EKONOMİ - 01 Nisan 2020 Çarşamba 12:38

Koronaya inat ekim ve hasat sürüyor

A
A
A
Koronaya inat ekim ve hasat sürüyor

Dünyaya yayılan Korona virüs salgınına inat Türkiye'de ekim ve hasat sürüyor.

Bafra Ovası'nda karnabahar hasadı

Birçok tarım ürünün yetiştirildiği Bafra Ovası’nda karnabahar hasadı başladı. Geçsen sene fiyatı 5 liraya kadar çıkan ve üreticinin yüzünü güldüren karnabahar bu sene ise çiftçiyi üzdü. En fazla 1,5 liradan alıcı bulan karnabahar daha az fiyatlarla bile hale indirildi. Bafra Ovası’nda 10 bin dönüm alana karnabahar eken üreticiler, hasada ise devam ediyor.

“Geçen sene 5 lira olan karnabahar bu sene en fazla 1,5 TL”

Geçen sene çiftçinin karnabahardan iyi para kazandığının altını çizen çiftçi Mehmet Bilgiç, “Karnabahar hasadı başladı. Bafra Ovası’nda yaklaşık 10-15 bin dönüm karnabahar ekimi oldu. Geçen yıl ile bu yılı değerlendirirsek, bu yıl üreticiler karnabahardan büyük zarar etti. Karnabaharın fiyatı bir gün 30 kuruş oluyor bir gün 1 TL oluyor. Satış fiyatlarında bir türlü istikrarı yakalayamadık. İklimin sıcak geçmesi de fiyatların düşmesine neden oldu. Yeterince kış yaşanmayınca ürünler erken geldi. Karnabahar geçen sene çok güzel para etmişti. Geçen sene bu zamanda karnabaharı 5 TL’ye kadar satmıştık. Bu yıl ise şu anda 30 kuruş ile 1,5 lira arasında değişiyor. Üretici bu yıl mağdur oldu ve karnabahardan para kazanamadı. Bafralı çiftçiler bu yıl kış sebzelerinden para kazanamadı. Pırasa, lahana ve karnabahar geçen sene para kazandırmıştı, bu yıl ise neredeyse hepsi tarlada kaldı” dedi.
Karnabahar üreten diğer üreticiler de bu sene zarar ettiklerini ve en azından maliyeti kurtarmak için hasada geldiklerini söylediler.

Karnabaharın faydaları

Karnabahar içinde fosfat, potasyum ve indol-3 adlı maddeler bulundurur. Bu maddeler nedeni ile meme, mide ve kalınbağırsak kanserine karşı koruyuculuğu vardır. Demir minerali açısından ayrıca zengin olduğu için kansızlığa bağlı olan halsizlik ve yorgunluk gibi semptomların daha az hissedilmesini sağlar. Bu bağlamda yeme isteğini azaltır. İçindeki yüksek potasyum ve sülfürlü maddeler tansiyonun dengelenmesini sağlar. Fazla kilolu hastalarda görülen yüksek tansiyon ataklarının daha az olmasını sağlar. Kalp-damar hastalıklarına karşı vücudu korur. Kişinin daha hareketli olabilmesinin yolunu açar. Yüksek kalsiyum içeriği nedeni ile metabolizma hızını hafif yükseltir. Bununla birlikte kemik ve diş sağlığı üzerine etkilidir. Anti-oksidan gücü yüksek olduğu için hücrelerin temizlenmesine katkısı olur. Bağışıklık sistemini iyileştirir.

Koronaya inat ekim ve hasat sürüyor

Silifke'de 'Çilek hasadı' başladı

Mersin’in Silifke ilçesinde yaz günlerinin gözde meyvesi çileğin açıkta hasadına başlandı.

Atayurt Mahallesi’nde Silifke Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ve çilek üreticisi Nurettin Kaynar’ın tarlasında çilek hasadı yapılırken, toplanan çilekler yurt içi piyasasına gönderildi.

Korona virüs nedeniyle ihracat konusunda önümüzdeki günlerde yaşanabilecek olumsuzluklardan dolayı tedirginlik yaşadıklarını belirten Kaynar, “Tabii ki bölge olarak çilek hasadına başlamış bulunuyoruz. Fakat çileğin Silifke ekonomisinde çok büyük bir yeri var. Silifke Ticaret ve Sanayi Odası olarak çileğimizin coğrafi işaret tescilini aldık. Daha iyi üretim ve daha iyi satış anlamında çilek hasadına başlamış bulunuyoruz. Şu an dünyada ve Türkiye’de virüs nedeniyle zor günler geçiyoruz. Korona virüsü ile mücadele ediyoruz. Herkesin sıkıntıları olduğu gibi Silifkeliler olarak bizlerinde bu konuda büyük sıkıntıları var. Türkiye ihracatının yüzde 65’ini ve Türkiye’de çilek üretiminin yüzde 35’ini biz sağlıyoruz. Geçtiğimizi yıl bu zamanlarda Ortadoğu'ya ihracatımız vardı. Virüs tedbirlerinden dolayı çileği Ortadoğu'ya şu an gönderemiyoruz" dedi.

Koronaya inat ekim ve hasat sürüyor

Türk çiftçisinin evde kalma şansı olmadığını ifade eden Kaynar şöyle devam etti:

"Varını, yokunu üretime adayan çiftçilerimiz sürekli üretiyor. Biz en iyi şekilde şu an en hijyenik şekilde çilek üretimine hazırlandık. Bizim için işçilerimizin sağlığı da önemli. Bununla ilgili tüm önlemlerimizi aldık. Hijyen kurallarına harfiyen uyuyoruz. Şu an hijyen kurallarına uyarak hasadımızı yapıyoruz. Fakat asıl konu tüketicilerimize sesleniyorum. En iyi C vitamini çilektedir. Bilimsel olarak kanıtlandı. Yüzde 65 ve 70 oranında C vitamini bulunmaktadır. En yüksek C vitamini çilektedir. Kesinlikle bol bol çilek tüketmenizi tavsiye ediyorum. 10 gün sonra ihracat yapmamız gerek. Yurt dışı pazarlarına açılmamamız gerekir. Ancak korona tedbirlerinden dolayı biraz zorluk yaşayacağız. Ama biz elimizden geleni yapacağız. Ticaret ve tarım Bakanlığımız bize destek veriyor. İnşallah Rusya pazarına da çileğimizi indireceğiz. Hijyen kurallarına göre çileğimizi hazırladık. Bu virüs illeti biter inşallah. Biz bunun için dua ediyoruz. Ve inşallah kısa zaman sonra Türkiye rahat bir nefes alır.”

Şu an 3 ile 4 lira arasında değişen fiyatlarla çileğin satıldığını belirten Kaynar, özellikle Atayurt başta olmak üzere Arkum, Atakent ile Kurtuluş, Bahçeköy, Sökün, Çeltikçi mahallelerinde de çilek üretiminin yapıldığını söyledi.

İlçe genelinde Nisan ayının son günlerinden itibaren çilek bolluğu yaşanacağını ifade eden Başkan Kaynar, “Bu sezon 15 bin dönüm alandan 60 bin ton çilek hasadının beklendiği ilçede, Temmuz ayı sonuna kadar devam edecek hasat boyunca çileğin bir bölümünün yurt içinde pazarlanması, bir bölümünün de başta Rusya olmak üzere çeşitli ülkelere ihraç edilmesi bekleniyor. Çilek, ilçenin önemli bir istihdam kaynağı olarak dikkati çekiyor. Ekim döneminden hasat sonuna kadar yaklaşık 3 bin aileye geçim kapısı olan çilek, çoğunluğu kadınlardan oluşan binlerce kişinin el emeğinin ardından sofralara ulaşıyor” diye konuştu.

“Üretim durursa hayat durur” diyerek patates ekimini sürdürüyorlar

Bu yıl 20 bin dekar alanda patates üretimi beklenen ülkenin önemli patates üretim merkezlerinden biri olan Afyonkarahisar’ın Sandıklı ilçesinde Korana virüs Covid-19’a rağmen tarımın sürdürülebilmesi adına çiftçiler büyük bir fedakarlıkla patates ekimini sürdürüyor.

Korona virüsü Covid-19 salgınına karşı yapılan “Evde kal Türkiye” mücadelesinde bir taraftan da çiftçiler üretime devam ediyor. Patates üretiminde önemli bir payı olan ve bu yıl 20 bin dekar alanda patates üretiminin beklendiği Afyonkarahisar’ın Sandıklı ilçesinde patates üreticileri patates ekimi için hazırladıkları tarlalara virüse karşı sosyal mesafe kurallarını da dikkate alarak ekim yapmaya başladı.

Depolarda işçiler tarafından ekilmek üzere hazırlanan patatesler, traktörler ile tarlaya götürerek makineler yardımı ile ekimi yapılıyor.

“Üretim durursa hayat durur”

Bu yıl ilçeye bağlı Koçhisar köyünde 30 dönümlük alanda patates ekimi yaptığını belirten İsmail Sarıkaya, ‘’Patates ekimine her sene ektiğimiz gibi Mart 20 başladık. Patates ekimini Nisa’nın 15’i yada 20’sine kadar tamamlamamız gerekiyor. Virüs olsa da bunu yapacağız. Bundan karnımız doyacak inşallah. Türk milleti inşallah bu virüsten kurtulur. Bizim bu patatesi bu aylarda ekmemiz gerekiyor. Virüs de olsa, ne olursa olsun ekmemiz gerekli. Haziran ayına erteleyemeyiz, mevsime bağlı bir üretim. Hazirana ertelesek mevsimsel olarak yetişmez. Virüste olsa ekeceğiz. Bu millet ne yiyecek, ne içecek? Bir hafta, 10 gün sonra havaların ısınması ile pancar ekimleri başlar. Domates, biber, patlıcan ekilecek ki her kez hayatına devam etsin. Sebze ekimi yapılacak, çiftçi tarlada çalışıyor, üretim durursa hayat durur ‘’ dedi.

Koronaya inat ekim ve hasat sürüyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Duayen tiyatrocu Göksel Kortay’a unutulmayacak 60’ıncı yıl kutlaması Sahne Tozu Tiyatrosu, "İkinin İkisi" oyununun muhteşem gala gecesini gerçekleştirdi. Duayen sanatçı Göksel Kortay’ın yönetmenliğini, Çağlar İşgören’ in yardımcı yönetmenliğini yaptığı bu özel oyun, izleyicilere unutulmaz kahkaha dolu bir gece yaşatırken, oyun sonrasında Göksel Kortay’ın tiyatro sahnesine adım atışını 60’ıncı yılı muhteşem bir sürprizle kutlandı. Sürpriz karşısında usta tiyatrocu Kortay, gözyaşlarını tutamadı. Göksel Kortay’ın usta rejisi ve ekibin başarılı performansıyla sahnede hayat bulan "İkinin İkisi", izleyicilerden tam not aldı. Gala gecesinde, tiyatro dünyasının önde gelen isimleri, sanatçılar ve davetliler bu eşsiz oyunun galasına tanıklık etti. Galada, Haldun Dormen, Sema Özcan Sarper, Mehmet Sarper, Suna Keskin, İzzet Günay, Bige Kırca, Terry Davis, Serpil Günseli, Salih Güney ve Oya Başak gibi ünlü isimler de yer aldı. Sahne Tozu Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Çağlar İşgören, sahnede Göksel Kortay’a unutulmayacak bir sürpriz yaptı. Oyuncular selam verdikten sonra sahneye çıkan İşgören Göksel Kortay’ın 60. Sanat hayatının kutlamasını gerçekleştirdi. Sürpriz kutlama karşısında gözyaşlarını tutamayan Göksel Kortay “Böyle bir şey beklemiyordum. Bugün benim sahneye adım atışımın 60’ıncı yılı. Ne mutlu bana ki, bu kutlamayı güzel İzmir halkıyla birlikte, 60 yıllık dostlarım ve bu güzel pırıl pırıl gençlerle kutluyorum“ dedi. 60 yıl boyunca tiyatro sanatında birçok prodüksiyonda birlikte yer aldığı duayen sanatçı Haldun Dormen, Suna Keskin, İzzet Günay ve Salih Güney başta olmak üzere tüm konuklar ayakta alkışladı. Göksel Kortay, gala gecesinde yaptığı konuşmada, "Mükemmel bir sürpriz oldu, hiç böyle bir şey beklemiyordum. Oyunun ardından oyunun yönetmeni olarak sahneye çıkacağım diye bekliyordum. Sürprizi görünce çok heyecanlandım ve çok duygulandım. Böyle bir ekiple birlikte çalıştığımız için çok gururluyum. Sahne Tozu ekibiyle çalışmak çok büyük bir mutluluk; hepsi tiyatroya büyük bir aşkla tutkulu. Bu sahnede sayısız deneyim yaşadım ancak beni en çok heyecanlandıran an buydu sanırım. Tüm Sahne Tozu ekibimize ve Çağlar İşgören’e yaşamlarında başarıla diliyorum" dedi. Tiyatronun duayen ismi Haldun Dormen ise, "Göksel benim vazgeçilmezlerim arasında ilk sırada gelen dostumdur ve oyuncularımdan biriydi. Son zamanlarda oyunlarda bir araya gelemiyoruz ama dostluğumuz devam ediyor. Onun bu zamana kadar yaptığı her şeyi zevkle izliyorum. Bu birliktelikten dolayı çok mutluyum" ifadelerine yer verdi. "İkinin İkisi" oyununun gala gecesine katılan tüm tiyatro severler, bu kahkaha dolu anları yaşadıkları için büyük mutluluk duydular. Sahne Tozu Tiyatrosu, bu özel gecede gösterdikleri ilgi için tüm seyircilere teşekkürlerini sundu.
Rize 82 yıl önce yazılan kitabın basılması için çalışma başlatıldı Rize’de 82 yıl önce çayın Rize’ye ilk gelişinden itibaren yapılan çalışmalar ve bilgilerin içerisinde olan, bugüne kadar gün yüzüne çıkmayan kitabın basılması için çalışma başlatıldı. 1934 yılında Rizeli Fen memuru olan Rauf Başar, Ziraat çay bahçesinde yıllar önce ilk çay araştırmalarını gerçekleştirdi. 1942 yılında yapılan araştırmaları kitap haline getirmek isteyen Başar daktilo ile 130 sayfalık ‘Çay Ziraatı ve Sanatı’ isimli kitabı yazdı. Verem hastalığına yakalanmasından ötürü hayatını kaybeden Yaşar’ın yıllar sonra kitabın sayfalarına ulaşan torunu Tanıl Başar, kitabı Rizeli arşivci yazar Recep Koyuncu’ya teslim etti. Recep Koyuncu ve yazar Recep Usta birlikte kitabı incelemeye başlatarak Rauf Başar’ın çay ile ilgili yazdığı kitabın basılması için çalışma başlattı. Öyle ki arşivler açıldığında Rauf Başar’ın 1942 yılında yazdığı kitapta ÇAYKUR’un 2 yıl önce yasakladığı beyaz gübreden de söz edilerek ’Kullanılmamalı’ şeklinde ifadeleri var. “Bugün çay ile ilgili olan bütün kitaplar ve belgeler bizde mevcut” İnternette yanlış bilgilerin dolandığını ve gerçek bilgilerin insanlara kazandırılması için çalıştıklarını ifade eden Recep Koyuncu, “Bizim amacımız şehrimize ait yanlış bilgileri gerçekleri ile literatüre kazandırmak. Ulusal Çay kongresine katılmamızla birlikte bir şey daha gördük ki şehrimize çayın gelişinin 100. Yılı olmasına rağmen tarihi ile ilgili herhangi bir sunum yok. Katılımcıların bulduğu tarihlendirmelerin bir çoğunda hatalar var. Biz elimizde ki Rauf Başar’ın arşivi ışığı altında, çayın şehrimizde ki üretim aşamalarını belgelenmesinde hem de tarihlendirilmesinde, ayrıca ziraat çay bahçesinde yapılan çalışmaların tamamını belgeli halde sunmak için burada bulunduk. Çay bakıldığı zaman 1938 ile 1939 tarihlerinde üretime başlandığı söylenmekte. Bizim kütüphanemizin arşivi ile çayın 1930 yılında üretildiğini biz ispatlayabiliyoruz. 1938 yılından sonra fabrikasyon işlemine geçilmiştir. Üretim ile fabrikasyon aşaması çok farklı. Bugün çay ile ilgili olan bütün kitaplar ve belgeler bizde mevcut. Osmanlıdan günümüze kadar gelen makaleler var. Bu arşivde yayınlanmamış bir adet kitap bulunmakta. Biz bunları araştırmacıların hizmetine sunmak amacıyla oluşturmuş olduğumuz kütüphanede araştırmacıları bekliyoruz Çay 1924 yılında 407 sayılı kanunla Rize’de denenmeye başlandı. Rize’de müthiş bir fakirlik vardı. Bunlar yazılı kaynaklarda var. Çay 1924 yılından itibaren Rize’de yetiştirilen ve halka ısrarla bunun dikimi anlatılan ve 1945’ten sonra çok büyük getirisi olan bir ürün haline geldi. Bilgilerimizde çok büyük yanlışlar var” ifadelerini kullandı. “Çayın o yıllarda Rize’ye tanıtılması için hazırlanan bir kitap” Çay ile ilgili bütün bilgilerin yer aldığı bir kitabın olduğuna vurgu yapan Rizeli yazar Recep Usta ise “Kitap 1942 yılına kadar Rize’de tarım ve ziraat ile ilgili memur olarak çalışmış olan Rauf Başar’ın aslında kendisinin yayınlamak üzere olan birtakım notlardan oluşuyor. Üzerinde çok çalışmış ama ömrü yetmemiş. Çayın o yıllarda Rize’ye tanıtılması için hazırlanan bir kitap. Çay için uygun iklim ve doğa şartları, ne şekilde bahçeleme yapılması gerektiği, toplanma biçimi, nasıl muhafaza edilmesi gerektiği gibi çayla ilgili her konuda yapılan araştırmaların ilk kitabı” şeklinde konuştu. “Rize’de çay ziraatı ile ilgili 1930lu yıllarda yapılmış olan ciddi boyutta çalışmalar hakkında bilgi sahibi olacaklar” Geçmiş dönemde Rize’de görev yapan amcası ve dedesinden kalan belgeleri karıştırdıklarında ortaya 80 yıl önce yazılmış ve basılmamış bir kitap çıktığını ifade eden Tanıl Başar isimli vatandaş da “Bende bulunan arşiv amcamdan ve dedemden kalma belgeler mevcuttu. Bunları ben babamdan devir alınca sakladım. İçeriği hakkında fazla bir bilgi sahibi değildim. Aslında babamda değildi. Rauf Başar’ın yazılmış bir kitabı olduğu hakkında bilgimiz olsaydı bu kitap daha önce kitabı basılmış olacaktı. Fakat biz bu kitabın varlığından haberdar olmadığımız için bu çok uzun yıllar aldı. Yaklaşık 80 yıl sonra ortaya çıktı. İleri yaşlarımda bir görevi teslim aldım. Benim tahmin etmediğim ve beni mutlu kılan bir durumla karşılaştık. Bu kitabın varlığını ben de tahmin etmiyordum. Bu kitabın yakında basımı da gerçekleştirilecek. Herkes Rize’de çay ziraatı ile ilgili 1930’lu yıllarda yapılmış olan ciddi boyutta çalışmalar hakkında bilgi sahibi olacaklar” dedi.
Diyarbakır Diyarbakır’da bahis çetesine ‘backup’ operasyonu: 9 tutuklama Diyarbakır’da yasadışı bahis çetesi 2 aylık takibin sonucunda “backup” operasyonu ile çökertildi. Gözaltına alınan 12 şüphelinden 9’u tutuklandı. İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesince yasadışı bahis yapan çete, 2 aylık çalışma ile takibe alındı. Siber takibe alınan yasadışı bahis çetesi 12 şüpheli, ev ve işyerlerine gerçekleştirilen eş zamanlı operasyonda yakalandı. Örgüt liderinin dijital bahis adı altında kurduğu suç örgütü polisin siber araştırmaları sonucu deşifre edildi. Şüpheliler, internet kafe görünümlü işyerlerine güvendikleri kişileri aldığı belirlendi. Çete üyeleri, siber polisine yakalanmamak için yasadışı bahis oynayan kişilerden parayı elden aldıkları, oynamak isteyen kişiye gerçekten oynadığını göstermek ve güven vermek için yasadışı bahis sitesi üzerinden 2 sıfır silerek kupon oluşturdukları, kupon tutmayınca paranın örgütün kasasına girdiği anlaşıldı. Bin lira yasadışı bahis oynayan kişiye site üzerinden 10 TL’lik kupon oluşturulduğu, kuponu tutmayınca 10 TL’nin bahis sitesine ödendiği, 990 TL’lik tutarın yasadışı bahis örgütünün kasasına girdiği tespit edildi. Aramalarda yüksek miktarda paraya, çok sayıda cep telefonu, sim kart ve harddiske incelenmek üzere el konuldu. Lice ilçesinde olan çetenin 8 üyesi, siber ekibi ve personelle yapılan eş zamanlı operasyon sonucu yakalanarak Diyarbakır’a getirildi. Örgütün hesaplarında çok yoğun ve yüksek hacimde para trafiği olduğu anlaşılarak, bankalarla yazışmalar yapıldı. Gözaltına 12 şüphelinden 9’u emniyet işlemlerinin ardından sevk edildikleri mahkemece tutuklandı. 1’i adli kontrol ile 2’si ifadesi akabinde bırakıldı.
Trabzon Fındığa ve çaya alternatif oldu: Kilosu bin 500 TL’den satılıyor Trabzon’da fındığa ve çaya alternatif olarak son yıllarda üretimi giderek artan salebin kilosu bin 500 TL’den satılıyor. Sahil kesimlerden yüksek rakımlara kadar üretilebilen salep bölgenin yeni geçim kaynağı olma yolunda ilerliyor. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde geçimini fındık ve çaydan sağlayan üreticilerin alternatif ürünü salep oldu. Son yıllarda giderek artan salep üretimi Trabzon’da olumlu sonuç verdi. Sahil kesimlerinden yüksek rakımlı tepelere kadar üretilebilen salep, yüksek verimi ve fiyatıyla üreticinin ek gelir kaynağı olarak yüzünü güldürdü. Türkiye’de devlet tarafından verilen izin ile sertifikalı bir şekilde üretilebilen salep kentte 45 üreticiye ulaştı. Tıbbi ve aromatik bitkiler arasında yer alan salep üretiminin her geçen gün arttığı Trabzon’da özel bir firma tarafından Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan sertifikalı 15 dönümlük çiftlikte salep üretimi yapılıyor. Trabzon’da salep danışmanlığı yapan İlyas Altun, Gürcistan’dan başlayan salep hikayesinin Trabzon’a uzandığını söyledi. Altun, “Salep ekme işi Gürcistan’a dayanıyor. Orada önümüze geldi. Orada herşey serbest. İlk önce dağlardan söküm yaparak başladık. Ufak tefek üretime başladık derken hikayemiz başladı” dedi. Salep üretimine başlamak için öncelikle toprak yapısının çok önemli olduğunu kaydeden Altun, “Biz önce buna ağırlık veriyoruz. Toprak ağırsa yumuşatmaya çalışıyoruz. İmkanı olan herkesin bunu 10 kilogramda olsa bunu başlamaları ve üretmelerini istiyoruz. Toprakta yaşayan ve kendini üreten bir ürün. Bizim bölgemiz bunu çok uygun. Trabzon’da 45 üreticimiz ile bunu bütün bölgelerde deniyoruz. Şuan sahil kesimlerimizde bile salep üretimi var. Salebe sadece bir çiçek olarak bakıyorlar. Ama altında kökünde altın yatıyor. Bugün bin 500 lira. Bir metrekare yere dikiyorsun 3-4 bin lira para alıyorsun. 100 metrekare bir bahçeniz olsa 20 dönüm fındıklığa bedel. 1 kişi çok rahat yapabilir. Bu kadar kazançlı bir iş” şeklinde konuştu. Salep üretimini bütün üreticilerin öğrenmesi gerektiğinin altını çizen Altun, “Patates toprağı dediğimiz kumlu toprağı tercih ediyoruz. Kumlu yumuşak bir toprakta verim çok daha güzel oluyor. Tabi takviyelerini sağlayarak. Bir denemede olsa bunu yapsınlar. Biz hem de Moria gıda olarak her üreticiye verdiğimiz ürünü 10 yıllığına alım garantisi veriyoruz. Satacak sorunun yoksa dikecek toprağın varsa para kazanmak ve hamallık yapmak istemiyorsan salebi dikeceksiniz. Salebi herkes içiyor, dondurmanın olmazsa olmazı, kozmetik ve ilaç sanayinde kullanıyor. Kullanım alanları çok fazla. Geçen senenin rakamlarına göre 1 milyon ton biz Türkiye’ye bunu ithal ediyoruz. 2012’den bu yıla kadar ürettiğimiz 237 bin ton. 12 yılda ürettiğimiz ürün. Kimse bilmiyor. Salep ağaçta mı oluyor, toprağın üstünde mi altında mı oluyor kimse bilmiyor. Bunu öğrenmemiz lazım” diye konuştu. “Bugün bin 500 liralık salep diktin, 4 bin 500 TL alacaksın bin 500’ünü tekrar dikeceksin” Salep üretimini giderek arttıracaklarını vurgulayan Altun, “Salep üretimi rakım olarak değişiyor. Aşağı rakımlar daha erkenci oluyor. Yukarı rakımla arasında 1 ay oynuyor. Ege Bölgesi sıcak iklim olduğu için şuanda söküm yapmış. Bizde net ve rutubet olduğu, yüksek rakımlarda dikim yaptığımız için 1 ay geç oluyor. Bugün bin 500 liralık salep diktin, 4 bin 500 TL alacaksın bin 500’ünü tekrar dikeceksin. Seneye bir kez daha alacaksın. Yani bu kadar verimli ve karlı bir iş. 100 metrekare bir yer yaparsın 400 bin lira kazanırsın. 1 dönüm yaparsın 4 milyon kazanırsın. Şuan 15 dönüm bir arazide salep dikimi yaptık. Üretimimize giderek arttıracağız. Devletin desteğini bekliyoruz. Biz şuanda kimseden yardım almadan tamamen kendi emeğimiz ile yapıyoruz” ifadelerini kullandı. “Salep nemi seven bir ürün” Üreticilerin salebi topraktayken sattığını belirten Altun, “Ürününüzü topraktayken satıyorsunuz. Çünkü ürün kıtlığı var. Salep nemi seven bir ürün. Sulamasını, nemini eksik etmeyeceksiniz. Diktim kuru toprağa bıraktım değil. Eğer o hafta yağmur yağıyorsa gerek yok. Eğer kurak geçiyorsa 2-3 günde bir su vermek toprağı nemlendirmek zorundayız. 2 senedir bizim üreticilerimizin çoğu üretmek amaçlı ürünler aldı. Şuanda kimse satmadı. 100 kilogram alıp da işi başlayan kişinin bugün tarlasında 400 kilogram ürün var. Bu sene o 400 kilosunu sökecek. Bunu 3’e katlarsak 1 tonun üzerinde alacak. Tekrar 400 kilosunu dikecek. Bugün 1 ton 1.5 milyon lira” dedi. “İmkanım varsa ben bugün dövize, dolara para yatırmam ben salebe yatırırım” “Karadeniz Bölgesi’nde Samsun’dan sonra Trabzon’un ikinci sırada olduğunu söyleyebiliriz” diyen Altun, “Küçük çapta da olsa insanlar deniyor. Ürün pahalı olduğundan dolayı alım biraz zor oluyor. Herkes o parayı verip de dikemiyor. O kadar para veremiyorsan bu ürünü 5-10 kilogram alıp bir köşede kendin çoğaltarak bahçe yapacağım diyebilirler. İmkanım varsa ben bugün dövize, dolara para yatırmam ben salebe yatırırım. Çünkü para orada toprağın altında. 12 ayını orada geçiriyor. Hiç sökmesen o salep 24 ay o toprakta duruyor. Tekrar çoğalarak ürüyor. Söküyorsun salebini topluyorsun anacı ilk diktiğin fideyi tekrar toprağa dikiyorsun seneye tekrar ürün alıyorsun. Ne fındığa benzer ne çaya benzer yani hamallık işi yok. Salep yapan insan hamallık yapmaz” şeklinde konuştu.