SAĞLIK - 13 Haziran 2020 Cumartesi 10:08

'Hem nadir hem de agresif bir düşman: Beyincik erimesi'

A
A
A
'Hem nadir hem de agresif bir düşman: Beyincik erimesi'

NCL Batten Hastalığıyla Mücadele ve Dayanışma Derneği, 9 Haziran NCL / Batten hastalığı farkındalık günü nedeniyle yaptığı açıklamada, hem nadir görülen hem de çok agresif ilerleyen bu hastalığa sahip çocukların acil ilaç beklentisine dikkat çekti.

NCL /Batten (Beyincik Erimesi/Çocukluk Çağı Demansı) hastalığı hakkında farkındalık oluşturmak, hasta yakını aileleri bir çatı altında toplamak, toplumu nadir hastalıklar için bilgilendirmek ve bilinçlendirmek; hastaların ekonomik ve sosyal hayata etkin katılımlarının ve yasal haklardan eşit koşullarda yararlanmalarının sağlanması amacıyla 2018 yılında kurulan NCL Batten Hastalığıyla Mücadele ve Dayanışma Derneği, 9 Haziran NCL/Batten Fakındalık Günü kapsamında, hasta ve hasta yakınlarının sorunlarını dile getirmeyi ve hastalık hakkında bilgilendirmeyi amaçlayan bir açıklama yaptı. NCL Hastalığı ile Mücadele ve Dayanışma Derneği Başkanı Mine Keskin Ergin, derneğin çalışmalarıyla ailelere manevi desteğin yanı sıra medikal malzeme ve tıbbi cihaz ihtiyaçları için bağış desteği de sunduğunu belirtirken, en önemli misyonunun çocuklara tedavi şansı oluşturmak olduğunun altını çizdi. Ergin, ''Beyincik erimesi; hem nadir hem de agresif bir düşman'' dedi.

Ayrıca Türk Çocuk Nörolojisi Vakfı Başkanı ve Çocuk Nörolojisi Uzmanı Prof. Dr. Meral Topçu da hastalık hakkında açıklamalarda bulundu.

''Literatürde yaklaşık 8 bin nadir hastalığın tanımlandığını ve bunların yüzde 80’inin genetik geçişli metabolik hastalıklar olduğunu aktaran Mine Keskin Ergin, ''NCL hastalığı da beyin hücresi harabiyeti yapan metabolik hastalıklardan biri olarak ne yazık ki toplumda az bilinen ve sık konuşulmayan bir noktada. Hasta çocuklar ancak 3-4 yanlış tanı sonrasında doğru tanı alabiliyor ve bu zaman kaybı çocuklarda tamiri mümkün olmayan hasarlar oluşturuyor. Genelde ilk tanılar epilepsi veya tedavisi olmayan hastalık şeklinde oluyor. Toplumda hastalık ile ilgili farkındalık çalışmaları hastalığın daha bilinir hale gelmesini tanı ve tedaviye çocukların daha kolay ulaşmasını sağlayacaktır'' dedi.

''Hem nadir hem agresif''
Ergin, sözlerine şöyle devam etti: ''NCL’nin çoğu tipi genellikle çocukluk döneminde başlıyor. Hasta çocuklar genellikle sağlıklı görünüyor ve semptom göstermeye başlamadan önce normal olarak gelişiyor ancak hastalık ilerledikçe, dirençli nöbetler ve giderek artan dil, konuşma, zihinsel yetenekler ve motor becerilerinin kaybı gibi durumlar yaşanıyor. Bu durum çocukların kör olması, tekerlekli sandalyeye bağlanması, yatalak hale gelmesi şeklinde seyrederek hastanın kaybıyla sonuçlanıyor. NCL hastalığı nadir olduğu için hastalığın tanısı zor ve gecikmekte. Çok hızlı ilerleyen agresif bir hastalık olduğundan, tanı konulana kadar çocuklar yürüme ve konuşma becerilerini kaybetmekte''.

''CLN2 enzim replasman tedavisinin genel sağlık sigortası sistemi kapsamına girmesini ve devlet tarafından karşılanmasını bekliyoruz''

CLN2 tip hastalara uygulanan, eksik olan enzim -cerliponase alfa- ile tedavinin; konuşan ve yürüyen çocuklarda olumlu sonuç vererek, yüzde 87 oranında hastalığı durdurduğuna değinen Ergin, ''Ancak tedavi çok yüksek maliyetleri de beraberinde getiriyor. Bu maliyetler henüz geri ödeme kapsamında bulunmuyor yani SGK tarafından henüz karşılanamıyor. Şu an iki çocuğumuz toplanan bağışlarla enzim replasman tedavisi almaya başladı. Üçüncü çocuğumuzun beynine 10 gün içinde port takılarak enzim alması sağlanacak. Devlet otoritelerinden de bu noktada taleplerimiz şöyle sıralanıyor: Nadir hastalıklar tanı ve tedavi merkezlerinin kurulması, NCL hastası çocuklara engelli raporunun süresiz olarak verilmesi, evde fizik tedavi olanaklarını haftada 7 gün en az 40 dakika olarak sağlanması, evde bakım hizmetleri tarafından yatan hastalara muayene, serum, iğne, röntgen, EGG vb tedavi hizmetlerinin verilmesi, bakıma muhtaç hale gelen çocuklara evde 24 saat hemşire ve doktor hizmeti verilmesi. Tüm bunların yanı sıra CLN2 enzim replasman tedavisinin de genel sağlık sigortası sistemi kapsamına girmesi ve devlet tarafından karşılanması en önemli beklentimiz'' şeklinde konuştu.

''Ülkemizde akraba evliliği oranının yüksek olması NCL hastalığının görülme sıklığının artmasına yol açıyor''
Ülkemizde akraba evliliği oranının yüksek olmasının NCL hastalığının görülme sıklığının artmasına yol açtığını belirten Prof. Dr. Meral Topçu, ''Tüm NCL hastalarının doğal seyirlerinin kayıt sistemi oluşturularak takibi, yeni gelişecek tedavilerin etkinliğinin saptanmasında önem taşıyor. Kayıt sistemi oluşturulmasında NCL Derneği, Türkiye Çocuk Nörolojisi Vakfı, Sağlık Bakanlığı ve TÜBİTAK işbirliğiyle projeler geliştirilmelidir'' dedi.

NCL hastalığının sinir hücrelerinde hasarlanmayla karakterize, nadir görülen, ilerleyici, kalıtsal bir hastalık olduğunu, beyinde ve diğer dokularda lipofuksin adı verilen materyalin anormal birikimi nedeniyle ortaya çıktığını, klinik olarak ilerleyici bilişsel ve motor gerilik, konuşma problemleri, epilepsi, görme kaybı, hareket bozuklukları, demans (bunama) gibi çok çeşitli nörolojik bulgular ile karakterize olup genellikle erken yaşta ölümle sonuçlandığını kaydeden Prof. Dr. Topçu, sözlerine şöyle devam etti:

''NCL hastalığında, klinik bulguların başlangıcı altta yatan genetik mutasyona göre yenidoğan ve bebeklik döneminden erişkin yaşa kadar değişkenlik gösterebilir. Eskiden klinik bulguların ortaya çıktığı yaş gruplarına göre konjenital (doğumsal), infantil (bebeklik dönemi), geç infantil, juvenil (genç bireyler) ve erişkin form olarak gruplandırılırdı. Son yıllarda hastalığa yol açan genetik mutasyona göre (CLN1, CLN2, CLN3.... ) sınıflandırılmaktadır. Bugün için bilinen 14 farklı genetik tipi bulunmaktadır. CLN2 hastalığı tüm NCL tipleri arasında en sık görülen formlardan biridir. CLN2 hastalığının dünyadaki sıklığı en yüksek olarak Kanada’da 100 binde 9 kişi veya 11 bin canlı doğumda 1 olarak bildirilmiştir. Ülkemizde CLN2 hastalığının sıklığı ile ilgili olarak net bir veri bulunmamakla birlikte en az 60 civarında hasta olduğu düşünülmektedir. Bu hastalıkla karşılaşma riski oldukça düşüktür, ülkemiz gibi akraba evliliğinin sık olduğu toplumlarda ise bu risk daha fazladır. CLN2’de hastalığa ait ilk bulgular çoğunlukla 2-4 yaşları arasında görüyor. Çocuklarda klinik bulgular ortaya çıkmadan önce çoğu zaman gözden kaçabilen dil gelişiminde gecikme bulunabilir. Bunlara ek olarak hastalığın seyrinde yürümede dengesizlik, hareket bozuklukları, kas tonusunda artış, davranış ve uyku problemleri sık olarak görülmektedir. Hastalığın ileri dönemlerinde yürüme ve konuşma yetisinin tamamen kaybı, yatağa bağımlı hale gelme, körlük, beslenme ve yutma sorunları, solunum problemleri görülür ve bu hastalar çoğunlukla erken yaşta kaybedilirler''.

Prof. Dr. Topçu, gebelik döneminde NCL hastalığına yönelik yapılan rutin bir tarama testi olmadığını, daha önceden ailede NCL hastalığı tanısı olan ve genetik mutasyonu bilinen bir birey varsa gebeliğin erken dönemlerinde bazı testler yapılarak fetüste aynı hastalığın olup olmadığının saptanabileceğini ve aileye genetik danışma sağlanabileceğini söyledi.

''Ailede NCL varsa, taşıyıcılık testi gerekli''
Taşıyıcılık testinin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Topçu, ''Çoğu NCL formunda anne ve baba bu hastalık için taşıyıcıdır. Ebeveynlerin her ikisinde de taşıyıcılık olması durumunda sonraki gebelikte aynı hastalığa sahip çocuk olma ihtimali yüzde 25’tir. Ailede NCL hastalığı olan bir birey varlığında ailenin diğer bireylerine taşıyıcılık testinin yapılması ileride tekrar gebelik planlanması durumunda uygun planlamaların yapılabilmesi, buna yönelik önlemlerin alınması bakımından çok önemlidir. NCL hastalığı için kesin bir tedavi bulunmuyor, tedavide ana hedefler hastalığa ait semptomların (nöbetler, hareket bozuklukları, ağrı, davranış ve uyku problemleri) ve komplikasyonların uygun bir şekilde tedavi edilmesi, fizik tedavi, uğraş terapisi, psikososyal desteğin sağlanması. Nisan 2017'de ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA), 3 yaş ve üstü CLN2 hastalığı olan semptomatik çocuk hastalarda hastalığın agresif ve hızlı yıkıcı etkisini kısmen veya tamamen engellediği belirtilen bir enzim replasman tedavisini onayladı. Bu herhangi bir batten hastalığı için onaylanan tek tedavi ve etkilenen çocuklarda eksik olan TPP1 enzimini değiştirerek CLN2 hastalığının altta yatan nedenini tedavi ederek doğrudan beynin sıvısına uygulanan ilk enzim replasman tedavisidir. Ayrıca gen tedavisi, kök hücre tedavisi ve bazı NCL tipleri için enzim tedavisine yönelik devam eden uluslararası umut verici çalışmalar vardır'' ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Topçu , sözlerini şöyle sonlandırdı: ''Erken tanı ve tedavi bu hastalığa yönelik komplikasyonların uygun bir şekilde yönetilmesi, tanıya yönelik gereksiz testlerin ve girişimlerin önlenmesi, ailelere genetik danışma sağlanması ve CLN2 hastalığı için enzim replasman tedavisi gibi hastalık modifiye edici tedavi seçeneklerinin sunulabilmesi bakımından çok önemlidir. Özellikle dil alanında gelişim geriliği, daha önceden edinilmiş olan yetilerin kaybı ve epilepsi nöbetleri varlığında konu ile ilgili uzmanlaşmış klinisyenler tarafından değerlendirilmesi gerekir. CLN2 hastalığı olan bir çocuğun bakımı karmaşık ve zordur ve aile bireylerini birçok yönden etkiler. CLN2 hastalığı olan çocukların yaşadığı belirtiler ve komplikasyonlar nedeniyle hastalar farklı disiplinlerden oluşan uzman bir ekibin bakımı altında olmalıdır. Bu tip nadir hastalıklarda aileler zamanla yarışıyor ve tanı almak çok uzun sürüyor. Kronik seyirli ve hızlı ilerleyici bir hastalık olduğu için hem hastalar hem de yakınları için yıpratıcı bir süreç oluyor. Hastalar tedavi edilmediği durumda yürüme ve konuşma becerilerini, görme yetisini kaybedebiliyorlar, ilerleyen dönemlerde beslenme ve solunum problemleri ortaya çıkıyor ve sonunda yaşama şanslarını kaybedebiliyorlar''.

''Bir evladımı kaybettim, diğerini yaşatmak istiyorum''
Oğlunu CLN2 tip hastalıktan kaybeden, 4,5 yaşındaki kızına da iki yıl önce aynı tanı konan 29 yaşındaki Asiye Kahraman durumunu şöyle açıkladı:

''Çocuğumuzun günden güne gözümüzün önünde erimesine şahit oluyoruz. Bursa Valiliği’ne nakdi yardım kampanyası için başvuruda bulunduk, iznin çıkmasını bir umutla bekliyoruz. Oğlumu bu hastalık sebebiyle kaybettim, kızımı yaşatmak istiyorum. Nadir hastalıkla mücadele eden, aynı durumda olan tüm ailelerin sabırla mücadeleyi sürdürmelerini istiyorum. İlaç bekleyen tüm hasta ve yakınları için ilgili mercilerin geri ödeme konusundaki süreci hızlandırmasını istiyoruz''.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Uçağın düştüğü gören vatandaşlar, o anları anlattı Libya Genelkurmay Başkanı Al-Haddad’ı taşıyan uçağın düşmesin ardından vatandaşlar o anları anlattı. Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmed Al-Haddad’ı taşıyan 9H-DFJ kuyruk numaralı Falcon 50 tipi uçağın Haymana ilçesi Kesikkavak köyü yakınlarında düşmesi sonrası köylüler gördüklerini anlattı. Evinde istirahat ettiği sırada bir patlama sesi geldiğini ifade eden vatandaş, "İkinci patlama sesi gelince herkes sokağa döküldü. Biri trafo patlamış dedi. Sonradan uçağın düştüğünü durduk. Zaten parçaları hep görünüyordu. Sonra Jandarma ekipleri gelince bizleri oradan çıkarttılar. Oradan sağ çıkma ihtimalleri yok, kötü bir patlama oldu. Herkese geçmiş olsun" dedi. Gazi Özgür’se saat 20.00-21.00 sıralarında yüksek bir patlama sesi duyduğunu ifade ederek, "Bir de yoğun bir sis ve hafif bir yağmur vardı. Patlamanın neticesini bilemediğimizden dolayı anlık haberler yayılmaya başladı. Haberler yayılmaya başlayınca arabaya bindim. Bölgede Jandarma ekipleri dronlarla arama yapıyorlardı. Deprem oluyor ve depremden önce gelen patlama sesi gibi bir ses geldi. Kalıntıları ilk gençler görünce Jandarmaya haber vermişler. Jandarma da olay yerine geldi ve herkesi uzaklaştırdı. Uçağın enkazı bulundu" diye konuştu. Olayı anlatan Gökhan Tekin ise, "Otelde teknik servis olarak çalışıyorum. Bir patlama sesi duydum. Otelde doğalgaz patlaması oldu diye bizim otelin ismini verdiler. Bizim otelde öyle bir patlama olmadı. Sonra uçak düştüğünü söylediler. Uçak parçaları vardı, ceset vardı jandarma sokmadı bizi oraya. Ses büyüktü, deprem oldu ya da bomba patladı sandık ama sonradan uçağın düştüğünü öğrendik" şeklinde konuştu.
Ankara İletişin Başkanı Duran’dan düşen uçakla ilgili açıklama İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Libya Genelkurmay Başkanını taşıyan uçağın düşmesi ile ilgili sosyal medya hesabından açıklama yaptı. İletişim Başkanı Duran, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, uçağın elektrik arızası nedeniyle acil durum bildirdiğini belirterek, "23 Aralık 2025 günü Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmed Al Haddad ve maiyetindeki dört kişi ile üç mürettabatı taşıyan bir özel jet, 20:17’de Esenboğa havalimanından kalktıktan sonra 20:33’te hava kontrol merkezine elektrik arızasından kaynaklı acil durum bildirmiş ve acil iniş talebinde bulunmuştur. Uçak hava kontrol merkezi tarafından tekrar Esenboğa havalimanına yönlendirilmiş ve havalimanında gerekli önlemler alınmaya başlamıştır. Acil iniş için alçalmaya başlayan uçak 20:36’da radar ekranından kaybolmuş ve sonrasında irtibat kurulamamıştır" ifadelerine yer verdi. Olay yerinde gerekli çalışmaların devam ettiğini ve sadece resmi makamlar tarafından yapılan açıklamalara itibar edilmesi gerektiğini vurgulayan Duran, "İçişleri Bakanlığımıza bağlı ekiplerce başlatılan arama faaliyetleri sonucunda düştüğü anlaşılan uçağa ait enkaza ulaşılmış olup, ilgili tüm kurumlarımızca gerekli çalışmalar titizlikle sürdürülmektedir. Bu süreçte başta basın-yayın kuruluşlarımız olmak üzere kamuoyumuzun sadece resmi makamlar tarafından yapılan açıklamalara itibar etmesi; bunun haricinde sosyal medyadaki teyitsiz bilgi, spekülasyon ve komplo teorilerini dikkate almaması, dezenformasyon girişimlerine prim verilmemesi adına oldukça önemlidir" ifadelerini kullandı.
Kars Masalsı yolculuğun son durağı: Turistik Doğu Ekspresi Kars’ta coşkuyla karşılandı Türkiye’nin en prestijli demiryolu rotalarından biri olan ve Ankara’dan yola çıkan Turistik Doğu Ekspresi, kış sezonunun en yoğun seferlerinden birini tamamlayarak son durağı olan Kars’a ulaştı. Yaklaşık bin 300 kilometrelik etkileyici bir parkuru geride bırakan tren, Kars Garı’nda büyük bir coşkuyla karşılandı. Yolcuları Kars Garı’nda karşılayan Vali Ziya Polat, yolculara hoş geldin dileklerini ileterek karanfil takdim etti. Kars’a Ankara’da geldiğini ifade eden İrem Büğrü, "Ankara’da Kars’a turistik tren ile geldik. Her şey çok güzeldi. Çok güzel karşılandık. Kars halkına teşekkür ediyorum" dedi. "Sevgi dolu sıcak bir karşılama ile bu ayazı hiç hissetmedik" Turistik Doğu Ekspresi ile Kars’a gelen TCDD Taşımacılık Genel Müdür Yardımcısı Şems Çakıroğlu, "Biz Kars’a trenimizi dün Ankara’dan 13.55’de yola çıkardık. Yüzlerce kişiyle beraber inanılmaz keyifli, neşeli bir yolculukla buraya kadar geldik. Öncesinde Erzincan’a uğradık. Erzurum’a uğradık. Kars’a geldik, inanılmaz sevgi dolu sıcak bir karşılama ile bu ayazı hiç hissetmedik. Çok teşekkür ediyorum" diye konuştu. Kars’ın marka şehir olduğunu dikkat çeken Vali Ziya Polat, "Kars’ın soğuk gecesinde sıcak bir karşılama ile Turistik Doğu Ekspresi Kars’a, Kars’ta Turistik Doğu Ekspresi’ne kavuştu. Tabi Kars’ın en önemli turizm markalarından biri olan Turistik Doğu Ekspresi buraya yolcu edenlere teşekkür ediyoruz. Gazi Kars’ımız Ani, Çıldır, Sarıkamış, Şehitler diyarı Baltık mimarisi ile bu bölgenin, ülkemizin en önemli turizm destinasyonlarından biri artık, bu turizm merkezi olma yolunda tabi ki Turistik Doğu Ekspresi başlangıç noktası, buraya çok büyük bir marka kattığını hepimiz biliyoruz. Kars’a gelen misafirlerimize hoş geldiniz diyoruz" şeklinde konuştu. Daha sonra gar binasına geçen yolcuları burada aşıklar türküleriyle karşıladı. Yolcular son olarak çıkıştı ateşle yakılan Kars yazısıyla otellerine uğurlandı. Öte yandan, Turistik Doğu Ekspresi’nin şehre gelişiyle birlikte Kars’taki otellerde doluluk oranları yüzde 100 seviyesine ulaştı. Geceyi Kars’ta geçirecek olan yolcular sabahın ışıklarıyla sırasıyla UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki tarihi şehir Ani Ören Yerini gezecek. Donmuş Çıldır Gölü üzerinde atlı kızak keyfi yapacak. Kars Mutfağının olmazsa olmazı Kaz eti ve gibi yöresel lezzetlerin tadına bakacak.