GÜNDEM - 16 Nisan 2015 Perşembe 09:43

Kadir Has Üniversitesi UNESCO Kürsüsü partnerleri ile imzaları attı

A
A
A
Kadir Has Üniversitesi UNESCO Kürsüsü partnerleri ile imzaları attı

UNESCO Genel Direktörü Irina Bokova’nın katılımıyla gerçekleştirilen törenle çalışmalarına başlayan Kadir Has Üniversitesi UNESCO Kürsüsü, Turkish Cultural Foundation, Bilkom ve Dünya Mirası Gezginleri Derneği’nin desteği ve katkılarıyla yol alacak.

Kadir Has Üniversitesi UNESCO Dünya Miras Alanlarının Yönetimi ve Tanıtımı: Yeni Medya ve Toplumsal Katılım Kürsüsü, Turkish Cultural Foundation, Bilkom ve Dünya Mirası Gezginleri Derneği ile ortaklığını Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü’nde düzenlenen imza töreni ile resmileştirdi. Proje ortaklarından olan Dünya Mirası Gezginleri Derneği üyesi Hayrettin Kağnıcı’nın 19 ülkede yer alan farklı dünya miras alanlarını içeren “Dünya Miras Alanları ve İnsan” başlıklı fotoğraf sergisi de imza töreni ile eş zamanlı olarak Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü’nde açıldı.

İmza töreninde konuşan Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aydın, Kadir Has Üniversitesi olarak, dünyada birçok kültür ve medeniyetin kuruluş ve tarihini simgeleyen kültür varlıklarının korunması ve gelecek nesillere araştırılarak aktarılması konusunda UNESCO ile çalışacak olmaktan duydukları memnuniyetin altını çizdi. Aydın, “Bu bizim için çok gurur verici bir şey. Çünkü Kadir Has Üniversitesi, kuruluşundan itibaren kültüre ve kültürel faaliyetlere çok önem vermiş bir üniversite. Bulunduğumuz konum itibariyle kültürel mirasın üstünde oturuyoruz ve etrafımız Türkiye’nin çok önemli kültürel mirasları ve eserleri ile çevrili. Dolayısıyla bizim bu alanda faaliyet göstermemiz bir zaruretti ve aynı zamanda çok büyük bir keyif. UNESCO ile birlikte bunu yapabilmek ve dünya kültürel birikimine bir fayda sağlayabilmek çok güzel. Kürsünün daha başka özellikleri de var tabii. Sadece Kadir Has Üniversitesi ve UNESCO ile olmuyor, çok ciddi ortaklarımız söz konusu. Çok ortaklı çok uluslu ve çok disiplinli bir projeyi hayata geçirmiş durumundayız. Türk Kültür Vakfı, Bilkom, Dünya Mirası Gezginleri Derneği, projedeki ortaklarımız ve buna daha yeni ortaklarımız da katılıyor. Bergama Belediyesi ve Alman Arkeoloji Enstitüsü bize yaz okulu çerçevesinde destek verecekler. Aynı zamanda Amerika’dan CyArk adlı bir vakıf bize üç boyutlu lazer belgeleme açısından destek verecek. Bu ortaklar projelerimize hem maddi hem de manevi anlamda katkı verecekler. Üniversite içinde de çok dar alanda kalmıyoruz, tüm fakültelerde etkin olmaya çalışıyoruz” dedi.

Kadir Has Üniversitesi UNESCO Kürsüsü Başkanı Doç. Dr. Yonca Kösebay Erkan, kültürel varlıkların büyük tehdit altında olduğunun altını çizerek, “Şu an İstanbul’da harabe görünümündeki bir yapının Bizans döneminde nasıl göründüğü ile ilgili bir mobil uygulama geliştirmek üzerinde çalışıyoruz. Bu ve benzeri araçlar dünyanın farklı yerlerinde de kullanılıyor. Bizim amacımız da bu konuda eğitimler vererek öğrencilerimize hem dünya miras alanları hakkında bilinç aşılamak hem de teknolojiyi kültürel miras korumanın bir parçası haline getirmek. İmrahor İlyas Bey Cami şu an restorasyon aşamasında. Yapının çatısı kapatılarak işlev verilmesi düşünülüyor bildiğimiz kadarıyla. Bizim amacımız da bu yapının Bizans döneminde nasıl göründüğünü gösterebilmek. Ve o döneme ilişkin verileri aktarabileceğimiz bir mobil uygulama geliştirmek. Bunu Kadir Has Üniversitesi İç Mimarlık öğrencileri ile birlikte gerçekleştiriyoruz. Dönem sonunda tamamlamayı arzuluyoruz.
Eğitim alanındaki faaliyetlerimiz ilk üç yıl için yaz okulları şeklinde gerçekleşecek. Daha sonra ise yüksek lisans ve doktora programı açmak istiyoruz Dünya Miras Alanları konusunda. Yaz okulumuz 15 Haziran - 29 Haziran arasında İstanbul ve Bergama’da yapılacak. Burada uluslararası bir öğrenci grubuyla birlikte Bergama için bir mobil uygulama gerçekleştirmek istiyoruz. Amacımız da kültürel mirası toplumla buluşturacak bir proje yaratmak. Başvurularımız devam ediyor, web sayfamızdan bakılabilir” diye konuştu.

Bilkom Satış Direktörü Fikret Ballıkaya törene ilişkin yaptığı konuşmada, “Son derece heyecan verici. 30 yılı aşkın süredir teknoloji işiyle uğraşıyoruz ama hayata, kültüre ve insana dokunabildiğimiz çok az imkanımız oldu. Bu yüzden de bunun bir parçası olabilmek bizim için çok güzel” diye konuştu.

Bilkom Pazarlama İletişim Yöneticisi Azade Çerkezoğlu Çavuş da projeye ilişkin şu bilgileri verdi: “Projenin fikir etabında mobil uygulamalar olacak. UNESCO ve Dünya Mirasları Gezginleri Derneği’nin eğitim ve hikaye kitapları olarak kullandığı kitapları, kürsü ile birlikte modelleyerek dijital kitaplar haline getirmeyi planlıyoruz. Dolayısıyla Bilkom’un kitaplık uygulamalarından tüm o kitapları da sesli ve görsel olarak indirebilecekler. Dijitalin yer aldığı bir oyun projesi daha var İstanbul’a ait. İstanbul oyun projesini dijitale nasıl çeviririz diye sosyal medya ajansları ile çalışıyoruz. Şimdilik fikirler havada ama etap etap sanıyorum hepsi gerçekleşmiş olacak.”

Türk Kültür Vakfı Direktörü Güler Köknar ise kürsünün eğitim ayağına destek vereceklerini belirterek; “Biz bu kürsünün eğitim ayağına destek vereceğiz. Ve kürsünün projeleri çerçevesinde gerek Türkiye’de gerek Türkiye dışındaki eğitim, tanıtım gibi çalışmalara burs sağlayarak kürsüye destek vereceğiz. Çalışmalar başlamış durumda. Önümüzdeki yaz bir yaz okulu gerçekleşecek. Bu yaz okuluna gelecek öğretim görevlilerine ve lisansüstü öğrencilere bu açıdan destek olmayı hedefliyoruz. Eğitim ayağında biz destek sağlıyoruz” diye kaydetti.

Dünya Mirası Gezginleri Derneği üyesi Hayrettin Kağnıcı dünya mirası içerisinde yer alan eserlerin korunmasına yönelik öneme dikkat çekerek şunları söyledi: “Dünya mirası denilen şey geçmişte yaşanılan kültürdür. Bu eserleri günümüzde koruma şansımız olduğunda bizler geçmişteki kültürleri tanıma şansı elde etmiş oluyoruz. Onun için de bu eserlerin muhafazası çok önemli. Örneğin; piramitler, mayalar… Ve bunları yaratan insan. İnsan kültürün içinde o yüzden de adını Dünya Mirası ve İnsan koydum. Beni bu işe yoğunlaştıran konu, aslında dünyanın her yerinde insanlar aynı. Biyolojik olarak aynı. Yani ilk temel program aynı ama sonraki programda kültür çok farklı. Antropolojik bir iş bu. Bunun üstüne gittim ben de. Doğal kültür içindeki insan en güzel insan. Bu fotoğraflar on yıllık bir çalışmanın sonucu.”
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara ATO Yönetim Kurulu Üyesi Akça: "Mesleki eğitim, üretimin niteliğini ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır" Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Üst Kurul Üyesi ve ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, "Mesleki eğitim sadece bir istihdam politikası değil, üretimin niteliğini, rekabet gücünü ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır" dedi. ATO, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile bu yılın ekim ayında hayata geçirdiği ‘Mesleki Eğitimde Ankara Model’ iş birliği protokolü kapsamında düzenlediği "Sektör- Meslek Öğretmenleri Buluşması’ ATO Duatepe Salonu’nda yapıldı. Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Mimar Sinan Mükemmeliyet Merkezi koordinatörlüğünde düzenlenen toplantı, Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Üst Kurulu Üyesi aynı zamanda ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ali İhsan Güçlü ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Volkan Hasan Kaya, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Veli Karakuş ve Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Erkan Tuzsuz başkanlığında gerçekleşti. Toplantıda mesleki eğitimin, üretim niteliğine ve rekabet gücüne etkisi ele alındı. "Kamu, özel sektör ve eğitim kurumları arasında güçlü bir iş birliği, mesleki eğitimin başarısının temel şartıdır" ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, ATO’nun Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile hayata geçirdiği "Mesleki Eğitimde Ankara Modeli"nin mesleki eğitimin sektörün ihtiyaçlarıyla uyumlu biçimde yapılandırılması açısından önemli bir model olacağını belirterek, "Mesleki eğitim, sadece bir istihdam politikası değil, üretimin niteliğini, rekabet gücünü ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır. İş dünyasının ihtiyaçlarıyla uyumlu, uygulama ağırlıklı ve güncel beceriler kazandıran bir mesleki eğitim yapısı, gençlerimizi geleceğin mesleklerine hazırlarken ekonomimizin de sürdürülebilir büyümesini güvence altına alır. Bu nedenle kamu, özel sektör ve eğitim kurumları arasında güçlü bir iş birliği, mesleki eğitimin başarısının temel şartıdır" ifadelerini kullandı.
Adana Adana’da yıkım yapılan Amerikan Adası girişi kayalarla kapatıldı Adana’da Amerikan Adası olarak bilinen yerdeki kaçak yapıların yıkım işlemleri sona ererken, bölgenin girişi kayalarla kapatıldı. Yıllardır tartışma konusu olan Merkez Çukurova ilçesi Göl Mahallesi Menderes Bulvarı’ndaki Amerikan Adası’nda 23 Aralık’ta başlayan yıkım işlemleri tamamlandı. Yıkılan kaçak yapılardan arta kalan molozlarda kamyonlarla taşındı. Adanın girişi de kaya parçalarıyla kapatılırken, girişinde nöbet tutan polis bölgeye kimsenin girmesini izin vermiyor. Bölgeye gezmeye gelen vatandaşlar kayaları görünce geri dönmek zorunda kaldı. Eşi ve çocuğuyla bahardan kalma havayı değerlendirip adada gezmek isteyen Serkan Çokal, "Üzüldük desek doğru olur. Ancak daha iyisi olacaksa Adana için hayırlısı olsun. Biz burayı seviyorduk ve sürekli geliyorduk. Buradaki yapıların kaçak olduğunu bilmiyorduk. Görüntü açısından çok çirkindi. Yolumuzu kesip çevirenler vardı. Zorla mekâna çağıranlar vardı. Ailece geldik, burayı gezelim demiştik. Yeni yapılacak yer, halkın girebileceği şekilde olsun. İnsanlar rahatça dolaşsın. Uyuşturucu kullanan kişilerin burada olmadığı belli olsun. Devletimizden buranın güzel bir yer olmasını istiyoruz" dedi. İlknur Çokal ise, "Çok üzüldüm, ancak bir yandan da sevindim. Burada uyuşturucu kullananlar da çoktu. İnşallah daha güzel yapılar olur. Mekânların içerisinde güzel olanlar da vardı, ancak büyük kısmı kötüydü. Burayı ailece ziyarete gelmiştik. Kapatıldığı için şu an giremiyoruz" diye konuştu.
Ankara Uzmanından uyarı: "Uyku düzeninin bozulması agresif tip meme kanseri riskini artırabiliyor" Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, "Uyku düzeninin bozulması sadece yorgunluğa veya strese sebep olmuyor. Aynı zamanda agresif tip meme kanseri riskini de artırabiliyor" dedi. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, yeni yapılan araştırmalarda gece vardiyasında çalışan ya da uyku bozukluğu olan bireylerde, agresif meme kanseri riskinin önemli ölçüde arttığını belirtti. Texas A&M Üniversitesi’nde yürütülen ve JAMA Oncology dergisinde yayımlanan çalışmada, bozulan sirkadiyen ritmin, bağışıklık sistemini baskılayarak tümör gelişimine ve yayılmasına zemin hazırladığını açıkladı. Dr. Coşkun, sirkadiyen ritim bozukluğu, meme bezlerinin yapısını bozarak bağışıklık sisteminin savunmasını zayıflattığını ve bozulan bağışıklık sonucunda tümörler daha hızlı ve daha agresif şekilde büyüyebileceğini vurguladı. "Geç saatlere kadar uykusuz kalmak ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor" Uyku düzeninin bozulmasının ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğini ve kaliteli uykunun insan vücuduna her anlamda yararı olduğunu belirten Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, "Uyku düzeninin bozulması sadece yorgunluğa veya strese sebep olmuyor. Aynı zamanda agresif tip meme kanseri riskini de artırabiliyor. Araştırmada, laboratuvar modelleri iki gruba ayrıldı. Biri normal gündüz gece döngüsünde yaşarken diğeri sirkadiyen ritimleri bozacak şekilde ışık döngülerine maruz bırakıldı. Normal döngüde tipik olarak 22’nci haftada kanser gelişirken, ritmi bozulan grupta kanser belirtileri yaklaşık 18’inci haftada ortaya çıktı. Bu modellerde daha agresif tümör gelişimi gözlemlendi ve tümörün akciğerlere yayılma ihtimali daha yüksek bulundu. Çalışmayı yürüten araştırmacılar, çalışmada bağışıklık tepkilerini bastıran bir molekül olan LILRB4’yi odak noktasına aldı. Normalde bağışıklık sistemini aşırı iltihaptan koruyan bu molekül, kanser ortamında aşırı aktifleşip bağışıklığı daha da baskılayabiliyor. LILRB4 etkisi hedeflendiğinde ise, bağışıklık sistemi tekrar aktifleşerek hem tümör büyümesini hem de metastazı önemli ölçüde azalttığı görüldü. Çalışmanın bir diğer önemli bulgusu da uzun vadeli sirkadiyen ritim bozukluğunun sağlıklı meme dokusunun yapısını değiştirerek bu dokuların tümör gelişimine karşı savunmasız hale gelmesine neden olmasıdır. Sonuç olarak gece vardiyasında çalışmak, sık sık seyahat etmek veya geç saatlere kadar uykusuz kalmak sadece yorgunluk değil, ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor. Bu çalışmanın sonucuna göre uyku ve dinlenme sürelerine daha çok özen göstermek gerektiği görülüyor. Özellikle gece vardiyasında çalışan kadınların sağlık taramalarını aksatmaması, mümkünse vardiya saatlerinin biyolojik ritimle uyumlu şekilde planlanması, vardiya sistemiyle çalışanların düzenli uyku alışkanlığı edinmeleri, karanlık ve sessiz ortamlarda uyumaları, uyku hijyenine dikkat etmeleri yaşam kalitesi ve hastalıklardan korunmak açısından oldukça önemli" ifadelerini kullandı.