GÜNDEM - 22 Şubat 2020 Cumartesi 09:42

28 Şubat mağduru öğretim görevlisi o dönemi anlattı!

A
A
A
28 Şubat mağduru öğretim görevlisi o dönemi anlattı!

28 Şubat sürecinde Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde (ÇOMÜ) öğretim görevlisi olarak vazife yapan Bünyamin Nami Tonka, kız öğrencilerinin baş örtüsünü açtırmadığı için rektörlük tarafından hakkında soruşturma açıldığını ve kısa süre sonra da üniversiteden uzaklaştırıldığını belirtti.

28 Şubat sürecinde ÇOMÜ'de Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim görevlisi olarak vazife yapan Bünyamin Nami Tonka, 1998 yılında sınıfında baş örtülü öğrencilerin bulunması sebebiyle birçok kez soruşturmadan geçti. 1998’de eğitim-öğretimin başladığı ilk hafta basın mensupları ÇOMÜ rektörlüğüne hayırlı olsun ziyaretinde bulundu.

Bir sınıftan da görüntü almak isteyen basın mensupları, Bünyamin Nami Tonka’nın dersine girerek çekimler yaptı. Görüntülerde birçok baş örtülü kız öğrencinin görülmesi üzerine rektörlük tarafından Tonka hakkında arka arkaya soruşturmalar açıldı. Kısa süre sonra üniversite ile ilişiği kesilen Tonka, bir süre Manisa Celal Bayar Üniversitesinde de görev yaptıktan sonra emekliye ayrılmak zorunda kaldı.

“Bu soruşturmalar arka arkaya devam etti”

28 Şubat sürecinde üniversitede değişik soruşturmalara maruz kaldığını ve dönemin rektörlüğü tarafından da görevine son verildiğini dile getiren Tonka, kısa bir süre de Celal Bayar Üniversitesinde çalıştıktan sonra emekliye ayrıldığını söyleyerek, “Ben senenin ilk dersinden son dersine kadar mutlaka ders yapardım. Hatta zaman zaman farklı saatlere dersler koymak suretiyle de öğrencilere daha fazla bilgi aktarmak için uğraşırdım. 1998’de akademik yıl açılışında basın mensupları bizim rektörümüze hayırlı olsun ziyaretinde bulundular. ‘Biz bir sınıftan da görüntü alalım’ demişler. ‘İlk gün ilk saatte kim ders yapabilir?’ diye düşünüyorlar ve benim dersime geliyorlar. Ben de ilk gün ilk saatte elbette ders yapıyorum. Kapı açıldı, içeri 3-5 gazeteci geldi. Onlar çekim yaptılar. Ben hürriyetçi bir yapıya sahip olduğum için öğrencilerimin baş örtüsünün açılmasına karşıydım. Basın mensuplarının görmüş oldukları manzarada baş örtülü öğrenciler sınıftaydı. Bu şekilde ders yapılıyordu. Bu haber o dönemin basınında çıkınca hemen akabinde rektörlük tarafından hakkımda soruşturma açıldı. Bu soruşturmalar arka arkaya devam etti” şeklinde konuştu.

Rektörlüğün kararını mahkemeye taşıdı

Yaşanan olay sonrası rektörlük tarafından kendisiyle 3 ay gibi kısa süreli bir sözleşme yapıldığını dile getiren Tonka, “Akademik personellerin görev sürelerine baktığımızda, doçent ve profesörler daimi kadroda; yardımcı doçent, öğretim görevlisi, okutman ve uzmanlar ise en az 2, en fazla da 3 yıl olmak üzere sözleşme ile belirleniyordu. Benim görev sürem önce 3 ay uzatıldı. Bölüm Ana Bilim Dalı, Bölüm Başkanlığı ve Fakülte Yönetim Kurulu da görevime devam etmem için görev süremin uzatılmasını istiyordu. Ama rektörlük 3 ay uzattı. Tabii ben bunlara davalar açtım. Bu davalar açıldığı zaman da üniversitenin içindeki FETÖ’cü yapılanma müdahalede bulundu. ‘Sizin böyle bir yetkiniz yok. 2 ya da 3 yıllık bir uzatma yapmanız gerekir’ diyerek dava açtım.

Rektörlük o dönemde daha sol bir yapıya sahipti. Sol ile FETÖ’nün iş birliğini burada da görmek mümkündür. Bu dava Bursa İdare Mahkemesine gitti. Mahkemedeki 2 hakim FETÖ’cüydü. Başkan FETÖ’cü değildi. Başkan beni haklı buldu. 2 FETÖ’cü hakim de ‘Rektörlüğün vermiş olduğu karar doğru’ diyor. Bunun sonucu olarak da biz idari yargıdan geriye dönmüş olduk. En son görev sürem 5 ay daha uzatıldı. Daha sonra üniversitede kapının önüne konmuş olduk” ifadelerini kullandı.

“En verimli dönemimizde bilim dünyasından koparılmış olduk”

ÇOMÜ'den ayrıldıktan sonra bir süre Celal Bayar Üniversitesinde eğitim hayatına devam eden 28 Şubat mağduru Tonka, daha sonra emekliye ayrıldı. ÇOMÜ'den ayrıldıktan sonraki süreci kısaca özetleyen Tonka, "Bu dönemde, değişik üniversitelerde birçok arkadaşım vardı. Benim üniversiteden atıldığımı duyunca ‘Bizim üniversitemize gel’ diye teklif yaptılar. En az 20 üniversiteden davet almıştım. Ben de yakın diye Celal Bayar Üniversitesini seçtim.

Oraya Türkçe Öğretmenliği Bölümünde öğretim görevlisi olarak atandım. Onların sınavlarına girdim ve yeniden başarılı oldum. Ama Çanakkale’den her hafta oraya gidip gelmek ekonomik olarak büyük bir yıkımdı. Yılımı da doldurduğum için emekli olmak durumunda kaldım. En verimli dönemimizde bilim dünyasından koparılmış olduk. Ceberut şekilde uygulanan bu uygulamaların bugün geriye doğru baktığımız zaman çocukça bir iş olduğunu, aslında daha hürriyetçi bir ortam içinde olmamız gerektiğini de görmüş oluyoruz.

O dönemde, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinden 180 kadar akademik personelin üniversite ile ilişiği kesilmesi için baskı yapıldı. Bunlar iyi bilim adamlarıydı. Değişik üniversitelere dağılarak oralarda bilim hayatlarına devam etmiş oldular. 28 Şubat; daha aklı başında, daha millî perver insanların üzerinden bir silindir gibi geçmiştir. Bunu yapanlar ise şu an hiçbir ceza görmemiştir. Yaptıkları da yanlarına kâr kalmış gibi durmaktadır” dedi.

Selahattin Murathan Yıldırım - Cenk İşver

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.