EKONOMİ - 03 Kasım 2018 Cumartesi 10:33

İzmir Limanı özelleşmesi iptal edilerek, 1.2 milyar dolarlık yabancı kaynak kaybedildi

A
A
A
İzmir Limanı özelleşmesi iptal edilerek, 1.2 milyar dolarlık yabancı kaynak kaybedildi

İzmir Limanı’nın özelleştirilme iptali ile Türkiye 1 milyar 275 milyon dolarlık net doğrudan yatırımı kaybetti. Rakamın ne denli büyük olduğunu gözler önüne sermek için kaybedilen kaynağın, 2018 yılı Ocak-Ağustos döneminde elde edilen 7 milyar dolarlık doğrudan yatırımın yüzde 17’sini oluşturabileceği söylenebilir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "İzmir Limanı'nın ihalesini yapıyoruz ve Danıştay'da İzmir Limanı ihalesi 2 yıl bekliyor. 2 yıl sonunda burayı alacak olan kişi vazgeçiyor ve biz 1.2 milyar dolar kaybediyoruz. Şimdi bunu bana Danıştay neyle izah edecek, 1 milyar doların hesabını kim verecek?" açıklamasıyla İzmir Limanı’nın özelleştirilmesi meselesi gündeme yeniden geldi. 

Söz konusu limanın özelleştirilmesi için 3 Mayıs 2016'de açılan ihaleyi Hutchison, Global ve EİB LİMAŞ konsorsiyumun, 1 milyar 275 milyon dolar bedelle kazanmasına rağmen açılan dava süreci 29 ay devam etmiş ve sonucunda özelleşme iptal oldu.

Özelleştirmenin iptali ile doğrudan yatırım bir tarafa, limanın modernleştirilmesi için yapılacak yatırımlarda engellendi. iİeriki dönemlerde elde edilebilecek gelirler ve limanın lojistik transfer merkezi olarak kullanılması da hayal oldu.

Özelleştirme finansman kısmında değerlendirildiğinde, Türkiye 2018 yılı ilk 8 ayında (Ocak-Ağustos) Cumhurbaşkanı Yatırım Ofisi Başkanı Arda Ermut’un açıklamasına göre, 7 milyar dolarlık doğrudan yatırım elde etti. Bahsedilen özelleştirme sonrasında 1 milyar 275 milyon dolarlık girdi tek başına toplam yatırımların yüzde 17’sini oluşturuyor. İzmir Limanı özelleştirilse idi, 8.5 milyar dolarlık direk yatırıma ulaşılacaktı. Döviz kurunun hızla yükseldiği kritik dönemde, bugün ki rakamlardan yüzde 20 fazla değer elde edilecekti. Bu miktar, döviz kurunun hareketli olduğu dönemde çok önem arz ediyordu.

"Sıcak para ve dış borçtan çok daha avantajlı bir dış kaynak" 

Konuya ilişkin uzman görüşü Marmara Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cengiz Bahçekapılı’dan geldi. Prof. Dr. Bahçekapılı, doğrudan yatırımların ülkeler açısından önemine dikkat çekerek, "Günümüzde birçok gelişmekte olan ülke doğrudan yabancı sermaye yatırımı teşvik etmeye miktar ve boyutlarını arttırmaya çalışıyor. Doğrudan yatırımlar bir yandan ödemeler dengesi açıklarının finansmanına yardımcı olurken diğer yandan oluşturduğu istihdam, teknoloji transferi, pazar gelişmesi, geri ve ileri bağlantıları ile yan sanayi ve hizmetlere oluşturduğu katkılarla özellikle sermaye yetersizliği çeken ülkeler için birçok cazip imkanları da beraberinde getiriyor. Yeni yatırımlar, yeni satın almalar ve birleşmeler şeklinde uygulamalarla doğrudan yatırımların etkileri katlanıyor. İzmir Limanı da içinde bu örnek satın alma türünde bir yabancı yatırım ve bir kamu varlığının söz konusu olması nedeniyle de bir özelleştirme aslında. Ancak kalıcı bir yatırım. Diğer dış açık finansman yöntemleri olan kısa süreli sermaye yani sıcak para ve dış borçtan çok daha avantajlı bir dış kaynak olarak ülkemize katkı sağlayacak bir unsuru kaçırdık" dedi.

2017 yılı toplam yabancı sermayenin yüzde 11’i 

Bahçekapılı, 2003 yılından bu yana Türkiye’ye toplam 193 milyar dolar doğrudan yatırım geldiği ve bunun Cumhuriyet tarihindeki tüm doğrudan yatırım tutarından daha fazla olduğunun altını çizerek, "Bunda büyük kamu varlıklarının özelleştirilmesinin çok büyük bir payı var. Yani daha çok varlıkların el değiştirilmesi şeklinde bir kısmı da birleşmeler ve yeni yatırımlar ile gerçekleşti. 2017 yılında Türkiye’ye yaklaşık 11 milyar dolar yabancı sermaye girişi oldu. Bahsi geçen liman özelleştirmesi bunun yüzde 12’si civarında. Bu yıl ilk sekiz ayda 7 milyar dolarlık bir giriş var. Yani bu anlamda hatırı sayılır bir özelleştirme engellendi. Özelleşme ile tesislerin iyileştirilmesi, yeni yatırımlar da kaybedildi" diye konuştu.

"Limanın lojistik transfer merkezi olarak kullanılması ekonomiye oluşturacağı ek katkılar olarak ele alınabilir"
Konuyu yalnız finansman yönüyle ele almanın eksik bir analiz olabileceğini vurgulayan Bahçekapılı, “Bu varlığın özelleştirilmesi ve yabancı sermayeye satılması ile birlikte yapılması söz konusu olan modernleşme ve genişleme yatırımları, limanın daha etkin kullanılması, daha verimli lojistik imkanlarının oluşturulması, bir ‘hub’, lojistik transfer merkezi olarak kullanılması da yine ekonomiye oluşturacağı ek katkılar kayıp olarak ele alınabilir” şeklinde konuştu.

Ancak yabancı sermayenin bir süre sonra elde ettiği temettüyü ülkesine transfer ederken Türkiye ekonomisinde de bir değer çıkışı söz konusu olacağının altını çizen Bahçekapılı, "Bu gelecek yıllarda ödemeler dengesinde kar miktarına bağlı olarak ek bir maliyet oluşturacaktır. Ayrıca bu tip kritik ve stratejik özelleştirmeler bazı durumlarda ulusal güvenlik, dışa bağımlılık gibi bazı negatif etkiler de oluşturabilir. Yani madalyonun öteki yüzünü de dikkate almak gerekir” sözleriyle görüş bildirdi.

Özelleştirme ülke ticaretini olumlu yönde etkiler miydi? 

Prof. Dr. Bahçekapılı, söz konusu özelleştirmenin ülke ticaretine ne gibi etkiler yapabileceğini değerlendirdi. Bahçekapılı şu değerlendirmede bulundu: "Dş ticaret faaliyetlerinin ana belirleyicisi bir ülkenin ihracat kapasitesi ve kabiliyetleridir. Satacak değerde malınız var olduğunuz sürece ihracatta başarılı olursunuz. Temel belirleyici bir ülkenin ne kadar çok malda diğer dünya ülkelerine göre karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğudur. Ancak lojistik ve gümrük işlemlerinin yapısı ve maliyetleri de etkin bir dış ticaretin diğer önemli unsurlarıdır. Lojistik imkanları sınırlı bir ülkenin, gümrük işlemleri ve yapısı bozuk bir ülkenin etkin bir dış ticaret yapması mümkün değildir. Özellikle zamanla yarışan dış ticaret mallarında. Örneğin taze tarım ürünleri gibi. Her ne kadar bu tip ürünlerin katma değeri düşükse de bizim gibi ülkeler için önemlidir.

Hızlı tüketim malları ihracatına katkı sağlayabilirdi 

Deniz, kara ve hava taşımacılığı bu anlamda dış ticaretin gelişmesi için vazgeçilmez altyapıları oluşturur. Deniz taşımacılığı ve bunun ayrılmaz bir parçası olan liman işletmeciliği de bu anlamda önemli lojistik unsurlardır. Deniz taşımacılığı dünyada taşıma birim maliyeti en düşük lojistik kanaldır. Etkin, ihtiyaçlara ve dış ticaret kapasitelerine cevap veren, hızlı yükleme ve boşaltma yapabilen limanlar dış ticaret maliyetlerini (ithalatı maliyetini de) düşürür. Eğer bu özelleştirmede yabancı yatırımcı satın alacağı limanı modernleştirip, yeni teknolojiler ve imkanlarla donatacaksa 'ki öyle olmalı' bu taktirde dış ticaretin özellikle Ege bölgesindeki dış ticarete konu olan malların ticaretinde maliyet avantajları sağlayabilir, hızlı tüketim malları ihracatına katkı sağlayabilirdi".

"Liman ve havalimanlarının kontrolü sağlanmalı" 

Prof. Dr. Bahçekapılı, özelleştirme sonucu elde edilecek doğrudan yatırımın kısa vadede olumlu etki vereceğini n altını çizerek, limanların ve havalimanlarının kontrolüne dikkat çekti. Bahçekapılı, “Yetersiz sermayenin olduğu ülkelerde bu tip varlık satışları faydalar sağlar. Ancak daha önce de değindiğim gibi işin ulusal güvenlik, yerli ve milli sermayenin konumu, dışa bağımlılık, ticaret stratejisi yönleri de var. Bunu unutmamak gerekir. Limanlar, hava limanları bir ülkenin dış dünyaya açılan kapıları. Bu kapıların kontrolünü belli yasal düzenlemeler ve satış sırasında koyacağınız bazı kısıtlamalar ile ülkenin kontrolünde bırakılmasını sağlamak gerekir” ifadelerini kullandı.  

Ali Canberk Özbuğutu
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara ATO Yönetim Kurulu Üyesi Akça: "Mesleki eğitim, üretimin niteliğini ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır" Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Üst Kurul Üyesi ve ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, "Mesleki eğitim sadece bir istihdam politikası değil, üretimin niteliğini, rekabet gücünü ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır" dedi. ATO, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile bu yılın ekim ayında hayata geçirdiği ‘Mesleki Eğitimde Ankara Model’ iş birliği protokolü kapsamında düzenlediği "Sektör- Meslek Öğretmenleri Buluşması’ ATO Duatepe Salonu’nda yapıldı. Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Mimar Sinan Mükemmeliyet Merkezi koordinatörlüğünde düzenlenen toplantı, Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Üst Kurulu Üyesi aynı zamanda ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ali İhsan Güçlü ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Volkan Hasan Kaya, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Veli Karakuş ve Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Erkan Tuzsuz başkanlığında gerçekleşti. Toplantıda mesleki eğitimin, üretim niteliğine ve rekabet gücüne etkisi ele alındı. "Kamu, özel sektör ve eğitim kurumları arasında güçlü bir iş birliği, mesleki eğitimin başarısının temel şartıdır" ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, ATO’nun Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile hayata geçirdiği "Mesleki Eğitimde Ankara Modeli"nin mesleki eğitimin sektörün ihtiyaçlarıyla uyumlu biçimde yapılandırılması açısından önemli bir model olacağını belirterek, "Mesleki eğitim, sadece bir istihdam politikası değil, üretimin niteliğini, rekabet gücünü ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır. İş dünyasının ihtiyaçlarıyla uyumlu, uygulama ağırlıklı ve güncel beceriler kazandıran bir mesleki eğitim yapısı, gençlerimizi geleceğin mesleklerine hazırlarken ekonomimizin de sürdürülebilir büyümesini güvence altına alır. Bu nedenle kamu, özel sektör ve eğitim kurumları arasında güçlü bir iş birliği, mesleki eğitimin başarısının temel şartıdır" ifadelerini kullandı.
Adana Adana’da yıkım yapılan Amerikan Adası girişi kayalarla kapatıldı Adana’da Amerikan Adası olarak bilinen yerdeki kaçak yapıların yıkım işlemleri sona ererken, bölgenin girişi kayalarla kapatıldı. Yıllardır tartışma konusu olan Merkez Çukurova ilçesi Göl Mahallesi Menderes Bulvarı’ndaki Amerikan Adası’nda 23 Aralık’ta başlayan yıkım işlemleri tamamlandı. Yıkılan kaçak yapılardan arta kalan molozlarda kamyonlarla taşındı. Adanın girişi de kaya parçalarıyla kapatılırken, girişinde nöbet tutan polis bölgeye kimsenin girmesini izin vermiyor. Bölgeye gezmeye gelen vatandaşlar kayaları görünce geri dönmek zorunda kaldı. Eşi ve çocuğuyla bahardan kalma havayı değerlendirip adada gezmek isteyen Serkan Çokal, "Üzüldük desek doğru olur. Ancak daha iyisi olacaksa Adana için hayırlısı olsun. Biz burayı seviyorduk ve sürekli geliyorduk. Buradaki yapıların kaçak olduğunu bilmiyorduk. Görüntü açısından çok çirkindi. Yolumuzu kesip çevirenler vardı. Zorla mekâna çağıranlar vardı. Ailece geldik, burayı gezelim demiştik. Yeni yapılacak yer, halkın girebileceği şekilde olsun. İnsanlar rahatça dolaşsın. Uyuşturucu kullanan kişilerin burada olmadığı belli olsun. Devletimizden buranın güzel bir yer olmasını istiyoruz" dedi. İlknur Çokal ise, "Çok üzüldüm, ancak bir yandan da sevindim. Burada uyuşturucu kullananlar da çoktu. İnşallah daha güzel yapılar olur. Mekânların içerisinde güzel olanlar da vardı, ancak büyük kısmı kötüydü. Burayı ailece ziyarete gelmiştik. Kapatıldığı için şu an giremiyoruz" diye konuştu.
Ankara Uzmanından uyarı: "Uyku düzeninin bozulması agresif tip meme kanseri riskini artırabiliyor" Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, "Uyku düzeninin bozulması sadece yorgunluğa veya strese sebep olmuyor. Aynı zamanda agresif tip meme kanseri riskini de artırabiliyor" dedi. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, yeni yapılan araştırmalarda gece vardiyasında çalışan ya da uyku bozukluğu olan bireylerde, agresif meme kanseri riskinin önemli ölçüde arttığını belirtti. Texas A&M Üniversitesi’nde yürütülen ve JAMA Oncology dergisinde yayımlanan çalışmada, bozulan sirkadiyen ritmin, bağışıklık sistemini baskılayarak tümör gelişimine ve yayılmasına zemin hazırladığını açıkladı. Dr. Coşkun, sirkadiyen ritim bozukluğu, meme bezlerinin yapısını bozarak bağışıklık sisteminin savunmasını zayıflattığını ve bozulan bağışıklık sonucunda tümörler daha hızlı ve daha agresif şekilde büyüyebileceğini vurguladı. "Geç saatlere kadar uykusuz kalmak ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor" Uyku düzeninin bozulmasının ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğini ve kaliteli uykunun insan vücuduna her anlamda yararı olduğunu belirten Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, "Uyku düzeninin bozulması sadece yorgunluğa veya strese sebep olmuyor. Aynı zamanda agresif tip meme kanseri riskini de artırabiliyor. Araştırmada, laboratuvar modelleri iki gruba ayrıldı. Biri normal gündüz gece döngüsünde yaşarken diğeri sirkadiyen ritimleri bozacak şekilde ışık döngülerine maruz bırakıldı. Normal döngüde tipik olarak 22’nci haftada kanser gelişirken, ritmi bozulan grupta kanser belirtileri yaklaşık 18’inci haftada ortaya çıktı. Bu modellerde daha agresif tümör gelişimi gözlemlendi ve tümörün akciğerlere yayılma ihtimali daha yüksek bulundu. Çalışmayı yürüten araştırmacılar, çalışmada bağışıklık tepkilerini bastıran bir molekül olan LILRB4’yi odak noktasına aldı. Normalde bağışıklık sistemini aşırı iltihaptan koruyan bu molekül, kanser ortamında aşırı aktifleşip bağışıklığı daha da baskılayabiliyor. LILRB4 etkisi hedeflendiğinde ise, bağışıklık sistemi tekrar aktifleşerek hem tümör büyümesini hem de metastazı önemli ölçüde azalttığı görüldü. Çalışmanın bir diğer önemli bulgusu da uzun vadeli sirkadiyen ritim bozukluğunun sağlıklı meme dokusunun yapısını değiştirerek bu dokuların tümör gelişimine karşı savunmasız hale gelmesine neden olmasıdır. Sonuç olarak gece vardiyasında çalışmak, sık sık seyahat etmek veya geç saatlere kadar uykusuz kalmak sadece yorgunluk değil, ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor. Bu çalışmanın sonucuna göre uyku ve dinlenme sürelerine daha çok özen göstermek gerektiği görülüyor. Özellikle gece vardiyasında çalışan kadınların sağlık taramalarını aksatmaması, mümkünse vardiya saatlerinin biyolojik ritimle uyumlu şekilde planlanması, vardiya sistemiyle çalışanların düzenli uyku alışkanlığı edinmeleri, karanlık ve sessiz ortamlarda uyumaları, uyku hijyenine dikkat etmeleri yaşam kalitesi ve hastalıklardan korunmak açısından oldukça önemli" ifadelerini kullandı.
Bitlis Vali Karakaya, 2025 yılında Bitlis’te yaşanan asayiş olaylarını değerlendirildi Bitlis Valisi Ahmet Karakaya, 2025 yılında il genelinde meydana gelen asayiş olaylarını değerlendirdi. Valilik toplantı salonundaki toplantıda konuşan Vali Karakaya, rakamlarla gerçekleştirilen operasyonları ve yakalamaları açıkladı. "Bizler göreve başladığımız ilk günden itibaren Bitlisli hemşerilerimize en iyi şekilde hizmet etmek için arkadaşlarımızla birlikte yoğun bir şekilde çalışıyoruz" diyen Vali Karakaya Türkiye’nin ve Bitlis’in huzuru ve güveni için 7 gün 24 saat hesabıyla çalışmalarını azim ve kararlılıkla sürdürdüklerini söyledi. İl Emniyet Müdürlüğü, İl Jandarma Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı emrinde olmak üzere yaklaşık 9 bin personelle Bitlislilerin ve şehre gelen misafirlerin huzur ve güvenliği için çalıştıklarını da sözlerine ekledi. Vali Ahmet Karakaya, açıklamasında şunları söyledi. "Güvenlik güçlerimizin gerçekleştirdiği başarılı operasyonlarla bitme noktasına gelen terör örgütleri ile mücadele ilimizde de devam etmektedir. 1 Ocak’tan bugüne kadar Jandarma ve Emniyet birimlerimizin terör örgütlerine yönelik gerçekleştirdiği 3 bin 294 kırsal, 34 şehir operasyonunda 67 şahıs gözaltına alınmış, gözaltına alınan bu şahıslardan 14’ü tutuklanmış, 24 şahsa adli kontrol tedbirleri uygulanmıştır. Organize suçlarla ile mücadele kapsamında ilimiz genelinde yürütülen kararlı ve titiz çalışmalar neticesinde 6 Operasyon başarıyla gerçekleştirilmiş, 4 organize suç örgütü çökertilerek, 134 şahıs gözaltına alınarak, 45 şahıs tutuklanmış ve 36 şahsa adli kontrol tedbirleri uygulanmıştır. Asayiş olaylarında kişilere karşı işlenen suçlarda, konut dokunulmazlığının ihlali, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, kişilerin huzur ve sükununu bozma, cinsel taciz, hakaret, çocuğun cinsel istismarı, kasten yaralama, cinsel saldırı ve tehdit olaylarında 2024 yılına göre yüzde 6 oranında düşüş gerçekleşmiştir" dedi. Vali Karakaya, motosiklet hırsızlığı, evden hırsızlık, işyerinden ve kurumdan hırsızlık, yağma (gasp) ve dolandırıcılık olaylarında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 17 düşüş sağlandığını ifade ederek açıklamasına şöyle devam etti. "Son 1 yıl içerisinde kesinleşmiş hapis cezası ile aranan 620 şahıs yakalanarak Ceza İnfaz Kurumlarına teslim edilmiş, ifade için aranan 2 bin 611 şahıs yakalanarak gerekli adli işlemler yapılmıştır. Ruhsatsız silah ve silah kaçakçılığı kapsamında 134 tabanca, 29 kurusıkı tabanca, 10 uzun namlulu tüfek ve 130 av tüfeği ele geçirilmiş, 370 şüpheli şahıs hakkında gerekli adli işlemler yapılmıştır. Uyuşturucu ile mücadele kapsamında ise geride bıraktığımız son 1 yılda uyuşturucu imal ve ticareti suçundan 121 operasyon icra edilmiş, 278 şahıs gözaltına alınmış, 137 şahıs tutuklanmış ve 15 şahsa adli kontrol tedbirleri uygulanmıştır. Uyuşturucu kullanmak suçundan 600 olay meydana gelmiş, 611 şüpheli şahsa gerekli adli işlemler yapılmıştır. Gerçekleşen bu olaylar neticesinde 72 kilogram metamfetamin, 65 kilogram esrar, 3 kilogram eroin, 2 kilogram afyon sakızı, 171 gram kokain, 3 kilogram bonzai, 402 adet sentetik ecza hapı, 42 adet captagon hap, 180 adet ecstasy hap ve bin 529 kök hint keneviri ele geçirilmiştir. Uyuşturucu ile mücadelede en büyük önceliğimiz gençlerimizi ve toplumumuzu korumaktır. Bu doğrultuda güvenlik birimlerimizce yürütülen çalışmalar azim, kararlılık ve koordinasyon içinde devam edecektir. Siber suçlar ile mücadele kapsamında ilimiz genelinde siber, güvenlik, terör, kaçakçılık, narkotik ve asayiş suçları olmak üzere toplam 1.030 suç unsuru şahıs ve hesap tespit edilmiş, terörle iltisaklı 74 şahıs, ödeme yasadışı bahis ve bilişim suçlarından 61 şahıs ve çevrimiçi çocuk istismarı suçu kapsamında ise 17 şahıs gözaltına alınmış, 54 şahıs tutuklanmıştır. Trafik denetimlerimizde 2024 yılında 389 bin 832 araç denetlenmiş, 86 bin 84 araca işlem yapılmış, 2025 yılında ise 582 bin 451 araç denetlenmiş 134 bin 598 araca işlem yapılmış, 2024 yılında 4 bin 149 ticari taksi denetlenmiş, 354 ticari taksiye işlem yapılmış, 2025 yılında ise 5 bin 725 ticari taksi denetlenmiş, 480 ticari taksiye işlem yapılmıştır" diye konuştu. "2025 yılı içerisinde Van Gölü’nde 2520 saat seyir icra edilmiş, icra edilen görev süresince 138 adet tekne kontrol edilerek toplam 32 tekneye yasal işlem uygulanmıştır" diyen Vali Karakaya, "3725 şahsın sorgulaması yapılarak aranma kaydı bulunan 3 şahıs hakkında gerekli adli işlemler yapılmıştır. Sahil Güvenlik Komutanlığımız mavi vatanımızın dört bir yanında olduğu gibi Van Gölü’nde de huzuru ve güveni tesis etmek için canla başla çalışmalarını sürdürmektedir. İlimizde uluslararası koruma altında 80, ikamet izni bulunan 246 yabancı uyruklu şahıs ve geçici koruma altında 997 Suriyeli bulunmaktadır. 1 Ocak 2025 tarihinden bugüne kadar; düzensiz göç ve göçmen kaçakçılığı organizatörlerine yönelik 211 operasyon gerçekleştirilmiş, 152 göçmen kaçakçılığı organizatörü ve 578 düzensiz göçmen yakalanmıştır. Yakalanan organizatörlerden 88 şahıs tutuklanmış, 64 şahsa adli kontrol tedbirleri uygulanmıştır. Yakalanan düzensiz göçmenler İl Göç İdaresi Müdürlüğümüzce sınır dışı edilmek üzere Geri Gönderme Merkezlerine sevk edilmişlerdir. Ayrıca 3 mobil göç noktası aracında 9.242 kişinin kimlik denetimi yapılmıştır. Düzensiz göçle ve göçmen kaçakçılığıyla olan mücadelemiz azim ve kararlılıkla devam edecektir. 2026 yılını karşıladığımız bugünlerde vatandaşlarımızın yeni yıla huzurlu ve güvenli girebilmeleri için Emniyet ve Jandarma birimlerimiz 31 Aralık 2025 Çarşamba günü 150 ekip ve 760 personel ile gerekli güvenlik önlemlerini alacaklardır. Kadim Şehir Bitlis’imizin huzur ve güvenliği; görevlerini büyük bir fedakârlık, cesaret ve yüksek bir sorumluluk bilinciyle yerine getiren kahraman güvenlik güçlerimizin üstün gayretleri sayesinde teminat altındadır. Güvenlik güçlerimizle omuz omuza verilen bu kararlı mücadele, ilimizde kamu düzeninin ve toplumsal huzurun güçlenerek devam etmesini sağlamaktadır. Bu vesileyle şehrimizin güvenliğini tesis etmek için gece gündüz demeden fedakârca çalışan emniyet, jandarma ve sahil güvenlik teşkilatımızın kıymetli mensuplarına teşekkür ediyorum. Kıymetli Bitlisli hemşerilerimin yeni yılını kutluyor, saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum" şeklinde konuştu.
Hatay Depremle birlikte yerle bir olan Antakya kent merkezi yeniden inşa edildi Hatay’da depremin ardından inşa edilen Antakya kent merkezini gören vatandaşlar asrın felaketinin izlerinin silindiği şehirdeki çalışmalara hayran kaldı. 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde yaşanan asrın felaketinde Hatay’da yaklaşık 25 bin insan ölmüş ve kent merkezi yerle bir olmuştu. Hayalet şehre dönen ve enkazların kaldırılmasıyla boş araziyi andıran kent merkezinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı kısa sürede çalışmalara başlamıştı. Depremzede vatandaşların yuvalarına kavuşmaları için gece gündüz emek veren ekiplerin çalışmalarıyla adeta yeni bir şehir kuruldu ve Antakya kent merkezi eskisinden eser kalmayacak halde yeniden inşa edildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 27 Aralık Cumartesi günü Antakya kent merkezi Atatürk Caddesi’nde "Asrın İnşası Türkiye’nin Başarısı: 455 Bin Konut Tamam" temalı program düzenlenecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılacağı program öncesi kent merkezinde son çalışmalar yürütülürken depremzede vatandaşlarda aylar sonra yeniden şehir edasına kavuşan memleketlerinde gezme fırsatı buldular. "Çok şükür şimdi çok güzel oldu şehrimiz, 1 saattir gezip bakıyorum ve eskiden eser yok" Antakya ilçesi kent merkezi Akevler Mahallesi’nde hak sahibi olduğu evinin kurasının çekildiğini ifade eden Hasan Ramazan, şehrin eski halinden eser kalmadığını belirterek "Depremde çok büyük bir felaket yaşadık, ben de Antakya’daydım. Depremi yaşadım ve ailemde 5 kaybım var. Şehrimiz çok berbat bir durumdaydı, felaketi yaşadık. Çok şükür şimdi çok güzel oldu şehrimiz, 1 saattir gezip bakıyorum ve eskiden eser yok. Valigöbeğinde bulunan Akevler Mahallesi’nde hak sahipliğim var, kuramız çekildi çok şükür. Şehir çok güzel olmuş, emeği geçen herkesten Allah razı olsun" dedi. "Cumhurbaşkanımızın emekleri inkar edilemez ama bazı nankör insanlarımız var, bunu başka şekilde konuşuyorlar ve inkar eden nankörlere yazıklar olsun" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere çalışmalarda emeği geçenlere teşekkür eden Ramazan, "Rabbim devletimizi eksik etmesin, gerçekten çok büyük bir emek var. Ben de inşaatçıyım ve bu şehri birebir çok iyi bilen biriyim, gezdiğim kadarıyla yoluyla kaldırımıyla binasıyla çok güzel olmuş. Eskiden çarpık yapılaşma vardı, gelişi güzel balkon yapmalar ve boyama vardı. Şimdi çok mükemmel olmuş. Cumhurbaşkanımıza binlerce kez teşekkür ederim, inşallah anahtar teslim törenine de geleceğim. Cumhurbaşkanımızın emekleri inkar edilemez ama bazı nankör insanlarımız var, bunu başka şekilde konuşuyorlar ve inkar eden nankörlere yazıklar olsun. Bu şehir kaynak aktarılarak ayağa kalkmış, bunu övmek lazım. Cumhuriyet tarihinde böyle bir şey yok" dedi. "Bu kadar kısa zaman içerisinde bu kadar ilerlemenin olacağını kimse hayal etmiyordu" Kent merkezinde yapılan çalışmalardan övgüyle bahseden Mustafa Dönmez, "Hataylıyım ve 25 yıldır Antakya’da yaşıyorum. Depremde buradaydık, her şeyimiz yıkıldı ve şuan köyde yaşıyorum. Gerçekten devletimizden Allah razı olsun, yapılaşma olarak baya ilerleme var. İnşallah bir an önce herkes evine ve yuvasına kavuşur. Atatürk Caddesi, Gündüz Caddesi ve köprübaşı çok güzel olmuş. Bu kadar kısa zaman içerisinde bu kadar ilerlemenin olacağını kimse hayal etmiyordu. Cumhurbaşkanımızdan ve devletimizden Allah razı olsun" dedi.