. Gerekirse aneminin (kansızlığın) tedavisi kırmızı kan transfüzyonları ile hemoglobin kabul edilebilir düzeylere çıkması sağlanır” diye konuştu.

“Sickle (orak) hücreli ve talasemilerle beraber olan anemi”

Sickle (orak) hücreli ve talasemilerle beraber olan anemi hakkında bilgi veren Doç. Dr. Sayan, “Genetik geçiş ile ilişkili anemilerdir. İyi bir gebelik sırasındaki bakımla orak hücreli anemili hastalar gebeliği tolere ederler. Anne ve çocukta büyük bir komplikasyon olmaz. Hemoglobinin yüzde 7 gr'ın altına düşmesi durumunda, annede ve çocukta oluşabilecek komplikasyonlar kırmızı kan transfüzyonları ile önlenebilir. Hastalara aynı zamanda kırmızı kan yapımı için demir ve folik asit tedavisi verilmelidir. Akdeniz anemisi taşıyıcılığı (talesemi minör) ülkemizde ortalama yüzde 7-15 oranlarında bölgelere göre sık görülen genetik geçişli bir hastalıktır. Talasemi baskın (majör) olan hastalarda gebelik sık değildir. Çünkü bu hastalar 6 aylıktan itibaren devamlı kan transfüzyonu ihtiyacındadır, gelişme geriliği iskelet sistemi anormallikleri vardır ayrıca gebelik için gereken hormonal düzen bozulmuştur. Bu nedenle bu hastalarda yumurtlama ve döllenme olmaz. Hastaların tüm gebelik boyunca hemoglobin düzeyi yüzde 10 gr civarında tutulmalıdır” ifadelerini kullandı.

“Gebelik ve trombositopeniler”

Normal trombositler kanda 5-7 günde bir yenilenir ve bir milimetreküp kanda sayısı normalde 150- 450 bin arasında olduğunu ifade eden Doç Dr. Sayan, “Gebelikte trombosit sayısı takriben yüzde 5-10 kadar düşmektedir. Bu düşme en belirgin gebeliğin son 3 ayında olmaktadır. Tüm gebeliklerin yüzde 5'inde ise trombosit sayısı daha fazla düşmekte ve doğumdan hemen önce orta derecede kanama bulguları olmaksızın bir trombositopeni (pıhtılaşma hücrelerinde sayısal düşme) meydana gelmektedir. Meydana gelen bu trombositopenin en sık nedenlerini şöyle sıralayabiliriz; Gestasyonel trombositopeni: yüzde 75. Gebeliğin hipertansif hastalıkları (Eklampsi-preeklampsi): yüzde 20. Otoimmün trombositopeni (ITP): yüzde 4.Gestasyonel trombositopeni tüm gebeliklerin takriben yüzde 5'inde görülür.Gestasyonel trombositopeni hafif ve kanama bulgusu bulunmayan bir trombositopenidir. Gebelik dönemleri hariç trombositopeni hikayesi yoktur. Çocukta trombositopeniye neden olmaz ve gebeliğin sonlarında gelişir. Doğumdan sonra kendiliğinden düzelir. Genellikle trombosit sayısı 80 binin üzerindedir. Gestasyonel trombositopeninin nedeni bilinmemektedir. Gestasyonel trombositopeniyi otoimmün trombositopeniden (ITP) ayırmak imkansızdır. Doğumdan sonra trombositopeninin düzelmesi ve çocukta trombositopeninin görülmemesi gestasyonel trombositopeni tanısını koydurur. Trombositopeninin gebeliğin erken dönemlerde bulunması ve 50 binden daha az olması otoimmün trombositopeni (ITP) ihtimalini düşündürür. Tedavide trombosit sayısının 50 binin üzerinde bulunduğu vakalara normal doğum ve epidural anestezi yapılabilir. Sezaryan doğum için trombosit sayısı 80 binin üzerinde olması gerekir” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tokat Tokat’ta kene istilası: “Her yerde kene var. Bu sene tutmadı ama tutmayacak diye bir kural yok” Sıcak havaların etkili olduğu Tokat’ta kene popülasyonu köylüler tarafından cep telefonuyla kaydedildi. Bu sene diğer yıllara göre kene popülasyonunda artış yaşandığını belirten köy sakinleri yetkililere çağrıda bulundu. Tokat il merkezine 18 kilometre uzaklıkta bulunan Güzeldere köyünde kene popülasyonu köylüler tarafından cep telefonuyla kaydedildi. Bu sene diğer yıllara göre kene popülasyonunda artış yaşandığını belirten köy sakinleri yetkililere çağrıda bulundu. Kış aylarında kar yağmaması ve göçebe kuşların köye gelmesiyle birlikte kene sayısının arttığını dile getiren köylüler, köylerinin bir an önce ilaçlanması gerektiğini vurguladı. Güzeldere köyünde yaşayan Cemil Kaya, daha önce kendisinin 2 defa kene tarafından ısırıldığını söyledi. Kaya, “Kar yağmadı, yağmur yağmadı, leylekler de geri geldi. Şu anda her tarafta kene var. Kendimizi korumaya çalışıyoruz ama ne kadar koruyacağız. Tarlaya da gidiyoruz, dağa da çıkıyoruz. Kene bu yıl her yerde var. Köyün ilaçlanmasını istiyoruz. Devlete çağrımız. Dönsün dönsün ilaçlasınlar. 2 yıl boyunca beni peş peşe 2 defa kene tuttu. Pazar ilçesindeki hastanede aldırarak kan tahlili verdik. Şükür sıkıntı çıkmadı. Bu sene henüz tutmadı ama tutmayacak diye de bir kural yok. Her yerde kene var” şeklinde konuştu. Köy sakinleri sıcak havaların etkisiyle sayısında artış gösteren kene nedeniyle köylerinin ilaçlanmasını istiyor.
İzmir Kiralık araçla cinayet işleyen zanlılara 3 ilde operasyon İzmir’de bir süre önce cezaevinden çıkan Ömer Gülen, evine gireceği sırada uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitirmişti. Polis ekipleri 3 ilde düzenledikleri operasyonla olayla ilgili 7 şüpheliyi yakaladı. Olay, 23 Nisan günü saat 03.30 sıralarında Şirinkapı Mahallesi’nde meydana geldi. İddiaya göre, bir süre önce cezaevinden çıkan Ömer Gülen (34), evine girdiği esnada araç içerisinde bulunan kişilerin silahlı saldırısına uğramıştı. Kurulan pusuda tabancayla vurulan Ömer Gülen, kanlar içerisinde yere düşerken olayı gerçekleştiren kişi veya kişiler bölgeden uzaklaşmıştı. Olayın ardından Buca Seyfi Demirsoy Hastanesi’ne kaldırılan talihsiz adam, burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılmayarak hayatını kaybetmişti. Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği, Analiz Büro Amirliği ve İstihbarat Şube Müdürlüğü ekipleri, kurulan pusuyu gerçekleştiren kişi veya kişilerin kimliklerini tespit etmek ve yakalamak için çalışma başlattı. Buca İlçe Emniyet Müdürlüğü Suç Araştırma Bürosu ekiplerinin de destek verdiği çalışmalar kapsamında; konuya karışan şüphelilerin, olayda kullanmak üzere araç kiraladıkları, bu araca takılmak üzere Bursa ili tescilli ikiz plaka ayarladıkları, olaydan önce ve sonra araç üzerinde hem plaka hem donanım değişiklikleri yaptıkları tespit edildi. 3 ile operasyon düzenlendi Öte yandan, polis ekipleri, İzmir, İstanbul ve Muğla illerine eş zamanlı operasyon düzenledi. Düzenlenen operasyonda; B.G.(23), E.U.(23), M.Y.(26), D.A.(20) Y.G.(19) U.U.(33) ve Ö.B.(21) olmak üzere 7 şüpheli; 4 adet tabanca, yüklü miktarda para ve uyuşturucu maddeler ile yakalandı. Olay husumetten dolayı yaşanmış Ayıca olayın, taraflar arasındaki eski husumetten kaynaklandığı öğrenildi. Adli makamlara sevk edilen şüphelilerden B.G. ve E.U tutuklanarak cezaevine gönderildi. Diğer 5 şüpheli ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Antalya Tavuk ihracatına getirilmesi planlanan sınırlama, et fiyatını etkiler Son zamanlarda artan beyaz et fiyatları nedeniyle Ticaret Bakanlığı harekete geçti. İhracat yasağı getirilerek iç piyasaya arzın artırılması planlanıyor. İhracat yasağı düzenlemesine ilişkin konuşan Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Osman Yardımcı, ihracat sınırlamasının kırmızı et fiyatını da etkileyeceğini kaydetti. Yardımcı, “İhracata yasak geldiğinde mamul elde çok olursa ve tavuk ucuzlarsa et dengelenir. Tavuk fiyatı ucuzlarsa vatandaş tavuğa yönelir. Etin, üreticinin ahırında beklemesi de işine gelmez, tabii et fiyatlarında da düşme olur” diye konuştu. Öncelik iç piyasa olmalı Ticaret Bakanlığı’nın, tavuk ihracatına yasak getirmeyi de kapsayan bir dizi tedbir üzerinde çalıştığı yönünde çıkan haberler üzerine, Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Osman Yardımcı açıklamalarda bulundu. Başkan Osman Yardımcı, alınan kararı desteklediğini ifade ederek, şu sözlere yer verdi: “Güzel bir karar, neden güzel bir karar? Önce iç piyasayı doyuralım, sonra dışarıya ihracat yapalım. Eğer iç piyasaya yeterli mamul veremiyorsak, bu zammın gelmesi de alınacak olan kararın bir bağlantısıdır. Biz önce iç piyasayı doğru doyuralım, sonra dışarıya ihraç edelim. Zaten iç piyasaya da ucuz vermiyorlar ki, her gün plasiyer gelip ürünü indirdiğinde rakamı faturada görüyorsun. Kısaca, size bir gün iki gün evvel fiyat geliyor, zam var diye bir söyleyen olmuyor. Bundan dolayı güzel bir karar”. “Ramazan Bayramı’nda tavuk satamadık” Tavuk fiyatlarına son aylarda art arda gelen zamları girdi maliyetlerinin artmasına bağlayan Başkan Osman Yardımcı, üreticilerin karşılaştığı zorluklara değindi. Yardımcı, “Fırsatçılık demeyelim de çünkü onların da girdileri var. Elektriğe yeni artış yapıldı, tavuklar ısıtma sistemiyle besleniyor. Tabii ki şu an Yaz mevsimine yaklaştığımız için daha rahat edecekler ama yem var bakım var, bir civciv yetiştirmek öyle kolay değil. Tavukçuluk da zor ama fırsatçılık daha kolay, son zamanlarda karşılaştığımız en büyük olay; Ramazan Bayramı’nda tavuk satamadık. Beş kasa istiyorsak bir kasa verdiler, piyasadan mallarını çekince esnaf zor durumda kaldı. Bayram tatilinde millet pikniğe gidecek, biz mal satamadık” dedi. “Tavuk ucuzlarsa et de ucuzlar” Tavuk ihracatına sınırlama getirilirse kırmızı et fiyatını da etkileyeceğine dikkat çeken Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Osman Yardımcı, Türkiye’de temel gıda maddeleri içinde en az zammın kırmızı ete geldiğini fakat vatandaşın alım gücü olmaması nedeniyle pahalı geldiğini açıkladı. Yardımcı, sözlerini şu şekilde sonlandırdı: “Pandemide zam yapmayan kesim et kesimidir, her ne olduysa bir sene zarfında böyle oldu. En geriden gelen etti, şimdi de hesaplasalar Türkiye’de temel gıda maddelerinin içinde en az zam gelen yine et. Pahalı mı pahalı mı, çünkü alım gücü yok. İhracata yasak geldiğinde mamul elde çok olursa ve tavuk ucuzlarsa et dengelenir. Tavuk fiyatı ucuz olursa vatandaş tavuğa yönelir, tezgahta eti satamazsan üreticiden de aracıdan da almazsın. Etin, üreticinin ahırında beklemesi işine gelmez, tabii et fiyatlarında da düşme olur. Tavuk ucuzlarsa et de ucuzlar.”