MAGAZİN - 15 Nisan 2017 Cumartesi 09:51

Hülya Koçyiğit: Boğulma ve kör olma tehlikesi atlattım

A
A
A
Hülya Koçyiğit: Boğulma ve kör olma tehlikesi atlattım

Yeşilçam'dan bize kalan sayılı isimlerden bir tanesi olan Hülya Koçyiğit Türkiye Gazetesi'ne samimi açıklamalarda bulundu.

Yeşilçam'ın etkili isimlerinden olan usta sanatçı Hülya Koçyiğit'e dair merak ettiklerinizi haberimizden öğrenebilirsiniz.

Küçükten büyüğe gidelim mi? Nasıl “bulaştınız” sanata? Önce tiyatro muydu?

Sahneyle ilk tanışmam 5-5,5 yaşımda İstanbul’a gelen Medrano Sirki ile oldu. Çalan müziğe kapılıp kendimi sahnede bulmam bir oldu. Kendimi müziğe, ışıklara kaptırıp dans ettiğimi hatırlıyorum. Gözlerimi, gelen alkış sesleriyle açmıştım. O ışıkları ve alkışlayanları asla da unutamam. İlkokul itibarı ile almaya başladığım bale eğitimim ilerleyen senelerde konservatuvarda tiyatro eğitimim ile devam etti. Şehir tiyatrolarındaki küçük kız kardeşim Nilüfer Koçyiğit, Metin Erksan tarafından sinema adına benden daha önce keşfedildi. Bir gün kardeşimi sete ziyarete gittiğimizde de değerli hocam Metin Erksan ile tanıştık. Susuz Yaz filmi için oyuncu arıyordu ve çeşitli denemelerden sonra oyuncu olarak bende karar kıldı. Ve böylece ilk filmime 15 yaşında başlamış oldum. Hayatın ne zaman, ne şekilde size kapı açacağı belli olmuyor.

Kaç film çevirdiğinizi bir çırpıda söyleyebilir misiniz?

200’e yakın. 

Eskiden zordu değil mi bu sektörde çalışmak? Yani film çekimleri sırasındaki çilelerden bahsediyorum. Mesela hiç sakatlandınız mı? Donma derecesinde üşüme, bayılma derecesinde sıcaklık… yaşadınız mı?

Günümüz ile kıyasladığımızda aradaki fark gerçekten çok fazla ve ciddi anlamda bir fedakârlık ve zorluktan bahsedebilirim. Ama bütün zorluklar bir yana her set, her seyirci ile buluşma başka bir tat. Setlerde atlattığım tehlikelerden, bazılarından kalan izlerden bahsetmek de mümkün… Donma derecesinde diye sorunca siz, mesela hemen aklıma “Derman” geldi. Ağrı Dağı’ndayız. Sisten göz gözü görmüyor. Donmuş Fırat Nehri üzerinde buzların kırılma anını yaşadık. İnsan şimdi düşününce bile içi ürperiyor doğrusu. Yüzme bilmememe rağmen bir yük gemisinden denize atlayıp boğulma tehlikesi de atlattım… Rabia Hatun filminin setindeyken çekim yaptığımız zindanı aydınlatmak için kullanılan lambanın ultraviyole ışınlarına farkında olmadan maruz kaldığım için kör olma tehlikesi de atlattım. Böyle sayısızca anım var sanırım. Sosyal güvenliğimizin olmadığı yıllarda bu ve buna benzer birçok kaza neticesinde, örgütlenip sosyal güvenlik şemsiyesinde sanatçıların toplanmasını sağladık.

Hülya Koçyiğit: Boğulma ve kör olma tehlikesi atlattım

Eski filmlerinizi seyrediyorsunuz… Farklı bir duygu olmalı… Bugünkü yönetmenler, oyuncular, platolar, çekimler… İzlerken iç geçiriyor musunuz? Özeniyor musunuz?

Hem de nasıl iç geçiriyorum, özeniyorum… İftihar ediyorum aslında bu noktaya gelinmesinden ötürü. Sinemanın profesyonel anlamda ele alınmasından çok memnunum. Teknolojiden yararlanma imkânları bugün çok daha fazla, devletin yardımı keza öyle. Daha kolay ve güçlü sponsor destekleri alınabiliyor. Bütün bunlar ümit veriyor insana.

Hangi filmleri, dizileri, oyuncuları beğeniyorsunuz? İnsanlar isim okumaktan hoşlanır, birkaç isim verseniz…

Diriliş Ertuğrul’un iyi bir takipçisiyim. Engin Altan Düzyatan gerçekten çok iyi bir oyuncu, eğitimli ve bu konuda hâlâ kendisini aşmayı hedef edinmiş bir aktör. Muazzam bir ses tonu var. İsim vermekten pek hoşlanmıyorum çünkü röportaj esnasında aklıma gelmeyen, unuttuğum isimler oluyor. Genel olarak işine âşık ve işinin gerektiği gibi davranan, “Ben oldum” tavrından uzak, kendisi ile yarış içinde olan oyuncuları gıpta ile izliyorum. Günümüz oyuncuları arasında da örneklerini görüyoruz, kendini ispat etmişleri zaten hepimiz biliyoruz. Mert Fırat ve Kenan İmirzalıoğlu’nu söyleyebilirim. Kıvanç Tatlıtuğ çok büyük bir aşama kaydetti oyunculuk anlamında, takdir ediyorum. Halit Ergenç çok olgun bir oyuncu oldu. Mesleğini ciddiye alıp, çok çalışan bir Çağatay Ulusoy örneği var. Büyük ustaların yanında çalışan oyuncular, kendilerine çok fazla şey katıyorlar. Doğru seçimler yaptıkları sürece de her geçen gün daha da güçlenecek oyunculukları. Babasını da tanıyorum, Bergüzar Korel ve ailesinin sanata gösterdikleri saygı ve çabadan dolayı takdir ediyorum, ileriye dönük de ümitlerim var kendisi ile ilgili. Özgü Namal, Serenay Sarıkaya yine aklıma ilk gelenlerden. Ancak keşfedilmeyi bekleyen birçok oyuncunun da olduğunu görüyorum. 

Ve insanların en çok merak ettiği soru; torununuzun çocuğunu görmenizi sağlayan sır nedir? Nasıl bu kadar güzel, formda ve zinde kalabiliyorsunuz? Maşallah diyerek sormuş olayım tabii.

Teşekkür ederim. Erken doğum yaptım, hatta sevgili kızım Gülşah benden de erken yaşta doğum yaptı ve böylece nine olma şansım oldu. İnsanlar soruyor bana pozitiflik nasıl oluyor diye. İnsanın hayata nasıl baktığı çok önemli. Ben güzel bakmayı tercih edenlerdenim ve her zaman umut ederim. Sporu hayatımın merkezine koyamadım belki ama torunlarım bu bağlamda beni mutlu ediyor. Ben de elimden geldiğince yürümeye, sağlıklı beslenmeye dikkat ediyorum.

Torunlarınızla reklam filmi çekme gibi bir fikriniz var mı?

Bunu daha önceden Aslışah ile tecrübe ettik. Çok da güzel bir anı oldu bizim için. Ancak her ne kadar bir reklam filmi seti de olsa ne kadar yorucu ve fedakârlık isteyen bir meslek olduğunu anladı. Onların tercihleri daha çok spor dalında oldu.

En son ne için ağladınız?
Terör sebebi ile kaybettiğimiz canlarımızın hepsi içimi ayrı ayrı acıtıyor, canımı yakıyor. Ancak son zamanlarda gördüğüm Suriye’deki iç savaşta henüz bezi üzerinde ve canına kıyılmış olan 1-1,5 yaşlarında bir bebek fotoğrafı beni ciddi anlamda sarstı, ağlattı. Şu an konuşurken bile kötü oluyorum. Bu vahşetin bir son bulmasını diliyorum bütün kalbimle.

Ölümden sonrası için ne düşünüyorsunuz?
… (Cevap vermedi)

Gelin-Düğün-Diyet üçlemesi hayatımın dönüm noktasıdır

“Bütün filmler çocuklarım gibidir” demeseniz de, bir “Hülya Koçyiğit başyapıtı” seçmenizi istesem bütün filmleriniz arasından… “Bir numara” diye seçmek gerekirse?

Bütün filmlerim benim çocuklarım gibidir diyen biriyim ben. Hülya Koçyiğit başyapıtı denince akla hemen “Susuz Yaz” geliyor. 15 yaşında sinema hayatına giriş yapan genç bir sinema oyuncusu için muhteşem bir başlangıç. Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülünü kazanarak Türkiye’ye ilk uluslararası başarı getiren büyük bir film. 

Gelin-Düğün-Diyet üçlemesini da sayacağım hemen devamında. Olgunluk döneminde yaptığım bu üçleme hayatımın önemli bir dönüm noktası.

Bana uluslararası ödül kazandıran “Kurbağalar” filminden de söz etmeliyim. Siz tek bir film sordunuz ancak gerçekten ayırmak çok zor. Vurun Kahpeye, Kınalı Yapıncak, Zeyno, Gökçe Çiçek, Almanya Acı Vatan, Derman, Firar, Dikenli Yol, Bez Bebek, Karılar Koğuşu da yine aklıma ilk gelenlerden.  

Sanata hak edilen değer veriliyor mu?

Olumsuzluk yaşadığımız dönemlerde ilk ihmal ettiğimiz şey sanat, kültürel etkinlikler. Aslında Türk insanı, sanata ve sanatçısına son derece saygılı ve değer veriyor. Ancak kültürümüzde sanat kültürü ön planda değil maalesef. Bu bağlamda kendimizi çok da iyi yetiştirmiş olmadığımızı görüyorum. Ebeveynlerin bu duyguyu çocuklarına aşılamaları gerektiği kanaatindeyim. Çünkü sanat, kişinin hem zihnine, hem de ruhuna hitap etmeyi başarabilen bir güçte olgu. Dünyasını genişletmek, zenginleştirmek, ufuklarını açmak için çocukların mutlaka küçük yaşlarında sanat ile tanıştırılmaları lazım. Sevgiyi, özeni, değeri, empati olgusunu insana hissettiriyor. Hepimizin sanatla iç içe olmaya ihtiyacı var her zaman.

Sizi yeni sinema filmlerinde veya dizilerde görebilecek miyiz?

Beni heyecanlandıran, beni inandıran güçlü bir proje gelirse elbette göreceksiniz.

Arkadaşlarım canımı yakarak bir bir gidiyor

Yeşilçam’dan kıymetli isimler bir bir gidiyor bu arada… Mesela Halit Akçatepe ile en son ne zaman görüşmüştünüz? Sanatçılar içinde “içinizi en çok yakan” ölüm hangisiydi?
Evet Yeşilçam her geçen gün değerlerini kaybetmekte. Değerli arkadaşım Halit Akçatepe’nin hastalığı sırasında kızı ile irtibat kurdum. Çünkü kendisi, her zaman onu iyi hâli ile görmemizi tercih ediyordu. Her biri birbirinden değerli, birbirinden saygıdeğer ve benim can arkadaşlarım olduğu için benim canımı yakarak gidiyorlar.

Çağla Türk

Türkiye Gazetesi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Manisa Manisa CBÜ en iyi 20 üniversite arasına girdi Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından yayımlanan 2025 Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu’nda elde ettiği göstergelerle dikkat çekici bir başarıya imza atarak ilk 20 üniversite arasında yer aldı. Rapora göre Manisa Celal Bayar Üniversitesi, olumlu sonuçlanan patent oranı en yüksek üniversiteler arasında Türkiye genelinde 3. sırada konumlandı. TEKNOFEST, TÜBİTAK, TÜBA ve benzeri kurumlar tarafından düzenlenen yarışmalara katılımda gösterdiği performansla da öne çıkan Manisa Celal Bayar Üniversitesi, en yüksek takım sayısına ulaşan üniversiteler arasında 11. sırada yer aldı. Erişilebilirlik envanter sayısı açısından öne çıkan üniversiteler arasında da yer alan Manisa Celal Bayar Üniversitesi, bu alanda 16. sıraya yükselerek kapsayıcı ve erişilebilir üniversite hedefi doğrultusunda yürüttüğü çalışmaların somut ve ölçülebilir bir karşılığını elde etti. Bu sonuç, erişilebilirlik çalışmalarının yalnızca belirli merkezlerle sınırlı kalmadığını; ülke genelinde yaygınlaşan bir farkındalık ve uygulama alanı bulduğunu ortaya koyarken, üniversitenin bu alandaki yatırımlarının eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirdiğini ve toplumsal kapsayıcılık hedeflerine doğrudan katkı sağladığını gösterdi. Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Rektör Prof. Dr. Rana Kibar, elde edilen başarının üniversitenin ortak emeğinin bir sonucu olduğunu vurgulayarak, "YÖK 2025 İzleme ve Değerlendirme Raporu’nda üç ayrı göstergede ilk 20 üniversite arasında yer almak, Manisa Celal Bayar Üniversitesi olarak doğru bir akademik ve kurumsal strateji izlediğimizin önemli bir göstergesidir. Eğitim-öğretimden araştırma ve projelere, sürdürülebilirlikten öğrenci odaklı çalışmalara kadar geniş bir yelpazede ortaya koyduğumuz bu başarıda, akademik ve idari personelimizin özverili çalışmaları ile öğrencilerimizin dinamizmi büyük rol oynamıştır. Üniversitemizi daha ileriye taşıyacak nitelikli çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu. Elde edilen bu sonuçlarla Manisa Celal Bayar Üniversitesi, ulusal ölçekteki konumunu güçlendirirken; bilimsel üretim, proje geliştirme ve erişilebilirlik alanlarında hedeflediği vizyonu kararlılıkla sürdürdüğünü bir kez daha ortaya koydu.
Erzurum Doğu Ekspresi Erzurum’da mola verdi Son yıllarda oldukça fazla ilgi gören ve biletleri aylar öncesinden tükenen Turistik Doğu Ekspresi, bu yılki ilk kış seferinin Erzurum durağında dört saatlik mola verdi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı TCDD Taşımacılık AŞ Genel Müdürlüğü Turistik Doğu Ekspresi, 2025-2026 dönemi ilk seferine başladı. Ankara Tren Garı’ndan bu sezonun ilk seferine başlayan Turistik Doğu Ekspresi, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun katıldığı törenle uğurlanmıştı. Turistik Doğu Ekspresi bölge turizmine ve ekonomisine önemli katkılar sağlıyor ve geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da Turistik Doğu Ekspresi’ne katılımın yoğun olduğu belirtiliyor. Erzurum’da dört saatlik mola Her yıl yerli ve yabancı turistler tarafından yoğun ilgi gören Turistik Doğu Ekspresi, 2025-2026 sezonunda da yolcularına Doğu Anadolu’nun doğal ve kültürel zenginliklerini keşfetme imkanı sunması hedefleniyor. Turistik Doğu Ekspresi kapsamında tren; Erzincan, Erzurum, Sivas ve Kars gibi önemli duraklarda planlı molalar veriliyor. Yaklaşık 1.360 kilometrelik güzergahta, duraklamalar dâhil yaklaşık 33 saat süren bu özel yolculuk boyunca misafirler; karla kaplı dağlar, derin vadiler ve tarihi yapılar eşliğinde unutulmaz manzaralara tanıklık ediyor. Bu yılın ilk seferi olması nedeniyle Erzurum Garı’nda bir karşılama programı yapıldı. Trenden inen yolculara karanfil verildi, Erzurum Halk Oyunları ekibi gösteri yaptı, yolculara ayran aşı çorbası, kadayıf dolması, kahve ve çay ikramı yapıldı. Tren Erzurum Garı molasının ardından seferini tamamlamak üzere son durağı olan Kars yönüne doğru hareket etti. Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Yer, Turistik Doğu Ekspresi yolcularını Erzurum’da en iyi şekilde misafir etmek için çaba harcadıklarını söyledi. Gençlere çekilişle Doğu Ekspresi turu 8 adet konforlu yataklı vagondan ve 1 adet yemek vagonundan oluşan Turistik Doğu Ekspresi, tren başına 160 yolcu kapasitesiyle hizmet sunuyor. Böylece yeni sezonda 10 bin 800 seyahat tutkununa, Anadolu’nun büyüsünü yaşatma imkanı sağlanacak. Doğu Ekspresi; Ankara-Kars yönünde Erzincan’da 2 saat 30 dakika, Erzurum’da 4 saat; Kars - Ankara yönünde ise İliç’te 3 saat, Divriği’de 2 saat 30 dakika ve Sivas’ta 3 saat duruşlarla, yolcularına şehirlerin tarihini, kültürünü ve lezzetlerini tanıma fırsatı veriyor. Ayrıca, popülerliği giderek artan Turistik Doğu Ekspresi’ni gençlerin deneyimlemesine imkân sağlamak üzere U-FEST kapsamında çekilişler gerçekleştiriliyor, Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerde öğrenim gören öğrenciler de bu eşsiz yolculuğu ücretsiz olarak hediye ediliyor.
Ordu HAK-İŞ Genel Başkanı Arslan: "Terörsüz Türkiye süreci yeni ve çok daha avantajlı bir süreç" Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) ve HİZMET-İŞ Sendikası Genel Başkanı Mahmut Arslan, ‘Terörsüz Türkiye’ projesini desteklediklerini belirterek, sürecin geçmişe kıyasla daha avantajlı olduğunu söyledi. Arslan, özellikle Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) süreçte üstlendiği rolün, Türkiye açısından son derece kıymetli olduğunu vurguladı. Genel Başkan Mahmut Arslan, Ordu’da bir otelde düzenlenen programda, ‘Terörsüz Türkiye’ projesine dair açıklamalarda bulundu. Terörsüz Türkiye projesinin ülke gündeminin önemli başlıklarından biri olduğunu ifade eden Arslan, "Bu süreç hepimizi hem heyecanlandıran hem de zaman zaman endişeye ve tereddüde düşüren bir süreçtir. Ancak mevcut tabloya baktığımızda, bu sürecin geçmişe göre çok daha avantajlı olduğunu görüyoruz" dedi. "Çözüm süreci provokasyonlarla yarım kaldı" HAK-İŞ’in 2013 yılında başlatılan çözüm sürecinde aktif rol aldığını hatırlatan Arslan, "Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle elimizi değil, gövdemizi taşın altına koyarak yola çıkılan çözüm süreci maalesef provokasyonlar nedeniyle yarım kaldı. Amerika ve Batı’nın müdahaleleri, PKK ve uzantılarının bu oyunlara gelmesi süreci akamete uğrattı" diye konuştu. "Bölge halkı terörden en çok zarar gören kesim" Çözüm sürecinde ‘akil insanlar’ heyeti kapsamında Doğu Anadolu Bölgesi’nde görev aldıklarını dile getiren Arslan, "Üç ay boyunca bölge halkıyla birebir çalıştık. O dönem de gördük ki Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan vatandaşlarımız terörden en çok zarar gören kesim oldu. Terör örgütünün baskısı nedeniyle insanlar özgürce yaşayamadı, bu da ülkemize büyük kayıplar yaşattı" ifadelerini kullandı. "MHP’nin bugünkü rolü sürecin başarısı açısından kıymetli" Mevcut sürecin en önemli avantajlarından birinin siyasi tablo olduğunu belirten Arslan, "Özellikle geçmişte çözüm sürecine itiraz eden ve bugün bu sürecin başlatıcıları arasında yer alan Milliyetçi Hareket Partisi’nin rolünün farklı bir noktada olması, Türkiye açısından son derece kıymetlidir. Bu durum sürecin başarıya ulaşması için önemli bir fırsattır" dedi. "TBMM’nin inisiyatif alması önemli bir kazanım" Arslan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) süreçte aktif rol üstlenmesini de önemli bir avantaj olarak değerlendirerek, "O günlerde en çok yapılan eleştiri, Meclis’in devre dışı bırakılmasıydı. Bugün ise TBMM’nin terörsüz Türkiye konusunda inisiyatif alması çok önemli bir kazanımdır. Neredeyse bir siyasi parti hariç, tüm partilerin komisyonda yer alması son derece değerlidir" şeklinde konuştu. "Bu fırsatı kaçırmamalıyız" Komisyona katılmayan siyasi partilerin endişelerinin de saygıyla karşılanması gerektiğini belirten Arslan, "Katılmayan partilerin Türkiye için endişe duyması ve görüşlerini dile getirmesi de kıymetlidir. Esas olan, komisyondaki yapının büyük çoğunluğunun bu süreci desteklemesidir. Bence buradan bu fırsatı kaçırmamamız gerekiyor" diyerek sözlerini tamamladı.