GÜNDEM - 11 Şubat 2016 Perşembe 12:42

Özgecan Aslan mezarı başında anıldı

A
A
A
Özgecan Aslan mezarı başında anıldı

Mersin'in Tarsus ilçesinde 11 Şubat 2015’te vahşice öldürülen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan, ölümünün birinci yılında mezarı başında anıldı. Kızlarının mezarını ziyaret eden aile, gözyaşı döküp Özgecan için dua etti.

Çağ Üniversitesi öğrencisi Özgecan Aslan, 11 Şubat 2015 tarihinde, Tarsus ilçesindeki okulundan evine dönmek üzere bindiği minibüste vahşice katledildi. Kızlarının Mersin’deki evine dönmemesi üzerine polise başvuran Aslan ailesi, iki gün sonra aldıkları haberle yıkıldı. Özgecan’ın cesedi, 13 Şubat 2015 tarihinde Tarsus-Ankara karayolu Çamalan köyündeki Cin Deresi'nde yanmış halde bulundu. Evine dönmek için bindiği minibüste hunharca katledilen 19 yayındaki Özgecan’ın davası, sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya mal oldu. Kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin simgesi haline gelen Özgecan, tüm kadın örgütlerini harekete geçirirken, katilleri olan 3 sanığa verilen indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla da benzer davalarda emsal oldu.

ÖLÜMÜNÜN BİRİNCİ YILINDA MEZARI BAŞINDA ANILDI
Özgecan Aslan, katledilişinin birinci yıl dönümünde mezarı başında anıldı. Kızlarının Mersin Şehir Mezarlığı'ndaki kabrini ziyaret eden Aslan ailesi, dua edip gözyaşı döktü. Çocukları Beste, Barış Ali ve akrabalarıyla birlikte Özgecan Aslan'ın mezarını ziyaret eden baba Mehmet ve anne Songül Aslan, melek figürlü kabri başında el açıp kızları için dua ettiler. Törende mezarlık imamı Mehmet Keskin tarafından Yasin-i Şerif okunurken, gözyaşlarına hakim olamayan anne Songül Aslan ise Kur'an okudu.
Yapılan duaların ardından aile mezarlıktan ayrıldı. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.