SAĞLIK - 05 Mart 2021 Cuma 17:07

'İhmal, üreme sağlığınızı etkilemesin'

A
A
A
'İhmal, üreme sağlığınızı etkilemesin'

Op. Dr. Aylin Akıncı, kadınlar hayatları boyunca en sık karşılaştıkları enfeksiyon türlerinden biri de jinekolojik enfeksiyonlar olduğunu vurgulayarak, “Şiddetli rahatsızlıklar veren bu tür enfeksiyonlar, ayrıca oluşturdukları organ hasarlarıyla da, özellikle üreme sağlığını olumsuz etkiler. Erken tanı ve tedavi kadar, normal hijyenik kurallara dikkat etmek ve bu tür enfeksiyonların oluşumunu önlemek hiç kuşkusuz ana hedef olmalıdır.” dedi.

Kadınların yaşamları boyunca en sık şikayet ettiği konulardan biri olan jinekolojik enfeksiyonlar olduğunu dile getiren Medicana Çamlıca Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Aylin Akıncı, “Bu tip tabloların gündelik yaşama getirilecek hijyenik kısıtlamalarla önlenebilir. Aksi halde, gerek üreme sağlığında olumsuzluklara hatta bazı kanserlerin gelişimine neden olabilir” dedi.

Jinekolojik enfeksiyonları vajinal enfeksiyonlar, rahim ağzı enfeksiyonları, herpes virüs enfeksiyonları ve human papilloma virüs enfeksiyonları olarak dört ana gruba ayırdıklarını belirten Op. Dr. Aylin Akıncı, konu ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Vajinal enfeksiyonların, kadın doğum hekiminin en sık karşılaştığı ve ayırıcı tanıda bazen en karmaşık hale gelen enfeksiyonlar olduğunu belirten Op. Dr. Aylin Akıncı, “Jinekoloji pratiğinin en sık karşılaşılan şikayeti olan vajinal akıntıların bir kısmı tamamen doğal vajinal salgı olup bir kısmı da değişik kimyasal maddelere karşı oluşan alerjik reaksiyonlardır. Normal koşullarda vajinal florayı oluşturan birçok mikroorganizmanın da katkısıyla oluşan kokusuz ve renksiz bir salgı vardır. Vajinal enfeksiyonlarda bu salgının miktarı, rengi ve kokusu değişir. Mantarlar, parazitler ve bazı bakterilerin neden olduğu vajinal enfeksiyonlarda kaşıntı, kötü kokulu ve renkli akıntı, ilişki sırasında ağrı ve idrar yaparken, yanma şikayetleri ön plandadır” dedi

Op. Dr. Aylin Akıncı şu bilgileri verdi:
“Bakteriyel enfeksiyonlar tedavisi ihmal edildiği taktirde üst genital organlara sıçrayarak üreme sağlığı üzerine olumsuz hasarlar oluşturan enfeksiyonlardır. Akıntının mikroskobik ve bakteriyel incelemesi sonucu etken doğru olarak saptanmalı ve uygun tedavi verilmelidir.

Paraziter enfeksiyonlar oranında en sık rastlanan trikomonas vaginalis enfeksiyonudur. Hem erkekte hem de kadında rastlanan bu parazitin şikayetleri genellikle kadında ortaya çıkar. Çok rahatsız edici tahriş bulguları ve kötü kokulu yeşil akıntı çok tipiktir. Tedavide mutlaka eşlerin de tedavi edilmesi gereklidir. Aksi halde tekrarlar kaçınılmaz olur.

Vaginal enfeksiyonların en sık rastlanan nedeni hiç kuşkusuz mantar enfeksiyonlardır. En sık rastlanan mantar enfeksiyonu nedeni olan candida albicans,normalde insan vücudunda zaten var olan bir mikroorganizmadır. Değişik nedenlerle vaginal alanda bir enfeksiyon oluşturduğu zaman, beyaz peynir kıvamında bir vaginal akıntıya ve tahriş bulgularına yol açar. Uygun ilaç tedavisine dramatik bir cevap vererek hızla iyileşir.

Tüm bu enfeksiyonların tedavisinde ve önlenmesinde en önemli husus uygun ilaç seçimi kadar genel hijyenik kuralların yinelenmesi ve uygulatılmasıdır. Genellikle pamuklu iç çamaşırı kullanılması, genital bölgenin nemli kalmasının önlenmesi ve temizliğin uygun şekilde yapılması, kozmetik ürünlerin yaygın kullanımının önlenmesi en başta hatırlatılacak hususlardır.”

Rahim ağzı enfeksiyonlarının çok daha farklı bir klinik tablo ve ileriye dönük tehditler içerdiğini vurgulayan Uzmanı Op. Dr. Aylin Akıncı, bakteriyel kökenli olan bu enfeksiyonların bir kısmı genital organlarda kalıcı hasarlara yol açarak üretkenliği ciddi olarak engellerken, bir kısmı da rahim ağzında kanserle sonuçlanabilecek bazı değişimler başlatabileceğinin altını çizdi ve bakteriyel enfeksiyonlar için şunları söyledi: “Bakteriyel enfeksiyonlar içinde en ön planda görülen tür, klamidya enfeksiyonlarıdır. Cinsel ilişki sonucu erkekten kadına bulaşan enfeksiyon; kokusuz sarı renkli akıntı, düzensiz kanama cinsel ilişki sırasında ağrı gibi şikayetlere yol açabildiği gibi, bazen de tamamen sessiz kalıp üst genital sistemde (rahim, yumurtalık kanalları ve yumurtalıklar) hasarlara yol açar. Bu tür yayılımın sonucu kısırlık, dış gebelik gibi oldukça riskli hastalıklar gelişebilir. Uygun bakteriyel teşhis yöntemleri sonucu teşhis konan hastalar eşleri ile birlikte tedaviye alınmalı ve tedavi süresince ilişki engellenmeli veya kondom kullanımı teşvik edilmelidir. Klamidya enfeksiyonu diğer bakteriyel etkenler ile birlikte gebelerde ortaya çıktığı takdirde, doğum anında bebeğe de bulaşarak hem erken doğumlara hem de çeşitli yenidoğan hastalıklarına yol açabilir.”

Op. Dr. Aylin Akıncı, uçuk virüs olarak da bilinen herpes virüsünün, Herpes Simpleks tip 1 ve 2 olarak iki büyük gruba ayrıldığını söyledi. “Tip 1 daha çok ağız çevresi lezyonları oluştururken, genital bölge lezyonlarından Tip 2 virüsü sorumludur. Genital herpes şu an yaşadığımız toplumda eski dönemlere kıyasla çok daha fazla oranda görülmeye başlanan önemli bir sağlık sorunu olmaya başlamıştır. Virüs genellikle cinsel yolla bulaştıktan 10 gün sonra genital bölgede beliren ağrılı ülserlere dönüşür. Genel vücut düşkünlüğüne ait ateş, halsizlik gibi belirtiler de eşlik edebilirler. Bu birinci atak iyileştikten sonra genellikle vücut direncinin azaldığı dönemlerde ataklar tekrarlayabilir. Atakların genel özelliği özellikle ilaç kullanımı ile daha seyrek olması, daha az ağrılı olması ve daha kısa olmasıdır. Genellikle cinsel yolla bulaşan bu enfeksiyon hakkında en çok yanıltıcı olay, kişinin sadece aktif enfeksiyon esnasında değil ara dönemlerde de bulaştırıcı olduğudur. Herpes enfeksiyonunun gebeliği de olumsuz etkilediği iyi bilinmektedir. Özellikle aktif lezyonu olan kişilerin normal vaginal doğum yapmaları veya su kesesi açıldıktan 24 saat sonra hala bebeğin anne rahminde durduğu koşullarda yaklaşık yüzde 50 oranında bebeğe virüs bulaştırdıkları bilinmektedir. Bu da ciddi yenidoğan problemlerine yol açar. Erken gebelik dönemlerinde herpes enfeksiyonuna ilk defa yakalanmak da önemli bir düşük nedenidir. Hastalığın tekrarı, gerek erken gerekse geç gebelik dönemlerinde ilk enfeksiyona kıyasla daha az tehlikelidir. Herpes enfeksiyonlarının kanserle ilişkisi uzun araştırmalara konu olmuştur. Ancak herpes virüsünün tek başına jinekolojik kanserlere neden olduğu gösterilmemiştir. Tedavisinde antiviral ilaçlar ve genel hijyen kuralları ön planda yer alır. Semptomlara yönelik tedavi dışında antiviral ilaçlar daha seyrek ve daha hafif tekrarlara neden olarak hastayı rahatlatmaktadır” Dedi.

HPV enfeksiyonları
Her yıl 500 bin kadını etkileyen ve kanserden kadın ölümleri arasında 5'inci sırada yer alan rahim ağzı kanseri vakalarının HPV aşısıyla azalmaya başladığını belirten Op. Dr. Aylin Akıncı, "Rahim ağzı kanserinin nedeni yüzde 95 HPV virüsü. Virüsteki bulaşmayı ancak aşıyla engelleyebiliriz. O nedenle bu aşının 9 ila 11 yaşları arasında yapılmasını öneririm. HPV aşısı, Avrupa ve Amerika'da rutin aşı takviminde. Bizde de yavaş yavaş aşılama başladı. Bu nedenle ileriki yıllarda bu kanseri daha az görmeye başlayacağız. Bu konuda bir literatür çalışması olmasa da aşılanma ile birlikte 10 yılda yüzde 30 oranında bir azalma görüldü diyebiliriz" diye konuştu.

Her kadının halk arasında bilinen adıyla simir adı verilen rahim ağzı kanseri tarama testini yaptırması gerektiğinin altını çizen Op. Dr. Akıncı, "Bu jinekolojik muayene esnasında yapılan bir test. Can yakıcı bir şey değil, kadınlar bundan korkmasınlar. Jinekolojik muayenelerini olup her sene bu testi yaptırsınlar. Çünkü rahim ağzı kanseri erken evrede tedavisi olan bir kanser türü. Biz o muayene sırasında bozulmuş hücreleri gördüğümüzde kanserleşmeye dahi gitmeden önlem alıyoruz. Kadınlara HPV virüsü taşıyor mu? diye bir tarama yapıyorsak ve virüs taşıyıcılığı varsa o zaman senede bir muayeneyi kesin öneriyoruz. HPV virüsü taşımayan sağlık merkezlerine ulaşması daha zor olan gruplar 5 yılda bir bu testi yaptırabilir" tavsiyesinde bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni, William Shakespeare’in unutulmaz eseri "Romeo ve Juliet" oyununun Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) gösteriminde bir araya geldi. Oyun, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle Ege’nin her iki yakasında tiyatro severlerle buluşuyor. Yunanistan ve Türkiye’den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında köprü kurmayı hedefliyor. Dün İstanbul’da ilk gösterimi yapılan ve 28 Nisan’a kadar sahnelenmeye devam edecek esere ilişkin AKM’de gerçekleştirilen basın toplantısında Bakan Mehmet Ersoy, Bakan Lina Mendoni ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve değerlendirmelerde bulunduklarını söyledi. Basın toplantısında konuşan Bakan Ersoy, "Bugün değerli mevkidaşım, Yunanistan Kültür Bakanı Sayın Lina Mendoni ve beraberindeki heyeti misafir ettik. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik; değerlendirmelerde bulunduk. Şimdi ise çok güzel bir sanat birlikteliği vesilesiyle buradayız. Devlet Tiyatrolarımız ile Pire Belediye Tiyatrosunun ortak bir proje çerçevesinde sahneye koyduğu Romeo ve Juliet oyununun İstanbul galasını izleyeceğiz” dedi. "Sanatın evrenselliği insanlık için daima ortak bir çatı olmuş; en güzel, en anlamlı birlikteliklere ev sahipliği yapmıştır" diyen Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler de buna sahip çıkmanın, katkı ve değer sunmanın gayretindeyiz. İnanıyorum ki bu proje sadece bir başlangıç olacak, önümüzdeki dönemlerde sanatın diğer alanlarına da yayılacaktır. Romeo ve Juliet, Shakespeare’in eşsiz kaleminden çıkmış ölümsüz bir klasik. Bizler ise bu eseri, sanatçılarımızın kendi kültürel ve tarihsel geçmişlerinden ilham alarak yeniden yorumladıkları bir temsille sahneye taşıyoruz. Oyundaki aileler kendi aralarında anadillerinde konuşurken bir araya geldiklerinde, bildikleri tek ortak dil olan İngilizce ile iletişim kuracaklar. Bu yaklaşım, farklı dillerin ve kültürlerin etkileşimiyle insan doğasının derinliklerine inerek evrensel duyguları keşfetmeyi amaçlamaktadır. Esere günümüz dünyasından açılan bu çağdaş bakış açısı ve yeni yorum vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan’ın köklü kültürel mirasını da bir araya getirmiş ve iki ülke arasında derinleşen kültürel diyaloğu sembolize etmiş olacağız. Provalar 18 Şubat’ta, Yunanistan’da başlamıştı. Yönetmen Lefteris Giovanidis’in rejisiyle sahneye taşınan eser, Türkiye’de sanatseverlerle buluşmasının ardından Mayıs ayında, Atina’da perdelerini açacak ve iki ülkede toplamda 13 temsil gerçekleştirilecek. Ayrıca 17-27 Mayıs 2024 tarihleri arasında, Antalya’da düzenlenecek olan 14’üncü ‘Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer almasını da planlıyoruz. Yine yaz aylarında ve önümüzdeki tiyatro sezonunda Türkiye’nin ve Yunanistan’ın farklı şehirlerinde sahnelenmesi, Avrupa’daki prestijli tiyatro festivallerine katılımı söz konusu olacak. Türkiye ve Yunanistan arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilerek daha ileri boyuta taşınması adına bundan sonra da Yunanistan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve iş birliği içerisinde çalışmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim. Sayın Bakan’a, Pire Belediye Tiyatrosunun ve Devlet Tiyatrolarımızın çok değerli sanatçılarına ve Sayın Lefteris Giovanidisi’in şahsında, sahne arkasında bu esere emek veren bütün ekibe teşekkür ediyorum. Sanatseverleri bu özgün ve özel temsili izlemeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise eserin sahneye konulma sürecinden bahsederek, Türk- Yunan ilişkileri bakımından oyunun İstanbul’da izleyicilerle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Romeo ve Juliet’in en güzel aşk hikayesi, aynı zamanda da bir drama olduğunu belirten Mendoni, "Bu oyun bir başlangıç olabilir. İki toplumun kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz. Sadece devlet düzeyinde değil, özel kuruluşlar arasında da ortak projelerin ve ikili işbirliklerinin olduğunu öğrenmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda sizleri Atina’ya 16 Mayıs’ta sahnelenecek oyuna da bekliyorum. Eminim oyun, Atina’da da çok iyi karşılanacak" diye konuştu. Bakan Ersoy ve Mendoni, ortak basın toplantısının ardından AKM Tiyatro Salonu’nda sahne alan "Romeo ve Juliet" oyununu birlikte takip etti.
Adana Okan Buruk: “Büyük rekorlara imza atıyoruz” Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk, Y. Adana Demirspor galibiyetinin ardından yaptığı açıklamada “Büyük rekorlara imza atıyoruz. Daha büyük rekorlar ve başarılar bizi bekliyor. Bunun mutluluğunu yaşıyoruz” dedi. Trendyol Süper Lig’in 34. haftasında Galatasaray deplasmanda Y. Adana Demirspor’u 3-0 mağlup etti. Maç sonu basın toplantısında konuşan Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk, Adana deplasmanının zorlu olduğunu belirterek, “Adana deplasmanı birçok takım için çok zordur. Maç öncesi muhteşem bir koreografi vardı. Maç atmosferi çok güzeldi. Oyuna bakacak olursak da bizlerin ofansif anlamda çok kolay pozisyon ürettiğimiz oyunlardan biriydi. Oyun içerisinde rakibimizin de çok net pozisyonları vardı. Kaptanımız Muslera kendisi bir rekora imza attı. Galatasaray’ın kazandığı 3 puanda önemli bir rolü vardı. Rakibimize verdiğimiz pozisyonlardan dolayı mutlu değilim. Bugün buradan ayrılırken 7 puan önde ayrılıyoruz. Bir sonraki maça da hazırlanırken rakiplerimizin maçlarını da bekleyeceğiz. Kendi rekorumuzu geçtik, benim ve oyuncularım açısından çok önemli. Herkese teşekkür ediyorum. Hep beraber bu rekorları kırıyoruz. Büyük rekorlara imza atıyoruz. Daha büyük rekorlar ve başarılar bizi bekliyor. Bunun mutluluğunu yaşıyoruz” ifadelerini kullandı. Fenerbahçe ve Beşiktaş arasında oynanacak maç hakkında da sorulan soruya cevap veren Buruk, “Rakibimizin iki kanadı da çok geriye dönmedi. 56 kere ceza sahasına girip 25 şut atmışız. Rakibimiz iyi savunma yapamadı. Biz hep kendi maçımıza odaklanıyoruz. Biz kendi maçlarımızı kazandığımız için avantajlı olan biziz. Rakibimizin puan kaybetmesi halinde bu puan farkı 6 veya 7 olarak değişecek. Hiçbir şey bitmedi. Devam ediyoruz” diye konuştu.
Adana Hikmet Karaman: “Alkışlanacak bir mücadele ortaya koyduk” Y. Adana Demirspor Teknik Direktörü Hikmet Karaman, 3-0 mağlup oldukları Galatasaray maçı sonrası yaptığı açıklamada, “Futbolda bazen moral fiziksel kondisyonun önüne geçer. Gole kadar oyun anlamında, pozisyon anlamında alkışlanacak bir mücadele ortaya koyduk” dedi. Trendyol Süper Lig’in 34. haftasında Y. Adana Demirspor, evinde karşılaştığı Galatasaray’a 3-0 mağlup oldu. Maç sonu basın toplantısında konuşan Y. Adana Demirspor Teknik Direktörü Hikmet Karaman, “İlk 45 dakikada çok önemli pozisyonlar oluşturduk. Kaleci Muslera’yı tebrik etmek gerek. İkinci yarı 1-0 ve 2-0 oldu. Futbolcularım iyi mücadele etti. Gole kadar oyun anlamında, pozisyon anlamında alkışı hak eden bir performans ortaya koyduk. Maçın son bölümlerinde Galatasaray üstünlüğü ele aldı. Taraftarlarımıza da teşekkür ediyorum. Maç öncesi çok güzel bir atmosfer vardı. Galatasaray’a bundan sonra başarılar diliyorum” ifadelerini kullandı. "İlk 45 dakikada planlarımızın hepsi tuttu" Adana Demirspor’un zorluklar yaşadığını aktaran Karaman, “Bu takım 12 haftalık bir takım. Adana Demirspor takımı 12 haftadır birbirini tanımaya çalışan oyuncu gruplarıyla maça çıkıyor. Geçtiğimiz sezonların takımı ortada yok. İlk 45 dakikada planlarımızın hepsi tuttu. Yediğimiz gollerden sonra moraller bozuldu. Galatasaray gibi bir takıma karşı oynuyorsun ve ilk devre yakaladığın net pozisyonlar var. Futbolda bazen moral fiziksel kondisyonun önüne geçer. 2-0’dan sonra gördünüz ne kadar rahatladı. Yusuf Sarı ve Emre Akbaba çok önemli oyuncular ama yoklardı. Biz elimizdeki oyuncularla planlamayı en iyi şekilde yaptık. Müthiş bir maç izlendi. Futbol bir oyun, alkışlayacaksın. Bu oyunculara da sahip çıkacaksın. Zaman zaman kulüpler ekonomik ve sevk, idare anlamında zorluklar yaşayabilir. Biz de bunu şu anda kontrol ediyoruz. Semih Güler’in sakatlanması da bizi etkiledi. Alkışlanacak bir mücadele ortaya koyduk” diye konuştu.