GÜNDEM - 11 Ocak 2017 Çarşamba 11:25

Hurma yüklü 9 TIR 9 aydır İran'da rehin

A
A
A
Hurma yüklü 9 TIR 9 aydır İran'da rehin

Mersin'den İran'a hurma götüren 9 TIR, Bazargan Gümrük Kapısı'nda rehin tutuluyor.

MERSİN (İHA) - Mersin'den İran'a hurma götüren 9 TIR, Bazargan Gümrük Kapısı'nda rehin tutuluyor. Sadece bir paletteki hurmada İsrail etiketi bulduğundan dolayı tırları rehin alan İranlı yetkililer, 9 aydır hiçbir açıklama yapmıyor. 9 TIR'dan 4'ünün sahibi olan Güleç Transport Uluslararası Nakliyat'ın Genel Müdürü Ahmet Can, "Dışişleri Bakanımız, Başbakanımız, Cumhurbaşkanımızdan yardım istiyoruz. Çok zor durumdayız. Araçlarımızla birlikte şoförlerimiz de orada rehin tutuluyor ve yurda gelemiyorlar" dedi.
Mersin Limanı'ndan 1 Nisan 2016 tarihinde aldıkları hurmaları İran'a götüren 9 TIR İran'da mahsur kaldı. Bazargan Gümrük Kapısı'nda bir tırda bir paletteki hurmanın üstünde İsrail etiketi bulun İranlı yetkililer, hurma taşıyan 9 TIRn tamamını rehin aldı. 9 aydır İran'da rehin tutulan tırlarla birlikte şoförler, kurtarılmayı bekliyor.

Hurma yüklü 9 TIR 9 aydır İran'da rehin

"Çok zor durumdayız"
Konuyla ilgili İHA muhabirine açıklama yapan Güleç Transport Uluslararası Nakliyat Genel Müdürü Ahmet Can, İran'da bekletilen 9 tırdan 4'ünün kendilerine ait olduğunu söyledi. Mersin Limanı'ndan İran'a sürekli taşıma yaptıklarını ifade eden Can, "Mersin’de faaliyet gösteriyoruz. Biz 9 ay önce Mersin Limanı’ndan İran’a gitmek üzere 4 tırımızı yükledik. Araçlarımızı buradan İran Bazargan Gümrüğüne gönderdik. Araçlarımız 1 Nisan 2016 tarihinden beri orada. 9 ayı geçmesine rağmen araçlarımız, şoförlerimizle beraber Bazargan Gümrük Kapısı’nda rehin tutuluyor. Biz Dışişleri Bakanımızdan, Başbakanımızdan, Cumhurbaşkanımızdan yardım istiyoruz. Çok zor durumdayız. Şoförlerimiz orada araçlarımızla birlikte rehin tutuluyor ve yurda gelemiyorlar. Çocukları, aileleri perişan durumdalar. Biz devlet büyüklerimizden yardımlarını bekliyoruz. Bize bir el atsınlar, bizi bu sıkıntılardan kurtarsınlar" diye konuştu.

"Şoförlerimizin ısıtıcıları çalışmıyor, eksi 20 dereceleri bulan soğukta çok mağdurlar"
Bir paletin üzerinde bir tane İsrail etiketinin bulunmasından dolayı tırların 9 aydır alıkonulduğunu vurgulayan Can, "Bize hiçbir gerekçe, hiçbir sebep gösterilmeden 9 aydır şoförlerimiz tırlarla birlikte mağdur durumdalar. 2005 yılından bugüne kadar İran’a hurma taşıması yapıyorduk. Bir de muz taşıması yapıyoruz. Muz taşırken bazen ufak tefek sorunlar yaşıyorduk ama bu şekilde 9 ay araçlarımız hiçbir zaman bağlanmadı. En fazla bir hafta içinde çözülüyordu. Tırları böyle 9 ay dünyanın hiçbir yerinde yatırmazlar, bekletmezler. Şoförlerimizin ısıtıcıları çalışmıyor, eksi 20 dereceleri bulan soğukta çok mağdurlar. Bu gidişle giderse bir gün bakacağız şoförümüzün biri soğuktan dolayı hayatını kaybedecek. Özellikle geceleri şoförler çok zor durumdadır. Bu hurmanın ya iadesi, ya imha edilmesini istiyoruz. Devlet büyüklerimiz bize bir çözüm gösterirlerse çok iyi olur. Biz İran yetkililerine, oradaki konsolosumuza durumu bildirdik. Ayrıca Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na da yazı yazdık. Sürekli, günlük takip ediyoruz. Bu şoförlerimizin biz hayatından endişe ediyoruz. Çünkü hava gerçekten orada çok soğuk. Bu soğuklarda daha da dayanacak güçleri kalmamış. İranlı yetkililer bize bir türlü açıklama yapmıyor. 9 aydır hiçbir netice alamadık. Neyden dolayı, niçin olduğunu bir türlü çözemedik. Mal sahibi de malından vazgeçti. Mal sahibi İran’a gitti. Malının imha edilmesini ve araçların bırakılmasını istedi. Ancak mal sahibi de bir sonuç elde edemedi ve sonuç elde edemedik" şeklinde konuştu.

Koray Ünlü 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.