GÜNDEM - 18 Nisan 2020 Cumartesi 12:09

Onların görevi korona ile burun buruna çalışmak

A
A
A
Onların görevi korona ile burun buruna çalışmak

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Hastanesinde bulunan yoğun bakımlarında ki sağlık çalışanları korona virüsü (Covid-19) bulunan hastaların iyileşmesi için gece gündüz demeden çalışmalarını sürdürüyor.

İhlas Haber Ajansı (İHA), korona virüsün (Covid-19) tedavisinin en zorlu geçtiği ESOGÜ Tıp Fakültesi Yoğun Bakım Ünitelerinde çalışmaları görüntüledi. Eskişehir’de korona virüs nedeniyle durumları ağır olan hastaların büyük bir kısmı bu yoğun bakımlarda tedavi altına alınıyor. Hastaneye yapılan yeni yoğun bakımları sayesinde gelen hastalara müdahale hızı artarken sağlık çalışanlarının da işi kolaylaşıyor. Özel bölümlere alınan hastalara bire bir müdahale edilirken, yoğun bakımda çalışan sağlıkçılar ise 5 saatte bir görev değiştiriyor. Bu saat içinde yoğun bakım ünitesinde bulunan çalışanlar tulumları çıkartmadan 5 saat çalışmak zorunda kalıyor. Tulumlar içinde terleyen çalışanların durumu buharlaşmış gözlüklerinden bile anlaşılırken, onların tek amacı ise işlerini yapabilmek. Hastaların an ve an durumlarını kontrol eden doktorlar her hastanın kurtulması için çalışmaları aralıksız sürdürürken, her hastayı son ana kadar kurtarmak için mücadele ediyorlar. Herkesin korktuğu ve yakalanmamak için tedbirler aldığı virüse karşı burada çalışan herkes korona virüs ile burun buruna çalışmak zorunda kalıyor. Birçok çalışan ailelerini uzun sürede görmezken, kendi sağlıklarından öte hastaların iyileşmesi için çaba sarf ediyor.

Yoğun bakıma girerken ve çıkarken tüm tedbirlere uyuluyor

Çalışanlar yoğun bakıma girerken veya çıkarken alınan tedbirleri uyguluyor. Tulum, maske ve sipersiz yoğun bakıma giremeyen çalışanlar girerken ve çıkarken de dezenfekte yapıyor. Görevi tamamladıktan sonra yoğun bakımı çıkışında tek kullanımlık malzemeleri ise özel olarak konulan kutulara atıyor. Onlarca hayat kurtarmak için mücadele eden çalışanlar birkaç saat dinlendikten sonra yeniden görevlerinin başına dönüyor.
Yoğun bakımlarının korona virüs (Covid-19) çalışmaları hakkında bilgi veren Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr Birgül Yelken, hastaları durumlarını an ve an kontrol ettiklerini söyledi.

“Hasta sayısına göre çalışanlarımızın sayısı saatlik değişiyor”

Korona virüslü hasta sayılarının günlük olarak değiştiğine dikkat çeken Prof. Dr. Birgül Yelken, konuşmasının devamında ise, “Hasta sayımıza göre çalışan sayımız da değişiyor. Tabi yoğun olarak çalışıyoruz. Hem normal yoğun bakım hastalarımız var, hem de bu Covid-19 pozitifle takip ettiğimiz hastalarımız var. Hasta sayımıza göre çalışan sayımızı günlük hatta saatlik bile değiştirebiliyoruz. Covid-19 pozitifle çalışan arkadaşlarımız mecburen shiftlerle çalışıyor ve içeriye girerken tam donanımlı maskeleri, gözlükleri, siperleri, tulumları ile girerek 3-4 saat boyunca çalışıyorlar. Bu süreç içerisinde maalesef çok fazla dışarı çıkamıyorlar” dedi.

“Yeni yoğun bakımlar işimizi çok kolaylaştırıyor”

ESOGÜ’de yapılan yeni yoğun bakımlar hakkında konuşmasını sürdüren Yelken, “Tabi yoğun bakımlarımız yeni ve donanımlı yoğun bakımlar. Gerçekten bizim işlerimizi çok kolaylaştırıyor. Hastalarımızı çok iyi bir şekilde izole edebiliyoruz. Birbirinden de ayırabiliyoruz. Bu çok büyük bir avantaj oldu bu dönem içerisinde. Böyle bir yoğun bakımda çalışıyor olmak bizim işimizi çok kolaylaştırıyor. Çalışanlarımızın tümüne daha en başından eğitimlerimizi verdik. Nasıl müdahale edeceklerini, nasıl giyineceklerini, nasıl korunacaklarını defalarca anlattık. Şu ana kadar işlerimiz gerçekten yolunda gitti. Hastalarımıza rahatlıkla müdahale edebiliyoruz. Elimizde kullanabileceğimiz her türlü ilaç, malzeme ve ortam var. Yoruluyoruz gerçekten, yoğun bir çalışma ortamı gerçekten yoğun bakım. Tabii ki hastanenin birçok yeri yoğun ama yoğun bakımlar gerçekten bizleri çok yoran yerler. Bu süreç içerisinde, yaklaşık 4 haftadır bu şekilde çalışmaya devam ediyoruz” diye konuştu.

Onların görevi korona ile burun buruna çalışmak

“Sadece korona ile değil normal yoğun bakım hastalarıyla da mücadele ediyoruz”

Korona virüs hastalarının yanı sıra normal yoğun bakım hastaları ile de mücadele ettiklerini anlatan Prof. Dr. Birgül Yelken, konuşmasının devamında şunları söyledi:

“Bizim de tabi kaybettiğimiz hastalar var ama bu hastalarımızın hepsi zeminde başka hastalıkları olan hastalardı. Özellikle kanser olanlarda ne yaparsak yapalım başarısız olduklarımız oldu ama onun dışında taburcu ettiğimiz, eve gönderdiğimiz birçok hastamız var. Dediğim gibi sadece Covid-19 değil normal hastalarımız da var yoğun bakımda. Trafik kazları, kalp yetersizliği, zehirlenmeler, yüksekten düşmeler var. Bu süreçte tabii ki onların da tedavilerini sürdürmek zorundayız. Elimizden geleni yapıyoruz. Covid-19 ile gelen ve taburcu ettiğimiz de birçok hastamız var.”

Onların görevi korona ile burun buruna çalışmak

Yeni yoğun bakım ünitelerinin olmaması durumunda korona virüs ile mücadelesinin ne durumda olacağının sorulması üzerine ise Prof. Dr. Yelken, “Çok zor olurdu. Çünkü izole odalarımız yoktu. Bu yoğun bakım binası yapılana kadar izole oda sayımız çok azdı. Her yoğun bakımın içinde sadece bir taneydi ve bu süreç gerçekten çok zor yürütülebilirdi bu bina ve yoğun bakımlar olmasaydı” dedi.

Aydın Sarıoğlu - Burak Tekin
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Antalya’da "sineksiz yaz" için ekipler hem sahada hem eğitimde Antalya Büyükşehir Belediyesi, yıl boyu bin 600 personelle haşere ve sinekle mücadele çalışmalarını aralıksız yürütürken, uygulamaların daha verimli olması için 19 ilçede vektörel mücadele eden personele yönelik eğitimler veriyor. Eğitimde konuşan Prof. Dr. Hüseyin Çetin, iklim değişikliğinin etkisiyle daha önce Türkiye’de bulunmayan yeni ve istilacı sinek türlerinin görülmeye başlandığını söyledi. Antalya Büyükşehir Belediyesi halkın sineksiz bir yaz geçirmesi, vektörel mücadele çalışmalarını yaz-kış demeden aralıksız sürdürüyor. Bin 600 personel, 195 araç ve yüzlerce ekipmanla yılın 12 ayı aralıksız hizmet veriliyor. Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı Çevre Sağlığı Şube Müdürlüğü tarafından halk sağlığını ve çevre sağlığını korumak adına gerçekleştirilen ilaçlama çalışmalarında görev alan uygulayıcı personele yönelik düzenli olarak vektörle mücadele eğitimleri düzenleniyor. Bu kapsamda Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Çetin tarafından Manavgat, Serik, Akseki ve İbradı’da görev yapan 400 personele vektörlerin larva ve erginleri ile mücadele yöntemleri, güncel teknolojik yenilikler ve oluşan uygulama yöntemleri ile biyosidal ürünler hakkında bilgi aktarıldı. En büyük ekip Antalya’da Büyükşehir Belediyesi Çevre Sağlığı Şube Müdürü Mesut Çınar, vatandaşların rahat bir yaz geçirmesi için bin 600 kişilik mücadele ordusu ile karada ve suda gece-gündüz çalışma yaptıklarını belirterek şunları söyledi: “Bin 600 personel, 195 araç ve yüzlerce ekipmanla yılın 12 ayı aralıksız mücadele ediyoruz. Belediyeler arasında nüfusumuza göre en büyük ekibe sahibiz. Ekiplerimizin uygulamalarını daha verimli ve bilinçli yapabilmeleri için bilimsel ve akademik eğitimlerimize düzenli olarak devam ediyoruz. Eğitimde ekiplere kullandıkları ilaçları, nerelere uygulama yapmaları gerektiğini, mücadele yöntemleri ve güncellenen uygulamaları anlatıyoruz. Vatandaşlarımızım içi rahat olsun. Huzurlu ve sağlıklı bir yaz için aralıksız çalışmalarımız sürüyor.” "İstilacı sinek türleri ülkemizde" Manavgat Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleşen eğitimde son yıllarda Türkiye’de iklim değişikliğinin etkisini bariz bir şekilde görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Hüseyin Çetin, yağış rejiminde aşırı bir bozukluk olduğunu kaydetti. Çetin, “Son 90 yılın en sıcak Mart ve Nisan ayını yaşıyoruz. Bunun sonucu haşereler için üreme sebebi oluyor. Vektör kaynaklı hastalıklar ve farklı böcek türleri çıkmaya başladı. Ülkemizde de istilacı sivrisinek türlerini görüyoruz. Bu sineklerin de bölgemizde görülmemesi ve yayılmaması için yoğun bir çalışma yürütüyoruz” dedi. Yağış ve sıcaklık Türkiye’de 65 farklı sinek, Antalya’da da yaklaşık 20 farklı sinek türünün olduğunu kaydeden Çetin, “Değişen yağış rejimi ve sıcakların artmasıyla Türkiye’de görülmeyen türler ülkemize sıçradı. İzmir, Trakya ve Marmara gibi bölgelerde görülmeye başlayıp Muğla’ya kadar ulaştı. Buna tedbir olarak Büyükşehir Belediyesi ve Akdeniz Üniversite tarafından düzenli taramalar yapılıyor ve kullanılan ilaçların düzenli testleri yapılıyor” ifadelerini kullandı. "Çevrede su birikintisi bırakılmamalı" Sivrisinek, karasinek gibi haşerelerle mücadelede özellikle konut ve bahçelerin etrafında su birikebilecek kapların düzenli olarak boşaltılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Çetin, ‘Vatandaşlarımızın koymuş oldukları boş kaplara dolan yağmur suyuyla beraber sivrisinek ve haşereler buralara yumurtluyor. Sonrasında kontrolsüz uçkun meydana geliyor. Ayrıca sahipsiz hayvanlara aşırı yem dökülmemeli, çünkü çevredeki fare ve sıçan gibi kemirgenler bunlardan besleniyor” ifadelerine yer verdi.
Kastamonu Devlet desteği ile kuruldu: Kadınlar modern serada üretime başladı Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde Kaymakamlık tarafından Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı’nın destekleriyle kurulan serada kadın kooperatiflerine üye kadınlar üretime başladı. Serada üretilen ürünler kadınların ekonomik kazanç elde etmelerini sağlayacak. Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde, İnebolu Kaymakamlığı ve Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı’nın (KUZKA) iş birliğinde yürütülen “Serada Üreten Kadınlar” projesinde desteklenen kadın kooperatiflerine üye kadınlar, serada ekim yaptı. İnebolu Kaymakamlığı tarafından ilçede kurulumu gerçekleştirilen seralarda günlerde çilek fidesi dikildi. Akabinde kadın kooperatiflerine üye kadınlar, topraklı alanda da domates, fasulye, biber ve salatalık fidesini toprakla buluşturdu. Yetiştirilecek ürünlerin satışından elde edilecek gelirle, kadınların ekonomik gelir elde etmesi sağlanacak. Aynı zamanda verilecek modern tarım eğitimleri ile ilçedeki çiftçilerin üretim kapasitesini artırması sağlanacak. İnebolu Kaymakamı Ahmet Vezir Baycar, Kastamonu Orman Bölge Müdürü Fahri Sönmezoğlu ile İlçe Tarım ve Orman Müdürü Hülya Karaaslan, serada fide dikimi yapan kadınları ziyaret etti. Ziyarette kadınlarla bir süre sohbet eden Kaymakam Baycar, İnebolu’da üretim yapmak isteyen her kadını eğiterek üretime kazandırmayı hedeflediklerini söyledi. "Tarıma elverişli arazinin az olması seraya olan rağbeti artırıyor" Proje çerçevesinde ilk aşamada yaklaşık 2 dönümlük bir seranın kurulduğunu söyleyen Kaymakam Baycar, “İnebolu, Kastamonu’da sera potansiyeli en fazla olan ilçemizdir. İnebolu, 650’ye yakın sera ile iştigal eden ve 115 bin metrekare sera alanımız buluyor. Kastamonu’nun tarıma elverişli arazisinin az olması seraya olan rağbeti artırıyor. Çünkü başka hububat noktasında herhangi bir tarım yapacak alan kıtlığımız var. Dolayısıyla da serada da ciddi bir verimlilik var. Vatandaşlarımızın geleneksel olarak böyle bir eğilimi var ve serada pazarlama sıkıntısı yaşanmıyor. Gerekse İnebolu’da köylü pazarında gerekse yerel marketlerde gerek ise İstanbul’daki İnebolu pazarında satışları çok kolay oluyor” dedi. "Bu seramızı 2 milyon 500 bin liraya mal ettik" KUZKA’nın destekleriyle İnebolu’da sera kurulumunu tamamladıklarını söyleyen Kaymakam Baycar, “Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen İnebolu Seracılık Projemizin son aşamasına geldik. İnebolu’da kurduğumuz kadın kooperatiflerimizle birlikte topraklı kesimdeki üretimde bugün son aşamasını da gerçekleştirdik. Topraklı kesime biber, domates, salatalık ve fasulye ekimlerimizi yaptık. Kadın kooperatifindeki üyelerimizle birlikte bu ekimleri gerçekleştirdik. Bundan yaklaşık 2 hafta öncesinde de topraksız kesime çileklerimizi ekmiştik. Çileklerimiz şu anda çiçek açtılar. İnşallah iki veya üç hafta içerisinde artık çilek toplama aşamasına geleceğiz. Artık iki yılın burada emekleri bulunuyor. Bu seramızı 2 milyon 500 bin liraya mal ettik. Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı’nın ve Sayın Valimizin Özel İdare’den destekleriyle bu seranın kuruluşunu gerçekleştirdik. Bugünkü bütçe ile 67-70 milyon liraya yapacağımız bir tesis var. Buradaki amacımız modern tesis yöntemlerini kullanmak. Toprak analizi olmak üzere, modern sulama, gübreleme yöntemlerini İnebolulu çiftçilerimize rehberlik niteliğinde bir uygulama kazandırıp, uygulama tarım serası alanına dönüştürmek. Çiftçilerimize aynı zamanda eğitim de veriyoruz. Burada da pratik eğitimi de gerçekleştireceğiz. Tarım Müdürlüğümüzden ziraat mühendislerimiz yaklaşık 2 aydır teorik eğitimler veriyorlar. Uygulamalı seracılık eğitimini de başlatacağız” diye konuştu. "Kadınların ekonomik değer elde etmelerini hedefliyoruz" "Tarım İnebolu" adı altında bir marka oluşturmak için çalışma başlattıklarını ifade eden Kaymakam Baycar, "Aynı zamanda Tarım İnebolu diye bir marka oluşturuyoruz. Pazarlama stratejilerini de belirleyip kadınların biraz daha ekonomik değer elde etmelerini hedefliyoruz. Buradaki konteynerlerde paketleme makineleri de olacak. Bu şekilde hem İnebolu pazarında hem de İstanbul’daki köy pazarında satışını sağlayacağız. Kadın kooperatiflerimize ve ilçemize seramızın hayırlı olmasını diliyorum" şeklinde konuştu.