ASAYİŞ - 21 Ekim 2016 Cuma 09:26

Mahalle kavgası cinayetinin sanıkları hakim karşısında

A
A
A
Mahalle kavgası cinayetinin sanıkları hakim karşısında

Gaziantep'te kendisini polise şikayet ettiği iddiasıyla berber kardeşi ile tartışan Yunus Emre Kırık'ı bıçaklayarak öldürdüğü iddia edilen Ayhan Deniz'in yargılanmasına başlandı.

Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesinde kasten adam öldürmek suçundan müebbet hapis cezası talebiyle yargılanan Ayhan Deniz bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. Duruşmada hakkındaki iddiaları kabul etmeyen tutuklu sanık Ayhan Deniz, ''Benim evim olay yerine yakındı. Ramazan ayı olduğu için erkenden uyumuştum. Gece saat 01.00 sıralarında kız kardeşim beni uyandırarak, 'Abi dışarıda olay var' dedi. Dışarıya baktığım sırada kardeşim Fatih'in kuaför dükkanı önünde kargaşa vardı. Ben hemen oraya gittim, olay yerindeki ağabeyime sorduğumda bir kaç şahsın burada kendilerine küfür ederek kaçtıklarını söyledi. Bunun üzerine biz de polis çağırdık. Polisler şahısları bulmak için uzaklaştıkları sırada Yunus Emre Kırık ve arkadaşları elinde silahla tekrar üzerimize doğru geldiler. Kırık'ın elindeki tabanca ateş etmek istediği sırada tutukluk yaptı. Bu sırada maktulün ağabeyi de aracı ile olay yerine, kardeşi Yunus Emre Kırık'a tokat atıp olay yerinden uzaklaştırdı. Bir süre sonra maktulün babası ve ağabeyi dükkana gelerek özür diledi ve meselenin kapatılmasını rica etti. Biz de kabul ettik. Ben eve gitmek üzere sokağa çıktım. Silah sesi duydum. Eve doğru baktığımda maktulün bu kez av tüfeği ile evime doğru ateş ettiğini gördüm. Daha sonra maktulün babası oğlunun yanına giderek tüfeği oğlundan aldı. Ben polise teslim etmek üzere babasından tüfeği almak istedim. Bu sırada sağ arka kalçamda bir acı hissettim. Dönüp baktığımda maktul elinde bıçakla kaçıyordu. Ben de arkasından kovalamaya başladım. Niyetim maktulü yakalayıp polise teslim etmekti. Yakaladığım sırada aramızda tekrar boğuşma yaşandı. Ben yine vücudumun bazı yerlerinden yaralandım. Bir süre sonra onun da yaralandığını gördüm. Sokakta ambulans çağırın diye bağırmaya başladım. Kardeşim Fatih beni de bir araca bindirerek hastaneye gönderdi. Maktulün neden bize saldırdığını bilmiyorum. Bıçağı ben hiç elime almadım. Ben bıçaklamadım, bıçak onun elindeydi ve boğuşma sırasında yaralandı. hakkımdaki iddiaları kabul etmiyorum'' dedi.

"Ambulans çağırın ikimiz de yaralıyız"
Duruşmada tutuksuz yargılanan sanığın kardeşi Fatih Deniz ise "Maktul ve arkadaşları işsiz güçsüzdüler. Dükkanımın yakınında bulunan okulun bahçesinde alkol alarak küfür eder taşkınlık çıkarırlar. Ben bu durumu defalarca maktulün ailesine söylememe rağmen bir düzelme olmadı. Zaman zaman bu rahatsızlıktan dolayı polis çağırmıştık. Maktulün bize olan kini bundan dolayıdır. Olay saati ben kuaförde müşteriyi tıraş ederken, dışarıdan tartışma sesleri duydum. Dışarı çıktığımda maktul ağabeyim Servet'e küfür ediyordu. Biz kalabalık çıkınca kaçtılar. Bu sırada diğer ağabeyim Ayhan da gelmişti. Polisi aradık, polis geldi çevrede araştırma yaptı ancak polisler şahısları görmedi. Maktul daha sonra tekrar gelerek ağabeyimin evine ateş etti. Ailesi maktulün elinden tüfeği aldı. Bir süre sonra ağabeyim Ayhan'ın vurulduğunu duydum. Gidip baktığımda ağabeyim ve maktul yan yana yatıyordu. Ağabeyim bana 'ikimiz de yaralıyız, çabuk ambulans çağırın' dedi. Ben olaylar daha da büyümesin diye bıçağı alıp kuaför dükanıma bıraktım. Yeğenime bıçağı al güvenli bir yere sakla kimse almasın dedim. Bu sırada ağabeyimi hastaneye götürmüşlerdi. Ben de hastaneye gittim. Olayda kullanılan bıçak daha sonra yeğenimin göstermesi ile polis tarafından bulundu. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum" şeklinde konuştu.
Maktulün babası Cebbar Kırık ve annesi Bahar Kırık ise oğulları Yunus Emre'nin ölümünden sorumlu tutulan tüm sanıkların cezalandırılmalarını istedi.

Mahkeme tanıkların dinlenmesi ve olay yerinde keşif yapılması için ileri bir tarihe ertelendi.
Edinilen bilgiye göre olay, 3 Temmuz 2016 tarihinde Kayaönü Mahallesi Lefkoşe Caddesi üzerinde yaşanmıştı. Olayda iki grup arasında tartışma çıkmış, tartışmanın kısa sürede kavgaya dönüşmesi sonucu Yunus Emre Kırık ve Ayhan Deniz bıçakla yaralanarak hastaneye kaldırılmıştı. Yunus Emre Kırık (20) yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetmiş, olay sonrası yaralı Ayhan Deniz ve 3 yakını gözaltına alınmıştı. Olay sonrası Ayhan Deniz tutuklanarak cezaevine gönderilirken diğer 3 yakını ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.

Orhan Erkılıç

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın CHP’li Başkana gelen tebrik çiçekleri Abdurrahmanlar imamına ev oluyor Mart ayında gerçekleştirilen yerel seçimlerinde Germencik Belediye Başkanı Seçilen CHP’li Burak Zencirci’ye gelen tebrik çiçekleri ilçeye bağlı Abdurrahmanlar Köyü imamına ev oluyor. Mazbatayı aldıktan sonra Belediye Binası’na gelen yüzlerce tebrik çiçeği özel bir firmaya satılarak geliri Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne bağışlandı. Cuma günü akşamı mesai bitiminden sonra Belediyeye gelen çiçekçiler, belediyenin girişinden başkanlık makamının bulunduğu 3. kata kadar sıralanan yüzlerce çiçeği topladı. Amaçlarının hem farkındalık oluşturmak hem de çiçeklerin kamuya yararlı bir işte kullanılmasını sağlamak olduğunu belirten Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, çiçeklerin atışından elde edilen geliri makbuz karşılığı dernek yönetimine bağışladı. Belediye Başkanı Zencirci’ye anlamlı davranışından dolayı teşekkür eden Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Hasan Hüseyin Kara ve Köy Muhtarı Akif Şahan, “Başkan köye geldiğinde söz vermişti. Sağ olsun sözünü yerine getirdi. Bu bağış, köyümüzde görev yapacak imama lojman yapımında kullanılacak” diye konuştular. Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, "Seçimlerden önce muhtar beye bu sözü vermiştik. Köyümüzün bazı sıkıntıları var. O sıkıntıları gidermek adına seçimden 25 gün önce muhtarımıza, ’Seçimi kazandıktan sonra Mayıs ayının ilk haftası geleceksin. Değerli dostlarımızdan ve vatandaşlarımızdan gelen tebrik çiçeklerimizi çiçekçiye satıyoruz. Buradan elde ettiğimiz geliri de derneğe bağışlıyoruz. Dernek de o sıkıntılı buradan elde edilecek gelirle karşılayacak’ demiştik. Bugün de bu sözümüzü tutuyoruz. 30 bin TL civarında bir gelir elde ettik. Bu rakam derneğimiz için fena bir rakam değil. Bu son olmayacak. Köy derneklerimize elimizden geldiğince bu yardımlarımız devam edecek" diye konuştu.
Gaziantep 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Romatoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kısacık, iltihaplı bel ve kalça romatizmasının (Ankilozan Spondilit) en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu bildirdi. 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Farkındalık Günü nedeniyle açıklama yapan Prof. Dr. Kısacık, “Mayıs ayının ilk cumartesi günü, Dünya Ankilozan Spondilit Günü olarak kutlanır. Tüm dünyada kutlanan Ankilozan Spondilit Günü’nde bu yıkıcı hastalığa dikkat çekerek, hastalığın etkilerini anlamak ve toplumu bilgilendirmek amaçlanmaktadır” dedi. Kronik iltihaplı bir romatizmadır Ankilozan spondilitin öncelikle omurgayı etkileyen kronik iltihaplı romatizma olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, toplumlar arasında sıklığı değişmekle birlikte her bin kişiden 1-10’unda bu hastalığın görülebildiğine vurgu yaptı. Ankilozan spondilitin en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, geceleri hastayı uykudan uyandıran bel ağrılarının da belirtiler arasında bulunduğuna dikkat çekti. Genellikle 20-30 yaşlarında ortaya çıkan bu hastalıkta diz ekleminde ağrı şişlik, topuklarda ağrı, gözde üveit olarak adlandırılan iltihabi durumların da ortaya çıkabildiğini ifade eden Prof. Dr. Kısacık, şu bilgileri paylaştı: “Hastalık tanı konmadığı zaman maalesef şekil bozukluğu, erken emeklilik ve iş gücü kaybına neden olabilmektedir. Tanı için hastalarının şikayetlerinin yanı sıra ilgili eklemlerin manyetik rezonans (MR) ya da röntgen gibi yöntemlerle görüntülenmesi gerekmektedir.” Tedavi “Ailesel geçişi oldukça yüksek olan bu hastalık, erken tanı sonrası çok başarılı şekilde tedavi edilmektedir” diyen Prof. Dr. Kısacık sözlerini şöyle tamamladı: “İlaç tedavisinin yanı sıra egzersiz, kilo kontrolü gibi genel yaşam önerileri de büyük önem taşımaktadır. Ankilozan spondilit hastalarının doğru bilgi edinebilmeleri için bu konuyla yakından ilgilenen Romatoloji Uzmanları, ilgili hasta dernekleri ve Romatoloji Derneklerine ulaşmaları en sağlıklı yol olacaktır.”
İstanbul Türkiye’de çocukların yüzde 30’u toksik ebeveyn ile karşı karşıya Son zamanlarda sıklıkla duyulan toksik ebeveynlik kavramı hakkında bilgilendiren İstanbul Arel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, Türkiye’de yüzde 20-30 oranda çocuğun toksik ebeveyne maruz kaldığını söyledi. Bunun sonucunda depresyonun en fazla görülen hastalık olduğuna işaret eden Kocayörük, “Depresyon hastalarının yüzde 50’sinde travmatik çocukluk yaşantıları söz konusudur. Ülkemiz için de aynı şey geçerli. Genelde depresyon görüntüsü altında olan kişilerin de toksik ebeveynlere maruz kaldıklarını biliyoruz” dedi. Son dönemlerde oldukça yaygınlaşan ‘toksik’ kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de ‘toksik ebeveynlik’ kavramıdır. Bu kavram; ebeveynlerin çocukları için en iyisini istese de bazen onları fazlaca sıkmaları ya da özgür bir birey olmalarını kısıtlamaları anlamına geliyor. Anne babaların da aslında toksik ailelerden geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, “Bu yüzden ilişki ve bağlanma şekilleri aslında çocuklarını da etkiliyor. Hatta çocuklarının da ilerde kuracakları ilişki yine toksik şekilde devam edebiliyor. Nesilden nesle aktarılıyor. Burada suçlu aramak yerine çözüme odaklanmalı” açıklaması yaptı. “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri toksik ebeveynliktir” Toksik ebeveyn davranışlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük, “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri, sürekli çocuğu didiklemeleri, sınırları aşmaları, çocuğun birey olduğunu kabul etmekten ziyade kendilerinin bir uzantısı olduğunu görmeleri toksik ebeveynliktir. Örneğin bu ebeveynler; çocuğu sınavda 99 notu aldığında ‘neden 100 almadın’ diye eleştirirler, çünkü hiçbir şeyle yetinmezler. Sürekli çocuk üstünde baskı, otoriter kurarlar. Bunun en büyük nedenleri arasında ise ailelerin çocuklarına empati yapamaması, çocuğun ihtiyaçlarını göremeyip anlayamaması yer almaktadır. Tabii bunu bile isteye yapmıyorlar. Çünkü onların da kendi ihtiyaçları zamanında görülmeyerek onlara da bu şekilde davranıldı” dedi. “Değerlilik ihtiyacı karşılanmayan çocukların kendini geliştirmesi zordur” Tedavisinde ise terapistlere büyük iş düştüğünü belirten Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük şunları söyledi: “İnsanlar kendilerinin farkında da olmalıdır. Ama genellikle bu durumun farkında olmazlar. Sevilmeyip sayılmayan, biricilik ve değerlilik ihtiyacı karşılanmamış çocukların kendilerini geliştirmesi oldukça zordur. Bu yüzden kendilerinden beklentileri de düşüktür. Dünyaya genellikle olumsuz bakarlar. En önemlisi de öğrendikleri bağlanma biçimini, hayatlarında benzer bağlamda gösterecekler. Örneğin; sevgili, eş, arkadaşlık ilişkilerinde bu tarz bağlanma ilişkisi olacak. Mesela aşağılayıcı bir bağlanma stili gördüyse etrafındakileri aşağılayacak. Toksik ebeveynler genellikle klinik tanı almamış olsa da çoğunlukla ruhsal bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olan kişilerdir. Narsist bir ebeveynle birlikteyseniz narsist olma ihtimaliniz çok yüksek. Kaygılı bir ebeveynle büyüyorsanız kaygılı olma ihtimaliniz çok yüksek.” “Ailelerini olduğu gibi kabul edip sınır çizerek hayatlarına devam etsinler” Ailelere ve özellikle de çocuklarına önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük son olarak şunları söyledi: “Aileler açık iletişimde olmalı. Çocuğunu dinlemeyi öğrenen her aile, bu anlamda yol katedecektir. Çünkü çocukların ihtiyaçlarını öğrenebildiklerinde, hissedebildiklerinde zaten tutumlarını değiştirecekler. Anne babalar kendilerine şunu sorsunlar; ‘ben çocuğumdan ne istiyorum, o benim bir uzantım mı, ona gücümü mü göstereyim, o benim her dediğimi yapsın mı?’ Yoksa sadece o benim çocuğum ve o ayrı birey. ‘O da kendi başına bir birey olarak kendi hayatını ve kendi yolunu bulacak’ şeklinde mi düşünüyorlar? Bu tür ailelere maruz kalan çocukların tutunacak dala ihtiyacı vardır. Öğretmen ya da başka akrabadan özdeşim kuracağı birilerini bulabilirler. Bu onlara iyi gelecektir. Aileler çoğunlukla toksik olduğunu kabul etmez. Çocuklar toksik bir aileye sahipse onları olduğu gibi kabul edip kendi sınırlarını çizebilir. Ebeveyniyle kuracağı empatik ilişkide çocuk, öfkelenmeyi ve kızmayı bırakabilir. Öfke ve kızmayı bıraktığında da onları olduğu gibi kabul edebilir. Olduğu gibi kabul ettikten sonra da kendi yolunu çizebilir. Diğer türlü anne babasına tepkili hayat yaşamak onları; madde bağımlılığına, kötü arkadaşlar edinmeye, kendine zarar verici davranışlarda bulunmaya kadar götürür. Çünkü kızgınlık ve öfke buna iter. Ailelerini anlayabilirlerse ailesinin onu anlamasını beklemeden hayatlarına devam edebilirler.”