EKONOMİ - 30 Kasım 2018 Cuma 10:40

Merkez, finansal istikrar raporunu açıkladı

A
A
A
Merkez, finansal istikrar raporunu açıkladı

Merkez Bankası, aylık finansal istikrar raporuna göre; yurt dışı gelişmelerin yanı sıra, yurt içi finansal piyasalarda yaşanan oynaklıkların da etkisiyle, bankaların kredi verme iştahı zayıfladı, yavaşlayan iktisadi faaliyetin bir sonucu olarak kredi talebi de daraldı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2018 yılı Kasım ayı finansal istikrar raporunu açıkladı. Buna göre; mevcut rapor döneminde, gelişmiş ülke para politikalarında normalleşme eğiliminin sürmesi, küresel tahvil getirilerinde görülen artış, korumacı ticaret önlemlerinin yaygınlaşma ihtimali, İtalya’nın kamu borçluluğuna ve İngiltere’nin AB’den çıkış sürecine ilişkin endişeler küresel politika belirsizliğini artırmış ve finansal piyasalarda risk iştahının gerilemesine neden oldu. Bu kapsamda, gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ) piyasa oynaklıklarının ve belirsizlik algısının yüksek seyretmesiyle net portföy çıkışları, yerel para birimlerinde değer kaybı ve uluslararası borçlanma maliyetlerinde artış gözlendi. ABD dolarının değer kazanması, özellikle yabancı para (YP) cinsinden borçluluğu yüksek GOÜ’leri olumsuz etkiledi. 

İktisadi büyümeye yönelik aşağı yönlü riskler Kasım'da arttı 

Küresel iktisadi büyüme görünümü olumlu seyrini korusa da, ülkelerarası ayrışmalar belirginleşmiş; iktisadi büyümeye yönelik aşağı yönlü riskler bir önceki rapor dönemine kıyasla arttı. ABD’de iktisadi faaliyetteki ivmelenme, genişleyici maliye politikalarından gelen destekle sürmekte, korumacı ticaret önlemleri beklentiler açısından aşağı yönlü risk oluşturdu. Diğer yandan Euro Bölgesi öncü göstergeleri, iktisadi büyümede ivme kaybına işaret etti. Yüksek küresel borçluluk, ABD’de başlayan dış ticarette korumacı eğilimlerin yaygınlaşması ihtimali, finansal koşullarda sıkılaşmanın devam etmesi, küresel iktisadi faaliyette yaşanan ivme kaybı ve jeopolitik gelişmeler ile ülkelere özgü riskler, küresel ekonomik büyüme görünümünün yanında finansal istikrara ilişkin de başlıca risk unsurları oldu. Küresel finansal istikrarın sürdürülmesinde finansal düzenleme reformlarının zamanında tamamlanması, tutarlı bir şekilde uygulanması ve etkilerinin tespit edilmesi hususları önemini korudu.

2018 yılı ikinci çeyreğinde, yurt içi iktisadi faaliyet dengelenme eğilimine girdi, yıllık gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) büyümesinde yurt içi talebin katkısı gerilerken, net ihracatın katkısı arttı. Büyümeye ilişkin öncü göstergeler, iktisadi faaliyetteki dengelenme sürecinin yılın ikinci yarısında da devam ettiğine işaret etti. Bu gelişmede Türk lirasındaki değer kaybının yanı sıra döviz kurlarındaki oynaklık ve finansal koşullardaki sıkılaşma etkili oldu. Yurt içi talepteki zayıf görünüme rağmen, fiyatlama davranışlarında görülen bozulma ve Türk lirasında görülen birikimli değer kaybı sonucu artan maliyet baskıları fiyat istikrarına yönelik tehdit oluşturdu. Diğer yandan, turizmdeki güçlü toparlanmanın desteğiyle net ihracat büyümeye katkısını sürdürmekte ve yurt içi talep koşullarının iktisadi faaliyet üzerindeki etkilerini sınırladı. İç ve dış talep arasındaki bu ayrışma ve iktisadi faaliyette yaşanan dengelenme süreciyle cari dengede öngörülenden daha hızlı bir iyileşme izlendi.

Yıllık kredi büyümesi tarihsel ortalamaların altında gerçekleşti 

Küresel finansal koşullarda gözlenen sıkılaşmanın yanı sıra jeopolitik gelişmeler, finans sektörünün kuvvetlenen likidite tercihi ve kur oynaklığı neticesinde, gerek firma gerekse bireysel kredi koşulları sıkılaşmış; yatırım ve tüketim kanallarıyla zayıflayan iç talebin de etkisiyle yıllık kredi büyümesi tarihsel ortalamaların altında gerçekleşti. Son dönemde finansal piyasalarda istikrarın sağlanması ve iktisadi faaliyetin desteklenmesi amacıyla TCMB ve düzenleyici kuruluşlar tarafından bir dizi koordineli politika adımları atıldı. TCMB’nin fiyat istikrarına yönelik riskleri dikkate alarak güçlü bir parasal sıkılaştırmaya gitmesi ve Yeni Ekonomi Programının dengelenme sürecini vurgulaması finansal piyasalardaki algının olumluya dönmesinde etkili oldu.

Kapasite kullanım oranlarında 2017 yılı sonunda başlayan düşüş eğilimi, imalat sanayinde yeni yatırım taleplerine aşağı yönlü yansıdı. Firmaların toplam finansal borç kaldıracı, döviz kuru gelişmelerinin etkisiyle 2018 yılı Mayıs ayından itibaren yüzde 65 seviyesine yükselmiş olmakla birlikte, reel sektör kredilerinin GSYİH’ye oranı Grup 20 (G20) ve GOÜ ortalamalarıyla küresel ortalamanın altında bulundu. Diğer taraftan, hanehalkı finansal kaldıraç oranı düşüş eğilimini hızlanarak sürdürdü ve yüzde 45 seviyesinin altına geldi. Yükümlülük büyümesindeki arz ve talebe bağlı yavaşlama ile varlık büyümesindeki kur gelişmeleri kaynaklı hızlanma bu sonuçta etkili oldu. Hanehalkı borcu/GSYİH oranı 2018 yılı Mart ayı itibarıyla yüzde 16,6 seviyesinde olup, benzer GOÜ’lerin yüzde 29,2 olan ortalamasının altında seyretti. İktisadi faaliyette görülen daralma, kur gelişmeleri ve fiyat oynaklıkları nedenleriyle zayıf seyreden iç talep, sıkılaşan kredi koşullarıyla birlikte bireysel kredilerde görülen yavaşlamada rol oynadı. Son dönemde tüketici kredilerine yönelik atılan adımların önümüzdeki dönem bireysel kredi büyümesi gelişmelerinde etkili olacağı değerlendirildi. 2018 yılı Eylül ayından itibaren ihtiyaç kredileri azami vadesi ile ilgili makroihtiyati politika düzenlemesi, aylık taksit tutarlarına duyarlı olan hanehalkının kredi talebini yavaşlatabilecek. Diğer taraftan yılın son iki ayında uygulanacak vergi indirimleriyle Kasım ayı sonunda bazı tüketim kalemlerinde ihtiyaç kredisi vade ve kredi kartı taksit sayılarına getirilen değişikliğin tüketim ve kredi taleplerini kısmen canlandırabileceği düşünüldü.

Son dönemde, kredi standartlarında yaşanan sıkılaşmanın yanında kredi talebinde düşüş gözlendi
Firmaların YP borçlulukları üzerinde geçen dönemde 32 Sayılı Karar’da yapılan değişikliklerin etkisi görülmeye başladı. YP kredi bakiyesi bir önceki rapor dönemine göre azaldı, bu gelişmede küresel finansal piyasalarda yaşanan oynaklık, gelişmiş ülke para politikalarında yaşanan normalleşme süreci ve azalan risk iştahının etkisiyle yaşanan kur gelişmeleri ve daralan YP kredi talebi rol oynadı. Reel sektörün gerek yurt içinden gerekse yurt dışından kullandığı YP kredilerin vadeleri uzun gerçekleşirken, özellikle beş yıl ve üzeri uzun vadeli yurt içi YP kredi payında görülen artış reel sektör kur riski açısından olumlu olarak değerlendirildi. Son dönemde, kredi standartlarında yaşanan sıkılaşmanın yanında kredi talebinde düşüş gözlendi.

2018 yılı başında Türkiye Finansal Raporlama Standardı (TFRS 9) muhasebe sistemi uygulamasına geçilmesiyle bankaların öznel içsel değerlendirme modellerini kullanmalarının yanı sıra 2018 yılı Ağustos ayında finansal piyasalarda yaşanan oynaklıkla bankalar kredi sınıflandırmalarında daha ihtiyatlı davranmış ve yakın izlemedeki kredilerde artış görüldü. Ayrıca, döviz kuru gelişmeleri ve yavaşlayan iktisadi faaliyet nedeniyle tahsili gecikmiş alacakların (TGA) dönem içi ilavelerindeki artış tahsilatlardan daha yüksek seviyede gerçekleşti ve neticede TGA bakiyesi yükseldi. Bu gelişmeler ve yavaşlayan kredi büyümesinin payda etkisiyle Eylül ayı TGA oranı yüzde 3,2 olarak gerçekleşti. İlerleyen dönemde bankacılık sektörü aktif kalitesinin görünümünde belirleyici etmenler olarak finansman maliyetleri, iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın boyutu ve süresi ön plana çıktı. 

Güçlü ihracat büyümesi ve turizm sektörünün olumlu performansı, 32 Sayılı Karar değişiklikleri ve makroihtiyati düzenlemeler sektörün aktif kalitesi görünümünü destekledi. Ayrıca, yeniden yapılandırma konusunda sektör temsilcileri ve düzenleyici kurumların öncülüğünde atılan adımların finansal istikrara katkı sağlayacağı öngörüldü.

Piyasadaki oynaklık, bankacılık sektörünün likidite yapısına ilişkin göstergeleri ön plana çıkardı
Mevcut rapor döneminde, küresel finansal koşullardaki sıkılaşma ve kur piyasasında gözlenen oynaklık, bankacılık sektörünün likidite yapısına ilişkin göstergeleri ön plana çıkardı. Piyasaların etkin işleyişi ve bankaların likidite yönetiminin desteklenmesi amacıyla TCMB ve diğer politika yapıcı kurumlar tarafından alınan önlemlerin de olumlu katkısıyla bankaların likidite riskine olan dayanıklılığı devam etmekte olup kısa ve uzun vadeli likidite göstergeleri güvenli patikada seyretti.

Küresel ve yerel ölçekte sıkılaşan finansal koşullar ile GOÜ’lere yönelik risk iştahında azalmanın etkisiyle bankaların dış borçlanma maliyetlerinde artış gözlendi. Yurt dışı kaynaklara erişim maliyetlerinin arttığı mevcut rapor döneminde, vadesi dolan sendikasyon kredilerinin yüksek oranlarla yenilenmesi bankaların yurt dışı borçları yenileyebilme kapasitesinin güçlü seyrettiğini gösterdi. Firmaların yavaşlayan yatırımları ve YP borçlanma iştahına bağlı olarak, bankaların dış kaynak taleplerinde yaşanan azalış sonrası dış borç yenileme oranında düşüş gözlendi. Sektörün YP likidite tamponları yeterli seviyede olup bir yıl içinde vadesi dolacak YP cinsi dış borcun tamamı bankaların YP cinsi zorunlu karşılıklar (ZK) dâhil likit aktif portföyüyle karşılanabilecek düzeyde oldu. Ayrıca, bankaların yurt içi ve yurt dışı menkul kıymet ihraçlarındaki olumlu vade görünümü olası riskleri sınırladı.

Son dönemde bankacılık sektörü kârlılık göstergeleri yatay 

Son dönemde bankacılık sektörü kârlılık göstergeleri yatay seyretti; yükselen net faiz marjının artan katkısıyla net faiz gelirleri yükseldi. Türev araçlarından kaynaklanan sermaye piyasası işlemleri kârları ile kambiyo zararları birbirini büyük ölçüde dengeledi. 2018 yılı ilk yarısında sermaye yeterliliği rasyosunda (SYR) faiz ve kur gelişmeleri sonucu sınırlı bir düşüş gerçekleşti. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından Ağustos ayında SYR hesaplamasına ilişkin yapılan destekleyici düzenlemeler risk ağırlıklı aktif hesaplamasında, döviz varlıkları için döviz kurunun sabitlenmesine ve gerçeğe uygun değer farkı diğer kapsamlı gelire yansıtılan menkul değerler portföyündeki değerleme farklarının özkaynak tutarında dikkate alınmamasına imkân tanıdı. Önümüzdeki dönemde, aktif kalitesi, kârlılık ile kur ve faiz gelişmeleri SYR üzerinde etkili olacağı kaydedildi.

Özetle, son dönemde, gelişmiş ülkelerde yaşanan para politikası normalleşme sürecinin, dış ticarette korumacı eğilimlerin, Avrupa’da İtalya ve İngiltere kaynaklı belirsizliklerin ve jeopolitik gelişmelerin etkisiyle sıkılaşan küresel finansal koşullar, GOÜ’lere yönelen sermaye akımlarının zayıf seyretmesine, yerel para birimlerinde değer kaybına ve yurt dışı finansman maliyetlerinde artışa neden oldu. Bu kapsamda, yurt dışı gelişmelerin yanı sıra, yurt içi finansal piyasalarda yaşanan oynaklıkların da etkisiyle, bankaların kredi verme iştahı zayıfladı, yavaşlayan iktisadi faaliyetin bir sonucu olarak kredi talebi de daraldı. Kredi koşullarındaki sıkılığın devam etmesi yurt içi iktisadi faaliyet açısından aşağı yönlü riskleri canlı tuttu. Öte yandan, Türk bankacılık sektörü, güçlü sermaye yapısı ve özkaynak kârlılığı, yüksek likit varlık düzeyi ve aktif kalitesi konusundaki ihtiyatlı duruşu sayesinde risklere karşı dayanıklılığını korudu.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri ’360 KAYSERİ’ yayında Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Başkan Dr. Memduh Büyükkılıç’ın liderliğinde akıllı şehircilik vizyonunu bir adım ileri taşıyarak tamamen kendi imkânlarıyla geliştirdiği ’360 Kayseri’ projesini vatandaşların hizmetine sundu. Proje, Kayseri’nin ilçelerini, tarihi ve kültürel mirasını yüksek çözünürlüklü 360 sanal gezinti deneyimiyle dünyaya tanıtmayı hedefliyor. Kayseri Büyükşehir Belediyesi Akıllı Şehircilik ve Bilgi İşlem Daire Başkanlığı, akıllı şehir uygulamalarında örnek gösterilecek yeni bir projeyi hayata geçirdi. Büyükşehir Belediyesi tarafından tamamen yerli imkânlarla geliştirilen ’360 Kayseri’ dijital gezinti platformu, 360.kayseri.bel.tr adresi üzerinden vatandaşların kullanımına açıldı. Büyükşehir Belediyesi Akıllı Şehircilik ve Bilgi İşlem Daire Başkanlığına bağlı Coğrafi Bilgi Sistemleri Şube Müdürlüğü tarafından geliştirilen yazılım ve çekim alt yapısı, şehrin dijital tanıtımında güçlü bir teknoloji tabanı oluşturuyor. Platform, Kayseri’nin ilçeleri, tarihi mekânları, kültürel alanları ve turistik cazibe noktalarının yüksek çözünürlüklü 360 görüntülerle keşfedilmesini sağlıyor. Kullanıcılar, şehri adeta yerinde geziyormuş gibi deneyimleyebiliyor. Büyükşehir belediyesi, platformun kapsamının sürekli genişletirken, talep edilen lokasyonlar ile yeni çekim taleplerinin de hızla değerlendirilerek sisteme ekliyor. Böylece platform her geçen gün daha kapsamlı bir dijital şehir rehberine dönüşüyor. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, proje hakkında yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı; "Kayseri’yi daha yaşanabilir, daha erişilebilir ve daha görünür kılmak için Akıllı Şehircilik vizyonumuzu her geçen gün daha da güçlendiriyoruz. 360 Kayseri platformu, şehrimizin tanıtımında ve dijitalleşmesinde önemli bir dönüm noktasıdır. Projemizin tüm hemşehrilerimize hayırlı olmasını diliyoruz. Tüm hemşehrilerimizi 360 Kayseri’yi keşfetmeye davet ediyoruz." Kayseri’nin dijital dönüşüm yolculuğunda önemli bir kilometre taşı olan ’360 Kayseri’, şehir ile teknolojiyi buluşturan yenilikçi bir akıllı şehir uygulaması olarak dikkat çekiyor.
Kayseri Başkan Çolakbayrakdar: "Evlatlarımızın güne sağlıklı başlaması için tarihi bir proje başlatıyoruz" Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayrakdar; öğrencilerin sağlıklı beslenmesi, güne zinde başlaması ve eğitimde fırsat eşitliğinin artırılması amacıyla hazırlanan ’İlkokul ve Ortaokul Öğrencilerine Kahvaltı Desteği Projesi’ için Kocasinan Kaymakamı Erdoğan Turan Ermiş ve Kocasinan İlçe Millî Eğitim Müdürü Sıddık Kaya ile iş birliği protokolü imzaladı. Projenin hem ailelere hem de öğrencilere önemli bir katkı sunacağını vurgulayan Başkan Çolakbayrakdar, "Ailelerimizin yükünü hafifletirken evlatlarımızın eğitim hayatına daha güçlü başlamalarına destek olacağız ve ihtiyaç duyulan her noktada desteğimizi artırarak devam ettireceğiz" dedi. Kocasinan Belediyesi Başkanlık makamında gerçekleştirilen protokol imza töreninde konuşan Başkan Çolakbayrakdar, özellikle hem aileleri hem de öğrencileri sevindiren proje kapsamında ihtiyaç sahibi çocuklara her ay düzenli olarak kahvaltılık paketlerin ulaştırılacağını söyledi. Projenin ilk adımını attıklarını vurgulayan Başkan Çolakbayrakdar; "Kocasinan Kaymakamımız ve Kocasinan İlçe Millî Eğitim Müdürümüz ile birlikte attığımız imzalarla başlatacağımız ‘İlkokul ve Ortaokul Öğrencilerine Kahvaltı Desteği Projesi’nin ilk adımını atmış bulunuyoruz. Kocasinan bölgesi sınırları içerisinde özellikle ihtiyaç sahibi ailelerin çocuklarına her ay düzenli olarak kahvaltılık gıda paketlerini ulaştıracağız. Bu paketlerde öğrencilerin okula götürebilecekleri veya evde tüketebilecekleri temel kahvaltı ürünleri yer alacaktır. İnşallah önümüzdeki günlerde hayata geçirilecek olan bu projeyi düzenli bir şekilde takip ederek sürdürecek ve ilkokuldan başlayıp ortaokula kadar uzanan süreçte ihtiyaç duyulan her noktada bu desteği sağlamaya devam edeceğiz. Bu vesileyle, desteklerinden dolayı İlçe Millî Eğitim Müdürümüze ve Kaymakamımıza teşekkür ediyorum. Projenin başarılı bir şekilde yürütülmesi adına kuracağımız iş birliğiyle şehrimize ve Kocasinan’ımıza hizmet üretmek, burada yaşayan hemşehrilerimize ulaşmak ve onların hayatına dokunmak için her türlü adımı atmış olacağız" ifadelerini kullandı. Kocasinan Kaymakamı Erdoğan Turan Ermiş ise devletin her şartta vatandaşların yanında olduğunu ifade ederek; "Devletimiz her zaman farklı düzeylerde zaruri ihtiyaçları bulunan vatandaşlarımızın yanındadır. İlçelerimizdeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları, belediyelerimizin katkılarıyla birlikte ihtiyaç sahibi ailelerimize sürekli olarak destek sağlamaya çalışmaktadır. Hem halk günlerimizde hem de mahalle ve köy ziyaretlerimizde yine belediyemizle iş birliği içinde vatandaşlarımızın ihtiyaçları konusunda duyarlılık göstermekteyiz. Bu kapsamda hane ziyaretleri de gerçekleştiriyoruz ve ortalama her hafta 35 aileyi ziyaret ederek ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza destek olmaya gayret ediyoruz. Eğitimde fırsat eşitliği son derece önemlidir. Ekonomik nedenlerle okula devam edemeyen bir çocuk gördüğümüzde ya da duyduğumuzda kamuoyu vicdanında olduğu gibi bizim de vicdanımız sızlar. Çocuğun kahvaltı yapamadan okula gelmesi eğitim sürecini ciddi şekilde olumsuz etkileyen bir durumdur. Bu nedenle belediyemizin bu konudaki hassasiyeti son derece kıymetlidir ve inşallah örnek olur. Sosyal Yardımlaşma Vakfı olarak belediyemize hem ailelerin tespiti konusunda hem de proje sürecinde destek vermeye hazırız. Bu öğrencilerimiz arasında ihtiyaç sahibi olanlara kahvaltı desteği sağlanacak olması çok değerli bir adımdır. Ayrıca velilere uygun zamanlarda aylık teslimat yöntemi de son derece yerinde bir uygulamadır. Kıymetli Belediye Başkanımıza, bugüne kadar sunmuş olduğu diğer desteklerin yanı sıra eğitime yönelik bu önemli hizmet için de teşekkür ediyorum" diye konuştu. Kocasinan İlçe Millî Eğitim Müdürü Sıddık Kaya da projenin pedagojik açıdan kapsamlı şekilde değerlendirildiğini kaydederek; "Bu projeyi oluştururken ilkokullardan iki rehber öğretmen ve iki okul müdürü ile bir araya gelerek işin pedagojik boyutunu değerlendirdik. Son derece önemli olan bu projeye rehber öğretmenlerimiz ve okul müdürlerimiz tam destek vermiştir. Hem eğitim açısından hem de ihtiyaç sahibi öğrencilerimiz adına çok büyük bir anlam ifade eden bu katkıları için kendilerine gönülden teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu. Öte yandan aylık periyotlarla okullarda uygun zamanlarda ailelere ulaştırılacak olan beslenme paketlerinin içerisinde; 21 adet kek, 21 adet sade süt, 700 gram kaşar peyniri, 1 kilogram beyaz peynir, yarım kilogram eritme peyniri, tereyağı, bal, tahin, pekmez, helva, zeytin, ceviz, fındık ve kuru üzüm bulunacağı bildirildi.
İzmir Kalori hesabı tarihe karışıyor Sağlıklı beslenmek ve fit bir görünüme sahip olmak isteyenler, yeni yılın gelmesiyle daha kararlı bir hale bürünüyor. İşte bu noktada yeni yılın beslenme alışkanlıkları hakkında detaylı bilgi veren Medicana Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Seda Uşarer, "Rengarenk sofralara hazır olun. Sağlıklı beslenmek, kalori hesabı yapmaktan ibaret olmayacak. Bağırsak mikrobiyotasından sürdürülebilir tarıma, işlenmiş gıdalardan fonksiyonel besinlere, ruh sağlığından kişiye özel diyetlere kadar birçok konu yeni yılda gündemimizde olacak." dedi. Beslenme alışkanlıkları; ekonomik ve çevresel nedenlerle değişime uğruyor. İnsanların temiz içerikli ve sağlıklı gıda arayışı tabakların değişimine neden oluyor. Yeni yılla birlikte sağlıklı ve dengeli bir hayata adım atmak isteyenler de öncelikle diyet listelerini eline alıyor ve beslenme alışkanlıklarına bir düzen getirmeye çalışıyor. Bu noktada 2026’da sofraların renginin de bambaşka olacağını ifade eden Medicana International İzmir Hastanesi Beslenme ve Diyetisyen Seda Uşarer, "Artan gıda fiyatları, sağlık kaygıları, çevresel sorunlar ve bilimsel araştırmalar. Tüm bu faktörler 2026’ya girerken beslenme alışkanlıklarını hiç olmadığı kadar hızlı değiştiriyor. Eskiden diyet denince akla yalnızca kalori hesabı gelirken, artık konu çok daha geniş bir çerçevede ele alınıyor. Bağırsak mikrobiyotasından sürdürülebilir tarıma, işlenmiş gıdalardan fonksiyonel besinlere, ruh sağlığından kişiye özel diyetlere kadar. Kısacası, tabaklar değişiyor." ifadeleri kullandı. Genç kuşağın tercihi sürdürülebilirlik Bitkisel ağırlıklı beslenmenin giderek yaygınlaştığına dikkat çeken Uşarer şöyle konuştu: "Bitkisel ağırlıklı beslenme artık yalnızca veganların veya sağlıklı yaşam meraklılarının ilgisini çeken bir trend değil, geniş toplum kesimlerinin benimsediği bir yaklaşım. Bunun başlıca sebebi, bilimsel araştırmaların bitkisel beslenmenin sağlığa olan faydalarını çok daha güçlü bir biçimde ortaya koyması. Lif açısından zengin gıdalar; sebzeler, meyveler, tam tahıllar, baklagiller bağırsak bakterileri için adeta bir ‘mücadele dostu’ niteliğinde. Lif tüketiminin artmasıyla; bağışıklık güçlenmesi, daha iyi sindirim, daha dengeli kan şekeri, uzun vadede kalp-damar hastalıklarının azalması gibi etkiler sağlıyor. Ayrıca bitkisel beslenme çevresel etkileri açısından da öne çıkıyor. Su tüketimi, karbon ayak izi, tarım alanlarının kullanımı gibi konularda et ağırlıklı diyetlere göre çok daha sürdürülebilir olması, özellikle genç kuşağın seçimlerini ciddi şekilde etkiliyor." Bitkisel ağırlıklı beslenmenin 2026 yılının yeni trendini belirleyeceğini ve bu nedenle yeni yılda en çok duyulacak kavramın ‘bitkisel ağırlıklı ama esnek beslenme’ olacağını söyleyen Uşarer, "Yani, kimisi tamamen vegan olurken, kimisi sadece et tüketimini azaltıyor ama herkes sofrayı daha renkli, daha lifli ve daha çeşitli hale getiriyor" diye ekledi. Geleneksel gıdaların kıymeti artıyor Tüketicilerin işlenmiş gıdalara karşı daha dikkatli olduğunun altını çizen Uşarer, sözlerine şöyle devam etti: "2026’da tüketici davranışları işlenmiş gıdalara karşı da değişiyor. İnsanlar artık yalnızca ‘Kalorisi ne kadar’ sorusunu sormuyor. ‘Temiz içerikli mi? Raf ömrü ne kadar? İçinde gerçek gıdalar var mı? Bu ürün bağırsak sağlığını nasıl etkiler?’ gibi sorular daha sık soruluyor. Ev yapımı yoğurt, evde hazırlanan granola, katkısız fırın ürünleri ve temiz içerikli ürünler daha fazla tercih ediliyor. Birçok kişi artık paketli ürün alışverişinde birkaç saniye durup etiketi okuyor. Markaya güvenme algısı değişiyor, artık tüketici içeriğe güvenmeyi tercih ediyor. Öte yandan bilim dünyası yıllar sonra yoğurt, şalgam suyu, tarhana, turşu gibi geleneksel fermente gıdaların kıymetini daha çok bilmeye başladı. Probiyotik içeren fermente gıdalar, bağırsak duvarını güçlendiriyor, şişkinlik ve sindirim şikayetlerini azaltıyor, bağışıklık sistemini aktif tutuyor, bazı vitaminlerin emilimini artırıyor. Dünyada son birkaç yıldır bağırsak sağlığı, neredeyse her sağlık tartışmasının merkezinde. Bağırsak-beyin aksı kavramı, stres yönetimi ve ruh sağlığı açısından da önemli yer teşkil ediyor. Hatta bazı araştırmalar, bağırsak mikrobiyotası düzenli olan insanların stres karşısında daha dayanıklı olabildiğini gösteriyor. Bu nedenle 2026’nın en çok konuşulan konularından biri; mikrobiyomu destekleyici beslenme modeli olacak." Sıradışı diyetler değil, uzun vadeli denge önem kazanıyor Yaygın olarak uygulanan ketojenik diyet, aralıklı oruç veya karbonhidratı kesmek gibi uygulamaların herkese aynı oranda iyi gelmediğinin anlaşıldığını aktaran Uşarer, "Her bedenin çalışma şekli farklı. Kimisi sabah kahvaltısını atladığında gayet iyi hissederken, kimi öğlene kadar titreme ve baş ağrısı yaşayabilir. Genetik farklılıklar, hormon dengesi, bağırsak florası, stres düzeyi, fiziksel aktivite, metabolik kapasite. Bunların hepsi kişilerin aynı besine vereceği yanıtı değiştiriyor. 2025’te beslenme danışmanlığında en çok duyulan cümle şu oldu. Sana iyi gelen, başkasına iyi gelmeyebilir. Bu nedenle kişiye özel yaklaşım güç kazanıyor. Parmak izi gibi kişiye özgü beslenme planları, bağırsak mikrobiyota analizi, kişisel glukoz yanıtı ölçümü, genetik testler henüz yaygın ve ekonomik olmasa da geleceğin beslenme anlayışının temelini oluşturuyor" ifadelerini kullandı. Öte yandan popüler diyetlerin ciddi riskler sebep olabileceğini söyleyen Uşarer, "Birçok kişi bu diyetlere hızlı kilo vermek için başlıyor. Ama sürdürülebilir olmayan bir yola girebiliyorlar. Yoyo etkisi, hormon dengesi bozulması, vitamin-mineral eksikleri gibi olumsuz sonuçlarla karşılaşabiliyorlar. Bu nedenle 2026’nın bir diğer beslenme yaklaşımı da ‘kısa vadeli sıradışı diyet değil; uzun vadeli denge’ olacaktır" açıklamasında bulundu.
Eskişehir Eczacıdan bağışıklık sistemini güçlendirmek için tavsiyeler Eskişehir’de Eczacı Necmi Yılmaz, kış aylarında artan viral enfeksiyonlara karşı bağışıklığı güçlendirmenin önemine dikkat çekerken, sınav dönemindeki öğrencilere odaklanma ve hafıza için takviye önerilerinde bulundu. Mevsim geçişleri ve kış aylarının gelmesiyle birlikte viral enfeksiyon vakalarında artış yaşanırken, uzmanlar bağışıklık sisteminin korunması konusunda vatandaşları uyardı. Özellikle güneş ışığından yeterince yararlanılamayan bu dönemde vitamin takviyelerinin önemi bir kez daha ön plana çıkıyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Eczacı Necmi Yılmaz, hem hastalıklardan korunma yollarını anlattı hem de yaklaşan sınav dönemi öncesi öğrencilere kritik tavsiyeler verdi. "Enfeksiyonlardan korunmak için bağışıklığımızı güçlendirmemiz gerekiyor" Eczacı Necmi Yılmaz, bağışıklık sistemini destekleyen vitaminlerin kullanımına değinerek şunları söyledi: "Bu aylarda özellikle viral enfeksiyon durumlarından kendimizi korumamız, bunun için de bağışıklığımızı kuvvetlendirmemiz gerekiyor. Bağışıklık için ne kullanabiliriz dersek; C vitamini, çinko, D vitamini, karamürver ya da beta glükan içeren vitamin ürünleri var. Bu ürünleri kullanarak bağışıklığımızı güçlendirebiliriz. Türkiye’de genel olarak D vitamini düşüklüğü mevcut, güneş ışınlarından yeterince alamıyoruz. Özellikle D vitamini takviyesi alınması, bağışıklığımızı kuvvetlendirmek için önem arz ediyor. D3 vitamini, K2 vitamini ile birlikte alınırsa emilimi daha yüksek olur. Bunun için genelde dilaltı damla ya da sprey formlarını öneriyoruz." "Mevsimsel yorgunluk için multi vitamin kullanmalıyız" Kapalı havaların insan psikolojisi ve enerjisi üzerindeki etkilerine de değinen Yılmaz, "Bu aylarda mevsim geçişlerinden, havaların kapalı olmasından ve duygusal durumlardan kaynaklı yorgunluklarımız da artıyor. Bunun için multi vitamin kullanmalıyız. Enerji içeren ürünlerimiz var; herhangi bir kalp rahatsızlığı yoksa bu ürünler de tercih edilebilir" ifadelerini kullandı. "Omega 3 ve sitikolin kazanılmış bilgiyi geri çağırmada faydalı oluyor" Sınav dönemine hazırlanan öğrenciler için dikkat ve hafıza güçlendirici takviyelerin önemine vurgu yapan Yılmaz, şu tavsiyelerde bulundu: "Sınav dönemleri yaklaşıyor, bu öğrenciler için çok önemli bir durum. Herkes iyi şartlar altında yaşamak, belli yerlere ve mesleklere ulaşabilmek için bu sınavlara çokça çalışıyor. Öğrencilere Omega-3 balık yağı ve sitikolin etken maddesini içeren ürünleri tavsiye edebilirim. Bu ürünler kazanılmış bilgiyi geri çağırmada, aynı zamanda dikkat ve algıyı toparlamada faydalı oluyor. Özellikle sınav dönemlerinde bu ürünlerin kullanılmasını öneriyorum." "Kan tahlili sonuçlarına göre destek oluyoruz" Unutkanlık sorunu yaşayanlara B12 vitaminini işaret eden ve vitamin kullanımının bilinçli yapılması gerektiğini hatırlatan Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı: "Sıkça unutkanlık durumu yaşanıyorsa bunun için de B12 takviyesi alınmalı. Vitamin değerlerimizi öğrenmek için en yakın sağlık kuruluşuna, aile hekimlerine ya da hastanelere gidip kan tahlili verebiliriz. Tahlil sonuçlarında hangi değerlerin düşük olduğu zaten belli oluyor. Biz de o tahlili değerlendirerek, vitamin takviyeleri ile değerlerin normal düzeyin üzerine çıkması için yardımcı oluyoruz."
Antalya Prof. Dr. Fahrettin Tızlak’tan Antalya Kütüphanesi’ne 2000 kitaplık değerli bağış Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden emekli olan Prof. Dr. Fahrettin Tızlak, akademik hayatı boyunca büyük bir titizlikle oluşturduğu 2 bin kitaplık kişisel koleksiyonunu Antalya Kütüphanesine bağışladı. Bu anlamlı katkı, Kepez Belediyesi’nin yürüttüğü Akdeniz Kültür ve Edebiyat Başkenti Kepez vizyonu kapsamında önemli bir kültürel kazanım oldu. Zengin arşiviyle dikkat çeken Antalya Kütüphanesi, Prof. Dr. Fahrettin Tızlak’ın bağışladığı 2 bin kitapla koleksiyonunu daha da genişletti. Prof. Dr. Tızlak, Antalya Kütüphanesi’nde misafir edilerek koleksiyon alanlarını gezdi ve kütüphanede yürütülen çalışmalar hakkında bilgi aldı. Akademik hayatı boyunca büyük bir titizlikle oluşturduğu kişisel koleksiyonunu Antalya Kütüphanesi’ne bağışlayan Prof. Dr. Tızlak’a, ziyareti kapsamında Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz tarafından teşekkür plaketi takdim edildi. Plaket takdiminde konuşan Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, Prof. Dr. Fahrettin Tızlak’ın bağışının yalnızca sayısal bir kitap kazanımı olarak değerlendirilmemesi gerektiğini vurgulayarak; "Bu bağış, bir akademisyenin yıllar boyunca emek vererek oluşturduğu bilgi birikimini toplumla paylaşma sorumluluğunun somut bir göstergesidir. Prof. Dr. Fahrettin Tızlak, hocamızın bu örnek davranışı, yalnızca kütüphanemiz için değil; tüm aydınlarımız ve kitapseverler için de güçlü bir çağrı niteliği taşımaktadır. Evlerde ve özel koleksiyonlarda sınırlı kalan kitapların kamusal alanda herkesin erişimine açılması, bilgi üretimini ve kültürel sürekliliği güçlendiren en önemli adımlardan biridir. Bu bağışın, Akdeniz Kültür ve Edebiyat Başkenti Kepez vizyonu doğrultusunda, tüm aydınlarımızın ve kitap dostlarının koleksiyonlarını kütüphanemize kazandırmaları açısından örnek teşkil etmesini temenni ediyoruz" dedi. Prof. Dr. Fahrettin Tızlak ise bağışa ilişkin değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi: "Bu kitapları evime götürmüş olsaydım, büyük ihtimalle bir odada kapalı kalacak ve belki yalnızca benim istifade edebildiğim bir koleksiyon olarak varlığını sürdürecekti. Bugün ise bu eserler, nitelikli ve yaşayan bir kütüphane ortamında; araştırmacıların, akademisyenlerin, öğrencilerin ve tüm kullanıcıların erişimine açık hale gelmiştir. Bilginin paylaşım yoluyla değer kazandığına inanıyorum. Bu kitapların farklı zihinlerde yeni çalışmaların ve fikirlerin doğmasına vesile olacağını bilmek benim için büyük bir mutluluk kaynağıdır." Plaket takdimine Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Diren Çakılcı da katıldı. Bağışla Antalya Kütüphanesi koleksiyonuna kazandırılan 2000 eser, tarih, sosyal bilimler, kültür araştırmaları ve beşeri bilimler alanlarında nitelikli bir kaynak çeşitliliği sunarak; öğrencilerden akademisyenlere, araştırmacılardan tüm okurlara kadar geniş bir kullanıcı kitlesine hitap edecek.