GÜNDEM - 03 Mayıs 2018 Perşembe 10:06

“Kriminal iletişimin yeni yüzü sosyal medya”

A
A
A
“Kriminal iletişimin yeni yüzü sosyal medya”

Sosyal medyanın kriminal iletişimin önemli bir paydaşı olduğunu ifade eden Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM) Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Levent Eraslan, sosyal medyanın uyuşturucu alan ve satanları buluşturan ortamlar oluşturduğunu söyleyerek, “Kriminal iletişimin yeni yüzü sosyal medyadır” dedi.

İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi ve İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Mezunlar Derneği ve Öğrenci Konseyi tarafından düzenlen “Kriminal İletişim ve Suç Alanları - Uyuşturucu Alanı Örneği” konferansı ile sosyal medyanın kriminal iletişim alanında nasıl kullanıldığı ele alındı. Açılış konuşmasını İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakkı Cüneyt Ulutin’in yaptığı konferansa katılan Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Levent Eraslan, sosyal medyanın uyuşturucu ve diğer yasadışı maddelerin yaygınlaştırılması, pazarlanması ve satışının gerçekleştirilmesi noktasında büyük bir etkisi olduğunu söyledi. Bu alanda yapmış olduğu çalışmaları, bilgi ve tecrübelerini üniversite öğrencileriyle paylaşan Doç. Dr. Eraslan, sosyal medya üzerinden sürdürülen uyuşturucu trafiğinin nasıl engelleneceği konusunda da önerilerde bulundu.

“Kriminal iletişimin yeni yüzü sosyal medya”

Kriminal iletişimin bir ya da birden fazla kişinin suç amaçlı olarak kurduğu bir iletişim olduğunu ifade eden Doç. Dr. Levent Eraslan, kriminal iletişimin legal iletişim süreçlerinde yer alabildiğini ve onları dönüştürebildiğini söyledi. Doç. Dr. Eraslan, kriminal iletişim hakkında şu bilgileri verdi: “Proaktif yapıda olan kriminal iletişim, iletişim teknolojisini çok yakıdan takip ediyor. Bununla birlikte Kriminal iletişimde kullanılan aygıtların güvenlik düzeyleri üst düzeydedir. Bu nedenle de kriminal iletişimde iz bırakmayan teknoloji ve uygulamalar tercih ediliyor. Nitekim günlük hayatımızda kullandığımız internet, sosyal medya ağları ve dijital dünya artık basit bir iletişim ortamı değildir. Sosyal medya kriminal iletişimin yeni yüzüdür. Bizler internetin sadece yüzde 5’ini kullanıyoruz. Geri kalanı ise Deep Web’dir. Yani yasal olmayan karanlık paydaların yer aldığı bir paydadır” dedi.

“Sanal eczanelere dikkat”

Sosyal medyanın yasa dışı olarak 4 farklı kullanım alanı olduğunu da belirten Doç. Dr. Eraslan, “Bu alanlardan ilki olumlamadır. Olumlamada esrar maddelerin aslında zararı olmadığı algısını oluşturulmaya çalışılıyor. İkinci olarak ise sosyal medya üzerinden bu maddelerin yaygınlaştırılması sağlanıyor. Sonrasında ise pazarlaması ve satışı yapılıyor. Sosyal medya platformları arasında özellikle kendi kendini yok eden mesajlaşma ve ses şifreleme özelliği olan uygulamalar kullanılıyor. Bununla birlikte sanal eczanelere de çok dikkat edilmelidir. Türkiye de çok yeni olan bu uygulama üzerinden de uyuşturucu madde satışı sağlanmaktadır” şeklinde konuştu.

“Ulusal bir merkez kurulmalı”

Kriminal iletişim stratejileri ile mücadelede ulusal bir merkezin mutlaka kurulması gerektiğini de vurgulayan Doç. Dr. Eraslan şu önerilerde bulundu: “Narkotik suçlarda mücadelede geleneksel yöntemlerin yerine yeni stratejiler belirlenmeli. Böylece internet yasasında sosyal medya ile ilgili bölümler güncellenmelidir. Bununla birlilikte ulusal uyuşturucu ile mücadele strateji belgesine sosyal medya mutlaka konulmalıdır.”

Uyuşturucu madde ve esrarın bir virüs gibi çevremizde yayılmakta olduğunu ifade eden İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu ise, gençlere uyuşturucu madde illetinden uzak durmaları konusunda çağrıda bunundu. Prof. Dr. Hacısalihoğlu, “Şeytani dürtüler her alanda vardır. Buna kapılmamak gerekir. Uyuşturucu madde ise bu bağlamda ele alınmalıdır. Uyuşturucu bir virüs gibi her an etrafımızda olabilir. Toplumların zihinleri ilk olarak bu maddelerle ele geçirilir. Bu tarz tuzaklar her zaman kurulur. Bu algı operasyonundan kendimizi korumalıyız” dedi.

Program Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu ve İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Azmi Ofluoğlu tarafından Doç. Dr. Eraslan’a sunulan plaket takdimiyle son buldu.

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Sakatlığın getirdiği Avrupa şampiyonluğu Sakarya’da futbol oynarken 14 yaşında sakatlanan ve babasının ısrarı üzerine bilardoya başlayan 19 yaşındaki Seymen Özbaş, Türkiye birinciliğinden sonra Avrupa şampiyonu oldu. Sakarya’nın Akyazı ilçesinde ikamet eden ve futbol oynarken 14 yaşında geçirdiği sakatlık sebebiyle sahalardan uzak kalan Seymen Özbaş, babasının ısrarı üzerine başladığı bilardoda Türkiye birinciliğinden sonra Avrupa şampiyonu oldu. Babasının işlettiği bilardo salonunda antrenmanlarını yapan 19 yaşındaki Özbaş, İspanya’da düzenlenen ve yaklaşık 10 ülkeden 32 sporcunun katıldığı Avrupa Gençler 3 Bant Bilardo Şampiyonası’nda 21 yaş altı kategorisinde rakibi Amir Ibraimov’u yenerek Avrupa şampiyonluğu elde etti. Seymen Özbaş: “Herkes benim kadar sevindi” Avrupa Şampiyonluğu serüvenini anlatan Seymen Özbaş, “Yaklaşık 4 yıldan beri profesyonel olarak bilardo oynamaya çalışıyorum. Bu spora babam vesilesiyle başladım. 10 yaşımdan bu yana hep babam ilgilendi. Bu yol çok zorluydu, bilardo idman olmadan olmayan bir oyundur ve psikolojimizi de sağlam tutmamız gerekiyor. Çok zorlandık ama şükürler olsun kazanmasını bildik. Avrupa şampiyonası çok zorluydu, oyuncular iyiydi ama biz Türkler olarak hep aralardan sıyrıldık. Yaklaşık 10 ülkeden 32 sporcu vardı ve 3 bant kategorisinde yarıştık. Ben de bu kategoride Avrupa şampiyonu oldum. Herkesin benimle gurur duyduğunu düşünüyorum, herkes benim kadar sevindi” dedi. “Hayalim beden eğitimi öğretmeni olmak” Futbol oynarken geçirdiği sakatlık sürecinde bilardoya yeniden başladığını belirten Özbaş, “14 yaşlarında Boluspor’da profesyonel şekilde top oynuyordum, tesis hayatım vardı. Diz kapağım kırıldıktan sonra 5-6 ay kadar yürüyemedim. Türkiye Gençler Şampiyonası vardı ve ben uzun süredir bilardo oynamıyordum. Babam, ’Oğlum bir şansını dene istiyorsan’ dedi. Ben de girdim ve Türkiye şampiyonu oldum. Sonrasında bu spora tekrardan yöneldim. Bu sporda devam etmek istiyorum ama hayalim beden eğitimi öğretmeni olmak” diye konuştu. Ferhat Özbaş: “Türkiye şampiyonu oldu ve sanırım hayatımıza yeni bir sayfa açtı” Baba Ferhat Özbaş da oğlunun kendisini kırmayarak bilardoya başladığını aktararak, “Oğlum sakatlık sonrasında yürüyemedi. Yılın son etabında ben de onun bu sporda çok başarılı olacağını bildiğim için hazırlanmamız ve beraber idman yapmamız gerektiğini söyledim. Beni kırmadı, hırslı bir şekilde çalıştı. İdmanlarını yapıp o sene Türkiye şampiyonu oldu ve sanırım hayatımıza yeni bir sayfa açtı, bizim hikayemiz orada başladı. Oğlumun şampiyonluğunu gurur veya sevinç gibi basit kelimelerle tarif edemem, bunun kelime karşılığı yok. Oğlumun Avrupa şampiyonu olması benim için çok farklı bir duyguydu, İstiklal Marşı’nı okurken dehşet derecede bir heyecan, inanılmaz bir mutluluk ve huzur vardı” şeklinde konuştu. Ayrıca Seymen Özbaş, dün Yunanistan’da düzenlenen Avrupa 25 Yaş Altı 3 Bant Bilardo Şampiyonası’nda da bronz madalya kazandı.
Karaman Türkiye’nin ilk kadın Hacivat oyuncusunun sahnedeki performansı büyük ilgi görüyor Türkiye’nin Hacivat-Karagöz oyununda ilk kadın Hacivat oyuncusu olan anasınıfı öğretmeni 2 çocuk annesi Ayşe Gül Küçüksümbül’ün sahne performansı büyük-küçük herkesin beğenisini topluyor. Karaman Gazi Mustafa Kemal İlkokulu’nda anasınıfı öğretmeni olan Ayşe Gül Küçüksümbül, kendisi gibi öğretmen olan Mustafa Şahin ile birlikte Hacivat olarak 15. sahnesine çıktı. Piri Reis Kültür Merkezi’nde Hacivat-Karagöz oyununda Hacivat’ı canlandıran Küçüksümbül, salondaki çocuklara neşeli dakikalar yaşattı. Oyun sonunda Hacivat ve Karagöz öğrencilerle bol bol fotoğraf çektirdi. “Hacivat olma serüveni bozuk bir prizle başladı” 18 yıllık anasınıfı öğretmeni olan Ayşe Gül Küçüksümbül, kendisinin Hacivat olmasına giden serüvenin geçtiğimiz Ramazan ayından önce bozuk bir prizle başladığını söyledi. Daha önceden Hacivat-Karagöz gölge oyununu sınıfındaki öğrencilerine yıllardır yaptığını anlatan Küçüksümbül, “Yine bir gün öğrencilerime oyunu oynamak için karanlık oda lazım oldu. Okulumuzdaki kütüphaneye çocuklarla birlikte indiğimizde priz çalışmayarak ışıklar yanmadı. En karanlık oda da müdürümüzün odasıydı. Çok tesadüfü bir şekilde oraya çıktık. O sırada da müdür bey yaptığımız oyunu gördü. O da bu durumu milli eğitim müdürümüze aktarmış. Daha sonra Karagöz’ü oynayan öğretmenimiz Mustafa Şahin beni haberlerde görerek, bana Ramazan ayında eğer ona eşlik edersem birlikte bir gölge oyunu oynayabileceğimizin davetini gönderdi. Bir pazar günü kendisiyle buluştuk. Ben de ona bunu önce tiyatro olarak sonrasında da gölge oyunu oynayalım dedim. Bu süreçte tereddüt ve endişelerimiz vardı ve o da bunu kabul etti. Ramazan’da ilk oyunumuza çıktık. Bizim için çok keyifli ve çok stresli bir süreçti. Bu da bizim gölge oyunsuz ilk tiyatro oyunumuz oldu. İzleyen herkesten çok olumlu dönüşler aldık. Aslında biz de hiç beklemiyorduk böyle olumlu düşünceler olacağını. Özellikle çocuklar çok beğendiler ve oynuyorlar. Şimdiden bir hayran kitlemiz oluştu. Ben de bu durum karşısında oldukça şaşkınım. Devamı inşallah gelir. Çocuklardaki o mutluluğu, o neşeyi ve ışığı göründe insan bununla kamçılanıyor“ dedi. “Velimin tavsiyesiyle Karagöz oldum” Sahnede Karagöz rolünü oynayan sınıf öğretmeni Mustafa Şahin ise, “Hacivat ve Karagöz’ü okula geldiğimde küçük denemeler yaparak alıştım. 10 yıl önce bir velimin bana Hacivat-Karagöz sahnesi hediye etmesiyle bu serüven başladı. Benim en büyük şaşkınlığım, Hacivat’ın bir bayan olmasıdır. Belki bu durumun da Türkiye’de ilk olmasıdır. Çok şükür başardık. Beğenildiğimizi ve güzel dönüşler aldığımızı görüyoruz. Karaman’da da Hacivat ve Karagöz oyunu yapan yok. Bu da Karaman’ımıza bizim bir hediyemiz olsun. Bizim işimiz öğretmenlik olduğu için hep çocuklarla. Küçük çocukların bunları seveceğini zaten biliyorduk. Biz güzel başladık. İnşallah bu şekilde devam eder“ diye konuştu.