GÜNDEM - 11 Temmuz 2017 Salı 16:10

İHA objektifinden '15 Temmuz ihanet gecesi sergisi' Taksim Meydanı’nda açıldı

A
A
A
İHA objektifinden '15 Temmuz ihanet gecesi sergisi' Taksim Meydanı’nda açıldı

Beyoğlu Belediyesi tarafından düzenlenen 15 Temmuz Destanı sergisine, İhlas Haber Ajansı objektiflerine yansıyan fotoğraflar damga vurdu.

Beyoğlu Belediyesi tarafından Taksim Meydanı’nda kurulan 15 Temmuz Destanı sergi alanında, İhlas Haber Ajansı’nın fotoğrafları yer aldı. 15 Temmuz hain darbe girişiminin hafızalardan silinmemesi için Türk milletinin destansı direnişini konu alan ve İhlas Haber Ajansı muhabirleri tarafından çekilen fotoğrafların yer aldığı “Oradaydık, unutmadık, unutturmadık” adlı fotoğraf sergisi o anları tekrar yaşattı. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın da gezdiği sergi vatandaşlar tarafından yoğun ilgi gördü.

Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, “15 Temmuz Türk tarihi açısından çok önemli bir kırılma noktası, çünkü milletin kendi hürriyetine, kendi düşüncesine, kendi demokrasisine, kendi istiklaline böylesi sahip çıktığı önemli tarihi bir vaka. Ben Fransız devriminden çok daha derin tarafları olan önemli bir vaka olduğunu düşünüyorum. Demokrasimiz açısından, geleceğimiz açısından bu memleketin her bir ferdinin bu memleketin sahibi olduğunun altını çizmesi açısından kıymetli bir zaman, özellikle bunun üzerinde itina ile durup anlatıyor olmamız lazım. Her bir ferde bu vatanın sahibi olduğunu hissettiriyor olmamız lazım” ifadelerini kullandı.

Taksim Meydanı'nında neden böyle bir etkinlik düzenlediğini anlatan Demircan, “Bu konsepte destek olsun diye Beyoğlu'nun merkezinde İhlas Haber Ajansı'nın çektiği fotoğraflarla, sanatçılarımızın her birinin bu duyguya vereceği ses, nefesle ruhu canlı tutmak adına bu etkinlik alanını koordine ettik. İhlas Haber Ajansı muhabirlerinin o gün çekmiş oldukları ve dünyaya servis etmiş oldukları fotoğraflar, kareler, görüntülere burada ev sahipliği yapmış olmaktan mutluyuz, gururluyuz. Emeği geçen bütün vatan evlatlarına, bütün seksen milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına müteşekkiriz. Bir daha böyle olayların yaşanmaması temennisi ile geleceğe umutla bakmak istiyoruz” diye konuştu.

İHA objektifinden '15 Temmuz ihanet gecesi sergisi' Taksim Meydanı’nda açıldı

Fotoğrafların kendisini o anlara götürdüğünü söyleyen Başkan Demircan, "Demek ki Türkiye'de insanımız başka bir yere geldi. Demokrasimiz işliyor. İnsanlar kendi hür iradeleriyle memlekete sahip çıkmanın ne olduğunu biliyorlar. Demokrasinin nimetlerini yaşamlarında gördükleri zenginlikle, refahla yaşıyorlar ve hissediyorlar. Hiç kimse Türkiye'yi geriye götüremez. Arzu etmediği bir sistem içerisinde tutamaz. Türkiye başka bir ülkedir” ifadelerini kullandı.

İhlas Haber Ajansı İstanbul Bölge Müdürü Oğuzhan Güven ise “İhlas Haber Ajansı 15 Temmuz'da ilk organize olan haber kuruluşlarından bir tanesi hem Türk televizyonlarına hem dünya televizyonlarına o gece çok ciddi bir içerik sağladık. Bu yüzden o gecenin kahramanlarını unutturmamak istiyoruz. Dün İstanbul'un manevi merkezlerinde Eyüp Sultan'da 15 Temmuz sergimizi açmıştık. Bugün yine İstanbul'un önemli merkezlerinden birinde Taksim'de bu sergimizi açmış bulunuyoruz. İhlas haber ajansı muhabirlerinin o gece 15 Temmuz gecesi yapmış olduğu özel çalışmaları burada sergiliyoruz. Amacımız o geceyi unutturmak. Milletimizin gerçekleştirdiği o kahramanlığı unutturmamak, gelecek nesillere aktarmak. Taksim bizim için önemli bir mekan buradaki insanlara halkımıza bu sergiyi göstermek istedik ve sergimizi burada açtık” şeklinde konuştu.

“O gece bizim için vatan, millet meselesi vardı"

İhlas Haber Ajansı'nın darbe girişiminde logosuz,ve ücretsiz bir yayın yaptığını belirten Güven, “İhlas Haber Ajansı 15 Temmuz gecesi abonesi olmayan Türk ve dünya medyasına da yayınlarını aştı çünkü orada vatan millet meselesi vardı. İstanbul'da Türkiye'de olan biteni, hainliği hem Türk medyasına hem de dünya medyasına anlatmamız gerekiyordu. Bu yüzden İhlas Haber Ajansı şifrelerini kaldırdı. Logosuz, ücretsiz bir yayına başladı. Hem Türk televizyonları hem de dünya televizyonları ilk andan itibaren, Köprünün kapanmasının hemen ardından İhlas Haber Ajansı'nın yayınlarını almaya başladı. Boğaz köprüsü bugünkü adıyla 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ndeki direnişin kırılmasıyla, biliyorsunuz o görüntüyü de İhlas Haber Ajansı özel olarak tüm dünya televizyonlarına servis yaptı. Burada önemli olan şu, o gece bizim için vatan, millet meselesi vardı. Bu nedenle tüm yayınlarımızı hem Türk medyasına açarak hemde dünya medyasına açarak halkımızın bu kahramanlığına bizde bir katkı sağlamak istedik” diye konuştu.

“İstanbul üzerinde yaklaşık 20 noktada canlı yayın yaptık”

"İstanbul'da yaklaşık 20 noktada canlı yayın yaptık” diyen Güven, ”Hemen darbenin başından itibaren, darbenin her anına şahit olduk. Ben ve ekip arkadaşlarım. Bu yüzdende bu sergide bunu kronolojik olarak görüyoruz. Sergiyi gezen vatandaşlarımız bunu görecekler. Darbe nasıl başladı, nasıl devam etti, nasıl sona erdi an be an bu sergimizde bunu yaşayacaklar” dedi. 

Caner Sönmez - Volkan Kayalar

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Romatoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kısacık, iltihaplı bel ve kalça romatizmasının (Ankilozan Spondilit) en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu bildirdi. 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Farkındalık Günü nedeniyle açıklama yapan Prof. Dr. Kısacık, “Mayıs ayının ilk cumartesi günü, Dünya Ankilozan Spondilit Günü olarak kutlanır. Tüm dünyada kutlanan Ankilozan Spondilit Günü’nde bu yıkıcı hastalığa dikkat çekerek, hastalığın etkilerini anlamak ve toplumu bilgilendirmek amaçlanmaktadır” dedi. Kronik iltihaplı bir romatizmadır Ankilozan spondilitin öncelikle omurgayı etkileyen kronik iltihaplı romatizma olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, toplumlar arasında sıklığı değişmekle birlikte her bin kişiden 1-10’unda bu hastalığın görülebildiğine vurgu yaptı. Ankilozan spondilitin en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, geceleri hastayı uykudan uyandıran bel ağrılarının da belirtiler arasında bulunduğuna dikkat çekti. Genellikle 20-30 yaşlarında ortaya çıkan bu hastalıkta diz ekleminde ağrı şişlik, topuklarda ağrı, gözde üveit olarak adlandırılan iltihabi durumların da ortaya çıkabildiğini ifade eden Prof. Dr. Kısacık, şu bilgileri paylaştı: “Hastalık tanı konmadığı zaman maalesef şekil bozukluğu, erken emeklilik ve iş gücü kaybına neden olabilmektedir. Tanı için hastalarının şikayetlerinin yanı sıra ilgili eklemlerin manyetik rezonans (MR) ya da röntgen gibi yöntemlerle görüntülenmesi gerekmektedir.” Tedavi “Ailesel geçişi oldukça yüksek olan bu hastalık, erken tanı sonrası çok başarılı şekilde tedavi edilmektedir” diyen Prof. Dr. Kısacık sözlerini şöyle tamamladı: “İlaç tedavisinin yanı sıra egzersiz, kilo kontrolü gibi genel yaşam önerileri de büyük önem taşımaktadır. Ankilozan spondilit hastalarının doğru bilgi edinebilmeleri için bu konuyla yakından ilgilenen Romatoloji Uzmanları, ilgili hasta dernekleri ve Romatoloji Derneklerine ulaşmaları en sağlıklı yol olacaktır.”
İstanbul Türkiye’de çocukların yüzde 30’u toksik ebeveyn ile karşı karşıya Son zamanlarda sıklıkla duyulan toksik ebeveynlik kavramı hakkında bilgilendiren İstanbul Arel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, Türkiye’de yüzde 20-30 oranda çocuğun toksik ebeveyne maruz kaldığını söyledi. Bunun sonucunda depresyonun en fazla görülen hastalık olduğuna işaret eden Kocayörük, “Depresyon hastalarının yüzde 50’sinde travmatik çocukluk yaşantıları söz konusudur. Ülkemiz için de aynı şey geçerli. Genelde depresyon görüntüsü altında olan kişilerin de toksik ebeveynlere maruz kaldıklarını biliyoruz” dedi. Son dönemlerde oldukça yaygınlaşan ‘toksik’ kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de ‘toksik ebeveynlik’ kavramıdır. Bu kavram; ebeveynlerin çocukları için en iyisini istese de bazen onları fazlaca sıkmaları ya da özgür bir birey olmalarını kısıtlamaları anlamına geliyor. Anne babaların da aslında toksik ailelerden geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, “Bu yüzden ilişki ve bağlanma şekilleri aslında çocuklarını da etkiliyor. Hatta çocuklarının da ilerde kuracakları ilişki yine toksik şekilde devam edebiliyor. Nesilden nesle aktarılıyor. Burada suçlu aramak yerine çözüme odaklanmalı” açıklaması yaptı. “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri toksik ebeveynliktir” Toksik ebeveyn davranışlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük, “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri, sürekli çocuğu didiklemeleri, sınırları aşmaları, çocuğun birey olduğunu kabul etmekten ziyade kendilerinin bir uzantısı olduğunu görmeleri toksik ebeveynliktir. Örneğin bu ebeveynler; çocuğu sınavda 99 notu aldığında ‘neden 100 almadın’ diye eleştirirler, çünkü hiçbir şeyle yetinmezler. Sürekli çocuk üstünde baskı, otoriter kurarlar. Bunun en büyük nedenleri arasında ise ailelerin çocuklarına empati yapamaması, çocuğun ihtiyaçlarını göremeyip anlayamaması yer almaktadır. Tabii bunu bile isteye yapmıyorlar. Çünkü onların da kendi ihtiyaçları zamanında görülmeyerek onlara da bu şekilde davranıldı” dedi. “Değerlilik ihtiyacı karşılanmayan çocukların kendini geliştirmesi zordur” Tedavisinde ise terapistlere büyük iş düştüğünü belirten Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük şunları söyledi: “İnsanlar kendilerinin farkında da olmalıdır. Ama genellikle bu durumun farkında olmazlar. Sevilmeyip sayılmayan, biricilik ve değerlilik ihtiyacı karşılanmamış çocukların kendilerini geliştirmesi oldukça zordur. Bu yüzden kendilerinden beklentileri de düşüktür. Dünyaya genellikle olumsuz bakarlar. En önemlisi de öğrendikleri bağlanma biçimini, hayatlarında benzer bağlamda gösterecekler. Örneğin; sevgili, eş, arkadaşlık ilişkilerinde bu tarz bağlanma ilişkisi olacak. Mesela aşağılayıcı bir bağlanma stili gördüyse etrafındakileri aşağılayacak. Toksik ebeveynler genellikle klinik tanı almamış olsa da çoğunlukla ruhsal bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olan kişilerdir. Narsist bir ebeveynle birlikteyseniz narsist olma ihtimaliniz çok yüksek. Kaygılı bir ebeveynle büyüyorsanız kaygılı olma ihtimaliniz çok yüksek.” “Ailelerini olduğu gibi kabul edip sınır çizerek hayatlarına devam etsinler” Ailelere ve özellikle de çocuklarına önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük son olarak şunları söyledi: “Aileler açık iletişimde olmalı. Çocuğunu dinlemeyi öğrenen her aile, bu anlamda yol katedecektir. Çünkü çocukların ihtiyaçlarını öğrenebildiklerinde, hissedebildiklerinde zaten tutumlarını değiştirecekler. Anne babalar kendilerine şunu sorsunlar; ‘ben çocuğumdan ne istiyorum, o benim bir uzantım mı, ona gücümü mü göstereyim, o benim her dediğimi yapsın mı?’ Yoksa sadece o benim çocuğum ve o ayrı birey. ‘O da kendi başına bir birey olarak kendi hayatını ve kendi yolunu bulacak’ şeklinde mi düşünüyorlar? Bu tür ailelere maruz kalan çocukların tutunacak dala ihtiyacı vardır. Öğretmen ya da başka akrabadan özdeşim kuracağı birilerini bulabilirler. Bu onlara iyi gelecektir. Aileler çoğunlukla toksik olduğunu kabul etmez. Çocuklar toksik bir aileye sahipse onları olduğu gibi kabul edip kendi sınırlarını çizebilir. Ebeveyniyle kuracağı empatik ilişkide çocuk, öfkelenmeyi ve kızmayı bırakabilir. Öfke ve kızmayı bıraktığında da onları olduğu gibi kabul edebilir. Olduğu gibi kabul ettikten sonra da kendi yolunu çizebilir. Diğer türlü anne babasına tepkili hayat yaşamak onları; madde bağımlılığına, kötü arkadaşlar edinmeye, kendine zarar verici davranışlarda bulunmaya kadar götürür. Çünkü kızgınlık ve öfke buna iter. Ailelerini anlayabilirlerse ailesinin onu anlamasını beklemeden hayatlarına devam edebilirler.”
Samsun Ormanda çöp toplama etkinliği Samsun’un Vezirköprü ilçesinde “Orman Benim” sloganı ile ormanda çöp toplama etkinliği yapıldı. Tarım ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü tarafından “Orman Benim” sloganı ile 81 ilde ve bütün ilçelerde, orman yangınlarına karşı farkındalık oluşturmak için bir program düzenlendi. Vezirköprü’deki farkındalık etkinliği ise Çaputlu mevkisinde gerçekleştirildi. Amaçlarının orman yangınları çıkmadan önlem almak olduğunu belirten Vezirköprü Orman İşletme Müdürü Mecit Koçak, “Orman Benim” yangınlara karşı farkındalık programı ile ilgili yapığı açıklamada, amaçlarının yangın çıkmadan önlem almak olduğunu belirterek, “Benim Ormanım’ etkinliği kapsamında Türkiye’nin bütün illerinde ve tüm ilçelerinde bu etkinlik düzenlendi. Bizler de Kaymakamlık, İlçe Emniyet Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü, İlçe Jandarma Komutanlığı ve bazı sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile Çaputlu mevkisinde etkinliğimizi gerçekleştirdik. Amacımız, çevremizin daha temiz olması, özellikle küresel ısınmadan kaynaklı son yıllardaki orman yangınlarına karşı dikkat çekmek ve yangın çıkmadan tedbir almak. Çıkan yangınlarının yüzde 90’ı insan kaynaklı, yanan alanların da yüzde 99’u insan kaynaklıdır. Yangını çıkmadan önlemek için bu proje başlatıldı" dedi. Programa İlçe Kaymakamı Özgür Kaya, Cumhuriyet Başsavcısı Emre Kaya, Vezirköprü Meslek Yüksekokul Müdürü Prof. Dr. Necati Tomal, İlçe Jandarma Komutanı J. Binbaşı Ümit Çetinkaya, İlçe Emniyet Müdürü Ahmet Çelik, kurum müdürleri, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.