GÜNDEM - 23 Ağustos 2019 Cuma 15:21

Maganda kurşunuyla hayatını kaybeden minik Selin'in organları 6 çocuğa umut oldu

A
A
A
Maganda kurşunuyla hayatını kaybeden minik Selin'in organları 6 çocuğa umut oldu

Balıkesir’in Erdek ilçesinde 11 gün önce yaşanan silahlı çatışmada maganda kurşunu ile hayatını kaybeden 10 yaşındaki Selin'in organları 6 çocuğa umut oldu. Minik Selin'in 3 ay önce izlediği bir haberden etkilenerek organ bağışı yapmak istediğini söyleyen acılı anne Sinem Cebeci, "Benim canımdan can şu anda yaşıyor aslında" ifadelerini kullandı.

Balıkesir’e tatile giden aile, eğlenmek için gittiği mekan da büyük bir şok yaşadı. Bir mekan da eğlenen çift bir anda silah sesleri yükselmesiyle korku doldu anlar yaşadı. Saniyeler önce babasıyla oynayan Selin kurşunların hedefi oldu. Hastanede minik kız 6 günlük süren yaşam savaşını kaybetti. İstanbul’da yaşayan acılı anne Sinem Cebeci, minik kızının odasında İhlas Haber Ajansı'na açıklamalarda bulundu. 

“Çok neşe dolu ve merhametliydi”

6 gün hastanede kaldıklarını ve kızının çok direndiğini anlatan anne Sinem Cebeci, “6 gün biz hastanedeydik, çok direndi. Derman arayamadık. Elimiz kolumuz bağlı bekledik. O kadar saat bir umut bekledik. Onca insan bizimle dua etti. Selin yaşının çocuğu değildi. Her konu hakkında bir fikri vardı. Çok neşe dolu ve merhametliydi. Giyinmeyi, gezmeyi ve dolaşmayı çok seven bir çocuktu. Benim çocuğum hiç yoktan gitti. Doktorlar da bizimle birlikte her gün ağladılar. Hiç tanımadığım bir kadın diz çöktü önümde ve ‘Biz de acı çekiyoruz' dedi" şeklinde konuştu.

“Ben bağış yapmak istiyorum”

Minik Selin’in 3 ay önce izlediği bir haberden etkilenerek organ bağışı yapmak istediğini anlatan anne “Bize 'Organ bağışı için vaktiniz var, bir dinlenin düşünün' dediler. Daha sonra zaman kısaldı. Kalp zorlanmaya başladı, organlar zarar görecek ve bir an önce karar vermeniz lazım. 3 ay önce Selin'in 'bağış yapmak istiyorum' sözleri aklımıza geldi ve biz de organları bağışladık" dedi.

“Benim canımdan can şu anda yaşıyor”

Başka ailelerin çocuklarına ışık olduklarını anlatan Sinem Cebeci, “Biz o gün acımızı bıraktık, umut aramadığımız için kızımın organları o kadar çocuğa can oldu. Bir anda onları düşünmeye başladık. Işık oldunuz ve evlerine ışık yaktınız dediler. İnşallah şifa bulurlar. 'İnsanlar daha küçük çocuk nasıl bağış yaptınız' dedi. Toprak olacağını düşününce, bunu söylemek benim için çok acı ama orada çürüyüp gitmesindense birilerine umut olması gerektiğini düşünüyorum. Benim canımdan can şu anda yaşıyor aslında. Oraya götürüp bıraktığınız da birine umut olmayacak. İnsanların böyle bakması gerekiyor” şeklinde konuştu.

“Ölümlerin ve cinayetlerin yüzde 70’i son dönem de pompalı tüfekle oluyormuş”

Ölümlerin ve cinayetlerin yüzde 70’i son dönem de pompalı tüfekle olduğunu vurgulayan anne Cebeci, “Bu silah olayı düşündürüyor. İlk gün bunu sorgulayacak durumda değiliz ama birkaç gün sonra diyoruz ki pompalı tüfek yani. Bana göre ulaşılması zor bir silah gibi geliyor. İnsanlar dedi ki bunu temin etmek çok kolay. İnternete girince bulunabiliyor, adrese teslim ederek gönderiyorlar. Normal silah almak çok zormuş ama o pompalı tüfekler kolay satılabiliyormuş. Şunu öğrendik ki bu ölümlerin ve cinayetlerin yüzde 70’i son dönem de pompalı tüfekle oluyormuş. Bana göre buna bir düzenleme getirilmesi gerekiyor” diye konuştu.

“Ne oyuncaklarına ne elbisesine bakamadık”

Kızının organlarının başkalarına şifa olmasını söyleyen baba Serkan Cebeci ise şunları söyledi:
"Biz meleğimizi kaybettik. Onun organları başkalarına şifa oldu. Pompalı tüfekle ilgili meclisin ya da hükumetin bir önergesi midir? Bu şekilde bunun önüne geçilmesi gerekiyor. Pompalı tüfek internette satılması çok saçma bir şey. Acımız taze ama düşüncemiz kıyafetlerini çocuk esirgeme kurumuna bağışlamayı düşünüyoruz. Ne oyuncaklarına ne elbisesine bakamadık”  

Sevban Sevkal - Alper Suat Tutaşı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.