GÜNDEM - 18 Şubat 2017 Cumartesi 20:19

MHP, referandumda neden 'evet' diyeceğini açıkladı

A
A
A
MHP, referandumda neden 'evet' diyeceğini açıkladı

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcı Semih Yalçın, referandum kampanyalarını kendileri yürüteceklerini belirterek, “Bize AK Parti’den gelen resmi, somut bir teklif yok. Gelirse, sınırlı bir şekilde belli yerlerde olabilir. Ama onun dışında kendi kampanyamızı kendimiz yürüteceğiz” dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Avrupa Birliği ülkelerinden gelen 10 Türk Konfederasyonun 450 temsilcisini referandumda neden evet diyecekleri konusunda bilgilendirmek üzere partisini genel merkezinde kabul etti.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, partisinin genel merkezinde gerçekleştirilen kabul sonrası gazetecilerin sorularını cevapladı.

Yaklaşık 1 saat 20 dakika süren kabul sonrası açıklamada bulunan Yalçın, "Bahçeli’nin toplantıda neler söylediği ilişkin detayları paylaştı. Referandum sürecindeki bu iki aylık dönemde Avrupa Türk Teşkilatlarının nasıl devreye sokulacağı, ne yapılacağı, ne tür bir çalışma sistemi içerinde olunacağı noktasında kendileri Genel Başkan Bahçeli tarafından Türkiye’ye davet edildiler. 10 Türk federasyonu var. Yapılan toplantıda Genel Başkan MHP tarihinden referandum ve seçimlerle alakalı olmak üzere kesitler anlattı ve geçmiş referandum ile önümüzdeki yapılacak referandum arasında mukayeselerde bulundu. 2007, 2010 referandumlarını örnekledi. 2010’da neden ‘hayır’ oyu verdiğimizi arkadaşlarımıza tek tek izah etti. Özellikle 2010 referandumundan sonra FETÖ hareketinin çok ciddi anlamda mevzi kazandığını; gerek bürokrasi gerek üniversitede gerek TSK’da gerekse de Emniyet Teşkilatı’nda ifade etti. 2010 referandumu sonrasında FETÖ hareketinin bu denli bir yerleşik hal almasının 15 Temmuz’u hazırladığını ifade etti. Arkadaşlar Avrupa’dan geldikleri için 15 Temmuz’da MHP genel merkez binasında yaşananları çok merak ediyorlardı o gece genel merkezde yaşananları onları anlattı. Genel Başkan Bahçeli, ‘ihtilal başarılı olsaydı, bu ülkede her şeyi yapacaklardı’ dedi. Hatta ‘bu binayı yerle bir ederler miydi? Etmezler miydi? Diye kitleye soru sorup cevabı açıkta bıraktı" ifadelerini kullandı. 

“Sözde muhalifler için toplamda iki cümle etmiştir”

Bahçeli’nin parti içindeki ‘sözde’ muhaliflere ilişkin de açıklamada bulunduğuna işaret eden Yalçın, Bahçeli’nin, “Bunların büyütülmemesi, önemsenmemesi gerektiğini, bu tip çıkışların MHP tarihi içerisinde her dönem olduğunu ancak başarısız olacaklarını, yolumuza devam edeceğimizi“ söylediğini aktardı.
Yalçın, “Muhaliflerin diğer partilere koştuklarını; CHP’ye, Doğu Perinçek’e imada bulunarak onların vesayeti altına girdiler gibi cümle geçti. Ama bunların isimlerini zikretmedi“ diye konuştu.

Referandumda, AK Parti ile ortak çalışma

AK Parti ile MHP’nin ortak çalışma yapacakların yönünde sorulan soruya Yalçın, “Bu ben somutlaştırmış olayım. Yenikapı’daki gibi bir miting olabilir mi? Zaruret hasıl olduğu takdirde bu tip şeyler de olur. Yoksa 24 saat beraber çalışmak gibi bir planlama yok. Somut, planlanmış bir şey yok. Şöyle olabilir, AK Parti’deki arkadaşlar bunu düşünmüş olabilirler. Sayın Başbakan tasarlamış olabilir. Bize gelen resmi somut bir teklif yok. Gelirse, sınırlı bir şekilde belli yerlerde olabilir. Ama onun dışında kendi kampanyamızı kendimiz yürüteceğiz" cevabını verdi.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.