GÜNDEM - 09 Eylül 2017 Cumartesi 07:22

Hüseyin Kocabıyık: 'Aydın Doğan’ı FETÖ kurtardı'

A
A
A
Hüseyin Kocabıyık: 'Aydın Doğan’ı FETÖ kurtardı'

28 Şubat’ta darbe gerekçelerinin Doğan medyasının haberleri olduğuna dikkat çeken AK Partili Kocabıyık, askerlerin dışında yargılanması gereken diğer unsurların FETÖ tarafından bilinçli olarak davaya dâhil edilmediğini belirtti.

28 Şubat döneminde Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’in danışmanı olan AK Parti İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık, o süreçte neler yaşandığını Türkiye gazetesine anlattı. 28 Şubat denilen algıyı oluşturanın askerler olmadığını söyleyen Kocabıyık “İstanbul’un oligarşik sermayesiydi. Türkiye’deki Aydın Doğan medyası dediğimiz büyük medyaydı. 28 Şubat davasında yargılanması gereken diğer unsurlar FETÖ tarafından bilinçli olarak ve bir iş birliği içerisinde bunlara dâhil edilmemiştir” dedi. Kocabıyık, şunları söyledi:

BU DAVA EKSİK BİR DAVADIR

28 Şubat gerçek bir darbedir. Sonuçları olmuştur. Askerî kesim bir tavır geliştirmiştir. Adına da postmodern darbe demişlerdir. 28 Şubat’a bir darbe davası açılmıştır. Ama bu dava pek çok bakımdan eksik bir davadır. Çünkü 28 Şubat’ın bileşenleri vardır. O günlerin tanığı birisi olarak, 28 Şubat denilen olguyu olayı oluşturan kurgulayan askerler değildi. İstanbul’un oligarşik sermayesiydi. Türkiye’deki Aydın Doğan medyası dediğimiz büyük medyaydı. Kartel medyası dediğimiz medyaydı. Büyük STK kuruluşlarıydı ve yargının içerisindeki o günkü yapılanmaydı. Tabiî ki CHP’de bu bileşenlerden birisiydi.

BİLEŞENLERİ DE YARGILANMALI

Davada sadece askerler sanık olarak gösteriliyor. Bu adil değil. Bunun adil olmaması şu anda yürüyen davanın gayrimeşru, hukuka aykırı bir dava olduğu anlamına gelmez. Bu dava 28 Şubatçı askerlerin yargılanması ve hukuk önünde hesap vermesi doğrudur. Ancak bu davaya bir bütün olarak baktığımız zaman o yargılananlar arasında olması gerekenler var. Bunlar İstanbul oligarşik sermayesinin unsurları, o günün medya patronları, büyük gazetelerin kamuoyunda etki ajanı gibi çalışan yazarları, Türk-İş, DİSK gibi meslek kuruluşlarının, STK’nın yöneticileri ve yargıyı Genelkurmay’a götürüp esas duruşta durdurtan yargı mensupları ve CHP’nin bazı yöneticileri. O davada bunlar da yargılanıyor olmalıydı.

ELİMİZDE KALA KALA 28 ŞUBAT VAR

Türkiye Balyoz ve Ergenekon davalarında darbecilerin hukukla yüzleşme şansını maalesef FETÖ yüzünden kaybetti. Elimizde kala kala 28 Şubat davası var. Bu davanın mutlaka adil ve hukuka uygun bir biçimde sonuçlanması gerekir. 28 Şubat’ı yapanların hukukun ve tarihin beklediği cezalara çarptırılması gerekir.
15 Temmuz’u bundan ayrı tutuyorum. 15 Temmuz’la, 28 Şubat, 12 Eylül, 27 Mayıs, 22 Şubat hatta Balyoz ve Ergenekon farklı şeyler. Kategorize edecek olursak, 28 Şubat da dâhil ondan öncekiler klasik darbe girişimleridir. 15 Temmuz bir darbe değildir. Bir işgal girişimidir. Vatanımız işgal edilmeye çalışıldı. 28 Şubat bizim demokrasi ve siyasi tarihimizin klasik darbe girişimlerinin sonuncusudur.

Hüseyin Kocabıyık: 'Aydın Doğan’ı FETÖ kurtardı'

KARAR, TARİHİMİZİ TEMİZLEYECEK!

O mahkemeden çıkacak kararın önemi şuradadır; o güne kadar aşağı yukarı 5’in üzerinde fiili darbe girişimi olmuştur. Maalesef bunların hiçbiri millete, devlete, tarihe ve millî iradeye karşı işlenen suçların hiçbirisi yargı tarafından ele alınamamıştır. Bu suçlar yargılanamamıştır. Tarihe hesap vermemişlerdir. 28 Şubat davasında verilecek karar aynı zamanda hem siyaseti hem yargıyı hem de demokrasi tarihimizi bir bakıma temizleyecek olan bir işlemdir.

DARBECİLERİ AKLAMA ÇABASI VAR

Bu davayı amiyane bir tabirle abrakadabra yapıp hukuken içini boşaltıp bir yaygın beraatla sonuçlandırıp, 28 Şubat darbecilerini aklamak şeklinde bir çaba var. Bu çaba mahkeme tarafından değil, dış çevreler tarafından mahkemeye âdeta baskıyla yapılıyor. Buna dikkat edilmesi gerekiyor.

SAVCI, İDDİANAMEYİ ASKERİN ÜZERİNE YIKTI GEÇTİ

Ben, davanın savcısı Mustafa Bilgili (FETÖ üyeliğinden tutuklu) tarafından tanık olarak davet edildim. İlk gözlemim çok olumluydu. Sonra yaşadığımız FETÖ olaylarından kaynaklı geriye dönüp baktığımda, o görüşmeyi hatırladım. Tanık olarak ifade verirken o an için anlam verememiştim ama çok fazla askerle meşguldü. Hep böyle askerler için bir sonuç çıkartmaya çaba gösteren özel gayret gördüm. Bu gayreti görünce kendisine ‘Sayın savcım, bakın 28 Şubat askerlerin sadece tetikçi olarak kullanıldığı bir darbedir. Bu 28 Şubat’ı hazırlayanlar askerler değil. Bunu hazırlayanlar İstanbul’daki oligarşik sermaye ve uzantısı olan mesleki örgütler, STK’lar. Onların uzantısı olan medya ve yargı mensupları. Bunların mutlaka bu davada sanık olarak yer alması lazım. Yoksa 28 Şubat davası bir bütün olarak adil bir şekilde sonuçlanamaz’ dedim. Bana ‘bakacağız, değerlendireceğiz’ dedi. Sonra hiçbir şey yapmadı. Genel kamuoyunda da 28 Şubat’ın diğer bileşenlerinin de yargılanması gerektiği yönünde kanaat oluşmuştu. Savcı iddianamesini askerlere yıktı geçti.
Anlaşıldı ki bir talimatla, baskıyla onlar iddianame dışında bırakılmış. Bunu somut resim gibi görebiliyoruz. 28 Şubat davasında yargılanması gereken diğer unsurlar FETÖ tarafından bilinçli olarak ve iş birliği içerisinde bunlara dâhil edilmemiştir. Bu açıktır.

DARBE GEREKÇELERİ DOĞAN MEDYASININ HABERLERİYDİ

28 Şubatçıların hâlâ bir lobi gücü var. 28 Şubatçıların darbe gerekçeleri olarak önümüze koyduğu her şey Aydın Doğan medyasının haberleriydi. Şimdi bunlar bu davada yargılanmadı. Neredeler bunlar? Bugün Türkiye’nin en büyük medyası olarak duruyorlar. Hiçbir yaptırımla karşılamadılar. O lobi çalışıyor ve herkesi etkiliyor. Şevket Kazan’ı bile etkiliyor. 28 Şubat’ta bakanlıktan indirilmiş. O bile gelip gerçeğe aykırı şeyler söyledi. Hasan Celal Güzel, ben ve Bülent Orakoğlu şikâyetçiyiz. Tansu Hanım da bir miktar doğru şeyler söyledi ama davacı olmalıydı. Bu durum söz konusu lobinin ne kadar güçlü olduğunu ve hâlâ ne kadar iyi çalıştığını gösteriyor.

SİSTEM KENDİNİ PATLATTI

28 Şubat sonuçları Türkiye’ye çok pahalı olmuş bir darbeydi. Bülent Gedikli hesapladı. Türkiye 291 milyar dolarını kaybetti. Sadece 50 milyar dolar banka hortumu vardı. 2001 krizini hatırlayın. Sistem patlattı kendini. Neden? 28 Şubat’ın sonucuydu. Kim ödedi 291 milyar doları? Millet ödedi. Hasan Celal Güzel’in hesaplamalarına göre 28 Şubat olmasaydı bugün millî gelirimiz 25 bin dolar olacaktı. Ancak bugün 10 bin dolarda.

ASLANLAR GİBİ...

TÜRKİYE’YE TEŞEKKÜR

Medyanın duruşmaya ilgisiz kalmasını kınayan AK Parti İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık “Türkiye gazetesi 28 Şubat’ta da aslanlar gibi savaştı. Bugün de takip etmenizden dolayı çok sevindim. Gerçekten çok teşekkür ediyorum ve tebrik ediyorum. 28 Şubat’ı takip etmeyen ve önemsemeyen hiçbir medya kuruluşu demokrat olduğunu iddia etmesin. Bu dava Avrupa’da bir yerde olsaydı bırakın oradaki medyayı bütün dünya takipçi olurdu. Bu, bir milletin geleceğini belirleyen dava” ifadelerini kullandı.

1 TANE ATILAN YOKTU

28 ŞUBAT FETÖ’YÜ BÜYÜTTÜ

FETÖ’cüleri başımıza bela eden unsurun 28 Şubat olduğunun altını çizen Hüseyin Kocabıyık şunları söyledi: 28 Şubat geleneksel Müslümanlık ve İslam’ın çizgisinde olan ne kadar muhafazakâr insan varsa tasfiye etti, İmam Hatipleri kapattı. ‘Neden kapattı?’ diye bakıyorsun. FETÖ’nün okullarını o süreçte ikame etmesi için. Kamu kuruluşlarındaki ve ordudaki temiz Müslümanları atıyor, yerine FETÖ’yü koyuyor. 28 Şubat’ta yargıdan, orduda atılan bir tane FETÖ’cü yok.

Ebru Karatosun - Ankara

Hüseyin Kocabıyık: 'Aydın Doğan’ı FETÖ kurtardı'

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muş Muş’ta üniversite öğrencileri doğayı gezerek dengbejlik kültürüyle buluştu Muş’ta üniversite öğrencileri fotoğraf kursu kapsamında Çengilli köyündeki Keçi Kömü Yaylası’nı ziyaret ederek sıcak havanın keyfini çıkarırken dengbejlik (ozanlık) kültürünü de yakından tanıdı. Güzel havayı fırsat bilen üniversite öğrencileri, Halk Eğitim Merkezi bünyesinde kayıtlı oldukları fotoğraf kursu kapsamında Çengilli köyünde bulunan Keçi Kömü Yaylası’na gezi düzenledi. Doğayla iç içe gerçekleştirilen etkinlikte öğrenciler, bölgenin köklü kültürel miraslarından biri olan dengbejlik geleneğiyle de buluştu. Yaylada yapılan etkinlikte dengbej tarafından seslendirilen kilamları dinleyen öğrenciler, sözlü Kürt edebiyatının önemli bir parçası olan dengbejlik kültürünü öğrendi. Aralık ayında güneşin tadını çıkararak yaylada gönüllerince eğlenen öğrenciler, Türkçe ve Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çekti. Aynı zamanda yaylanın doğal güzelliklerini fotoğraflayan öğrenciler, kültür ve sanatı bir arada deneyimledi. Etkinlik sonunda öğrenciler, meradan dönen keçilere elleriyle yem vererek hayvanları sevdi ve onlarla fotoğraf çekti. Geziyi düzenleyen fotoğraf sanatçısı Kenan Demir, her hafta Muş’un farklı bir bölgesine giderek keşfedilmemiş ve fazla bilinmeyen rotaları adım adım keşfettiklerini söyledi. Demir, "Tarihi mekânları, doğal güzellikleri ve bölgenin yaşam kültürünü konu alan bu gezilerde hem fotoğraf çekimleri yapıyor hem de öğrencilerimizin sahada deneyim kazanmasını sağlıyoruz. Bu çalışmalar sayesinde öğrencilerimiz, teorik eğitimlerini uygulamayla pekiştirirken temel çekim ve kadraj tekniklerini yerinde öğrenme imkânı buluyor. Bugün de rotamızı Çengilli köyünün yaylalarına çevirdik. Aralık ayı olmasına rağmen havanın güzelliği, doğanın ve akan suların sesi hepimizi adeta etkiledi" dedi.
Muğla Marmaris turizminde yeni dönem başladı Türkiye turizm sektörünün son yıllardaki en büyük yatırımlarından biri olan ve turizm dönemini 12 aya yayan Kızılbük Thermal Wellness Resort, düzenlenen toplantı ile basın mensuplarına tanıtıldı. Kış ortasında bile yoğun harketliliğin yaşandığı 5 yıldızlı otel konforundaki tesis basın mensuplarından da tam not aldı. Projenin tanıtımını yapıp gazetecilerin sorularını cevaplayan Kızılbük GYO Genel Müdürü Mahmut Sefa Çelik, beklentilerin aksine kış sezonunun oldukça hareketli geçtiğini belirterek, "Çok daha sakin bir dönem öngörülürken ciddi bir talep ve dinamizmle karşı karşıyayız. Yaklaşık 500 çalışanımızla hem operasyonel süreci hem de misafir memnuniyetini en üst seviyede tutacak şekilde planlamalarımızı sürdürüyoruz" dedi. Tesisin ilk kış sezonunu yaşadığını vurgulayan Çelik, Aralık-Şubat döneminde Marmaris’e ilk kez tatil amacıyla gelen çok sayıda yerli misafir bulunduğunu ifade etti. Marmaris’in geçmişte kış tatili destinasyonları arasında yer almadığını hatırlatan Çelik, "Bugün misafirlerimizin Marmaris’ten büyük bir keyif aldığını net şekilde gözlemliyoruz. Aralık ayında denize girildi, termal turizm tarafında ise kaplıca misafirleri artarak gelmeye devam ediyor" diye konuştu. Halihazırda tesiste yaklaşık bin 500’e yakın misafirin bulunduğunu belirten Çelik, konaklamaların genellikle bir hafta ve üzeri sürdüğünü, misafirlerin aile tatili anlayışıyla ve çoğunlukla özel araçlarıyla bölgeye geldiğini söyledi. Bu hareketliliğin Marmaris’in kış turizmi destinasyonu olarak konumlanmasına önemli katkı sağladığını dile getirdi. Sürdürülebilirliğin temel öncelikleri arasında yer aldığını vurgulayan Çelik, tesisleri 12 ay boyunca aktif tutacak katma değerli iş modelleri geliştirdiklerini belirtti. Bölgenin termal kaynaklar ve ören yerleri açısından büyük bir potansiyele sahip olduğuna dikkat çeken Çelik, bu potansiyelin daha planlı ve bütüncül turizm politikalarıyla desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Marmaris’in İçmeler bölgesinde geçtiğimiz sezon başında kapılarını açan yaklaşık 30 yıl boyunca metruk bir halde kalan yapı, 465 milyon dolarlık stratejik bir yatırımla dört mevsim açık, termal ve wellness odaklı uluslararası standartlarda bir destinasyona dönüştürülmesi tüm Marmaris’te hareketliliğe neden oldu. "Sosyal ve ekonomik yaşamda gözle görülür bir canlanma yaşandı" Projenin misafirlerini ağırlamaya başlamasından bu yana Marmaris ve çevresinde sosyal ve ekonomik yaşamda belirgin bir hareketlilik yaşandığının altını çizen Mahmut Sefa Çelik "Tesisimiz yılın 12 ayı açık. Bu sayede yerel işletmeler ve restoranlar kış aylarında da aktif olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Hatta geçmişte kışın kapanan işletmelerin yerine artık yeni açılan mekanlar görüyoruz. Artık dünya turizminde yalnızca yaz tatili değil; sağlık turizmi, deneyim odaklı konseptler, sürdürülebilirlik, kongre turizmi ve dört mevsim yaşam anlayışı öne çıkıyor. Marmaris, termal kaynakları, doğal güzellikleri ve destinasyon çeşitliliği ile bu dönüşümün öncü destinasyonlarından biri olma potansiyeline sahip. Geleneksel turizmdeki en büyük zorluk, sezonun sınırlı olmasıydı. Bizim hedefimiz, Kızılbük Thermal Wellness Resort gibi yatırımlarla bu döngüyü kırarak Marmaris’i yılın her döneminde ziyaret edilen, güçlü bir marka destinasyonu haline getirmek ve bölge turizmine sürdürülebilir değer katmak. Bu hedefe de emin adımlarla ilerliyoruz" dedi. Toplantının ardından, 37 bin metrekareyi aşan kıyı şeridi, 1,4 kilometrelik sahil yürüyüş yolu ve plaj alanlarıyla bölgenin en büyük sosyal yaşam alanlarından birini oluşturan Kızılbük Thermal Wellness Resort, gazetecilere tanıtıldı. Tabiatla iç içe tesisi gezip merak ettikleri konular hakkında Sinpaş Holding Kurumsal Iletişim Müdürü Süreyya Erbayrak’tan bilgiler alan gazeteciler bölgeye kattığı değer dolayısıyla teşekkür ettiler.
Ankara SPK ile Türkiye Barolar Birliği arasında Finansal Okuryazarlık Anlaşması Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ile Türkiye Barolar Birliği arasında "Finansal Okuryazarlığın Yaygınlaştırılmasına Yönelik İş Birliği Protokolü" imzalandı. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ile Türkiye Barolar Birliği arasında finansal okuryazarlığın yaygınlaştırılmasına yönelik iş birliği protokolü imza töreni gerçekleştirildi. Yapılan anlaşmayla hukuk alanında okuryazarlığın yaygınlaştırılması hedeflendi. İmza töreninde bir konuşma gerçekleştiren SPK Başkanı İbrahim Ömer Gönül, yalnızca bir iş birliği protokolünü imzalamak için değil; hukuk ile finansın aynı zeminde, aynı hedef doğrultusunda buluştuğu önemli bir iradeyi ortaya koymak için bir arada olduklarını sözlerine ekledi. Gönül, Sermaye Piyasası Kurulu ile Türkiye Barolar Birliği arasında imzalanan protokolü son derece önemli gördüğünü sözlerine ekleyerek, şu ifadelere yer verdi: "Sermaye piyasalarında hukukun ve avukatlık mesleğinin rolü ayrıdır. Avukatlar, bu yönüyle bakıldığında sermaye piyasalarında kritik ve çok önemli bir yere sahiptir. Halka arz süreçlerinden şirket birleşmelerine, şirketlerin yatırım kararlarından yatırımcı uyuşmazlıkları ve kurumsal yönetim uygulamalarına kadar pek çok alanda, hukukçuların katkısı piyasalar açısından önemlidir. Yatırımcı haklarının korunması, sözleşme güvenliğinin sağlanması ve piyasa disiplininin tesisi, büyük ölçüde bu mesleğin bilgi birikimi ve sorumluluk anlayışıyla mümkün olmaktadır." "Avukatların finansal okuryazarlık düzeyinin yükselmesi, yatırımcı haklarının daha etkin şekilde korunmasını beraberinde getirmekte" Sermaye piyasalarının, geçmişe kıyasla çok daha hızlı ve karmaşık bir yapıya sahip olduğunu kaydeden Gönül, "Dijitalleşme, yeni finansal ürünler, farklı yatırım araçları ve sınır aşan işlemler, hukuki değerlendirmeleri de kaçınılmaz olarak derinleştirmektedir. Böyle bir ortamda, avukatların yalnızca mevzuata hâkim olması yeterli değildir. Finansal kavramları anlayan, piyasa işleyişini bilen ve yatırım risklerini doğru okuyabilen bir hukuk yaklaşımı, her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır. Bu noktada finansal okuryazarlık, avukatlar için ilave bir bilgi alanı değil; mesleki pratiğin doğal bir parçası hâline gelmiştir. Avukatların finansal okuryazarlık düzeyinin yükselmesi; müvekkillerin daha doğru yönlendirilmesini, uyuşmazlıkların henüz doğmadan önlenmesini ve yatırımcı haklarının daha etkin şekilde korunmasını beraberinde getirmektedir. Aynı zamanda bu durum, piyasa bozucu eylemlerle mücadelede de güçlü bir hukuki zemin oluşturmaktadır" ifadelerine yer verdi. Gönül, Türkiye Barolar Birliği ile imzalanan protokolün önemine de değinerek, "Bu iş birliğiyle, avukatlarımızın sermaye piyasalarına ilişkin bilgi birikimini güçlendirmeyi, ortak eğitim ve farkındalık çalışmalarını artırmayı ve hukuk ile finans arasında daha sağlam bir etkileşim alanı oluşturmayı hedefliyoruz. Avukatlarımızın finansal okuryazarlık alanındaki donanımının artması, yalnızca mesleki bir kazanım değil; ülkemizin sermaye piyasalarının geleceğine yapılmış önemli bir yatırımdır" diye konuştu. "İş birliği protokolü ile avukatların finansal okuryazarlıkta ciddi bir eğitimden geçmelerini amaçlıyoruz" Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan ise, yapılan iş birliği protokolüyle her iki kurulun hem finans dünyası hem hukuk dünyasının bundan sonra daha yoğun şekilde iş birliğiyle çalışmasına dair bir adım attığını dile getirdi. Sağkan, baroların çatı örgütü olan Türkiye Barolar Birliği olarak Türkiye’deki 204 bin avukatı ve yine binlerce stajyer avukatı bünyesinde barındırdığını belirterek, "Bu kapsamda finansal okuryazarlık konusu da avukatların yurttaşlarımızın adalete erişiminde en çok önem verdiği başlıkların içerisinde yer alıyor. Bu anlamda bugün imza altına alacağımız iş birliği protokolü ile avukatların ve stajyer meslektaşlarımızın finansal okuryazarlıkta ciddi bir eğitimden geçmelerini amaçlıyoruz. Bu eğitimin neticesi az önce ifade ettiğim üzere 85 milyon yurttaşımızın adalete erişiminde savunmanın daha etkin bir rol üstlenmesini temel olarak sağlayacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
İstanbul OYAK ve KOOP Market’ten sürdürülebilir iş birliği Türkiye’de tamamlayıcı mesleki emeklilik sisteminin başarılı örneklerinden OYAK, 5 binin üzerinde satış noktasında hizmet veren KOOP Market ile stratejik bir iş birliği gerçekleştirdi. Bu kapsamda, OYAK üyeleri ve aileleri KOOP Market’ten avantajlı alışveriş yapma imkanına sahip olacak. KOOP Market ve OYAK, OYAK üyeleri ve ailelerine yönelik geniş ölçekli bir tüketici fayda modelini hayata geçirmek üzere stratejik bir iş birliğine imza attı. İş birliğiyle birlikte, OYAK üyelerinin KOOP Market üzerinden yapacakları alışverişlerde uygulanacak özel indirimle, avantajlı koşullardan yararlanması hedefleniyor. Gerçekleştirilen iş birliği protokolü, KOOP Market Genel Müdürü Orhan Kozan ve OYAK Mali İşler Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Çağrı Özer tarafından imzalandı. 500 bin hanenin sofrasına doğrudan dokunan model Söz konusu iş birliği, OYAK bünyesindeki 500 bini aşkın üye ile birinci derece aile yakınları dâhil olmak üzere yaklaşık 1 milyon kişiyi kapsıyor. Amaç, geniş bir kitlenin tüketim ihtiyaçlarına daha uygun koşullarda erişimini kolaylaştırarak hane bütçelerine katkı sağlamak. OYAK üyeleri, iş birliği çerçevesinde OYAK Platform uygulaması üzerinden tanımlanan kod sistemi ile herhangi bir başvuru olmaksızın kendilerine sağlanan özel iskonto çerçevesinde bu avantajdan yararlanabilecekler. Kod, OYAK Platform üzerinden üretilecek ve uygulamadan faydalanmak için ayrıca bir başvuru gerekmeyecek. Erişilebilirlik ve kullanım kolaylığı esas alınarak hayata geçirilen uygulamanın, tarafların ortak değerlendirmeleri doğrultusunda önümüzdeki dönemlerde daha da geliştirilmesi planlanıyor. Aydın: "Toplumsal fayda üreten bir perakende anlayışı" Tarım Kredi Genel Müdürü Hüseyin Aydın, "Tarım Kredi olarak üreticiden tüketiciye uzanan entegre yapımızla, toplumsal faydayı merkeze alan bir perakende anlayışı benimsiyoruz. Tarım Kredi büyük bir ekosistem ve değer üretmeye, oluşan bu değeri iş birliği yaptığımız kurumlarla da paylaşmaya çalışıyoruz. OYAK ile gerçekleştirdiğimiz bu iş birliği, KOOP Market’in yalnızca bir satış noktası değil; hanelerin bütçesine katkı sağlayan, erişilebilir ve güvenilir bir çözüm ortağı olduğunun göstergesi" dedi. Özer: "Önceliğimiz üyelerimizin ve ailelerinin yaşam kalitesini artırmak" OYAK Mali İşler Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Çağrı Özer ise şunları söyledi: "OYAK olarak üyelerimizin ve ailelerinin yaşam kalitesini artıran, günlük hayatlarına doğrudan dokunan projeleri önceliklendiriyoruz. KOOP Market ile hayata geçirdiğimiz bu iş birliği, yalnızca bir avantaj uygulaması değil; geniş bir kitlenin ihtiyaçlarının birçoğuna erişimini kolaylaştıran, sürdürülebilir ve yaygınlaştırılabilir bir model." Ortak hedef: Geniş kitlelere kalıcı fayda OYAK ve KOOP Market bu iş birliğiyle; kurumsal gücü, sosyal sorumluluk bilinciyle birleştirerek, yüz binlerce ailenin günlük yaşamına dokunan kalıcı fayda modelleri üretmeyi hedefliyor. Resmiyet kazanan bu iş birliği, bugün OYAK Genel Müdürlüğü’nde düzenlenen imza töreni ile kamuoyuna duyuruldu.