EKONOMİ - 30 Kasım 2018 Cuma 10:40

Merkez, finansal istikrar raporunu açıkladı

A
A
A
Merkez, finansal istikrar raporunu açıkladı

Merkez Bankası, aylık finansal istikrar raporuna göre; yurt dışı gelişmelerin yanı sıra, yurt içi finansal piyasalarda yaşanan oynaklıkların da etkisiyle, bankaların kredi verme iştahı zayıfladı, yavaşlayan iktisadi faaliyetin bir sonucu olarak kredi talebi de daraldı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2018 yılı Kasım ayı finansal istikrar raporunu açıkladı. Buna göre; mevcut rapor döneminde, gelişmiş ülke para politikalarında normalleşme eğiliminin sürmesi, küresel tahvil getirilerinde görülen artış, korumacı ticaret önlemlerinin yaygınlaşma ihtimali, İtalya’nın kamu borçluluğuna ve İngiltere’nin AB’den çıkış sürecine ilişkin endişeler küresel politika belirsizliğini artırmış ve finansal piyasalarda risk iştahının gerilemesine neden oldu. Bu kapsamda, gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ) piyasa oynaklıklarının ve belirsizlik algısının yüksek seyretmesiyle net portföy çıkışları, yerel para birimlerinde değer kaybı ve uluslararası borçlanma maliyetlerinde artış gözlendi. ABD dolarının değer kazanması, özellikle yabancı para (YP) cinsinden borçluluğu yüksek GOÜ’leri olumsuz etkiledi. 

İktisadi büyümeye yönelik aşağı yönlü riskler Kasım'da arttı 

Küresel iktisadi büyüme görünümü olumlu seyrini korusa da, ülkelerarası ayrışmalar belirginleşmiş; iktisadi büyümeye yönelik aşağı yönlü riskler bir önceki rapor dönemine kıyasla arttı. ABD’de iktisadi faaliyetteki ivmelenme, genişleyici maliye politikalarından gelen destekle sürmekte, korumacı ticaret önlemleri beklentiler açısından aşağı yönlü risk oluşturdu. Diğer yandan Euro Bölgesi öncü göstergeleri, iktisadi büyümede ivme kaybına işaret etti. Yüksek küresel borçluluk, ABD’de başlayan dış ticarette korumacı eğilimlerin yaygınlaşması ihtimali, finansal koşullarda sıkılaşmanın devam etmesi, küresel iktisadi faaliyette yaşanan ivme kaybı ve jeopolitik gelişmeler ile ülkelere özgü riskler, küresel ekonomik büyüme görünümünün yanında finansal istikrara ilişkin de başlıca risk unsurları oldu. Küresel finansal istikrarın sürdürülmesinde finansal düzenleme reformlarının zamanında tamamlanması, tutarlı bir şekilde uygulanması ve etkilerinin tespit edilmesi hususları önemini korudu.

2018 yılı ikinci çeyreğinde, yurt içi iktisadi faaliyet dengelenme eğilimine girdi, yıllık gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) büyümesinde yurt içi talebin katkısı gerilerken, net ihracatın katkısı arttı. Büyümeye ilişkin öncü göstergeler, iktisadi faaliyetteki dengelenme sürecinin yılın ikinci yarısında da devam ettiğine işaret etti. Bu gelişmede Türk lirasındaki değer kaybının yanı sıra döviz kurlarındaki oynaklık ve finansal koşullardaki sıkılaşma etkili oldu. Yurt içi talepteki zayıf görünüme rağmen, fiyatlama davranışlarında görülen bozulma ve Türk lirasında görülen birikimli değer kaybı sonucu artan maliyet baskıları fiyat istikrarına yönelik tehdit oluşturdu. Diğer yandan, turizmdeki güçlü toparlanmanın desteğiyle net ihracat büyümeye katkısını sürdürmekte ve yurt içi talep koşullarının iktisadi faaliyet üzerindeki etkilerini sınırladı. İç ve dış talep arasındaki bu ayrışma ve iktisadi faaliyette yaşanan dengelenme süreciyle cari dengede öngörülenden daha hızlı bir iyileşme izlendi.

Yıllık kredi büyümesi tarihsel ortalamaların altında gerçekleşti 

Küresel finansal koşullarda gözlenen sıkılaşmanın yanı sıra jeopolitik gelişmeler, finans sektörünün kuvvetlenen likidite tercihi ve kur oynaklığı neticesinde, gerek firma gerekse bireysel kredi koşulları sıkılaşmış; yatırım ve tüketim kanallarıyla zayıflayan iç talebin de etkisiyle yıllık kredi büyümesi tarihsel ortalamaların altında gerçekleşti. Son dönemde finansal piyasalarda istikrarın sağlanması ve iktisadi faaliyetin desteklenmesi amacıyla TCMB ve düzenleyici kuruluşlar tarafından bir dizi koordineli politika adımları atıldı. TCMB’nin fiyat istikrarına yönelik riskleri dikkate alarak güçlü bir parasal sıkılaştırmaya gitmesi ve Yeni Ekonomi Programının dengelenme sürecini vurgulaması finansal piyasalardaki algının olumluya dönmesinde etkili oldu.

Kapasite kullanım oranlarında 2017 yılı sonunda başlayan düşüş eğilimi, imalat sanayinde yeni yatırım taleplerine aşağı yönlü yansıdı. Firmaların toplam finansal borç kaldıracı, döviz kuru gelişmelerinin etkisiyle 2018 yılı Mayıs ayından itibaren yüzde 65 seviyesine yükselmiş olmakla birlikte, reel sektör kredilerinin GSYİH’ye oranı Grup 20 (G20) ve GOÜ ortalamalarıyla küresel ortalamanın altında bulundu. Diğer taraftan, hanehalkı finansal kaldıraç oranı düşüş eğilimini hızlanarak sürdürdü ve yüzde 45 seviyesinin altına geldi. Yükümlülük büyümesindeki arz ve talebe bağlı yavaşlama ile varlık büyümesindeki kur gelişmeleri kaynaklı hızlanma bu sonuçta etkili oldu. Hanehalkı borcu/GSYİH oranı 2018 yılı Mart ayı itibarıyla yüzde 16,6 seviyesinde olup, benzer GOÜ’lerin yüzde 29,2 olan ortalamasının altında seyretti. İktisadi faaliyette görülen daralma, kur gelişmeleri ve fiyat oynaklıkları nedenleriyle zayıf seyreden iç talep, sıkılaşan kredi koşullarıyla birlikte bireysel kredilerde görülen yavaşlamada rol oynadı. Son dönemde tüketici kredilerine yönelik atılan adımların önümüzdeki dönem bireysel kredi büyümesi gelişmelerinde etkili olacağı değerlendirildi. 2018 yılı Eylül ayından itibaren ihtiyaç kredileri azami vadesi ile ilgili makroihtiyati politika düzenlemesi, aylık taksit tutarlarına duyarlı olan hanehalkının kredi talebini yavaşlatabilecek. Diğer taraftan yılın son iki ayında uygulanacak vergi indirimleriyle Kasım ayı sonunda bazı tüketim kalemlerinde ihtiyaç kredisi vade ve kredi kartı taksit sayılarına getirilen değişikliğin tüketim ve kredi taleplerini kısmen canlandırabileceği düşünüldü.

Son dönemde, kredi standartlarında yaşanan sıkılaşmanın yanında kredi talebinde düşüş gözlendi
Firmaların YP borçlulukları üzerinde geçen dönemde 32 Sayılı Karar’da yapılan değişikliklerin etkisi görülmeye başladı. YP kredi bakiyesi bir önceki rapor dönemine göre azaldı, bu gelişmede küresel finansal piyasalarda yaşanan oynaklık, gelişmiş ülke para politikalarında yaşanan normalleşme süreci ve azalan risk iştahının etkisiyle yaşanan kur gelişmeleri ve daralan YP kredi talebi rol oynadı. Reel sektörün gerek yurt içinden gerekse yurt dışından kullandığı YP kredilerin vadeleri uzun gerçekleşirken, özellikle beş yıl ve üzeri uzun vadeli yurt içi YP kredi payında görülen artış reel sektör kur riski açısından olumlu olarak değerlendirildi. Son dönemde, kredi standartlarında yaşanan sıkılaşmanın yanında kredi talebinde düşüş gözlendi.

2018 yılı başında Türkiye Finansal Raporlama Standardı (TFRS 9) muhasebe sistemi uygulamasına geçilmesiyle bankaların öznel içsel değerlendirme modellerini kullanmalarının yanı sıra 2018 yılı Ağustos ayında finansal piyasalarda yaşanan oynaklıkla bankalar kredi sınıflandırmalarında daha ihtiyatlı davranmış ve yakın izlemedeki kredilerde artış görüldü. Ayrıca, döviz kuru gelişmeleri ve yavaşlayan iktisadi faaliyet nedeniyle tahsili gecikmiş alacakların (TGA) dönem içi ilavelerindeki artış tahsilatlardan daha yüksek seviyede gerçekleşti ve neticede TGA bakiyesi yükseldi. Bu gelişmeler ve yavaşlayan kredi büyümesinin payda etkisiyle Eylül ayı TGA oranı yüzde 3,2 olarak gerçekleşti. İlerleyen dönemde bankacılık sektörü aktif kalitesinin görünümünde belirleyici etmenler olarak finansman maliyetleri, iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın boyutu ve süresi ön plana çıktı. 

Güçlü ihracat büyümesi ve turizm sektörünün olumlu performansı, 32 Sayılı Karar değişiklikleri ve makroihtiyati düzenlemeler sektörün aktif kalitesi görünümünü destekledi. Ayrıca, yeniden yapılandırma konusunda sektör temsilcileri ve düzenleyici kurumların öncülüğünde atılan adımların finansal istikrara katkı sağlayacağı öngörüldü.

Piyasadaki oynaklık, bankacılık sektörünün likidite yapısına ilişkin göstergeleri ön plana çıkardı
Mevcut rapor döneminde, küresel finansal koşullardaki sıkılaşma ve kur piyasasında gözlenen oynaklık, bankacılık sektörünün likidite yapısına ilişkin göstergeleri ön plana çıkardı. Piyasaların etkin işleyişi ve bankaların likidite yönetiminin desteklenmesi amacıyla TCMB ve diğer politika yapıcı kurumlar tarafından alınan önlemlerin de olumlu katkısıyla bankaların likidite riskine olan dayanıklılığı devam etmekte olup kısa ve uzun vadeli likidite göstergeleri güvenli patikada seyretti.

Küresel ve yerel ölçekte sıkılaşan finansal koşullar ile GOÜ’lere yönelik risk iştahında azalmanın etkisiyle bankaların dış borçlanma maliyetlerinde artış gözlendi. Yurt dışı kaynaklara erişim maliyetlerinin arttığı mevcut rapor döneminde, vadesi dolan sendikasyon kredilerinin yüksek oranlarla yenilenmesi bankaların yurt dışı borçları yenileyebilme kapasitesinin güçlü seyrettiğini gösterdi. Firmaların yavaşlayan yatırımları ve YP borçlanma iştahına bağlı olarak, bankaların dış kaynak taleplerinde yaşanan azalış sonrası dış borç yenileme oranında düşüş gözlendi. Sektörün YP likidite tamponları yeterli seviyede olup bir yıl içinde vadesi dolacak YP cinsi dış borcun tamamı bankaların YP cinsi zorunlu karşılıklar (ZK) dâhil likit aktif portföyüyle karşılanabilecek düzeyde oldu. Ayrıca, bankaların yurt içi ve yurt dışı menkul kıymet ihraçlarındaki olumlu vade görünümü olası riskleri sınırladı.

Son dönemde bankacılık sektörü kârlılık göstergeleri yatay 

Son dönemde bankacılık sektörü kârlılık göstergeleri yatay seyretti; yükselen net faiz marjının artan katkısıyla net faiz gelirleri yükseldi. Türev araçlarından kaynaklanan sermaye piyasası işlemleri kârları ile kambiyo zararları birbirini büyük ölçüde dengeledi. 2018 yılı ilk yarısında sermaye yeterliliği rasyosunda (SYR) faiz ve kur gelişmeleri sonucu sınırlı bir düşüş gerçekleşti. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından Ağustos ayında SYR hesaplamasına ilişkin yapılan destekleyici düzenlemeler risk ağırlıklı aktif hesaplamasında, döviz varlıkları için döviz kurunun sabitlenmesine ve gerçeğe uygun değer farkı diğer kapsamlı gelire yansıtılan menkul değerler portföyündeki değerleme farklarının özkaynak tutarında dikkate alınmamasına imkân tanıdı. Önümüzdeki dönemde, aktif kalitesi, kârlılık ile kur ve faiz gelişmeleri SYR üzerinde etkili olacağı kaydedildi.

Özetle, son dönemde, gelişmiş ülkelerde yaşanan para politikası normalleşme sürecinin, dış ticarette korumacı eğilimlerin, Avrupa’da İtalya ve İngiltere kaynaklı belirsizliklerin ve jeopolitik gelişmelerin etkisiyle sıkılaşan küresel finansal koşullar, GOÜ’lere yönelen sermaye akımlarının zayıf seyretmesine, yerel para birimlerinde değer kaybına ve yurt dışı finansman maliyetlerinde artışa neden oldu. Bu kapsamda, yurt dışı gelişmelerin yanı sıra, yurt içi finansal piyasalarda yaşanan oynaklıkların da etkisiyle, bankaların kredi verme iştahı zayıfladı, yavaşlayan iktisadi faaliyetin bir sonucu olarak kredi talebi de daraldı. Kredi koşullarındaki sıkılığın devam etmesi yurt içi iktisadi faaliyet açısından aşağı yönlü riskleri canlı tuttu. Öte yandan, Türk bankacılık sektörü, güçlü sermaye yapısı ve özkaynak kârlılığı, yüksek likit varlık düzeyi ve aktif kalitesi konusundaki ihtiyatlı duruşu sayesinde risklere karşı dayanıklılığını korudu.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Anadolu Üniversitesi öğrencileri deprem bölgesinde kütüphaneler kurmak için yola çıktı Eskişehir’den Hatay ve Kahramanmaraş’a giden Anadolu Üniversitesi Gönüllü Toplumsal Hizmetler Kulübü katılımcıları, deprem bölgesinde oluşturacakları yeni kütüphanelere hayatını kaybeden öğrencilerin ve öğretmenlerin adlarını verecek. 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli olarak yüzeye çok yakın mesafede meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde 2 deprem sonucunda on binlerce vatandaş hayatını kaybetmişti. ‘Asrın Felaketi’ olarak kayıtlara geçen depremin yaraları hala sarılmaya devam edilirken, Anadolu Üniversitesi Gönüllü Toplumsal Hizmetler Kulübü’nde yer alan öğrenciler Kahramanmaraş ve Hatay’da anasınıfı projeleri gerçekleştirmek üzere bir araya geldi. Deprem bölgelerinde sıfırdan anasınıfları ve kütüphaneler kuracak olan Anadolu Üniversitesi öğrencileri, bölgeye gitmek üzere Eskişehir’den yola çıktı. Kuracakları kütüphanelere hayatını kaybeden öğretmenlerin ve öğrencilerin isimlerini verecek olan kulüp katılımcıları, konteynerler de eğitim ve öğretim hayatına devam eden çocuklar için de özel çalışmalar gerçeklekleştirerek oradaki vatandaşlara ellerinden gelen desteği sağlamaya çalışacak. Daha önceden de benzer projeler yürüten kulüp öğrencileri bugün Eskişehir’e geri dönecek. "Öğrencilerimizin vicdani gelişimi ve toplumda bu tür aktif rol almaları büyük bir onur" Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fuat Erdal, üniversitelerinin bütün kulüpleriyle gurur duyduklarını kaydederek, "Gönüllü Toplumsal Hizmetler Kulübü’müz Hatay ve Elbistan’da güzel bir proje gerçekleştirecekler. Biz şubat ayından temmuz ayına kadar Hatay Belen’de hem aşevi hem de oyun evi projelerini yürütmüştük. Burada da bu kulübümüz başta olmak üzere birçok kulüplerimiz, akademi ve değerli personelimiz görev almıştı. Şu anda da kulübümüz hem kitap kampanyası vasıtasıyla hem de oyun evi ve anasınıfı kurmak amacıyla bir proje düzenliyorlar. Bunun sonucunda, toplanan birikimlerle gidip orada oyun evi ve kütüphaneyi kuracaklar. Öğrencilerimizle gurur duyuyoruz. Onların vicdani gelişimi ve toplumda bu tür aktif rol almaları bizim için çok büyük bir avantaj, çok büyük bir onur meselesi. O yüzden bütün organizasyondaki ekiplerimize ve öğrencilerimize teşekkür ediyorum” dedi. "Kütüphanelere hayatını kaybeden öğretmen ve öğrencilerimizin isimlerini veriyoruz" Anadolu Üniversitesi Gönüllü Toplumsal Hizmetler Kulübü Başkanı ve Sosyal Eğitim öğrencisi olan İrem Sultan Işıldak ise, kulüplerinden ve gittikleri bölgelerde gerçekleştirecekleri projelerden bahsederek, “Biz Anadolu Üniversitesi’nin Gönüllü Toplumsal Hizmetler Kulübü’yüz. 1999 yılından beri 25 yıllık bir kulüp olarak gönüllü şekilde sahada çalışıyoruz. Bu çalışma ile, Kahramanmaraş ve Hatay’da anasınıfı projelerimizi gerçekleştireceğiz. Kahramanmaraş’ta okula sıfırdan kütüphane kuracağız. Buralara hayatını orada kaybeden öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin isimlerini veriyoruz. Ertesi gün Hatay’dayız. Oradaki Yusuf Tatlı İlkokulu ve Ortaokulu maalesef yıkılmış. Konteynerde 500 öğrenci eğitim ve öğretim görmekte. Bir konteyner anasınıfı, bir konteyner de kütüphane kuracağız. Çevre okulları da unutmadık tabii ki. Onlara da hazırladığımız materyal destek kutularını ulaştıracağız. Cumartesi sabah tekrardan Eskişehir’de olacağız. Bu bizim ilk Hatay’a gidişimiz değil. Deprem zamanı üniversitemiz sayesinde oraya gidip oyun parkı ve oyun evi kurmuştuk. Şimdi ikinci defa daha kapsamlı bir şekilde yolculuğumuz başladı” şeklinde konuştu.
Ankara Türkiye’de en çok araç FSM’den geçiyor Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, “En çok trafik hacmi Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde oluştu. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nde trafik hacmi 240 bin, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde ise 190 bin oldu” dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 2023 yılı Trafik Hacim Bilgileri istatistiklerini değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye Yüzyılı vizyonuyla Türkiye’de ulaşımın tüm modlarında çağ atlatan yatırımlar ve atılımlar yaptıklarını belirten Bakan Uraloğlu, karayollarının, ulaşım yatırımlarının lokomotifi olduğunu söyledi. Uraloğlu, karayollarında yapılan yüksek standartlı yollarla Türkiye’nin dört bir yanında konforlu ve güvenli ulaşımı sağladıklarının altını çizerek, “Ülkemizin doğusundan batısına kuzeyinden güneyine yüksek standartlı bölünmüş yollarla bağladık. Vatandaşlarımız artık yolculuklarında karayolunu da tercih ediyor” diye konuştu. “FSM’de trafik hacmi 240 bin” Ülke genelinde Karayolları Genel Müdürlüğü sorumluluğundaki yol ağında gerçekleştirilen ölçümlerde trafik hacimlerinin metropol geçişlerinde ve Karadeniz Sahil Yolu gibi bölgesel hizmet veren akslarda artış görüldüğüne dikkati çeken Bakan Uraloğlu, şunları kaydetti: “En çok trafik hacmi Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde oluştu. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nde trafik hacmi 240 bin, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde ise 190 bin oldu. İstanbul-Tekirdağ Devlet Yolu’nun bazı kesimlerinde Yıllık Ortalama Günlük Trafik (YOGT) miktarı 100 bini aştı. İstanbul-Kocaeli Devlet Yolu’nun çeşitli noktalarında 70 bini aşmaktadır. İstanbul Havalimanı’na bağlantı sağlayan yol kesiminde ise trafik 100 bini geçti.” “Ankara Havalimanı güzergahını kullanan araç sayısı günde 70 bini buldu” Yıllık Ortalama Günlük Trafik miktarlarının yüksek olduğu kesimlere dair açıklamalar yapan Bakan Uraloğlu, şöyle konuştu: “İzmir şehir merkezindeki KGM sorumluluğundaki bazı kesimlerde trafiğin 70 binin üzerine çıktı. Konya şehir geçişindeki kesimlerde trafik 100 bini aşıyor. Ankara-Sincan-Yenikent güzergahındaki bazı kesimlerde 100 binin üzerine çıktı. Ankara Havalimanı’na erişim sağlayan güzergahta bazı kesimlerde ise günlük araç sayısı 70 bini aştı. Ankara-Gölbaşı arasında da her gün 80 bin araç seyahat etti. Ankara’yı Polatlı tarafına bağlayan Ankara-Temelli Yolu’nu da her gün 60 binin üzerinde araç kullandı.” Uraloğlu, Ankara’nın şehir içi trafiğini rahatlatan önemli yollardan biri olan Eskişehir Çevre Yolu’nda da trafik hacminin günlük 70 binin üzerinde olduğunu vurguladı. Bakan Uraloğlu, Gaziantep için büyük öneme sahip Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’ne ulaşım sağlayan yol kesiminde ise günlü trafiğin 70 bini geçtiğini kaydetti. Samsun Çevre Yolu’nun önemli oranda trafik alan yollarından bir diğeri olduğunu belirten Uraloğlu, Çevre Yolu’nun her gün 60 bin araç tarafından kullanıldığını aktardı. Uraloğlu, Karadeniz Sahil Yolu’nda ise en fazla yoğunlaşan kesimin Trabzon geçişi olduğunu vurgulayarak trafik hacminin 90 bine ulaştığını ifade etti. Bakan Uraloğlu, yüksek trafik alan yollardan biri olan Antalya-Alanya Yolu’nda da günlük araç hacminin 90 bini bulduğunu vurgulayarak Bursa-Karacabey Yolu’nda 70 bin sınırının da aşıldığını kaydetti. Uraloğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Otoyol kesimlerinde; Çatalca-İzmit güzergahındaki çeşitli noktalarda 100 bin, Mahmutbey-Çamlıca güzergahında 100 bin, Kuzey Marmara Otoyolu’nda çeşitli noktalarda 90 bin, Ankara Çevre Yolu’nun bazı kesimlerinde 100 bin, Bursa Çevre Yolu’nun bazı kesimlerinde 100 bin, İzmir Çevre Yolu’nun bazı kesimlerinde 100 bin, Adana Çevre Yolu’ndaki çeşitli kesimlerde trafik hacminin 90 bine ulaştığı görülüyor. 2003 yılından bu yana ülke genelindeki trafik hacminin yüzde 195 artarak 154,5 milyar taşıt x km değerine ulaştı. Bu sayılar, bu yolları yaparak ne kadar yerinde bir karar verdiğimizin de en büyük kanıtıdır. Bizler hizmet için, vatandaşlarımızın konforu için yol yapmaya, Türkiye’nin yolunu açmaya devam edeceğiz.”
İstanbul İstanbul - Sivas YHT ilk seferini yaptı Sivaslıların heyecanla beklediği İstanbul-Sivas Yüksek Hızlı Tren hattında ilk sefer yapıldı. Sabah saatlerinde İstanbul Söğütlüçeşme istasyonundan kalkış yapan trenin öğleden sonra Sivas tren istasyonunda olması bekleniyor. Ankara’dan Sivas’a ulaşımı 2 saate indiren Ankara-Sivas YHT Hattı, 26 Nisan 2023 yılında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın katıldığı törenle açılmıştı. Tüm Sivaslıların heyecanla beklediği İstanbul - Sivas Yüksek Hızlı Tren hattı da bugün Söğütlüçeşme tren istasyonundan saat 08.40’ta hareket ederek ilk seferini gerçekleştirdi. Kadıköy Söğütlüçeşme istasyonunda yapılan tören saygı duruşu ve İstiklal Marşıyla başladı. Yapılan törene, Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Osman Boyraz’ın yanı sıra TCDD Taşımacılığı Genel Müdürü Ufuk Yalçın, AK Parti İstanbul Milletvekili Nilhan Ayan ve AK Parti İstanbul Milletvekili İsmail Erdem katıldı. Tören bitiminde İstanbul - Sivas Yüksek Hızlı Tren katılımcılar tarafından uğurlandı. Törende konuşan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Yardımcısı Osman Boyraz, "26 Nisan 2023 yılında Ankara-Sivas hızlı tren hattını açtık. Ankara-Sivas hızlı tren hattıyla Ankara-Sivas arasındaki mesafe 603 kilometreden 405 kilometreye 12 saatlik yol süresini de 2 saate indirerek Ankara-Yozgat arasını da bir saate düşürdük. Hattımızda Elmadağ, Kırıkkale, Yerköy, Yozgat, Sorgun, Akdağmadeni, Yıldızelili, Sivas bulunmaktadır. Kırıkkale, Yozgat, Sivas illerimizle Ankara merkezli hızlı tren ana ağına bağlanması ile bu illerimizde yaşayan yaklaşık 1,3 milyon vatandaşımızı hızlı trenle seyahat etmesine vesile olduk. Açıldığı günden bugüne bir milyonun üzerinde yolcu seyahat etti. Şimdi de sizlerle birlikte yüksek hızlı trenlerimiz ile Sivas-İstanbul aktarmasız ekspres seferlerini başlatmanın mutluluğunu, heyecanını ve coşkusunu hep birlikte yaşıyoruz" dedi. "3 geliş, 3 gidiş sefer yapılacak" Bakan Yardımcısı Osman Boyraz, "Ankara-Sivas arasında yüksek hızlı tren seferleri, 3 geliş, 3 gidiş olarak yapılmaktadır. Sivas ve Ankara’dan yüksek hızlı trenlerle seyahat eden yolcularımızdan gelen aktarmasız Sivas-İstanbul seferleri talepleri doğrultusunda artık bu seferlerden biri İstanbul’a devam edecek şekilde planlanmıştır. Bizim burada Söğütlüçeşme İstasyonu’nda uğurlayacağımız tren gibi Sivas’tan da öğlen saat 13.00’te hareket eden yüksek hızlı tren seferi bugünden itibaren aktarmasız olarak İstanbul’a devam edecektir. 483 yol kapasitesine sahip setler kullanılacak, işletilecek bu ekspres hatlar İstanbul’dan 08.40’ten kalkacak, Sivas’tan da 13.30’da kalkacak. Trenlerimiz İstanbul- Sivas arasında Yozgat, Kırıkkale, Ankara, Eskişehir, Arifiye, Pendik istasyonlarında duruş sağlayacak. Elbette ki ilerleyen günlerdeki taleplere göre tekrar bazı değişiklikler yapılabilir" ifadelerini kullandı.
Muğla Muğla’da Karaçay-Malkar Türkleri ve Dilleri konuşuldu Bugüne kadar pek bilinmeyen Karaçay-Malkar Türkleri düzenlenen konferansta Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde konuşuldu. MSKÜ Metinbilim Topluluğu ve Metinbilim Enstitüsü Derneği’nin iş birliği ile üniversitede düzenlenen konferansta Dr. Ayşe Günay, “Karaçay-Malkar Türkleri ve Dilleri” konusunda bir konferans verdi. MSKÜ Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde Araştırma Görevlisi olan ve kendisi de bir Karaçay-Malkar Türkü olan Dr. Ayşe Günay, bir Kafkas halkı olan Karaçay-Malkar Türklerinin tarihi, kültürü ve dilleri hakkında bilgiler verdi. Dr. Ayşe Günay, Karaçay-Malkar Türkleri’nin, orta Kafkaslarda Elbruz Dağlarının eteklerinde Karaçay-Çerkes ve Kabardin-Balkar Özerk Cumhuriyetleri’nde yoğun olarak yaşayan Kıpçak grubundan bir Türk grubu olarak uzun yıllardan beri varlıklarını koruduklarını aktardı. Günay konuşmasında, şu anda Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde 194 bin 324 Karaçay Türkü’nün yaşadığını; bazı dönemlerde Rus istilasına uğrayan topraklarından 2 Kasım 1943 tarihinde Karaçaylıların, 8 Mart 1944 tarihinde de Malkarlıların Ortaasya steplerine sürüldüklerini söyledi. Karaçay-Malkar Türklerinin Avrupa, Suriye, Kazakistan ve Türkiye’ye gelip yerleştiklerini dile getiren Günay, “Türkiye’de daha çok İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir, Konya, Tokat, Afyonkarahisar ve Yalova illerine yerleşen Karaçay-Malkar halkının başta ABD olmak üzere başka ülkelere de göç ettiğini belirtti. Dr. Günay, bugün Türkiye’de 25-30 bin civarında Karaçay-Malkar Türkü yaşadığını ve bunların muhtelif dernekler etrafında bir araya geldiklerini ve bir federasyon altında birleştiklerini söyledi ve her sene Temmuz ayının ilk hafta sonunda bir şenlikte bir araya geldiklerini ilave etti. Karaçay-Malkar Türklerinin İslamiyetle 18. yüzyılda tanıştıklarını ifade eden Dr. Günay, bu halkın eski Türk inançlarına dayanan bir inanç sistemi olduğunu ve “Kök teyri(Tanrı)/Han teyri, ot (ateş) teyri, sub (su) teyri ve cer (yer) teyri şeklinde bir inanç sistemine sahip olduklarını söyledi. Karaçay-Malkar Türklerinin dil özelliklerine de değinen Dr. Günay, bu halkın dilinin Köktürk dönemi Türkçesinin uzantısı olup Kıpçak grubuna ait olduğunu kelime ve ek örnekleriyle anlattı. Zengin bir halk kültürüne sahip Karaçay-Malkar Türklerinin, gelenek ve göreneklerini göç ettikleri yerlerde de sürdürdüklerini dile getiren Dr. Günay, bilgilerin ortaya çıktıkça, bu halkın daha iyi tanınacağını söyledi. Toplantı sonunda Metinbilim Enstitüsü Derneği Başkanı Doç. Dr. Ümral Deveci, Dr. Ayşe Günay’a bir teşekkür belgesi takdim etti. Toplantıya öğrenciler ve akademisyenler katıldı. Konuşma zoom üzerinden yayınlandı ve YouTube’ta da yayınlandı.