GÜNDEM - 03 Nisan 2015 Cuma 13:38

İşte 3. Köprü'deki son durum

A
A
A
İşte 3. Köprü'deki son durum

İstanbul’un iki yakasını birleştirecek olan üçüncü köprünün 950 ton ağırlığındaki dev tabliyesi, 14 saat süren çalışmanın sonunda yerleştirildi. Köprüde gelinen son nokta havadan da görüntülendi.

İstanbul’un yapımı devam eden üçüncü köprüsündeki çalışmalar son hızıyla devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda üçüncü köprünün ilk tabliyesi, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan’ın katıldığı törenle yerine yerleştirilmişti. Üçüncü köprünün ilk tabliyesinin ardından 950 ton ağırlığındaki dev tabliyesi de Avrupa yakasına yerleştirildi. İki adet Airbus A380 model uçağın ağırlığına sahip dev tabliye, 24 metre genişliği ile üzerinden 8 şeritli otoyol ve 2 şeritli demiryolu hattı geçecek şekilde tasarlandı. Güney Kore’den gelen saç malzemeler, İzmit Gebze ve İstanbul Tuzla’daki işlemlerin ardından Yalova Altınova’da çelik tabliye haline getirildi. Yalova Altınova’da hazırlanan 950 ton ağırlığındaki dev tabliye, özel bir yük gemisi ile üçüncü köprünün ayaklarına getirildi. Çelik tabliye, bin 800 ton taşıma kapasiteli yüzer vinç yardımı ile karaya çıkartıldı. Karadaki vinçlerin yardımı ile köprüdeki yerine yerleştirilen tabliyenin 14 saat süren aralıksız çalışma sonucu montaj işlemi tamamlandı.

950 ton ağırlığa sahip çelik tabliyelerin sayısı toplamda 59 olacak. Yapımı biten dev tabliyelerin Yalova’dan getirilip köprüye yerleştirilmesi 1 hafta sürdü. Çelik tabliyelerin yenisinin ise uygun hava koşullarının oluşması ile 10 günde getirilmesi bekleniyor.

KÖPRÜNÜN SON HALİ HAVADAN GÖRÜNTÜLENDİ

Yapımının tamamlanması merakla beklenen üçüncü köprünün son hali ise İhlas Haber Ajansı (İHA) tarafından havadan görüntülendi. Köprünün üzerinde yeni montajlanacak tabliyeler için yurtdışından getirilen vinçler hazır bekletiliyor. Havadan çekilen görüntülerde üçüncü köprünün kulelerinin beton inşaatının bittiği ve Kuzey Marmara Otoyolu’nun güzergahı görülüyor.

AHMET FARUK SARIKOÇ-İSMAİL COŞKUN 
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.