SAĞLIK - 15 Şubat 2022 Salı 11:44

İstanbul’da evde diyaliz hizmeti: Hem hasta hem devlet kazanıyor

A
A
A
İstanbul’da evde diyaliz hizmeti: Hem hasta hem devlet kazanıyor

Dünyada yaygın olan ev diyalizi uygulaması İstanbul’da da başarıyla sürdürülüyor.

Türkiye'de çok sayıda merkezde hizmet alan yaklaşık 70 bin diyaliz hastası olduğu ifade edilirken hastaların diyalize ulaşması hayati önem taşıyor. Bu kapsamda dünyada yaygın olarak kullanılan ev diyalizi uygulaması Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi hastaları tarafından memnuniyetle kullanılıyor. Uygulamayı kullanmaya uygun olduğu belirlenen hastalar için sağlık çalışanları önce gerekli bilgilendirmeyi yapıyor ardından ise hastaya evde diyaliz kullanımı için 8 haftalık eğitim veriliyor.

Evde kullanılması diyaliz süresini uzatıyor

Eğitimleri tamamlayan kişilerin evlerine sistemin kurulumu sağlanırken, belirli aralıklarla hasta evde kontrol ediliyor. Evde diyaliz sayesinde gittikleri merkezlerde haftada 3 kez, 4'er saat diyaliz alan hastaların bu süresi evde 8 saate çıkıyor. Kimi zaman gece saatlerinde cihaza bağlanan diyaliz hastaları hem zamandan tasarruf ediyor hem de pandemi sürecinde bulaş riskinde uzak kalıyor. Öte yandan araştırmalara göre evde diyaliz uygulayan hastaların ilaç giderleri diğer hastalara göre daha az olurken ömürleri de diğer hastalara nazaran daha uzun oluyor.

İstanbul’da evde diyaliz hizmeti: Hem hasta hem devlet kazanıyor

“Pandemi döneminde daha da avantaj”

Evde diyalizin özellikle pandemi sürecinde hastalar için büyük bir avantaj olduğuna dikkat çeken Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Özgür Yiğit: “Birçok kolaylıklar var aslında ama hastalığın tedavisi gereği yine de insanlar haftada 3-4 kez bir merkeze gidiyorlar. Böbrek yetmezliği hastaları için sıkıntılı bir iş, Türkiye’de yaklaşık 70 bine yakın diyaliz hastası var. Özellikle kadavradan donör sayısının artması lazım. Böbrek transplantasyonu kadar olmasa da en azından böbrek hastalarının hastaneye gidiş gelişlerini ya da diyaliz merkezlerine gidişlerini önleyecek yeni bir sistem var. Aslından yeni demeyelim, yaklaşık 10 yıldır uygulanan bir sistem var: evde diyaliz tedavisi. Hastaneye, diyaliz merkezine gelmeden kişiler evinde diyaliz makinesine bağlanarak tedavilerini evlerinde sürdürebilirler. Üstelik gündüz çok vakit harcamadan ve daha fazla diyaliz makinesine bağlı kalarak bunu yapabilirler. Böbrek transplantasyonu kadar olmasa da konforlu bir tedavi metodu; evde diyaliz. Umarım Türkiye’de bunun sayısı artar. Hala evde diyaliz sayıları çok düşük umarım bu tedaviden diyaliz hastaları faydalanır. Covid, pandemi döneminde daha da avantaj, kendi evinde dışarıya çıkmadan bir bulaş riski olmadan bunu hastalarımız kendi evinde yapabilir. Daha uzun süre diyaliz aldıkları için ömürlerinin de daha uzun olacağı söyleniyor” dedi.

İstanbul’da evde diyaliz hizmeti: Hem hasta hem devlet kazanıyor

“Hemen hemen hiç ilaç kullanmıyorlar"

Hastanenin Nefroloji Klinik Sorumlusu Prof. Dr. Abdülkadir Ünsal, evde diyaliz sayesinde hastaların merkezlerden daha uzun süre cihaza bağlı kalabildiğini ifade ederek: “Bir merkezde, diyaliz merkezinde olsun ancak haftada 3 gün 4 saat yapabiliyorlar. Evde diyaliz sisteminde bu hastaların tedavilerini kendileri ya da yakınları yapıyor. Dolayısıyla bu hastalar için bir personel, diyaliz hekimi, hemşiresi gerekmiyor. Diyaliz sırasındaki komplikasyonların çoğu görülmüyor. Bu hastalarda genellikle kansızlık problemi olmuyor. Kan ilaçları kullanmıyorlar, tansiyon problemleri genellikle olmuyor. Hemen hemen hiç ilaç kullanmıyorlar. Evde yapmanın bu bakımdan avantajı çok büyük. Genç hastalar gece diyaliz yapıp sabah işe gidip gelebiliyorlar. Bir merkezde diyalize girecek olsalar gündüz 4 saat giriyorlar. Bir de gelmesini gitmesini düşünürseniz haftada 3 gün bu hastalar işlerine gidemeyecek. Süreç 2 ay genellikle 8 hafta civarında eğitim veriyoruz. Hastanın durumuna göre bazen uzayabiliyor bazen erken de olabiliyor. Evde yapacak hale geldiğinde artık bununla ilgili belge düzenliyoruz. Evinde hem cihaz hem su sistemi kurulumu yapılıyor. Hasta evinde diyalize girmeye başlıyor” dedi.

“Hastanemiz kamuda ev diyalizi yapılan ilk ve tek”

Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin evde diyaliz uygulamasında İstanbul’da kamu sektöründe ilk olduğunu belirten Prof. Dr. Abdülkadir Ünsal: “Bizim hastanemiz kamuda ev diyalizi yapılan ilk ve bildiğim kadarıyla halen de tek kamu diyaliz merkezi. 16’ncı hastamıza eğitim vermekteyiz şu anda. Kış şartlarında, yağışlı şartlarda trafik çok daha sıkışık olabiliyor, onların diyaliz merkezine ulaşması, diyaliz sonrası eve gitmesi problem olabiliyor. Dolayısıyla evde diyaliz olması bütün bu problemleri ortadan kaldırıyor. Sadece ayda bir defa bize kanlarını getirip tetkit ediyoruz. Bir de 3 ayda bir diyalizle ilgili bir teknisyen ve hemşire arkadaşımız evde kontrol ediyor. Bu ilaçların maliyeti genellikle diyaliz maliyeti kadar hatta bazen fazla da olabiliyor. Dolayısıyla evde 7-8 saat diyalize giren bir hasta ilaç maliyetini hemen hemen ortadan kaldırmış oluyor. Bu devlet anlamında da çok ciddi bir yükün ortadan kalkması anlamına eğliyor. Hastalar ve yakınları çekiniyorlar evde yapmaktan damar girişi yapmaktan ama bu dünyada uzun yıllardır yapılan bir tedavi. Salgın döneminde evde yapıyor olması hastanın hem kendi hastalanmasını önlemek açısından çok uygun bir de diyaliz merkezine de bulaştırmamış oluyor" diye konuştu.

İstanbul’da evde diyaliz hizmeti: Hem hasta hem devlet kazanıyor

"Benim için çok büyük avantajlar sağlayacak"

Evde diyaliz konusunda eğitim aşamasında olan diyaliz hastası 30 yaşındaki Cengiz İşeri: “1,5 yıl önce biraz halsizleşmiştim yapılan tetkitler sonrasında böbrek yetmezliğim olduğunu öğrendim. Doktorlarıma özellikle altını çizerek söyledim çalışabilecek miyim, daha gencim, çalışmak istiyorum, nasıl yapabilirim gibisinden. Ben reprezantım. Sürekli bir koşturma içinde oluyorum. Haftanın 3 iş gününde olduğu için çok büyük sıkıntılar yaşayabiliyoruz. Evde diyalizin gerçekten benim için tek çıkış yolu olduğunu gördüm. Şu an bu yola girdim, şimdiden ümitliyim gerek iş hayatında olsun, gerek değerlerimin daha düzenli olması, ilaç kullanımının azaltılması olsun. Benim için çok büyük avantajlar sağlayacak. Hatta birkaç kişiden ‘diyalize girdiğimi bile fark etmiyorum” diyenler duyuyorum. Pandemi döneminde bu hastalığa yakalandım. Covid döneminde evde olmak inanılmaz güzel bir şey olacağını düşünüyorum” dedi.

İstanbul’da evde diyaliz hizmeti: Hem hasta hem devlet kazanıyor

“Herkes böyle bir şey olduğunu bilse katılacağını söylüyor"

Salgın sürecinde evde tedavi seçeneğinin çok büyük avantaj sağladığına dikkat çeken diyaliz hastası 54 yaşındaki Metin Yavuztürk: “3 yıldır diyalize giriyorum 2 yıldır da evde kendi başıma diyalizimi yapıyorum. Yolda herhangi bir süre geçirmiyorum, o riskleri atlatmış olduk. Kimsenin haberi yok, herkes böyle bir şey olduğunu bilse katılacağını söylüyor, inanmayan da çok oluyor ama böyle bir hizmet var. Devletimiz bütün imkanlarını sağlıyor, malzemelerini de kapımıza kadar getiriyor. İnsan, gece uykuda geçen zamanı diyalizde değerlendirip sabah da kalkıp işine ya da o günü kendine kullanabilir. Eğitimler verildi, öğretildi, kendimiz giriş çıkış yaptık” diye konuştu.

İstanbul’da evde diyaliz hizmeti: Hem hasta hem devlet kazanıyor

“Her şey devletimiz tarafından ödenmekte”

Eşinin evde diyalize girmesinin tüm aile için büyük kolaylık olduğunu ifade eden Şerife Yavuztürk: “Son derece tavsiye ediyorum büyük bir kolaylık, bunu ancak kendileri yapınca anlayacaklar. Kendi yatağında tertemiz kimseyle temas halinde bulunmadan bu süreci evde geçirdi. Her şey devletimiz tarafından ödenmekte. Beni gördüklerinde hastanede falan ‘siz bu makineyi nasıl aldınız gücünüz yetti mi veya malzemeleri nasıl karşılıyorsunuz’ diyorlar” ifadelerini kullandı.

Hasibe Karadağ - Emre Baba

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin Kuzey Makedonya Büyükelçisi Manasijevski’den Başkan Seçer’e ziyaret Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, kente ziyarette bulunan Kuzey Makedonya’nın Ankara Büyükelçisi Jovan Manasijevski’yi ağırladı. Başkan Seçer, Büyükelçi Manasijevski’yi kentte ağırlamaktan dolayı duyduğu mutluluğu dile getirdi. Mersin’in hem Türkiye hem de bölge açısından önemli bir noktada yer aldığını belirten Seçer, "Bölgemiz sektörel anlamda oldukça hareketli. Ticaret, sanayi, tarım, lojistik ve kısmi olarak da turizm olmak üzere birçok sektör faaliyet gösteriyor. Bunlar hem ülkemizin ekonomisine hem de şehrimizin ekonomisine yüksek potansiyel sağlıyor" dedi. Mersin Limanı’nın Türkiye’nin en büyük limanlarının başında geldiğini ifade eden Seçer, limanın Akdeniz çanağında dünyaya açılan bir kapı olduğunu kaydetti. 31 Mart Yerel Seçimleri’nin ardından rekor bir oyla yeniden başkanlık görevine seçildiğini aktaran Başkan Seçer, "Geçtiğimiz ay sonunda yüzde 60 ile seçimi kazandım. İkinci 5 yıl için göreve devam ediyoruz" diye konuştu. Seçer, Büyükelçi Manasijevski ile ilk kez bir araya geldiklerini vurgulayarak, ziyaretin ikili ilişkilerin gelişmesine katkı sunacağını dile getirdi. "Tarihi ve kültürel anlamda ortak bir geçmişe sahibiz" Büyükelçisi Manasijevski de Türkiye ve Kuzey Makedonya arasında tarihi ve kültürel anlamda ortak bir geçmişe sahip olduklarını belirterek, "Ortak ve üretken bir geçmişe sahibiz. İnsanların kültürel değerleri ve kentlilik anlayışında da bu ortaklıktan bahsedebiliriz. Çok kültürlü ve etnik kökenli bir topluluğumuz var. Osmanlı tarihi mirasının yanı sıra biz sizlerle modern Cumhuriyet anlamında da benzer tarihi paylaşıyoruz” dedi. Büyükelçi Manasijevski, Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’nin de Kuzey Makedonya’da doğduğundan söz ederek, Atatürk’ün de ilk eğitimiin orada aldığını belirtti. Büyükelçi Manasijevski, "Biz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü Makedonya’nın bir evladı gibi görürüz ve dolayısıyla da Türkiye’nin modern Cumhuriyeti ile ilgili kendimizde pay görüyoruz” dedi. Türkiye ve Kuzey Makedonya ikili ilişkilerine değinen Manasijevski, ekonomik, politik ve kültürel ilişkileri geliştirmek ve iş birliğini artırmak adına Mersin’i ziyaret ettiklerini kaydetti. "Kardeşlik ilişkimizi ticarete de yansıtmaya niyetimiz var" Manasijevski ayrıca, Mersin Valiliği ile Mersin Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileriyle de görüşme yapacağını belirterek, "Burası çok önemli bir liman kenti ama çok önemli bir ticari merkezi aynı zamanda. Bu kardeşlik ilişkimizi ticarete de yansıtmaya niyetimiz var" ifadelerini kullandı. İkili ilişkileri sürdürmenin ve kültürel değerlerin yaşatılmasının önemine işaret eden Manasijevski, Kuzey Makedonya’da Türklerle uyum içerisinde yaşamaya özen gösterildiğini ifade etti. Başkan Seçer, ziyaret sonunda Büyükelçi Manasijevski’ye Roma mitolojisinde çiçek ve bahar tanrıçası olan Flora büstü hediye ederken, Manasijevski de Seçer’e aralarındaki dostluğun sembolü olarak Taş Köprü Üsküp resmi takdim etti. Ziyarette Kuzey Makedonya Ankara Büyükelçiliği Ekonomi Müsteşarı Suzana Tuneva ile Büyükşehir Belediye Başkan Danışmanı İbrahim Evrim de yer aldı.
İstanbul Su birikintisine düşerek hayatını kaybeden Edanur toprağa verildi Küçükçekmece’de su birikintisine düşerek hayatını kaybedeb 5 yaşındaki Edanur Gezer için Esenyurt’taki Kıraç Cemevi’nde cenaze töreni düzenlendi. Acılı annenin ayakta güçlükle durduğu görülürken, cezaevinde olan baba da cenazeye izinli olarak katıldı. Küçük kız, törenin ardından toprağa verildi. Küçükçekmece Fatih Mahallesi Menekşe Sahil Parkı’nda İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafından yapılan kazı çalışmasında oluşan su birikintisine düşen 5 yaşındaki Edanur Gezer hayatını kaybetmişti. Edanur için bugün Esenyurt’taki Kıraç Cemevi’nde cenaze töreni düzenlendi. Törene İstanbul Valisi Davut Gül, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, küçük kızın ailesi, yakınları ve cezaevinde olan baba jandarma eşlinde kelepçeli olarak katıldı. Tabuta omuz veren Vali Gül, acılı anne Nurcan Gezer’e başsağlığı diledi. Cenazede ayakta durmakta güçlük çeken acılı annenin feryatları yürekleri dağladı. Kılınan cenaze namazının ardından küçük kız Esenyurt’taki mezarlıkta defnedildi. Vali Gül, “Yavrumuz hayatını kaybetti maalesef. Bizler de Esenyurt’ta cenaze törenine geldik. Allah ailesine sabır versin. Ölüm olayı olduğu için otomatikman savcılık tarafından başlanan işlemler oluyor. Bundan sonraki adli süreç orada devam edecek. İhmal var mı yok mu, kusur var mı yok mu ya da kimlerin kusuru var bu adli süreçte belli olacak. Biz daha çok yavrularımızın bu tür bir hadise ile karşılaşmaması için tedbirleri hangi kurum neler yapması gerek onlara bakacağız. Ayrıca ailenin kendi içerisinde birçok sıkıntısı var. Onlarla ilgili Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğümüzün üzerine düşen neyse bundan sonraki süreci takip edeceğiz” dedi. Anne Nurcan Gezer, “Güvenlikler gelmiş burada ateş yakmayın, mangalın içinde ateş yakın demişler. Çocuk yok diye hepsi dağılmışlar. Çocuğu aramaya bir tane mi iki tane mi güvenlik varmış. Güvenliğe gidip ’5 yaşındaki kız çocuğu yok’ demişler. Güvenlikte kuyunun yanına geliyor. Kafasını uzatıp, ’Çocuğunuz burada, içinde’ diyor. Orada bizimkilerden birisi müdahale etmeye çalışıyor. ’İçine atlama, burası çok derin’ diyor. Derin olduğunu biliyorsunuz da niye bir şeyler yapmıyorsunuz. Dün gittim oraya, çevirmişler, önlem almışlar. Benim çocuğum olmasa başka birinin çocuğu da olabilirdi. Başka bir annenin ciğeri de yanabilirdi. Kim oraya sebepliyse cezasını çeksin” dedi. Eda’yı su birikintisinden çıkaran dayısı Selçuk Yaşar, “Biz ailece piknik yapıyorduk. Baktım kuyunun üzerinde yatıyor. İçinden çıkardım, baktım dudakları mosmor. Etrafında koruma yoktu, bildiğimiz su birikintisiydi. Kimse gelip ’Burada kuyu var’ demedi. Derinlik beni çekiyordu zaten. Toprağa tutunup tek elimle çıkardım. Bulmamız 20 dakikayı buldu. Adaletin yerini bulmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Ordu Akkuş şeker fasulyesinin üretimi güvence altına alınacak Ordu’nun Akkuş ilçesinde, coğrafi işaret tescilli Akkuş şeker fasulyesinin yetiştirilmesi, markalaşması ve pazarlanmasıyla ilgili üreticilere bilgiler verildi. Düzenlenen panelde Akkuş şeker fasulyesinin üretiminin güvence altına alınması için çalışmaların başlatıldığı belirtildi. Akkuş Argan Yerel Eylem Grubu Derneği’nin Yerel Kalkınma Stratejisi faaliyetleri kapsamında üreticilere yönelik eğitim paneli düzenlendi. Panelde, coğrafi işaret tescilli Akkuş şeker fasulyesinin yetiştirilmesi, markalaşması ve pazarlanmasıyla ilgili üreticilere bilgiler verildi. İki bölümden oluşan panelde alanında uzman kişiler tarafından üreticiler bilgilendirildi. “Üretim güvence altına alınacak” Panelde konuşan Ordu İl Tarım ve Orman Müdürü Kemal Yılmaz, Akkuş şeker fasulyesinin üretiminin güvence altına alınması için çalışmalar yapıldığını söyledi. Yılmaz, “Tarımsal üretimin planlanması çalışmaları kapsamında stratejik ürünlerimiz olan tahıl ve baklagillerin üretimini güvence altına alacak düzenlemeler yapıldı. Bu kapsamda Akkuş şeker fasulyesi de önümüzdeki süreçte bu planlamada yerini alacak ve bu ürünümüze sahip çıkacağız” diye konuştu. “Üretimi yaygınlaştıracağız” Akkuş Belediye Başkanı İsa Demirci ise şeker fasulyenin Akkuş için önemine değindi. Başkan Demirci, “Kendine has tadı, aroması ve kokusuyla dikkat çeken coğrafi işaret tescilli Akkuş şeker fasulyesi ilçemiz için bir değer. Yaptığımız çalışmalar ile fasulyenin katma değerini yükselterek önemli bir marka haline getirdik. Bizler elimizdeki imkanlarla şeker fasulyenin önündeki başta sulama sorunu olmak üzere yeni çalışmalar yaparak üretimin daha da yaygınlaşması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz” ifadelerine yer verdi. Programa Ordu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hüseyin Öztürk, Ordu İl Kültür ve Turizm Müdürü Uğur Toparlak, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) Ordu İl Koordinatörü Berkay Çelik, akademisyenler ve çiftçiler katıldı.