EKONOMİ - 21 Kasım 2018 Çarşamba 15:44

Janssen ve Abdi İbrahim'den işbirliği

A
A
A
Janssen ve Abdi İbrahim'den işbirliği

Dünyanın önde gelen lider sağlık şirketlerinden Johnson & Johnson’ın ilaç şirketi Janssen, Türkiye'nin önemli ilaç şirketlerinden Abdi İbrahim ile yerli ilaç üretim kapasitesi ve yetkinliğinin artırılması ve küresel pazarda daha rekabetçi olmak hedefiyle iş birliği yaptı.

Dünyanın önde gelen lider sağlık şirketlerinden Johnson & Johnson’ın ilaç şirketi Janssen, yenilikçi portföyünün yerelleşmesi sürecinde stratejik ortak olarak Abdi İbrahim ile güçlerini birleştirdi. Yerli ilaç üretim kapasitesi ve yetkinliğinin artırılması ve küresel pazarda daha rekabetçi olmak hedefli bu iş birliği, farklı kanser türlerinin ve nadir hastalıkların tedavilerini kapsıyor. İki firma arasındaki iş birliği yapılan imza töreni ile resmiyet kazandı. İmza töreninde, Janssen’i temsilen Janssen Gelişen Pazarlar Genel Müdürü Luis Diaz Rubio ve Janssen Türkiye Genel Müdürü Maria Fernanda Prado, Abdi İbrahim’i temsilen CEO Süha Taşpolatoğlu yer aldı. 

Yapılan bilgilendirmede; Abdi İbrahim ile yürütülecek proje kapsamında, ilk olarak prostat kanseri ve pulmoner arteriyel hipertansiyon tedavileri için geliştirilen iki ürün yerelleştirilecek. Sonrasında da yine farklı kanser tedavilerinde kullanılan yenilikçi ürünler ile yerelleşme süreci devam edecek. Janssen, yerelleşme projesinin ilk ayağını tamamladığında, yerli üretim kapasitesini iki katına çıkaracak.

"Türkiye’ye güvenimizi ve bağlılığımızı sürdürüyoruz"
Törende konuşan Janssen Gelişen Pazarlar Genel Müdürü Luis Diaz Rubio; Türkiye’nin özellikle son 10 yılda sağlık alanında yaptığı atılımlar ve sunduğu tedavilerle bölgede önemli bir ülke olduğunu söyledi.
Rubio,“Ar-Ge’ye en çok yatırım yapan şirketlerden biriyiz. Küresel yıllık gelirimizin yüzde 20’den fazlasını Ar-Ge yatırımlarına harcıyoruz. Yenilikçi ilaçların ihtiyaç sahiplerine ulaşması stratejimizle Johnson & Johnson’ın ilaç şirketi Janssen olarak 2009 yılından bu yana fark oluşturan 16 yeni molekülü tıbbın hizmetine sunduk" dedi.

Janssen’in yüksek kaliteli ve yenilikçi ürünleri hastalara ulaştırmak için sağlık otoriteleriyle iş birliği içinde olduğunu belirten Rubio, "Dünyanın önde gelen lider sağlık şirketlerinden biri olarak Türkiye’de 20 yıldır süregelen yatırımlarımızla ve yenilikçi tedavilerimizle ülkeye olan güvenimizi ve bağlılığımızı sürdürüyoruz. Hükümetin ülke insanlarının sağlık ihtiyaçlarına yönelik politikalarını ileriye taşıma amacı olan girişimlerde bulunmaktayız. Yerelleşme kapsamında Abdi İbrahim ile kurduğumuz iş birliği bu yönde atılmış somut bir adımdır. Mevcut iş birliklerimizi de güçlendirerek, yenilikçi tedavileri Türkiye’ye getirmeye devam edeceğiz. Bu yeni tedaviler sayesinde, Türkiye’de hastaları etkileyen ciddi hastalıkların seyrini değiştirmeyi amaçlıyoruz" açıklamasını yaptı.

"Türkiye’nin küresel pazardaki rekabetçiliğini artıracağız"
Janssen Türkiye Genel Müdürü Maria Fernanda Prado ise törende yaptığı konuşmada Türkiye’deki yerelleşme politikaları ile ilgili şunları söyledi: "Türkiye’nin yerli ilaç üretim kapasitesi ve yetkinliğinin geliştirilmesi ve küresel pazardaki rekabetçiliğinin artırılması yönünde harekete geçtik. Yerelleşme odağımızda kanser ve nadir hastalıkların tedavilerinde Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünü artıracak ve hasta çıktılarını iyileştirme hedefi olan yenilikçi ilaçlarımız yer alacaktır. İlk olarak, ölümcül bir nadir hastalık olan Pulmoner Arteriyel Hipertansiyon ve erkeklerde en sık görülen 2'nci kanser tipi olan prostat kanseri tedavilerinde fark oluşturmayı hedefleyen ilaçlarımızı Türkiye’de üretmek için Abdi İbrahim ile kurduğumuz iş birliği için çok heyecanlıyız. Çıktığımız bu yeni yolculuğun başarı getirmesini dilerim".

"Yerelleşmenin en büyük destekçisiyiz"
Törende konuşan Abdi İbrahim CEO’su Süha Taşpolatoğlu, Abdi İbrahim olarak ilaçta yerelleşme hamlesinin en büyük destekçilerinden olduklarını, hayata geçirdikleri yatırımların yanı sıra halen devam eden tüm yatırımlarında da bu sorumlulukla hareket ettiklerini belirtti.

Türkiye'nin ilaçta küresel bir oyuncu olması için yerelleşmenin son derece önemli bir itici güç olduğuna inandıklarını belirten Süha Taşpolatoğlu, Abdi İbrahim olarak hem fikri aşamada hem uygulamada bu alanın öncüsü olmaktan gurur duyduklarını vurguladı.

Abdi İbrahim’in halen uluslararası yirmi firmaya üretim hizmeti verdiğini ifade eden Taşpolatoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "106 yıldır ilaç sektöründe faaliyet gösteren şirketimiz, hükümetimizin başlattığı ilaçta yerelleşme hamlesinde üstün teknolojik donanımlı tesisleri, güçlü insan kaynağı ve know how’ı, Ar-Ge’ye yaptığı yatırım ama en önemlisi Türkiye’nin ilaçta etkin bir oyuncu olma hedefini destekleyen vizyonu ile en önde koşmaya kararlı bir duruş sergiliyor. 2020’ye giderken hedefimiz, oluşturacağımız yeni işbirlikleri ile üretim hizmeti alanında daha da büyümek ve uluslararası firmaların Türkiye’deki üretim üssü olmak. Bunun için üretim altyapımızı sürekli olarak güçlendiriyor ve dünyayla yarışır standartlarımızı işbirliği yaptığımız şirketlerin hizmetine sunuyoruz. İhtiyaca özel tasarlanan üretim ortamlarımızla tüm müşterilerimiz için en iyi seçenek olma hedefiyle çalışıyoruz. Bugün Janssen ile yaptığımız katma değerli ilaçlara yönelik üretim anlaşması bu çabamızın doğal bir sonucu ve bu nedenle bizim için son derece önemli. İmzaladığımız bu anlaşmayı uzun soluklu iş birliğimizin ilk adımı olarak görüyoruz, önümüzdeki süreçte bu iş birliğimizi daha da geliştirmeyi umuyoruz. İlerleyen dönemde de Türkiye’nin büyüme hedeflerinde itici güç olma misyonuyla benzer işbirliklerini geliştirmeye devam edeceğiz".  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Oltu’da gastronomi zirvesi Erzurum’un Oltu, Olur, Narman ve Şenkaya ilçelerinin katılımıyla "İlçeler Gastronomi Envanteri Çalıştayı" gerçekleştirildi. Atatürk Üniversitesi Turizm Fakültesi ve Oltu Meslek Yüksekokulu işbirliğiyle Oltu Meslek Yüksekokulunda “İlçeler Gastronomi Envanteri Çalıştayı III (Oltu- Narman- Olur-Şenkaya)” çalıştayı düzenlendi. Çalıştay yoğun bir katılım ile gerçekleştirildi. Çalıştayda ilgili ilçelerde yer alan yöresel yemekler, yöresel ürünler, yenilebilir yabani bitkiler ve yenilebilir mantarlar, yerel üreticiler, çiftlikler, kadın üreticiler ve emekleri, ilçelerde üretilen tarım ve gıda ürünleri, ilçelere özgü unutulmuş ürünler, kaybolan değerler ve pazarlanabilir ürünler hakkında bilgiler dile getirildi. Katılımcıların görüş ve önerilerinin alınması ile çalıştay tamamlandı. Oltu Meslek Yüksek Okulunda gerçekleştirilen çalıştaya; Prof. Dr. Gökalp Nuri Selçuk ve Doç. Dr. Neslihan Serçeoğlu başkanlık etti. Düzenleme kurulunda ise; Doç. Dr. Fikret Doğru, Doç. Dr. Cihat Özdemir, Doç. Dr. Mehmet Sinan Başar, Doç. Dr. Nilgün Sanalan Bilici, Dr. Öğr. Üyesi Fatma Merve Kuşoğlu, Dr. Öğr. Üyesi Serap Açık, Arş. Gör. Kezban Selçuk Arş. Gör. İbrahim Güney, Arş. Gör. Dr. Yunus Zozik, Öğr. Gör. Efsun Ersoy, Öğr. Gör. Emrah Korkutan, Öğr. Gör. Ferdi Ayaz, Öğr. Gör. Filiz Koçak, Öğr. Gör. Hakan Has, Öğr. Gör. Kadir Okşaş, Öğr. Gör. Pınar Mezararkalı, Öğr. Gör. Sait Taşçı, Öğr. Gör. Yusuf Kalın ve Şehir Tanıtım uzmanı Canan Şimşek ile Oltu, Olur, Narman ve Şenkaya ilçelerinden vatandaşlar katıldı.
İstanbul Otizm ile ilgili doğru bilinen yanlışlar: “Bugün, Van Gogh ve Mozart’ın otizmli olduğu konuşuluyor” Altınbaş Üniversitesi Çarşamba Buluşmalarına katılan Tohum Otizm Vakfı Eğitim AR_GE Müdürü Dr. Nursinem Şirin, otizm ile ilgili doğru bilinen yanlışları anlattı; “Bugün, Van Gogh ve Mozart’ın otizmli oldukları konuşuluyor” dedi. Altınbaş Üniversitesi Çarşamba Buluşmaları sohbetinde, Tohum Otizm Vakfı’ndan Dr. Nursinem Şirin’i ağırlandı. Moderatörlüğünü Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Berna Ekal’ın yaptığı söyleşide, otizmin, “sosyal iletişim kurmakta zorluk” olarak tanımlandığını belirtildi. Dr. Nursinem Şirin, otizmlilerin duygusal algılarında farklılıklar olduğunu, buna rağmen öne çıkan bazı yetenekleri olabildiğini anlattı. Bugün bakıldığında Van Gogh ya da Mozart’ın otizmli bireyler olduklarının söylenebileceğini ifade eden Dr. Nursinem Şirin, otizmin Down sendromu gibi hamilelikte tespit edilemediğini, tanının ancak çocuk ve ergen psikiyatrisi tarafından konulabildiğini söyledi. Şirin, “2013 yılında otizmin tanılama ölçütleri değişti. Otizmli bireyler ihtiyaç duydukları destek seviyelerine göre, ‘desteğe ihtiyaç duyan, yoğun desteğe ihtiyaç duyan ve çok yoğun desteğe ihtiyaç duyan bireyler’ olarak 3 sınıfa ayrılıyor. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, her 36 çocuktan birine otizm tanısı konuyor. Bu rakamlara dayanarak, Türkiye’de de ortalama iki milyonun üzerinde otizmli birey olduğunu tahmin ediyoruz. Araştırma sayısı artıkça, tanı da daha hızlı ve erken dönemde konulabiliyor.” değerlendirmelerini yaptı. Şirin, erken, yoğun, sürekli ve bilimsel tekniklere dayalı bir eğitim ile otizmli bireylerin topluma kazandırılabileceklerini söyledi. Haftada en az 20, en fazla 30 saat bireysel eğitim ve öğretim verilmesi önerisinde bulundu. Şirin, otizmin temel belirtilerini 8 madde de sıraladı: - Göz temasının olmaması ya da sınırlı düzeyde olması, - İsmi söylendiğinde bakmama, - Parmak ile istediğini işaret edememe, - Yaşıtlarının oyunlarına ilgi duymama, - Sallanmak ve parmak ucunda yürüme gibi farklı davranışlar sergileme, - Dönen nesnelere karşı aşırı ilgi gösterme, - Takıntılı ve tekrarlayan davranışlar sergileme ve - Konuşmada akranlarına kıyasla gerilik yaşama. Konuşma geriliği ile gecikmiş konuşma arasındaki farka da değinen Şirin, tek başına konuşma geriliğinin otizm belirtisi olmadığını belirtti. “Otizm ile ilgili yanlış bilinenler” Otizm ile ilgili yanlış bilinenler hakkında bilgi veren Şirin, aralarında dâhi seviyesinde olanların da bulunduğunu ancak bütün otizmlilerin de üstün yetenekli olmadığını dile getirdi. Şirin, “En sık karşılaştığımız soru ekranın otizm yapıp yapmadığı. Doğrudan bir neden olduğunu söyleyemeyiz; fakat eğer birey otizmliyse ekrana yoğun maruz kalmanın otizm şiddetini artırdığı kesin. O nedenle ekran süresinin sınırlandırılmasını öneriyoruz” dedi. Kimler eğitim verebilir Millî Eğitim Bakanlığı’nın 2022 verilerine göre, 41.472 otizmli öğrencinin okula gittiğini söyleyen Şirin, “Okullarda kaynaştırma programlarına dahil ediliyor bu çocuklar. Bazen diğer aileler, çocuklarıyla aynı sınıfta olmalarını istemeyebiliyor. Toplum ve okullarda da farkındalık oluşturulması önemli” diye konuştu. Dr. Nursinem Şirin, uluslararası alanda da meslek sahibi olmuş bireyleri çeşitli etkinliklerde görmenin ya da bir dönem yayınlanan otizmli bir doktoru konu eden “Mucize Doktor” gibi dizilerin toplumu olumlu etkilediğini belirtti. Şirin, otizmli bireylerin eğitiminin zor bir konu olduğunu vurgulayarak, “Bu alanda özel eğitim öğretmenleri ağırlıklı olarak görev yapıyor. Okul öncesi ve çocuk gelişimi eğitmenleri de görev alabiliyor. Ancak zihin, işitme gibi yetersizlikleri öğrenerek, mesleki donanımlarını geliştirmeleri gerekiyor. Uluslararası kaynaklardan da bolca beslenmeliler” önerilerinde bulundu. Tanı sürecinde aileler neler yaşıyor Tanı süreçlerinde ailelerin yaşadıklarına da değinen Şirin, otizmli çocukları olan ebeveynlerin, anne babalık rolüne ek olarak eğitmen ve savunucu rollerinin de olduğunu belirtti; “Bu çocuklar için örneğin taşınma, boşanma gibi değişikliklere karşı önceden hazırlamak gerekiyor. Anne babalar da bunlara bazen daha hızlı ya da yavaş adapte olabiliyor. Bu nedenle ailelerin güçlendirilmesi ve eğitilmesi için kitaplar yayınlıyor, platformlar hazırlıyoruz.” değerlendirmelerini yaptı. İş Koçu Destekli İstihdam Modeli nedir Otizm denince genellikle çocukların akla geldiğini belirten Şirin, “Oysa bu bireyler de büyüyor ve iş hayatına atılıyor. Çalışabiliyor ve âşık oluyorlar. Belirli alanlarda çok verimliler. Amacımız her otizmlinin bağımsız yaşaması ve çalışması. Maalesef büyük bir ön yargı var. İŞKUR’a kayıtlı sadece 100 otizmli var. Bu sayı çok az. Bunun için İş Koçu Destekli İstihdam Modeli üzerinde çalışıyoruz. İşyerlerinde bir iş koçu yetiştirmek istiyoruz. Vakıf’ta 3 ay boyunca eğitim veriyoruz adaylara. İş koçu işe başlıyor ve otizmli bireyler onların gözetiminde işe başlayabiliyor. İş yerlerinin bu bireylerin çalışabilmesi için de hazır olması gerekiyor. Çok sistemli ve iş odaklı olabiliyorlar. Otizmli bireyin işe başladığı ilaç kutulama firmasında hata payı oranın çok düşmesi çarpıcı.” diyerek sözlerini tamamladı.
İzmir Obezite bağırsak kanseri riskini artırıyor Tıbbi Onkolog Doç. Dr. Ahmet Özveren, obezite ve alkolün genç yetişkinler arasında bağırsak kanseri oranlarının artmasına neden olduğunu söyledi. Bu tespitin, önemli bir kanser dergisinde yer alan araştırma sonuçlarıyla ortaya koyulduğunu belirten Doç. Dr. Özveren, “Bu tespit Avrupa’da yapılmış olsa da sonuçları itibariyle toplumun uyarılması, aşırı kilo ve alkol tüketimine dikkat çekilmesi açısından önemli” dedi. Acıbadem Kent Onkoloji Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Özveren, tüm dünya onkologlarının önemli yayınlar arasında kabul ettiği, Annals of Oncology’de yayınlanan bir araştırma sonucunun bilgisini verdi. Çalışmanın 2024 yılı için Avrupa Birliği ülkelerinde ve Birleşik Krallık’ta kanserden ölüm oranlarını öngördüğünü ifade eden Doç. Dr. Ahmet Özveren, şunları söyledi: "Kanserden ölüm oranları Avrupa genelinde azalırken, özellikle genç yetişkinlerde kolorektal kanser sıklığında artış görülüyor. Aşırı kilo ve obezite, Avrupa Birliği (AB) ve Birleşik Krallık’ta 25- 49 yaş arası kişiler arasında görülen bağırsak kanserinden ölüm oranlarını artırıyor. Dergide yayınlanan çalışma, gençler arasında bağırsak kanseri ölüm oranlarındaki en büyük artışın İngiltere’de görüleceğini ve bu oranın 2018’e kıyasla 2024’te erkeklerde yüzde 26, kadınlarda ise yaklaşık yüzde 39 artacağını hesaplanıyor." Doç. Dr. Özveren, çalışmayı yapan Prof. La Vecchia’nın, gençler arasında bağırsak kanseri oranlarının artmasına katkıda bulunan temel faktörleri; aşırı kilo, obezite ve yüksek kan şekeri düzeyleri ve diyabet olarak sıraladığını kaydetti ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Ek nedenler arasında Orta ve Kuzey Avrupa ile Birleşik Krallık’ta zaman içinde aşırı alkol tüketimindeki artışlar ve fiziksel aktivitedeki azalmalar yer alıyor. Alkol tüketimine erken başlanması, bağırsak kanseriyle ilişkilendirilmiştir. Fransa ve İtalya gibi alkol tüketiminin azaldığı ülkelerde bu kanserden ölüm oranlarında bu kadar belirgin bir artış yaşanmamıştır. Erken başlangıçlı bağırsak kanseri, yaşlılarda teşhis edilen bağırsak kanserine kıyasla daha agresif olma eğilimindedir ve hayatta kalma oranları daha düşüktür. Çalışma yorumunda hükümetlere, bağırsak kanseri taramasının 45 yaşından başlayarak daha genç yaşlara kadar genişletilmesi önerilmiştir. Bu çalışma ve tespit AB ve Birleşik Krallık için yapılmış olsa da sonuçları itibariyle toplumun uyarılması, aşırı kilo ve alkol tüketimine dikkat çekilmesi açısından önemli."
Eskişehir Bininci açık kalp operasyonu başarıyla tamamlandı Eskişehir Şehir Hastanesi’nde başarıyla gerçekleştirilen bininci açık kalp ameliyatı hakkında konuşan Kalp ve Damar Cerrahisi Operatör Doktor Etem Yücekaya, “2019’dan bu yana yaptığımız bininci açık kalp ameliyatını başarıyla tamamladık” dedi. İç Anadolu Bölgesi’nde hasta yükünü sırtlayan Eskişehir Şehir Hastanesi, başarılı açık kalp ameliyatlarıyla dikkatleri çekiyor. 2019 yılında başlayan açık kalp ameliyatlarının geçtiğimiz gün binincisi gerçekleştirildi. Yaklaşık 15 yıldır kalp, şeker ve astım hastalıkları ile mücadele eden 61 yaşındaki Emine Yıldız, Eskişehir Şehir Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü doktorları tarafından ameliyata alındı. Başarılı şekilde açık kalp ameliyatı gerçekleştirilen Emine Yıldız, kısa sürede sağlığına kavuştu. “Dünya ortalamasında açık kalp ameliyatı yapıyoruz” Emine Yıldız’ın operasyonunu geçiren Operatör Doktor Etem Yücekaya, Eskişehir Şehir Hastanesi’nde dünya ortalamasıyla eşdeğer ameliyatlar yaptıklarını belirterek, “Burada toplanmamızın sebebi Emine Yıldız isimli hastamızı geçen hafta açık kalp ameliyatı yaptık. 2019 yılından beri açık kalp ameliyatları başarılı olarak sürdürülmekte olup, kendisi bininci hastamız olmaktadır. Özelliği oradan dolayı geliyor. Bizim hastanemizdeki açık kalp ameliyatları dünya ortalamalarıyla hemen hemen aynı oranda devam etmekte olup, başarı şansımız da aynı oranlardadır. Toplam 9 doktor olaraktan bu hizmeti vermekteyiz. Kalp cerrahisi gerçekten zor bir branş. İnsanlar çok büyük umutlarla geliyorlar ve hayatlarını size teslim ediyorlar ve bizim onu daha iyi bir şekilde geri iade etmemiz lazım. O yüzden büyük bir stres altındayız ama hastalar iyileştiği zaman çok aşırı derecede manevi doygunluk oluyor. Dolayısıyla yapılmaya değer bir meslek bence. Önümüzdeki aylarda branş olaraktan uzman doktor yetiştirmeye başlayacağız” dedi. “Ameliyatım güzel geçti, iyiyim” Geçirdiği operasyonun ardından Kalp ve Damar Cerrahisi servisinde kontrol altına alınan 61 yaşındaki Emine Yıldız, kendisini iyi hissettiğini belirterek şu ifadeleri kullandı: “Allah’a çok şükür iyiyim. Ameliyat güzel geçti. Etem bey ve tüm doktorlarımızdan Allah razı olsun. İyi yani, çok memnunuz. Ben çok mutlu oldum. Onlara çok teşekkür ediyorum. Herkesle çok ilgileniyorlar. Arka tarafım çok ağrıyordu. Şekerim ve astımım var. 15 yıldır şeker hastasıyım. Ama şu an Allah’ıma binlerce şükürler olsun ki iyiyim. Allah doktorlarımızdan ve hemşirelerimizden razı olsun, onları çok seviyorum. Başarılar diliyorum hepsine.”