GÜNDEM - 21 Şubat 2021 Pazar 14:07

Kadına şiddet dünyanın derdi

A
A
A
Kadına şiddet dünyanın derdi

Elon Musk’ın annesi Maye Musk, hayatının bir döneminin zorluklar içinde geçtiğini, çocuklarını güç şartlarda büyüttüğünü söyledi. Eşinden şiddet gördüğünü anlatan Musk, “Şiddet gördüğümde utanıyordum, vücudumdaki morlukları kapatmak zorunda kaldığım için utanç duyuyordum” dedi.

Ünlü girişimci Elon Musk’ın 72 yaşındaki annesi Maye Musk, TGRT Haber'de yayınlanan "Aslıgül Atasagun Çebi ile Dün Bugün Yarın" programının konuğu oldu. 3 çocuk annesi, 12 torun sahibi, moda dünyasının ve ünlü markaların aranan yüzü Maye Musk, yeni kitabı “Bir Kadın Plan Yaparsa” hakkında merak edilenlerinin yanı sıra hayatının bilinmeyenlerini de anlattı.

Sözlerinin başında, anlatmaya değer bir hayat hikayesi olduğunun daha önce farkına varamadığını anlatan Maye Musk, “Diyestisyen olduğum için dünyanın dört bir yanında beslenme ve diyetle ilgili seminerler veriyordum. Beslenmenin diyabet, kalp hastalıkları gibi sorunlarla ilişkisini, iyi beslenmenin önemini anlatıyordum. Ama hiç kendimden bahsetmiyordum. Dediğim gibi, ilginç bir hayat hikayem olduğunu düşünmüyordum. Hakkımda çıkan makaleleri okuyan bir yayıncı, çok enteresan bir hayat hikayem olduğunu söyledi. Şaşırdım. Hayatımı ve yaşadıklarımdan çıkardığım dersleri kitaplaştırmam gerektiği konusunda ısrar etti. Bu fikri çocuklarıma açtım. Üçü de yaşadığım zorlukları, verdiğim mücadeleleri anlatmam gerektiğini söyledi. 'Instagram’da güzel fotoğraflarını paylaştığın gibi, geçmişte verdiğin savaşları da paylaşmalısın' dediler. 'Ben olumsuz şeyleri paylaşmayı pek sevmiyorum' diye itiraz ettim. Ama onlara göre, ne olursa olsun bunların hepsini yaşamıştım ve insanlara anlatmalıydım. Ben de çocukluğumdan başlayıp bu yaşıma, daha doğrusu iki yıl öncesine kadar olan hayatımı anlattım. Kitabın çıkmasıyla birlikte, benimle aynı sıkıntıları, aynı zorlukları yaşayan ve hikayemde kendilerinden bir şeyler bulan bir sürü kadın ve erkek olduğunu gördüm. Benim yaşadıklarım, onlara içinde bulundukları mutsuz koşullardan çıkmak ve hayata yeniden başlamak için bir şansları olabileceğini gösterdi. Kitabımın bu anlamda bu kadar başarılı olacağı asla aklıma gelmemişti" dedi.

“Ben çok kötü bir evlilikten kaçarak kurtuldum”

Musk, 'Siz, yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen ayakta kalmayı başarmış birisiniz. Otuzlu yaşlarınızda bekar bir anne olarak iki işte birden çalışıp, kazandığınız azıcık parayla üç çocuk büyüttünüz. 'Ayakta kalmak' sözü sizin için ne ifade ediyor?' sorusuna, "Ben çok kötü bir evlilikten kaçarak kurtuldum. Hiçbir şey olmasa bile, sabahları artık korkuyla uyanmamak benim için işin en büyük artısıydı. Tek korkum, çocuklarımın karnını doyurabilecek parayı kazanıp kazanamayacağımdı. Okulları sorun değildi. Devlet okullarında eğitim masrafı çok azdı. Formalarını, kitaplarını ikinci el satın alabiliyordum. Dolayısıyla o bakımdan çok büyük bir stres yaşamadım. Tek derdim eve ekmek getirebilmekti. Genelde mecburiyetten vejetaryen besleniyorduk. Bir modellik işi çıkıp elime biraz para geçerse tavuk alıyordum. Akşam yemeğinde tavuk yiyorduk. İnsan çok az bir parayla da hayatta kalabiliyor. Hiç dışarıda yemek yemiyorduk. Sinemaya gitmiyorduk. Çocuklarımın saçını ve kendi saçımı kendim kesiyordum. El ayak bakımlarımızı da ben yapıyordum. Yani hiçbir lüksümüz yoktu. Ama korku duymadan yaşamak her şeye değerdi" dedi.

Kadına şiddet dünyanın derdi

Ailesi hakkında bilgi verdi

Ailesi hakkında bilgi veren Maye Musk, "Kızım Tosca, şu anda sahibi olduğu dijital yayın platformu için ekibiyle birlikte film çekmek üzere İtalya’da. Tabii COVID şartları işlerini zorlaştırmış durumda. Ekipteki herkes mecburen her gün 3 kez test yaptırıyor. Ama geçen gün setten çok güzel bir fotoğraf paylaştı. Oğlum Kimbal da işinde son derece başarılı. Bugünlerde ‘Big Green’ adını verdiği, çocuklara yönelik sebze ve meyve bahçesi projesi ile ilgili büyük bir lansmana hazırlanıyor. Restoranını ayakta tutmak için çok çalışıyor. Şu dönemde restorancılık sektöründe işler çok çok zor" dedi. Musk şöyle devam etti:

“Ailem beni ve kardeşlerimi büyütürken bizi pek yönlendirmedi. Hepimiz büyük ölçüde istediğimiz yollara gittik. Ben fen ve matematiği sevdiğim için fen bilimleri alanında eğitim almak istiyordum. Babam, meslek edinebileceğim bir alanda eğitim almamın iyi olabileceğini söyledi. Ben de beslenme bilimleri alanında, diyetetik üzerine uzmanlaştım. Günay Afrika dilinde eğitim veren bir üniversiteye gittiğim için önce dil öğrenmek zorunda kaldım. Aslında başka bir seçim de yapabilirdim. İstesem ailem başka bir okula gitmeme izin verirdi. O dönemde Güney Afrika’da eğitim pahalı değildi. Fakat ben kalıp yeni bir öğrenmeyi tercih ettim ve o okuldan mezun oldum. Yani özetle ailem bana bu anlamda çok bir tavsiyede bulunmadı. Ben de eğitim konusunda çocuklarıma benzer şekilde yaklaştım. Toronto’ya taşınmıştık. Güney Afrika’daki hesabıma bloke konmuştu. Toplu konut gibi bir yerde kirada oturuyorduk. Toronto Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak çalışıyordum. Çocuklarıma isterlerse benim çalıştığım üniversitede ücretsiz olarak tıp ya da hukuk okuyabileceklerini söyledim. Ama istemediler. Elon ve Kimbal işletme okumak istedi. Tosca sinema okumak istedi. ‘O zaman kendi başınızın çaresine bakacaksınız’ dedim. Kendi gayretleriyle burs ve öğrenci kredisi aldılar. Başvuru formlarını ben mi imzalamıştım hiç hatırlamıyorum. O dönemde beş işte birden çalışıyordum. İmzaladıysam bile okumadan imzalamışımdır kesin. Sonuç olarak, üç çocuğum da kendi bildikleri yoldan gitti".

Kadına şiddet dünyanın derdi

Kitabı hakkında

Musk, 'Kitabınızın ismi 'Bir Kadın Plan Yaparsa'. Kitapta da okuduğum kadarıyla, aslında ilk düşündüğünüz isim bu değilmiş. Aklınızda başka bir isim varmış. Fakat daha sonra fikrinizi değiştirip bu ismi vermişsiniz. Kitabın ismi, ailenizden de sıkça duyduğunuz bir Güney Afrika atasözü olan 'a boer maak’n plan'dan mı geliyor?' sorusuna, "Ben ilk başta kitaba 'Mücadeleler ve Hayatta Kalış' adını vermek istiyordum ama yayıncım ve editörlerim bunun akılda kalıcı bir isim olmadığını söylediler. Sonra aklıma bahsettiğiniz o atasözü geldi. Aslında bu sözü ailemden öğrendim diyemeyiz. Bizimkiler Kanadalı oldukları için Güney Afrika dilini bilmezlerdi. Ama Güney Afrika’da bu sözü sürekli duyarsınız. 'A boer maak’n plan’, ‘bir çiftçi plan yapar’ demek. Ailem de bu sözün doğru olduğunu düşünürdü. Babam Kanada’nın Saskatchewan bölgesinde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak büyümüş. Çiftçiliğin kumar oynamak gibi olduğunu söylerdi. 'Hava koşulları, hasadı etkiler. O yüzden bir çiftçi her zaman plan yapmalıdır' derdi. İşte bu yüzden işler ters gittiğinde hep bu atasözünü söyleriz. Plan yapıp içinde bulunduğumuz olumsuz durumu değiştiririz" dedi.

“Benim hayatım 40 yaşında Toronto’ya taşındığımda başladı”

Musk, 'Yaş konusu açılmışken size şunu sormak istiyorum: Bugünkü aklınız ve tecrübenizle 40’lı yaşlarınızdaki halinize bir tavsiye verecek olsanız, bu ne olurdu?' sorusuna, "40’lı yaşlarım Kanada’ya yeni taşındığım döneme denk geliyor. Sıkıntılar yaşıyordum, ama bunlar yaşımla ilgili şeyler değildi. Gider gitmez Toronto Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak işe alındım. Orada ikinci masterımı yaptım. Bilim alanında yaş hiçbir zaman sorun teşkil etmedi. Modellik işinde yaşlı modellere ihtiyaç olduğunu gördüğümde çok şaşırmıştım. Gerçi genelde tek tip bir ihtiyaç vardı. Ya defilelerde gelinin annesi olarak podyuma çıkardınız ya da bir reklamda büyükanne rolü oynardınız. Ben 42 yaşındayken bir reklamda büyükanneyi oynadım. Çünkü başka yaşlı model yoktu. Bir de tabii ilaç reklamları var. Bunun için de olgun yaşta modeller lazım. Romatizma ya da şeker ilacı reklamında 18 yaşında birini kullanamazsınız. Katalog çekimlerinde de genç modellerin yanında hep olgun bir model daha isterlerdi. Yani epey talep görüyordum ve bu harika bir şeydi" cevabını verdi.

Musk, 'Ama yine de kadınlar olarak pek çoğumuz 40’lı yaşlarımıza geldiğimizde artık bazı şeyler bizden geçmiş, hayatımız bitmiş gibi davranmaya başlıyoruz. Böyle düşünen, böyle hisseden kadınlara ne tavsiye edersiniz?' sorusu üzerine, "Biri bana böyle söylese, ‘Saçmalıyorsun’ derdim. Benim hayatım 40 yaşında Toronto’ya taşındığımda başladı. Benim hayatım 50 yaşında Amerika Birleşik Devletlerine taşındığımda başladı. Şimdi New York’a geri dönüyorum. Hayatım 73 yaşında yeniden başlayacak. Asla ‘benden geçti’ diye düşünmeyin. Eğer size aksini söyleyenler varsa, onları hayatınızdan çıkarın. Olumlu düşünen insanlarla yan yana olun. Yaşınızdan şikayet edemezsiniz. 2Artık yaşlandım. Kimse beni istemiyor’ diyemezsiniz. O yollara hiç girmeyin" dedi.

Kadına şiddet dünyanın derdi

Beslenme tüyoları

Musk, 'Siz diyetisyen olarak kıvırcık lahana, glütensiz ürünler gibi şeyleri desteklemiyorsunuz diye biliyorum' sorusuna, "Kıvırcık lahana tüm sebze ve meyveler gibi çok sağlıklı bir besin. Ama bana tadı çok acı geliyor. Acı şeyleri sevmiyorum. ‘Ama sağlığın için çok iyi’ diyenlere de basitçe şöyle karşılık veriyorum: ‘Evet, biliyorum, ama tadı bana güzel gelmiyor’. Bu durum benim tat alma hassasiyetimin ortalamanın çok üzerinde olmasından kaynaklanıyor. Sade kahve, şarap, zeytin gibi yiyeceklerde hep acı bir tat alıyorum. Eminim bizi izleyenler arasında da aynı tat hassasiyetine sahip kişiler vardır. İnsanların yüzde 25’inde olan bir sorun bu, ama çoğunlukla farkında olmuyorlar. O yiyeceği yiyip acı gelince, tadını beğenmiyorlar. Hangi sebze ve meyvelerin tadını seviyorsanız onu yiyin. Ben mesela Brüksel lahanasını, brokoliyi kıvırcık lahanaya tercih ediyorum. Glütensiz beslenmeye gelince, eğer çölyak hastasıysanız, evet o zaman glütenli besinler tüketmemeniz lazım. Ama hasta değilseniz, buğday, çavdar ya da arpanın içinde bulunan az miktardaki proteinin size bir zararı olmaz. Aksini düşünüyorsanız muhtemelen yanılıyorsunuz. Glütensiz beslenirsem, pastalardan, kurabiyelerden uzak dururum diye düşünüyor olabilirsiniz. Ama glütensiz kurabiye, sağlıklı kurabiye demek değil. Kurabiye, kurabiyedir. Bir de glütensiz ürünler çok fazla işlemden geçiyor ve çok da pahalı. Dolayısıyla, çölyak hastası değilseniz, glüteni kesmenize gerek yok, iyi beslenmeniz yeter" cevabını verdi.

Musk, ne sıklıkla egzersiz yaptığıyla ilgili de "Ezgersiz yapmayı sevmiyorum. Spor salonları şimdi kapalı ama açık oldukları dönemde yarım saat ya da bir saat kondisyon bisikletine biniyordum. Bisikletin üzerindeyken kitap okurum, çünkü çok sıkıcı bir egzersiz. Kendimi çok zorlamam. Normal bisiklet egzersizi yaparım. Ardından ağırlık çalışırım, esneme egzersizleri yaparım. Tabii bir de köpeğimi yürüyüşe çıkarıyorum. Kendisini arkamda görebilirsiniz" dedi.

Kadına şiddet dünyanın derdi

“Keşke ben de eski eşimden şiddet gördüğümde birilerine anlatsaydım”

Musk, kadına yönelik şiddetle ilgili de "Kadına karşı hiçbir şekilde şiddet olmamalı. Kadına şiddet uygulayan erkek, zayıf erkektir. Daha uzun, daha iri, daha güçlü olduğu için, karşısındaki kadını şiddet uygulayarak kontrol altında tutmak ister. Bunun artık son bulması lazım. Kadınlar yaşadıkları şiddeti sadece kadınlarla değil, erkeklerle de paylaşsın ki, onlar da şiddete başvuran hemcinslerini engellesin. Keşke ben de eski eşimden şiddet gördüğümde birilerine anlatsaydım. Ama korkuyordum. Anlatacağım kişileri de döveceğinden, onları bir daha göremeyeceğimden korkuyordum. Bir yandan da utanıyordum. Vücudumdaki morlukları kapatmak zorunda kaldığım için utanç duyuyordum. Şiddete meyilli bir adam genelde sizi kimse yokken döver. Başkalarının önünde size el kaldıracak cesaretleri olmaz, çünkü bunun yanlış olduğunun farkındadırlar. Kadına el kaldıran erkekleri destekleyen erkekler varsa, onları da ifşa etmeliyiz. Elimizde sosyal medya gibi bir güç var. Yaptıklarını yanlarına bırakmamalıyız. Unutmayalım, benim yaşadıklarımdan çok daha beterini yaşayan kadınlar var. Zaten o yüzden benim hikayemin o kadar da kötü olmadığını düşünüyorum. Benden çok daha kötü şeylere maruz kalan kadınlar var ve bu artık bir son bulmalı" dedi.

Pandemi süreci hayatını nasıl etkiledi?

Maye Musk, 'COVID-19 salgınıyla birlikte son bir yıldır eşi benzeri görülmemiş günler yaşıyoruz. Sizin salgınla ilgili düşüncelerinizi merak ediyorum. COVID hayatınızı nasıl etkiledi, nasıl değiştirdi?' sorusuna, "İlk dört ay boyunca çocuklarım dahil kimseyle görüşmedim. Yanımda sadece asistanım vardı. İş açısından da epey yoğun bir dönemdi. Kitabımın ilk uluslararası baskısı çıkmıştı. Tabii herkes gibi ben de ilk başta kendimi egzersiz yapmaya, videolar izlemeye, yeni tarifler denemeye verdim. Kendimi bunlarla meşgul etmeye, akıl sağlığımı korumaya çalıştım. Yavaş yavaş tedbirler gevşetilince de, çok dikkatli olmak kaydıyla, çocuklarımla ve torunlarımla bir araya geldim. Sonra bu yılın başında hayırlı diye nitelendirebileceğim bir şey oldu ve virüs bana da bulaştı. Bir hafta boyunca iştahım kapanınca bir terslik olduğunu fark ettim. Çünkü benim iştahımın kapanması için çok hasta olmam lazım. Test yaptırdım ve sonuç pozitif çıktı. İştahım sonradan yerine geldi ama test sonuçlarım üç gün daha pozitif gelmeye devam etti. Test sonuçlarım şimdi negatif. Çalıştığım için sık sık test yaptırmak durumundayım. Hatta haftaya yine test yaptıracağım. O da kesin negatif çıkacak. Bu arada tabii antikor var mı diye de baktıracağım. İyi düzeyde olduğunu düşünüyorum. Hastalığı geçirmiş olmak kendinizi güçlü hissetmenizi sağlıyor, ama yine de hâlâ maskemi takıyorum, kurallara dikkat ediyorum" cevabını verdi.

Kızı kitabını sinema filmi yapacak mı?

Musk, sinema yönetmeni kızının kitabını, hayatını konu alan bir film çekmeyi teklif edip etmedi yönündeki soruya, "Kızım genelde aşk romanlarından uyarlama filmler çekiyor. Şu dönemde kadınların tam da buna ihtiyacı var bence. Filmlerde daha fazla aşk görmek istiyorlar. Benim kitabım bir aşk kitabı değil, ama olur da birileri hayatımı film yapmak isterse, yönetmenliğini tabii ki kızımın yapmasını isterim. Benim çok güçlü bir kızım var. Benden bile güçlü. Bu özelliğini benden aldığını düşünüyorum. Çok güçlü olmasının yanı sıra, çok da nazik bir insan. Böyle bir evlada sahip olmak harika. Fakat henüz daha böyle bir şeyin konusu bile açılmadı. Yani şu ana kadar kızıma gidip ‘Hayatımı sinema filmi yapmak ister misin’ diye bir şey sormadım. Hayatımın şu döneminde bana reddedemeyeceğim bir teklif yaparlarsa düşünürüm. Kitap konusunda öyle oldu. Bana hayır diyemeyeceğim bir teklifle geldiler, ben de kabul ettim. Bakalım film içinde böyle bir teklif gelecek mi?" cevabını verdi.

Oğlunun aracına övgüler yağdırdı

Musk, Tesla kullanmasıyla ilgili de, "New York’a taşınır taşınmaz Elon bana bir Tesla verdi. Tesla 3’ü beğenmiştim, ondan istemiştim. Ama Elon son çıkardıkları S modelinden verdi. Hâlâ da onu kullanıyorum. Uzay mekiği kullanmak gibi. Harika bir his. Kendinizi çok güvende hissediyorsunuz. Artık başka araba kullanamam herhalde. Neresinden çalıştıracağımı bile bilemem gibi geliyor" dedi.

Türkiye’yi ziyaret etti mi?

Musk, 'Daha önce hiç Türkiye’ye geldiniz mi?' sorusuna, "Evet. Tatil için İstanbul ve Dalaman’a geldim. Çok güzeldi. Geçtiğimiz yılın Kasım ya da Aralık ayında... Pardon, yanlış oldu. Geçtiğimiz yıl ölü bir yıldı. 2019 yılının sonunda bir reklam filmi için Bodrum’a gelmiştim. Harikaydı. Türkiye’yi çok seviyorum. Daha keşfetmeyi istediğim bir sürü yeri var. O yüzden en kısa zamanda yeniden gelmek istiyorum" cevabını verdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çorum Nörolojik hastalıkları elektrik uyarısıyla tedavi eden cihaz geliştirildi Hitit Üniversitesinde yürütülen proje ile nörolojik hastalıkları elektrik uyarısıyla tedavi edebilen cihaz geliştirildi. Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Doktor Öğretim Üyesi Güven Akçay, nörolojik hastalıkları ilaçsız tedavi edebilmek amacıyla çalışma başlattı. Makine ve İmalat Teknolojileri alanında desteklenen proje çerçevesinde hastaları ilaçların toksik doz ve yan etkisine maruz kalmadan tedavi edebilecek yerli ve milli cihaz üretildi. Cihazın geliştirilmesi için yürütülen çalışmalarda Hitit Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Fatih Işık ve Doktor Öğretim Üyesi Serkan Dişlitaş yer aldı. Doktor Öğretim Üyesi Güven Akçay, geliştirdikleri cihaz ile beyne her hangi bir cerrahi operasyon yapılmadan beyindeki oluşacak olan elektrik uyarısıyla nörolojik rahatsızlıkları tedavi etmeyi amaçladıklarını söyledi. Nöromodülasyon (sinir dokularının yeniden düzenlenmesi) yönteminde 1950’li yıllardan itibaren ses, elektrik uyarısı ve manyetik uyarılardan faydalanmaya başlandığını ifade eden Akçay, bu tedavi yönteminin invaziv ve non-invaziv olarak iki şekle ayrıldığını kaydetti. Akçay, non-invaziv (kesi yapılmadan) olarak adlandırılan; beyne her hangi bir cerrahi operasyon yapılmayan tedavi yönteminde beyinde oluşacak elektrik uyarısıyla tedavinin amaçlandığını belirterek 2000’li yıllardan sonra bu tedavi yönteminin klinikte yer almaya başladığını ifade etti. “Beyine elektrik uyarısı vererek tedavinin gerçekleştirilmesini hedefliyoruz” Geliştirdikleri cihaz ile beyne elektrik uyarısı vererek tedavinin gerçekleştirilmesinin hedeflendiğine dikkat çeken Akçay, şunları söyledi: “Beyne elektrik uyarısı vererek yapacağımız bu tedavi yöntemini diğer tedavi yöntemleriyle kıyasladığımız zaman; örneğin ilaçlarda toksik doz veya yan etkisi gibi durumlar olurken bu tedavi yönteminde ise yan etkisi diğerlerine göre neredeyse yok denecek kadar çok az olup avantajları, tedavi etkinliği daha yüksektir. Klinik çalışmalara daha fazla ihtiyaç olduğundan dolayı ekibimizin geliştirmiş olduğu cihazla yapılan tedavi yönteminin preklinik çalışmaları tamamlanmış olup şimdi ki aşamalarımızda ise klinikteki çalışmalarımızı özellikle epilepsi, nöropatik hastalarında Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Doktor Öğretim Üyesi Sinan Eliaçık hocamız ile uygulamayı amaçlamaktayız.” Yurt dışına göre 50 kat daha az maliyetle üretebiliyoruz Geliştirilen cihazın tamamen yerli ve milli olduğunu vurgulayan Akçay, “Yurt dışında üretilen cihazların Türkiye’ye maliyeti ortalama 30 bin dolar civarında. Yerli üretim olanlarda ise yaklaşık maliyet 5-6 bin dolar civarında. Biz ise cihazı yurt dışına göre 50 kat daha az maliyetle üretebiliyoruz. Yapmış olduğumuz cihazı diğerlerinden farklı olacak şekilde ürettik. Sabit bir akım vermek yerine beyindeki elektrik direnci ve kafa direnci ölçülerek bu dirence uygun olan yani tedavideki etkin ilaç diye tabir edebileceğimiz gerçek elektrik değerini verip beyne modüle ederek hastalarımızın tedavisini amaçlıyoruz. Böylelikle sabit bir tedavi değil bireye özgü elektrik uyarısı vererek tedavi hedeflenmiş oluyor. Bu amaçla da tedavinin etkinliği daha da arttırmayı sağlamış oluyoruz.” diye konuştu.
Denizli PAÜ Hukuk Fakültesinde ‘Meclis Simülasyonu’ etkinliği düzenlendi Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Hukuk Fakültesi ve Hukuk Topluluğu tarafından öğrencilerin yasama faaliyetini deneyimledikleri ve yasa yapım sürecine tanık oldukları, hoşgörü ve uzlaşma ortamında ideal meclisin nasıl gerçekleşeceğini görüp, pratikte uygulayabildikleri bir etkinlik olan Meclis Simülasyonu etkinliği düzenledi. 3-6 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek olan ve Denizli’de ilk kez düzenlenen Pamukkale Üniversitesi Meclis simülasyonu etkinliği Eğitim Fakültesi Melek Sözkesen Konferans Salonu’nda gerçekleşen açılış töreni ile başladı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından program açılış konuşmaları ile devam etti. Adalet Demokrasi ve Hukuk Orjinli Çalışmalar (ADHOC) Derneği Koordinatörü Şebboy Deren Güçlü yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Burada Pamukkale Üniversitesi ekibine baktığımda 5-6 aylık inanılmaz bir organizasyon sonucunda gerek divan üyeleri olsun gerek akademi ekibi organizasyon ekibimiz olsun, sponsorluk ekibimiz olsun gerçekten çok güzel bir çalışma ortaya koydular ve gerçekten çok güzel de bir organizasyon ortaya çıkaracaklar. Önümüzdeki dört gün boyunca bunu deneyimliyor olacaksınız. Dilerim ki gerçekten çok güzel bir şekilde eğlenirsiniz ve keyif alırsınız demek istiyorum. Burada dört gün boyunca hepiniz milletvekili olacaksınız. Farklı farklı partileri temsil edeceksiniz. Ancak burada unutmamız gereken bir şey var ki hiçbirimiz birbirimizi kırmadan gerçekten dostluk çerçevesinde hep beraber tanışarak ve keyifli vakit geçirerek buradaki arkadaşlığımızın baki kalacağını umut ederek ve olmasını sağlayarak da keyifli vakitler geçirmenizi istiyorum. Lütfen birbirinizi genel kurulda olsun komisyonlarda olsun birer parti için kırmayın. Gerçekten çok güzel bir organizasyona imza atılacağına eminim. Şimdiden herkese keyifli bir yasama dönemi diliyorum.” “Bu simülasyonda öğrencilerimiz, kanun tekliflerini inceleyecek, tartışacak, fikir alışverişi yapacak ve yasamanın işlevini öğrenecektir.” Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hülya Kabakçı Karadeniz yaptığı konuşmada şunları ifade etti: “Hukuk fakültesi olarak amacımız, Evrensel hukuk ilkelerini ve insan haklarını benimseyerek, hukuki sorunları teorik ve pratik anlamda çözme yetkinliğine sahip hukukçular yetiştirmektir. Bu nedenle meclis simülasyonu çok önemlidir. Bu simülasyonda öğrencilerimiz, kanun tekliflerini inceleyecek, tartışacak, fikir alışverişi yapacak ve yasamanın İşlevini öğrenecektir. Öğrencilerimizin yasama faaliyetlerinde bizzat bulunmalar ve etkin rol almaları, fikirlerini özgür bir şekilde dile getirmeleri önemlidir. Meclis simülasyonu etkinliğinde farklı fakültelerden milletvekilleri ver almaktadır. Ancak sunu da belirtmeliyim ki hukukçuların milletvekilliğine ilgisi fazladır. 28. Dönem Milletvekillerinin Meslekleri incelendiğinde; TBMM’de en fazla iş insanı, avukat ve akademisyenin yer aldığı görülmektedir. Milletvekillerinin %20’sinin hukukçu olması bu ilginin kanıtıdır. Gerek Öğrenci Topluluklarımız gerekse Dekanlığımız yıl içinde sayısız akademik, sosyal, kültürel ve benzeri alanlarda çalıştay, panel, eğitim, konferanslar ve geziler düzenlenmektedir. Fakültemizin gerçekleştirdiği eğitim faaliyetleri ve başarılı etkinlikler, üniversite ve eğitime katkı veren ilgili kamu kurum ve kuruluşların, Rektörlüğümüz ve Denizli Barosunun uyumlu iş birliği ve ortak çabanın sonucudur. Fakültemizin gerek daha iyi Fiziki alana kavuşması için gerekse akademik kadrolar noktasında verdikleri büyük destek ve etkinliklerimize gösterdiği ilgi için rektörümüz sayın Prof. Dr. Ahmet Kutluhan’a, teşekkür ederim. Hukuk Topluluğu Danışmanı Öğr. Üyesi Fatih, Yurtlu’ya ve Hukuk Topluluğu öğrencilerine böyle bir etkinliği düzenledikleri için teşekkür ediyor ve meclis simülasyonunun verimli geçmesini diliyorum.” Pamukkale Kaymakamı Uğur Bulut yaptığı konuşmada şunları dile getirdi: “Hukuk fakültelerindeki kaliteli eğitimin kamu yönetimine etkisini bizzat meslek itibariyle gören bir durumdayız. Kaliteli hâkim ve savcı yargı kararlarını okurken bizlerin içini açıyor. Yine, avukatlık hizmetinde verilen kaliteli bir hukuk eğitiminin de toplum yaşamından adaletin tecellisine katkısı hiçbir zaman yadırganamaz. Bu faaliyetin düzenlenmesinde emeği geçen tüm öğretim üyelerimizi ve öğrencilerimizi tebrik ediyorum.” “Demokrasi dediğimiz şey gerçekten meclisten geçmekte” Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan yaptığı konuşmada şunları kaydetti: “Pamukkale Üniversitesi, son akreditasyonla 208 üniversiteden 70 üniversitenin arasına girmiştir. Bu gurur, üniversitemizdeki tüm akademik-idari personelinin ve tüm öğrencilerinin katkısı ile olmuştur. Ben bu süreçte emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Akreditasyon, Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun vermiş olduğu bir belge. Bu belge “Kurumsal Akreditasyon” belgesi. Bu belge ile Üniversitemiz, ÖSYM kılavuzunda akredite olan üniversiteler içerisinde yer almış oldu. Bu ne demek? Bu yarın Pamukkale Üniversitesi’nden alınan diplomalar, Avrupa ve Amerika geçerli demek. Dolayısıyla, böyle bir sevinci bu etkinlikte paylaşmak istedim. Çünkü Pamukkale Üniversitesi hak ettiği yer hali hazırda bulunduğu yer değil. Daha yükseklere çıkması gereken bir üniversite. Çünkü Denizli, Türkiye’de ilk onda yer alıyor, Pamukkale Üniversitesi ilk onda yer alması abartılı olur diyorum, yirminci sırayı kollaması gerekiyor. Bunun için biz elimizden geleni yapacağız ama geleceğimiz olan bu gençler belki bu yirmili sıraları bizlere gösterirler. Çünkü yapmış oldukları etkinlikler gerçekten muhteşem. Ben, üniversitemizin öğrenci toplulukları ile çok gurur duyuyorum. Topluluklarla buluşalım dediğimizde hemen buluşabiliyoruz. Topluluk başkanları geliyor, yardımcıları geliyor. Bu bizim çok aktif bir üniversite olduğumuzu ve öğrencilerimizin çok bilinçli olduğunu gösteriyor. Şimdi mesela, Filistin yürüyüşü yapacağız. Dün yirmi iki topluluk hemen geldi iki saat içerisinde geldiler ve neler yapacağımızı beraber konuştuk. Ben çok gurur duyuyorum. Demek ki öğrencilerimiz şu andaki Pamukkale Üniversitesi’nin seviyesinden memnun değiller. Onların bu yapmış oldukları çalışmalar inşallah Üniversitemizi ilk yirmilere çıkaracak ve bizler de onlarla gurur duyacağız. Demokrasi dediğimiz şey gerçekten meclisten geçmekte. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözüyle kendini tescil etmiş bir kurumdur TBMM. TBMM Milli Mücadele kahramanı olduğu gibi 15 Temmuz’un da kahramanıdır. TBMM ile gurur duyuyorum, ebediyen var olsun diyorum. Diğer taraftan küçük bir anımı paylaşayım. 1996’da Amerika’ya gittim. Tabi Amerika’da gittiğimiz yerde ormanlık alanlar, şehirle doğa ile bir bütün halindeydi. Bana dediler ki: Hocam, burada yanına sincaplar gelir oturur bir şey yapma onlara. Bunlara bir şey yapmanın çok büyük cezaları vardır. Nasıl bir özgür dünyaymış burası dedim. Gerçekten hayran olmamak elde değil ama son zamanlarda gördüğümüz gibi şu anda yaşanan Amerikan üniversitelerde Filistin mitinglerinin nasıl bir karşılık bulduğunu da hepimiz gözler önünde seyrediyoruz. Bu durum, demokrasinin de yine her yerde her zaman aynı olmadığını da bize göstermiş oldu. Dolayısıyla, milletler kendi varlıklarını koruyabilmek için devletlerin idamesini sağlayabilmek için ciddi kararlar alabilmekteler” Açılış konuşmalarının ardından program, milletvekili yeminlerini gerçekleştirmek üzere simülasyonun divan başkanı PAÜ öğrencisi Aleyna Ece Sönmez’in, tüm milletvekilleri ile birlikte ettiği yemin ile sona erdi. Etkinliğin devamında program sergi salonunun gezilmesi ile sona erdi.