KÜLTÜR SANAT - 04 Eylül 2021 Cumartesi 13:44

Kız Kulesi restorasyon ile ‘gözlerini yeniden açacak’

A
A
A
Kız Kulesi restorasyon ile ‘gözlerini yeniden açacak’

İstanbul boğazının incisi Kız Kulesi’nin restorasyon çalışmaları bu ay içerisinde başlayacak. Kız Kulesi’nin artık anıt eser olarak ziyaret edilebileceğini açıklayan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, yapılacak restorasyon çalışmaları ile ilgili, “Kız Kulesi niteliksiz eklerden ve malzemelerden arındırılacak, günümüze kadar ulaşmış olan özgün bölüm ve elemanlar ile nitelikli ekler korunacaktır” dedi.

İstanbul Boğazı’nın incilerinden tarihi Kız Kulesi için restorasyon çalışmaları bu ay içerisinde başlayacak. Çalışmalar başlamadan önce düzenlenen basın toplantısında, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Kız Kulesi’nde gazetecilere açıklama yaparak ne gibi çalışmaların olacağı yönünde bilgiler aktardı.

Tarih boyunca pek çok amaçla kullanılan Kız Kulesi bundan sonra herhangi bir işlev yüklenmeden anıt eser olarak ziyaret edilebilecek.

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından geçekleştirilecek restorasyon çalışmasında, 1944 yılında özgün beden duvarlarının üstüne inşa edilen ve dönem eki olarak kabul edilen betonarme külahın, kaldırılması durumunda yeni bir rekonstrüksiyona gidileceği ve rekonstrüksiyona yönelik verilerin olmaması sebebiyle güçlendirilerek korunmasına karar verildi. Ayrıca Kız Kulesi’nde avlunun üzerindeki çatı ile kapatılmış özgün dendanlar ve seğirdim yolları, avlu üstündeki çatının kaldırılması ile ortaya çıkarılacak ve ziyaretçilerin İstanbul panoramasını daha rahat seyredebilmeleri sağlanmış olacak. Çalışmalarda, tarihi arşiv kayıtlarında tespit edilen özgün malzemeler kullanılacak. Çalışma ile ilgili gelişmeler, kurulan internet sitesi üzerinden tüm şeffaflığı ile kamuoyuna sunulacak.

Kız Kulesi restorasyon ile ‘gözlerini yeniden açacak’

Öte yandan, Kız Kulesi’nin restorasyon çalışmalarının 2022 Nisan ayında tamamlanması bekleniyor.
Programda konuşan Bakan Ersoy, “Sadece ülkemiz sınırlarındaki değil, dünyanın dört bir yanında bize ait ne varsa izini sürüyor, o eserlerin ülkemizi getirilmesini sağlıyoruz. Türkiye’nin pek çok alanda olduğunu gibi bu alanda da çok büyük bir aşama kat ettiğini gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin, Türkiye’ye ait bir eserin ne denli sıkı takipçisi olduğumuzu herkes kabul etmektedir. Hiçbir tarihi eserimizin yok olup gitmesine, amacının dışında kullanılıp harap edilmesine göz yumamayız. Nasıl ki yurtdışına kaçırılan bir eseri binlerce kilometre uzakta bulup ülkemize getiriyorsak; coğrafyamızın farklı noktalarında yapılan kazılarda medeniyetimizin izlerini taşıyan tarihi öneme sahip eserleri gün yüzüne çıkarıyorsak; ülkemizin tüm kültürel varlıklarını da aynı hassasiyetle koruyup, bu kültürel mirası sonraki kuşaklara aktarmak için de gerekeni yapmak zorundayız.

İşte bu sorumluluk anlayışıyla; İstanbul’un simgelerinden Kız Kulesi’nde yeni bir çalışma başlatıyoruz. 5. yüzyılda yapıldığı bilinen ve dünyada eşine az rastlanılan denizin ortasındaki Kız Kulesi yüzyıllar boyunca farklı amaçlarla kullanılmıştır. Boğaz trafiğinin kontrolü, fetih sonrası kale, deniz ulaşımında yön gösteren deniz feneri, gözetleme ve radar istasyonu, kısa bir dönem siyanür deposu olarak kullanılan Kız Kulesi, ilginç bir şekilde veba ve karantina noktası olarak dahi kullanılmıştır. 1995-2000 yılları arasında gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları sonrasında ise yakın zamana kadar restoran olarak hizmet vermiştir.

Kız Kulesinin farklı işlevlerde kullanılmasından ve denizin ortasındaki konumundan dolayı nemin, tuzlanmanın ve dalgaların da yıkıcı etkileri sebebiyle çok sık onarım geçirdiği tarihi kayıtlarda tespit edilmiştir. Farklı dönemlere ait yazılı ve görsel kayıtlar ile onarım defterleri incelendiğinde tarihi yapının mimari açıdan geçirdiği dönüşümler de açık bir şekilde görülmektedir. Bu bağlamda tarihi süreçteki işlevlerinden kaynaklanan mekânsal ve malzeme değişiklikleri incelenmiş, bilimsel araştırmalar ışığında restitüsyon ve restorasyon projesi hazırlanmıştır. Çalışmamız koruma-restorasyon konusunda ülkemizdeki en önemli isimlerden biri olan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay ile mimari tasarım konusunda uzun yıllardır beğeni ile takip ettiğimiz Ağa Han ödüllü Han Tümertekin’in danışmanlığında yürütülmektedir. Bu vesileyle, Kız Kulesi gibi çok önemli bir yapıyla ilgili yürüteceğimiz çalışmada bizlerden desteğini esirgemeyen Ahunbay ve Tümertekin’e şükranlarımı sunuyorum. Kız Kulesi ile ilgili yapılacak her türlü çalışma kurulan internet sitesi üzerinden tüm şeffaflığı kamuoyuna sunulacaktır” dedi.

Kız Kulesi restorasyon ile ‘gözlerini yeniden açacak’

Restorasyon çalışmalarında uygulanacak detaylar hakkında bilgi veren Bakan Ersoy, “Kız Kulesi önemli bir anıt eserdir. Bizler bu anlayış doğrultusunda Kız Kulesi’nin bir işlev yüklenmeden sadece bir anıt eser olarak kalmasını, anıt eser olarak ziyaret edilmesini, İstanbul’un güzelliklerinin Kız Kulesi panoramasından gözlemlenmesini amaçlıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak gerçekleştireceğimiz restorasyon çalışmasıyla; Kız Kulesi niteliksiz eklerden ve malzemelerden arındırılacak, günümüze kadar ulaşmış olan özgün bölüm ve elemanlar ile nitelikli ekler korunacaktır. Bu kapsamda gerçekleştirilen çalışmalarda majör kararlardan bahsetmek isterim. 1944 yılında özgün beden duvarlarının üstüne inşaa edilen betonarme külah bir dönem eki olarak kabul edilmiş, kaldırılması durumunda yeni bir rekonstrüksiyona gidileceği ve rekonstrüksiyona yönelik verilerin olmaması sebeplerinden dolayı güçlendirilerek korunmasına karar verilmiştir. Bununla birlikte; 1999 depremi sonrasında kulenin özgün beden duvarlarının ayrılmasını engellemesi için yapılan çelik gergilerin duvarla bütünleştiği tespit edilmiştir. Kaldırılması ancak özgün duvarların en alt seviyeye kadar sökülmesi ile mümkün olabilecektir. Bu durum da bu yapı için tercih etmeyeceğimiz rekonstrüksiyon uygulamasını ortaya çıkaracağından bilimsel ve teknik değerlendirmeler sonrasında uygun bulunmamıştır. Avlunun üzerindeki çatı ile kapatılmış özgün dendanlar ve seğirdim yolları, avlu üstündeki çatının kaldırılması ile ortaya çıkarılacak, ziyaretçilerin İstanbul panoramasını daha rahat seyredebilmeleri sağlanmış olacaktır. Tüm bu çalışmalar kapsamında tarihi arşiv kayıtlarında tespit ettiğimiz özgün malzemeler kullanılacaktır. İnşallah bu ay başlatacağımız restorasyon çalışmalarımızı 2022 yılının Nisan ayında tamamlamayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.

Bakan Ersoy ayrıca Türkiye’ye geçen yıl 16 milyon turistin uğradığını, sayının bu yıl Ağustos ayı sonunda 17 milyona ulaştığını ve hedeflenen turist sayısının 25 milyon olduğunu belirtti.

Aykut Zor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara ANKA-III Test pilotu İbrahim Bayram: “Testlerine devam ediyoruz, başarılı gidiyor” ANKA-III’ün test pilotu İbrahim Bayram, testlerin başarılı olduğunu belirterek, "Yakın zamanda inşallah hem Türkiye’deki silahlı kuvvetlerimize hem yurt dışına büyük oranda satacağımızı düşünüyoruz” dedi. Türkiye’nin savunma sanayii alanında önemli projelerinden birisi olan ANKA-III’ün test pilotu İbrahim Bayram, 26 Nisan Dünya Pilotlar Günü’nde İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine özel açıklamalarda bulundu. İnsansız hava aracı pilotluğunun detaylarını anlatan Bayram, adeta ANKA-III’ün içindeymiş gibi uçtuklarını dile getirdi. “Testlerine devam ediyoruz, başarılı gidiyor” Pilot İbrahim Bayram, “ANKA-III aslında TUSAŞ’ın uzun yıllardır üzerinde çalıştığı ANKA, daha sonrasında Aksungur ve takibinde de ANKA-III olarak ortaya çıkardığı yeni bir ürün. Bütün diğer ürünlerde kazandığı tecrübenin üzerine katarak koyduğu son gelişmiş ürünümüz ve semalarda yerini almaya hazırlanıyor. Testlerine devam ediyoruz, başarılı gidiyor testler. Yakın zamanda inşallah hem Türkiye’deki silahlı kuvvetlerimize hem yurt dışına büyük oranda satacağımızı düşünüyoruz” dedi. “ANKA, Aksungur ve ANKA-III her üçü de sadece tek pilotla uçuşa müsait durumda” ANKA-III’ün ilk uçuşunda güvenlik önlemlerinin hat safhada olduğuna dikkati çeken Bayram, “Normal şartlar altında uçaklarımız ANKA, Aksungur ve ANKA-III her üçü de sadece tek pilotla uçuşa müsait durumda. Ancak biz buradaki test uçuşlarını da emniyet gerekçelerinden dolayı genelde iki test pilotuyla birlikte yapıyoruz. ANKA-III’ün ilk uçuşunda ise yine emniyeti arttırmak amaçlı ve çeşitli görevlerden dolayı da 4 tane test pilotuyla birlikte yaptık. İlk uçuşu olduğu için, çok önem verdiğimiz bir uçuş olduğu için 4 test pilotuyla birlikte yaptık. Hedefimiz şöyle; test uçuşlarında yavaş yavaş zarf açarak gidiyoruz. Dolayısıyla daha işin çok başındayız. Ama hızlı bir şekilde ilerleyerek kısa sürede ülkemizin güvenliğine katkı sağlayacak şekilde, semalarımızda görecek şekilde testlerimize devam ediyoruz” ifadelerini kullandı. “Uçağın içindeymişiz gibi uçağı kullanıyoruz” Adeta yerde uçtuklarını söyleyen Bayram, “Biz İHA pilotu olarak buradaki test pilotlarımızın tamamı insanlı uçaklarda da görev almış pilotlarız. Dolayısıyla hem insanlı hem de insansız uçaklarda tecrübemiz var. İnsansız hava aracı pilotunu da şöyle tarif edebilirim; aslında uçağın içindeymişiz gibi uçağı kullanıyoruz ama içinde değiliz. Sadece kokpitimiz yerde. Uçuşun fiziksel koşullarını yaşamıyoruz. Bunun dışındaki her şey hemen hemen normal pilotlukla aynı” diye konuştu. “Bütün pilotlarımızın Dünya Pilotlar Günü’nü kutlarım” Pilotlar Günü dolayısıyla bir mesaj da veren Bayram, “Bütün Türkiye’de ve dünyada havacılığa gönül vermiş bütün pilotlarımızın Dünya Pilotlar Günü’nü kutlarım. Umarım burada yaptığımız çalışmalar ülkemizin güvenliği, Türk milletinin bekası açısından istenilen noktalara gelir” dedi.
Ankara Türkiye’nin Milli Muharip Uçağı KAAN’ın Test Pilotu Demirbaş, Dünya Pilotlar Günü dolayısıyla konuştu Türkiye’nin Milli Muharip Uçağı KAAN’ın Test Pilotu Barbaros Demirbaş Dünya Pilotlar Günü dolayısıyla konuştu. Demirbaş “KAAN ile bu işin en son sınırına meydan okuyoruz” dedi. Türkiye’nin savunma sanayii alanında önemli adımlarından biri olan Milli Muharip Uçak projesi olan KAAN’ın Test Pilotu, 26 Nisan Dünya Pilotlar Günü dolayısıyla değerlendirmelerde bulundu. KAAN’ın ilk uçuşunu gerçekleştirmesinin ardından ilk defa İhlas Haber Ajansı (İHA) muharibine özel açıklamalarda bulunan Test Pilot Barbaros Demirbaş, yaşadığı gurur verici anları aktardı. “Uçağımıza güvenimiz çok yüksekti” Milli Muharip Uçak KAAN’ın ilk uçuş tarihi olan 21 Şubat’ın Türkiye için önemine vurgu yapan Test Pilotu Barbaros Demirbaş, “Üstümüzdeki sorumluluk çok büyüktü, hem benim hem ekip arkadaşlarımın. Çok iyi hazırlanmıştık. Uçağımıza; yer testleri, simülatör testleri, laboratuvar testleri, güvenimiz çok yüksekti. Bir planımız vardı. Bu plan hem normal usuller hem anormal usuller hem emergency usuller. Bizim hissettiğimiz şey o planı hatasız bir şekilde planlandığı şekilde uygulamak. Uçağı emniyetle uçuşunu gerçekleştirip indirip park yerine geri dönmekti. Mottomuzda ‘Kaldırdıysak uçuracağız, uçurduysak indireceğiz, indirdiysek durduracağız’ diye. Çünkü ağır bir uçak. Fren sistemi ilk kez uçuştan sonra denendi. Ben heyecanlı değildim ama çok gururluydum. Özellikle uçuşa giderken arkadaşların bizi uğurlaması, uçuş esnasındaki onların hatta tüm milletimizin dualarını, inancını hissettik” ifadelerine yer verdi. “Çok duygulu, güzel bir andı” İniş anında yaşadıklarını anlatan KAAN’ın Test Pilotu Demirbaş, “Ben uçaktan çıktım merdivenle, bir baktım bir ordu koşarak geliyor. Hem inmek istiyorum hem de onlar gelmeden inmek istemedim. Orada uzun bir süre alkışladık birbirimizi, selamladık. Çok duygulu, güzel bir andı. Görüntüde çok güzeldi. Herkesin çok büyük emeği var, milletimizin malı. Bize emanet. En kısa zamanda Hava Kuvvetlerine uçması, görev yapması vazifemiz” dedi. “Bence çok başarılıydık” İlk uçuş sonrası KAAN’ın durumuna dair bilgi veren KAAN’ın Test Pilotu Demirbaş “İlk uçuş çok önemli bir uçuş. Çünkü çok fazla bilinmezlikler var. Bu bilinmezlikleri minimuma indirmek için yerde yapılan çok büyük faaliyetler var. Ama ne kadar yaparsanız yapın, yerde ne kadar hızlı taksi yaparsanız yapın hiçbir zaman bir uçuş ortamı, uçağın havadaki davranışı, kontrol sisteminin tüm uçak sistemlerinin onu destekleyişini emin olmak mümkün değil. Bence KAAN’ın kalkışta dikkat çeken bir yatay stabilize hareketi var. Ben kokpit içerisinde onu hissetmedim. Uçak çünkü benim verdiğim kumandaları gerçeklemek için uğraşıyordu. Benim de amacım uygun burun kaldırma açısına geçmekti. Kokpit içi güzel. Şimdi yaklaşık bir aydır tüm veriler inceleniyor. Sık sık data analiz yapıyoruz. Oradaki konuda tehlikeli bir noktada değil ama ilk uçuştan alınan verilerle trimlenecek veya iyileştirilecek konularımız var. Bence çok başarılıydık” ifadelerine yer verdi. “KAAN ile bu işin en son sınırına meydan okuyoruz” Pilotlar Günü’ne yönelik konuşan Test Pilotu Demirbaş “Pilotlar günü özelinde değil her zaman, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘İstikbal Göklerdedir’ deyişi çok meşhur ama onun devamında da ‘Göklerini koruyamayan uluslar, geleceklerinden emin olamazlar’ diye devam ediyor o cümle. Göklerimizi korumak zorundayız geleceğimiz için. Dünyada da bunu görüyoruz zaten. İzleyenlere, tüm milletimize, tüm Türk dostlarına kalpten selamlar. Biz Türk havacılığında Hürkuş ile bir başlangıç yaptık. Hürjet ile jet çağını açtık. Şimdi KAAN ile bu işin en son sınırına meydan okuyoruz. Yapılan işler çok büyük, çok güzel İnşallah daha da güzellerini daha da büyüklerini yapmak için çalışmak zorundayız. Mutluyum umutluyum” şeklinde konuştu.
Ankara HÜRJET’in Test Pilotu Orhan Boran, Dünya Pilotlar Günü dolayısıyla konuştu HÜRJET’in Test Pilotu Orhan Boran Dünya Pilotlar Günü dolayısıyla konuştu. Boran, “HÜRJET’in ilk uçuşunu yaptığım zaman bacaklarımın heyecandan titrediğini hatırlıyorum” dedi. Türkiye’nin ilk jet motorlu uçağı olan HÜRJET’in test pilotlarından Orhan Boran, 26 Nisan Dünya Pilotlar günü kapsamında İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine özel açıklamalarda bulundu. HÜRJET’in ilk uçuş anlarında neler yaşadığını aktaran Boran, test pilotluğunun önemine de dikkati çekti. “Şimdi bu sonuçları biz yazıyoruz” Test pilotluğuna geçiş sürecini anlatan Orhan Boran 2021 yılından bu yana TUSAŞ’ta test pilotu olarak görev yaptığını belirterek, “Pilotluk mesleği genel olarak disiplin isteyen bir meslek. Sürekli konsantre olmak zorundasınız, dikkatli olmak zorundasınız. Hata yapma şansınız çok fazla olmayabiliyor. Test pilotluğu özelinde ayrı bir eğitim gerektiriyor. Yıllarca operasyonel pilot olarak görev yaptık. Fakat TUSAŞ’ta ilk test pilotu olarak görev yapmaya başladığımızda ön koşullardan bir tanesi test pilotluğu eğitimi almamızdı. Bunun için şirketimiz 1 yıl süren kategori 1 test pilotluğu kursuna gönderdi. Oradaki eğitimimizi tamamladıktan sonra 2022 yılında tekrar döndükten sonra HÜRJET’e geliştirme safhasında yerdeki işlerinde, simülatörlerinde, motor çalıştırma ve taksi faaliyetlerinde görev aldım. Test pilotu olarak aslında daha önce hiç uçmamış bir uçağın, neler yapacağını bilmediğiniz bir uçağın, farklı dinamikleri olan bir uçağı test ediyorsunuz. Biz yıllarca bize hangi uçak geldiyse, hangi uçakla uçmamız istendiyse o uçaklarla uçtuk. Bunların hepsinin testleri yapılmıştı, sonuçları biliniyordu. Şimdi bu sonuçları biz yazıyoruz. İnşallah Hava Kuvvetleri envanterine de sonuçlarından emin olarak vermeyi planlıyoruz” ifadelerini kullandı. “HÜRJET’in ilk uçuşunu yaptığım zaman bacaklarımın heyecandan titrediğini hatırlıyorum” HÜRJET’in ile gerçekleştirdiği ilk uçuştan bahseden Boran, “HÜRJET’i takip uçağındayken gördüm. Tabi ayrı bir gurur. Şirketteki herkesin gözleri doldu. Çünkü Türkiye’nin ilk milli jet uçağıydı. Onun bu denli stabil uçması görmek, yer testleriyle birebir örtüştüğünü görmek çok güzeldi. Daha sonra kendim ilk uçuşu yaptığımda o bambaşka bir heyecan. 2000 yılında ilk yaptığım uçuşu hatırlarım. Bir de HÜRJET’in ilk uçuşunu yaptığım zaman bacaklarımın heyecandan titrediğini hatırlıyorum. Büyük bir sorumluluğun üzerimizde olduğunu biliyorum. Gerçekten Türkiye’nin ürettiği ilk milli jetle uçmanın apayrı bir gurur olduğunu söyleyebilirim. Bununla alakalı söylenecek en güzel söz ‘İstikbal göklerdedir’ sözü” diye konuştu. (DG-