POLİTİKA - 17 Eylül 2014 Çarşamba 21:06

Kurtulmuş’tan 'Yeni Türkiye' vurgusu

A
A
A
Kurtulmuş’tan 'Yeni Türkiye' vurgusu

Kurtulmuş, "Köklerinin üzerinde yeniden ayağa kalkma noktasında olan Türkiye, önümüzdeki dönem İslam coğrafyasının üçüncü koşusunu başlatacak. ’Yeni Türkiye’ laf olsun, edebiyat olsun diye söylenmiş bir şey değil" dedi.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Köklerinin üzerinde yeniden ayağa kalkma noktasında olan Türkiye, önümüzdeki dönem İslam coğrafyasının üçüncü koşusunu başlatacak. ’Yeni Türkiye’ laf olsun, edebiyat olsun diye söylenmiş bir şey değil" dedi.

Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na bağlı Türk Tarih Kurumu (TTK) tarafından ATO Congressium’da düzenlenen 17. Türk Tarih Kongresi’nin kapanış törenine Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs, TTK Başkanvekili Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan, TTK Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur ile çok sayıda tarihçi ve bilim insanı katıldı.

Kongrenin kapanışında konuşan Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, tarihin aslında bir medeniyet tasavvurunun en önemli parçalarından birisi olduğunu dile getirdi. Medeniyetin iki önemli ayaktan oluştuğunu belirten Kurtulmuş, bunlardan birincisinin "tahayyül" diğerinin ise "tasavvur" olduğunu ifade etti. Her medeniyet havzasının insanlarının öncelikli olarak zihinlerindeki tahayyülle dünyaya baktıklarını anlatan Kurtulmuş, "Konuştuğumuz dil, kelimelerimizin arkasındaki gerçekler, kelimelerimize, düşünce sistematiğimize yön veren şey ise hayal dünyalarımızı oluşturan parçalardan müteşekkildir. Bunun içinde dil, tarih, coğrafya ve sosyal bilimlerin en önemli alanları var. Ama tarih bu alanda bizim okumalarımızı canlı tutan, tahayyülümüze yön veren önemli hususlardan birisi" dedi.

"YENİ TÜRKİYE’ EDEBİYAT OLSUN DİYE SÖYLENMİŞ BİR ŞEY DEĞİL"

Kurtulmuş, Türk Tarih Kongresi’nin 17. yüzyıldan sonra çözülme dönemi, Meşrutiyet, Tanzimat, Osmanlı’nın çöküşü ve Cumhuriyet dönemleriyle birlikte maalesef içe kapanma süreçlerinden yani 150 yıllık bir derin uykudan sonra Türkiye’nin yeniden uyanışa geçmesi, yeniden kendi kökleri, medeniyeti, değerleri üzerinde yeni bir dünya tahayyül etmeye başlamasıyla eşzamanlı bir döneme denk geldiğini ifade etti.

"Türk Tarih Kongresi’nin Şehbenderzadeleri, Sait Halim Paşaları, Mehmet Akifleri, Ali Şükrü Beyleri ve o dönemin arayışlarını bugüne de getirecek, taşıyacak bir birikime sahip olduğunu" belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Çağdaşımız olan Tarih Felsefecisi Braudel, Selçuklu’yu Osmanlı’yı İslam’ın ikinci devresi olarak kabul ediyor, İslam’ın ikincisi koşusu olarak tanımlıyor. Birinci koşusu Hazreti Ömer ile başlayan Endülüs’e kadar giden koşuydu. Şimdi çok iddialı ama çok da köklerinin üzerinde yeniden ayağa kalkma noktasında olan Türkiye için diyebiliriz ki önümüzdeki dönem İslam coğrafyasının bu büyük medeniyet havzasının üçüncü koşusunun başladığı dönem olacaktır. Şu anda hep ’Yeni Türkiye’ diye söylüyoruz ya ’Yeni Türkiye’ laf olsun, edebiyat olsun diye söylenmiş bir şey değildir. Yeni Türkiye sadece devlet ve milletin bütünleşmesi için kurulacak bir mekanizma değildir. Yeni Türkiye Türkiye’nin kökleriyle, tarihiyle, medeniyetiyle, diliyle ve gönlüyle buluşmasını ifade eden bir dönemdir. İşte yeni Türkiye bizim coğrafyamızın, İslam coğrafyasının, içinde bulunduğumuz amiral gemisi olarak var olduğumuz bu coğrafyanın üçüncü koşusunun ilk adımıdır. Bu çerçevede yeni Türkiye, yeni Ortadoğu, yeni dünyanın başlangıcıdır."

"TARİH TEKERRÜR ETMESİN DİYE TARİHİN ZENGİNLİĞİNİ BUGÜNE TAŞIMALIYIZ"

Günümüzde tarih konuşurken 200 yıl önceki meselelerin tartışıldığını vurgulayan Kurtulmuş, "Biz bunu tarihteki olaylar tekerrür etmesin diye tarihin zenginliğini bugüne taşıma mecburiyetindeyiz. Üçüncü büyük koşumuz, yeniden dil yani gönül diliyle konuşmanın dönemi olmak durumundadır. Yeniden insanı önceleyen bir dönem olmak durumundadır. Yeniden Nesimi’nin söylediği gibi Arabi’yi Farisi’yi bir kenara bırakarak dildeki farklılıkları bir tarafa bırakarak, tenlerdeki farklılıkları bir tarafa bırakarak, bu coğrafyanın bütün insanlarının ortak bir medeniyet ve kültür anlayışıyla hareket etmesinin başlangıcıdır" diye konuştu.

Kurtulmuş, "Yeni Türkiye ile başlayacak olan üçüncü büyük koşunun en önemli özelliklerinden birisinin yeniden adalet ve hakkaniyet üzerinden bir barış dilini inşa etme zorunluluğu" olduğunu belirtti. Kurtulmuş sözlerine şöyle devam etti:

"Bu çerçevede sadece tarih okumaları değil tarihten özümsediğimiz, damıttığımız hikmeti ve irfanı bugünün dünyasına da yansıtmak durumundayız. Bugünün dünyasına da sadece tarihten altın levhalar şeklinde değil tarihin bize vermiş olduğu ve bugün dahi kullanılabilecek olan bir büyük birikim olarak ortaya koymak ve bunları bütün dünyanın istifade edebileceği bir hale getirmek durumundayız. Birileri hala tarihin geçmiş günlerinde kalmış olabilir. Bir yüzyıl önce tamamlayamadıkları bizim coğrafyamızın paylaşmasının yeniden istiyor olabilirler. Aynı Osmanlı’nın çöküş döneminde yaşanmış olan etnisite ve mezhep farklılıkları üzerinden ortaya konulacak olan o dağılma senaryosunu yani bir türlü bitiremedikleri Osmanlı’yı olabildiğince parçalama, lime lime etme senaryosunu devam ettirmek isteyebilirler. Bunun için bölgede yeni sınırlar, yeni ülkeler, yeni kavgalar, yeni çıkar çatışmaları inşa etmeye çalışabilirler. Bunlar zaten onların kurmaya çalıştığı bir dildi. Eğer bu dil üzerinden dünyaya barış geliyor olsaydı, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya koydukları sistemle dünyaya 50 bin kere barışın gelmesi gerekirdi. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı geçti barışı kuramadılar. Çünkü dillerinde olan şey barış değil çıkardır, dillerinde olan şey adalet değil paylaşmadır, dillerinde olan şey insanların birliği, bütünlüğü, yaradılışta eşitliği değil yani hilkatte ve dinde kardeşliği değil birilerinin üstünlüğü, birilerinin de onlara bağlılığıdır. Tüm bunlar içerisinde Soğuk Savaş’ın sona ermesinden ortaya konulan bu dünyaya baktığımız zaman daha fazla bizim değerlerimize ihtiyaç var, daha fazla üçüncü büyük koşunun başlatılmasına ihtiyaç var, daha fazla yeni Türkiye üzerinden yeni Ortadoğu’yu kurmaya ihtiyaç var. Bu coğrafyanın bütün insanları başta olmak üzere herkesin aynı avluya bakan akrabalar, aynı avluya bakan komşular olduğu hissiyle bütün bu geçmiş birikimimizle bu topraklarda var olan birikimimize sahip çıkmaya ihtiyaç var. İşte o çerçevede Tarih Kongremizin sadece tarihi olayların incelendiği, sadece tarihi gerçeklerin ortaya koyduğu bir kongre olarak görmemiz gerekiyor."

"DÜNYADA BARIŞ DİLİNİ ORTAYA KOYABİLECEK YEGANE ÜLKE TÜRKİYE’DİR"

"Değerli hocalarım büyük dağların dumanı çok olur" diye konuşan Kurtulmuş, "Türkiye sadece bir tek medeniyeti değil bu coğrafyadaki büyük medeniyetleri temsil ediyor, hülasasını, birikimini temsil ediyor. Onlarca farklı medeniyetin içinde gizli olan hikmeti temsil ediyor. O gizli olan hikmeti de orada bırakmış değil. İfade etmeye çalıştığım gibi şarkılarıyla türküleriyle fıkralarıyla folkloruyla günlük hayata yansıtmış olan bir büyük ülkenin insanları olarak Türkiye buna sahip çıkıyor. Dolayısıyla bunun üzerinden yeni bir dil, yeni bir bakış açısı, yeni bir tahayyül ve yeni bir tasavvuru ortaya koymamız gerekiyor. Bu sorumluluk Türkiye’nin entelektüellerine, siyasetçilerine, bilim adamlarına, araştırmacılarına, üniversitelerine, araştırma merkezlerine, basınına düşüyor. Bu dili kurabilecek, ortaya koyabilecek dünyadaki yegane ülke Türkiye, yegane millet de Türk milletidir. Türkiye’nin aydınları olarak herkese, hepimize çok büyük bir sorumluluk düşmektedir" ifadelerini kullandı.

Kurtulmuş, kapanış konuşmalarının ardından tarihçilerle ayak üstü sohbet etti, kongreye ilişkin bilgi aldı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bartın Üniversite öğrencilerinden Filistin ve Doğu Türkistan’a sessiz destek Bartın Üniversitesi (BARÜ) öğrencileri, düzenledikleri sessiz yürüyüşle Filistin ve Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerine tepki gösterdi. Bartın Üniversitesi (BARÜ) Öğrenci Konseyi ile öğrenci toplulukları tarafından ’’Sessiz Yürüyüş’’ organize edildi. Yürüyüşe üniversitenin akademik ve idari insan kaynağı da destek verdi. BARÜ Kutlubey Yerleşkesi Eğitim Fakültesi önünde toplanan kalabalık, ellerinde Türk, Filistin ve Doğu Türkistan bayraklarıyla yaklaşık bir kilometre uzaklıktaki Gölet alanına kadar yürüdü. Grup, ellerinde Türkçe ve İngilizce, “Bu Zulme Sessiz Kalma”, “Filistin ve Doğu Türkistan’da Yaşanan Katliamları Kınıyoruz”, “Soykırıma Hayır”, “İnsanlık Ölmesin” ve “Nehirden Denize Özgür Filistin” yazılı dövizler taşıdı. Öğrenciler ayrıca İsrail’in Gazze’ye yönelik insanlık dışı saldırılarına tepki göstermek için ABD’de Filistin dayanışma gösterisi düzenleyen öğrenciler ve akademisyenlere de destek verdi. Filistinli öğrencilerin de yer aldığı yürüyüşte açıklama yapan BARÜ Öğrenci Konseyi Başkanı Ömer Faruk Çalap, “Bartın Üniversitesi öğrencileri olarak Doğu Türkistan ve Filistin’de yaşanan zulme karşı birlik oluyoruz. Bu coğrafyalarda yaşanan insanlık dışı zulmü kınıyor ve bu zulme karşı sesimizi yükseltiyoruz” dedi. İnsan haklarına saygı gösterilmesi için uluslararası toplumun acil adımlar atması gerektiğini de dile getiren Çalap, "Doğu Türkistan ve Filistin’deki insan hakları savunucularına yönelik baskılar sona erdirilmelidir. İfade özgürlüğünün garanti altına alınması için uluslararası toplum sözde değil, özde harekete geçmelidir” ifadelerini kullandı. Yoğun bir kalabalık eşliğinde gerçekleştirilen yürüyüş İsrail sorununun bir sonucu olarak Filistin’de yaşanan savaşa ait 2 dakikalık ses kaydının dinlenmesinin ardından son buldu.
Malatya Bakan Özhaseki: "Öyle sağlam evler yapacağız ki huzurla evimizde oturalım, bu acıları daha yaşamayalım" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, bundan sonra artık sağlam yapıları yapmak zorunda olduklarını ifade ederek, "Öyle sağlam iş yerleri yapacağız ki, öyle sağlam evler yapacağız ki hepimiz huzurlu evimizde oturalım, bu acıları daha yaşamayalım. Bunun için de kılı kırk yarıyoruz” dedi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki başkanlığında Malatya’da İl Koordinasyon Kurulu toplantı. Büyükşehir Belediyesi Nikah Sarayı’nda gerçekleşen koordinasyon kurulunda konuşan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, 14 ay önce ülkenin büyük bir felaketle karşı karşıya kaldığını hatırlatarak, “Bin yıllık Anadolu’daki serüvenimiz de, belki de başımıza gelebilecek en büyük felaket buydu. Bundan önce nice harpler, darbeler, sıkıntılar, zorluklar depremler yaşandı ama bunun kadar hasar bırakan büyük bir afeti görmedik. 9 saat arayla 2 tane şiddetli deprem, çok uzun süreli deprem hem de kadim şehirlerimizin birkaç kilometre altından geçen bir deprem. Bundan 18 tane ilimizde etkilendi aslında. Birkaç bin konut yıkılan illerimiz de var. Toplamda depremden etkilenen 18 ilimiz var. 14 milyon insanımız zarar gördü, 680 bin konutumuz yıkıldı, 170 binde iş yerimiz, depolarımız ağıllarımız yıkıldı. Dile kolay söylemesi çok kolay 850 bin bağımsız birim haliyle maddi hasar çok fazla, 100 milyar doların üzerinde. Manevi hasarı ölçecek bir alet daha icat olmadı. Her evde acı tütüyor, her evde gözyaşı var” dedi. Bundan sonra artık sağlam yapıları yapmak zorunda olduklarını da ifade eden Özhaseki, “Öyle sağlam iş yerleri yapacağız ki, öyle sağlam evler yapacağız ki inşallah deprem olmaz ama olursa hepimiz huzurlu evimizde oturalım, bu acıları daha yaşamayalım. Bunun için de kılı kırk yarıyoruz” ifadelerine yer verdi. Malatya’da çarşı merkezinde zemin ile ilgili yaşanan sıkıntıya da değinen Özhaseki, “Depremden 2-3 ay sonra valilik karşısındaki çarşıda işe başlayalım dedik. Dikkat ediyor musunuz hala orada fore kazık çakmaya devam ediyoruz, hala zemini temizlemeye devam ediyoruz. Mesela Kahramanmaraş’ta şehrin ortasında giden bir cadde var, fay hattı geçiyor. Azerbaycanlı kardeşlerimiz bin tane konut yaptıralım dediler, işe başlayacağız tam 40 milyon dolarlık fore kazık ihalesi yaptık. Aylarca fore kazık çaktık” dedi. Hükümetin birinci gündeminin halen deprem bölgesi olduğuna da değinen Bakan Özhaseki, “Sayın Cumhurbaşkanımızın bize ilk sorduğu soru ‘Depremde hasar gören illerimizde durum nedir? Hayat normale dönüyor mu? İnşaatlar yolunda gidiyor mu? Başka taraftan bakıldığı zaman da maliyedeki sıkı para politikasını size de takip ediyorsunuz. Bakanımız Mehmet Şimşek Beyin itiraz etmediği tek harcama kalemi var o da depremde ki yapılan harcamalar. Onun dışında bilin her bir iş takip ediliyor, burada da işlerimiz çok şükür yolunda gidiyor” ifadelerine yer verdi. Deprem bölgesinde yaklaşık 390 bin deprem konutunun inşaatının başladığını ifade eden Bakan Özhaseki, Türkiye genelinde 400 bin civarında hak sahibinin olduğunu söyledi. 4 bin 333 köyde köy evi yaptıklarını ifade eden Özhaseki, “Bin 240 tane şantiyemiz var, oralarda bin 110 bin kişi çalışıyor. İlk etapta 76 bin kadar konutu teslim ettik. Haziran, Temmuz’la birlikte her ay 10-15 e 20 bin konutu da teslim etmeye de devam edeceğiz” şeklinde konuştu. Malatya’da da hak sahipliği kadar inşaata başladıklarını ifade eden Özhaseki, “Bugün arkadaşlarımız yine Büyükşehir Belediyesinde toplandılar. Yeşilyurt, Battalgazi Belediye Başkanlarımız, yardımcıları, teknik ekipleri oradalardı. 8-10 bin eksiğimiz var tespit edilen yerleri gösteriyorlar. Daha çok da şehirlerimizin içinde yapalım istiyoruz, merkezde yapalım istiyoruz. Onları da bir an önce projelendireceğiz. Zaten ihaleyi yaptıktan sonra da en fazla bir sene gibi süre de bitiyor. O konutlarımız da hak sahiplerine teslim ederiz. Bütün hesabımız gelecek senenin ortalarında, güze kadar konutunu alamamış bir vatandaşımız kalmasın istiyoruz, iş yerlerini alamamış bir tek vatandaşımız kalmasın istiyoruz. Bugün de Malatya’mızda şu ana kadar yaptığımız konutlar ne alemde, bundan sonra ne kadar eksiğimiz var, neler yapabiliriz, sizlerin bize söyleyecekleri var mı veyahut şunu yaparsanız daha iyi olur diyeceğiniz şeyler var mı? Bütün bunları konuşmak için önce kendi içimizde belediyede teknik bir toplantı yaptık. Şimdi de sizlerle bir araya geliyoruz” diye konuştu. Önlerinde seçimsiz bir süre olduğunu belirten Bakan Özhaseki, “Bu süre içerisinde biz çalışarak gayret edip Malatya’mızı eski haline döndürmek için uğraşıyoruz. İnşallah bunu başarırız, buna gücümüz yeter arkadaşlar” şeklinde konuştu. Bakan Özhaseki’nin konuşmasının ardından Malatya’da deprem sonrası güncel durum ve inşaat çalışmaları ile ilgili sunuma geçildi. Basına kapalı olarak devam eden toplantı soru-cevap kısmı ile son buldu.
Batman Öğrencisini "Heimlich" manevrasıyla hayata döndüren öğretmen o anları anlattı Batman’da nefes borusuna simit kaçan öğrencisini "Heimlich" manevrasıyla kurtaran öğretmen, o anları anlattı. Batman Borsa İstanbul Ortaokulunda teneffüste yediği simit soluk borusuna kaçan bir öğrenci nefessiz kaldı. Bu sırada koridorda nöbetçi Matematik Öğretmeni Levent Döndü, öğrencisinin boğazını sıktığını ve nefessiz kalarak kıvrandığını fark etti. Döndü, "Heimlich" manevrası ile öğrencisine müdahale etti. O anları İhlas Haber Ajansı muhabirine anlatan Matematik öğretmeni Levent Döndü, nöbet esnasında koridorda gezdiği esnada öğrencisinin nefes alamadığını gördüğünü, fark ettiğini söyledi. Hemen koşarak müdahale ettiğini belirten Döndü, "Öğrenci tam tıkanmıştı nefes alamıyordu okulumuzun böyle bir sorunla karşılaşması bizi tabii ki üzdü. Her öğretmen arkadaşımın yapacağı gibi ben de müdahale ettim. Batman Milli Eğitim il Müdürlüğü ilk yardım eğitim merkezinden almış olduğumuz eğitimler sayesinde çocuğumuza Heimlich manevrasını uyguladık. Çocuğumuzu hayata geri döndürdük bir şeye vesile olduk. İlk yardımında ne kadar önemli olduğunu, ilk yardım merkezinin de ne kadar önemli olduğunu gördük. Sağlık eğitim ile alakalı tüm eğitimleri öğretmen arkadaşlarımız ile birlikte alıyoruz. Aldığımız eğitimlerde Heimlich manevrası sayesinde çocuğumuza biraz faydamız dokundu” dedi. Burada çocuklara sadece eğitim öğretimin dışında her alanda, her anlamda sahip çıktıklarının bir işareti göstergesi olduğunu aktaran Döndü, "Çocuklarımızın gerek psikolojik gerekte sosyolojik gerekte bu şekilde hayati durumlarında her zaman öğretim başta olmak üzere canla başla hepimiz çocuklarımızın yanındayız. Aydınlıyım 5 yıldır Batman merkez Borsa İstanbul ortaokulunda görev yapıyorum matematik öğretmeniyim. Çocuğun durumunu görünce onu ilk başta kurtarmam gerektiğini aklıma geldi hızlı bir şekilde hemen manavlarımızı yaparak çocuğu kurtardık. Çocuğu kurtardıktan sonra odaya götürdük çok güzel bir his bir duygu yaşadım. Özelikle sonrasında elim ayağım titredi çok üzüldüm. Görüntüyü izledikten sonra daha da etkilendim. Olayın üzerindeyken soğukkanlılıkla kalabildim. İlk yardımın hayati yönlerinden birisi de bu zaten soğukkanlı kalabilmektir. Tüm bireylerin tüm vatandaşların herkesin bu eğitimi almalarını düşünüyorum. Hayatın her alanında her zaman karşımıza çıkıyor. Umarım hiçbir zaman hiçbir çocuğumuza vatandaşımıza böyle bir durum yaşanmazdır. Ertesi gün aile geldi okula kalabalık bir şekilde teşekkür ettiler, ben de duygulandım onlar da duygulandı. Çocuğumuz teneffüslerde yanıma geliyor sarılıyor, bana diyor öğretmenin size hayatımı borçluyum ama aslında biz onlara gelecek borcumuz var. Elimizden geldiğince çocuklarımıza en güzel geleceği sunacağız en güzel imkanları sağlayacağız. Çocuklarımızı yeni bir hayata en güzel şekilde hazırlamaya çalışacağız” şeklinde konuştu. Yaşadığı korku dolu anları anlatan 5. sınıf öğrencisi E.K, "Teneffüs çalmıştı o an arkadaşımla konuşurken simit parçası boğazımda kaldı. O an öğretmenler odasında doğru koşarken Levent hocam bizim katta nöbetçiydi ve beni kurtardı. Hocamı çok seviyorum ve ona çok teşekkür ediyorum. Öğretmenler odasına yakın bir arada tam tıkandım ve o sıra hocam yardımıma koştu ve kurtardı. O an çok korkmuştum Levent hoca sağ olsun beni kurtardığı için sonrasında korkmadım" diye konuştu.