GÜNDEM - 24 Aralık 2018 Pazartesi 11:34

Paradaki sır ışığa tutunca ortaya çıktı

A
A
A
Paradaki sır ışığa tutunca ortaya çıktı

Bursalı koleksiyoner, eline geçen 1980'li yıllarda basılmış 5 bin lirayı ışığa tuttuğunda üzerinde filigran bulunmadığını gördü. Paranın değerinin 20 bin TL olduğunu belirten nümismat Merih Ayder, "Çok az bulunan bir para. Nadir olduğu için filigran olanın fiyatı 500-600 TL iken, filigran olmayan para 20 bin TL civarında" dedi.

Bursa'da yaşayan Merih Ayder, 25 senedir koleksiyon işi ile uğraşıyor. Ayder, koleksiyonundaki özel parçaları İhlas Haber Ajansı ile paylaştı. Asıl mesleği nümismatik olan Ayder, elinde bazı paralar olduğunu belirtti. Koleksiyonerliğin sabır, zaman, tecrübe ve araştırma işi olduğunu anlatan Ayder, "Çok sabırlı olmanız lazım. Eğer sabretmezseniz ve maddi durumumuz da iyi olmazsa bu işi yapamazsınız. Tabii her şeyden önce de sevmeniz gerekir. İşin özü budur" dedi.

"Siz 5 bin lira görürsünüz, biz 20 bin TL'ye devrederiz"
Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelip ellerindeki paraları getirenler olduğunu ifade eden Ayder, en özel parçalardan birinin elinde bulunan filigran hatalı 5 bin lira olduğunu söyledi. 1980'lerin parası olan 5 bin liranın üzerinde filigran olmadığını belirten Ayder, "Bu elimizdeki para nadir bir durum olduğundan koleksiyonerler bunu alıp albümüne koymak istiyor. Tabii nadir olduğu için de pahalı oluyor. Filigran olanın fiyatı 500-600 TL iken, filigran olmayan para 20 bin TL civarında. Çünkü çok az bulunan bir para, o yüzden de değerli. Siz bunu 5 lira olarak görürsünüz ama biz bunları 20-25 TL'ye kadar devredebiliyoruz" şeklinde konuştu.
Bu ayrıntıyı nasıl fark ettiğini de anlatan Ayder, "Bunlar elimize desteler halinde geliyor, geldikçe biz araştırır, inceler bakarız. Işıkla tek tek filigranlarını ve kat izlerini kontrol ederiz" dedi.

Paradaki sır ışığa tutunca ortaya çıktı

Paraya ihtiyacı olduğunda para satıyor
Radarlı para bulma işini de başlatanlardan birinin kendisi olduğunu aktaran Ayder, 888, 999 gibi sıralı veya 12345 gibi ardışık sayılardan oluşan para koleksiyonu oluşturduğunu söyledi. Bursalı olmasından dolayı 16, 16, 16 serisini koleksiyon yapmak için çok uğraştığını kaydeden Ayder, "Tekrarlayan numaraları koleksiyona koymak daha bir değerli oluyor. Ben Bursalı olduğum için Bursa serisini çok aradım ve sonunda buldum. Koleksiyoner arkadaşlarımız kendi bulunduğu şehrin plaka numaralarını biriktirmek isterler. Örneğin İstanbullular 34 34 34'ü biriktirir. Başında B harfi olsaydı, Bursa'nın b'si daha iyi olacaktı ama bulamadım idare ediyoruz bununla. Koleksiyonda tam fiyatlar belli değildir, alıcı ile satıcı arasında oluşur. Bazen alıcı öyle uçuk bir rakam teklif eder ki eğer paraya ihtiyacınız varsa verirsiniz" diye konuştu. 

Paradaki sır ışığa tutunca ortaya çıktı

"Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ilk parası"
Para ve madalya üzerine kitap yazan Anadolu Antikacılar Derneği Başkan Yardımcısı Necati Doğan ise, elinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ilk paralarından birinin bulunduğunu söyledi. 1927 yılında tedavüle çıkan paranın İngiltere'de basıldığını, ön yüzünde Latince ve eski Osmanlı Türkçesi ile 10 lira yazdığını, arka yüzünde Ankara Kalesi ve Bentderesi'nun bulunduğunu belirten Doğan, üzerinde ise dönemin Maliye Bakanı Mustafa Abdülhalik Renda'nın imzası olduğunu söyledi. Doğan, "Bu cumhuriyetin ilk parasıdır ve oldukça nadirdir. Koleksiyoncuların da oldukça rağbet ettiği paralardan bir tanesidir. Paranın şu anki değeri aşağı yukarı 8-10 bin TL civarında. Çil olsa çok daha değerli olacaktı, yani basıldığı şekli ile muhafaza edilmiş, tedavide kullanılmamış hali. Onu bulmak çok çok zor" değerlendirmesinde bulundu.  

Yağmur Yıldız - Nurullah Geylani

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri AGÜ, Filistin’e destek yürüyüşü düzenledi Abdullah Gül Üniversitesi (AGÜ) tarafından İsrail saldırılarının devam ettiği Filistin için destek yürüyüşü düzenlendi. AGÜ tarafından Sümer Kampüsü’nde, ’Gazze’deki soykırım hakkında farkındalık yürüyüşü’ düzenlendi. Yürüyüşe katılan öğrenci ve akademisyenler; ellerindeki bayraklar ve dövizlerle Filistin’e destek verirken, sloganlarla saldırılara devam eden İsrail’e tepki gösterdi. Yürüyüş sonrası açıklamalarda bulunan AGÜ Rektörü Prof. Dr. Cengiz Yılmaz; "Susma zamanı değil, ses çıkarma zamanı. Hakkın, haklının, mazlumun yanında olma zamanı. Bunu yaparken de aranızdaki farklılıkları görmeden hep birlikte dayanışma içerisinde yapıyor olmalı. Hem düzenleyen hem burada olanlara teşekkür etmek istiyorum. Ses çıkaracağız; üniversiteler ses çıkaracak, toplumumuz ses çıkaracak, bütün dünya ses çıkaracak. Hep bir araya geleceğiz ve bu zulmü durduracağız, başka çaresi yok. Ceza görmesi gerekenler ceza görecek, yargılanması gereken yargılanacak ve dünya ancak ondan sonra tekrar yaşanabilir bir gezegen haline gelecek. Yoksa biz hep bu problemi içimizde yaşıyor olacağız, buna izin vermemek lazım. O yüzden AGÜ bugün sesini çıkarmış oldu. Dünyada pek çok üniversitede toplanıyorlar. Bundan sonra ses çıkararak devam edecek" ifadelerini kullandı. Etkinlikte ayrıca Filistin’de yaşananları anlatan video da katılımcılara izletildi.
Diyarbakır 70 yaşındaki çift karavanla Türkiye turunda Kırıkkale’den karavanla Doğu ve Güneydoğu Anadolu turuna çıkan emekli Hatice-Fazlı Yazan çiftinin durakları, Malatya, Kayseri, Sivas ve Elazığ’ın ardından Diyarbakır oldu. 2018 yılından beri aralıklarla karavanla seyahat eden 70 yaşındaki çift, Türkiye’nin büyük bölümünü gezdiklerini dile getirdi. Hatice (69) ve emekli Astsubay Fazlı Yazan (72) çifti, 2018 yılından beri aralıklarla karavanlarıyla seyahat ediyor. Ege, Marmara, Karadeniz’den sonra rotalarını Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya çeviren Yazan çifti, geçtiğimiz hafta perşembe günü Kırıkkale’den yola çıkarak, Kayseri, Sivas, Malatya ve Elazığ’ın ardından dün Diyarbakır’a geldi. Yazan çifti, geceyi tarihi Sur ilçesinde yapılan restorasyon çalışmalarıyla inanç ve kültür turizmine kazandırılan İçkale Müze Kompleksi’nde Hz. Süleyman Camii ve 27 Sahabe Türbesi’nin yanında geçirdi. Hatice Yazan, İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine 2018’den beri senede en az iki kere geziye çıktıklarını, hemen hemen Türkiye’nin her yerini gezdiklerini söyledi. Bir tek Doğu Anadolu’nun kaldığını belirten Yazan, bu sene de doğuyu gezip, doğu ile devam ettirmeyi düşündüklerini ifade etti. Geçen perşembe günü Kırıkkale’den yola çıktıklarını, Kayseri, Malatya, Kayseri’de Pınarbaşı’nı gezdiklerini, Malatya’da Gürün’e gittiklerini anlatan Yazan, Gürün’ün görülecek her yerini gördüklerini söyledi. Hatice Yazan, “Malatya’nın içinde kaldık. Bir gece Elazığ Hazar’da kaldık. Dün de buraya geldik, biraz gezdik. Eğil’e peygamberler kabrine gittik. Gece kalacak yer burayı söylediler. Geldik, burada kaldık. Diyarbakır’da surların içindeyiz, Hz. Süleyman Camii’nde sahabelerin yanındayız. İki oğlumuz var. Biri Almanya’da, biri Kırıkkale’de. Almanya’da 4 torunumuz var. Kırıkkale’de de üçüzlerim var” dedi. Bugün Mardin’e gitmeyi düşündüklerini aktaran Yazan, “Oradan Midyat, Batman, Siirt, Bitlis, Van Gölü’nü komple gezmeyi düşünüyoruz. Oradan dönmeye başlayacağız. Sivas üzerinden Kırıkkale’ye gideceğiz. Karavan hayatını seven bir insanım. Karavanda yaşamak için bayanın istemesi lazım. Çünkü erkek ancak şoförlüğünü yapar. Kadın karavanın içini düzenler. Karavan hayatı 20 metrelik bir yerde yaşamaktır. Ben sevdiğim için bize güzel geliyor. Seviyoruz, beğendiğimiz yerde kalıyoruz” dedi. Bu zamana kadar Marmara, Ege, Karadeniz, Güneydoğu Anadolu’yu gezdiklerini dile getiren Yazan, “Diyarbakır, en çok sevdiğim şehirlerden birisidir. Daha önce de iki kere geldim, bu üçüncü gelişim. Diyarbakır şehir merkezi de çok güzel, surlar çok güzel. Özelikle manevi açıdan burası çok güzel” diye konuştu. Diyarbakır’a daha önceki gelişlerinde iki güzel olay yaşadıklarını anlatan Fazlı Yazan ise, “İlk geldiğimizde karpuz dönemiydi. Yolda karpuzcunun birinde durduk. Karpuz alacağız, kardeşim dedi ki, ‘Ağabey, karpuzlarım biraz bayat.’ Ki, bu adam karpuz satıyor. Bizim için çok değişik oldu. Bayat diye karpuzunu vermedi, ’Git şuradan al’ denildi. İkincisi, arabanın o zaman tekeri çizilmişti. Tekeri değiştirmek için lastikçiye gittik. Lastikçinin söylediği şey, ‘Ağabey, bununla çok gidersin. Çünkü hiçbir şeye değmemiş, sadece kenarı çizilmiş.’ Halbuki istese değiştirebilir, parasını alabilir. Bir de öyle bir güzellik yaşadık. Diyarbakır’a ithaf ediyorum; Allah razı olsun, dönüş yok, aldığın nefesin tekrarı yok. Meşru ölçüler içerisinde en güzelini değerlendirsinler. Bu mesajımız bütün insanlara” şeklinde konuştu.
Eskişehir İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Hasan Levent hipertansiyon hakkında konuştu Eskişehir Fizyomer Terapia Estetica Denta Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tıp Merkezi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Hasan Levent, Dünya Hipertansiyon Günü nedeniyle hipertansiyon hakkında uyarılarda ve tavsiyelerde bulundu. Her yıl 17 Mayıs tarihi, Dünya Hipertansiyon Günü olarak kutlanıyor. Hipertansiyonun nedenleri ve belirtileri hakkında konuşan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Hasan Levent, “Hipertansiyon dediğiniz zaman tansiyonumuz 14/9 ve üzerindeyse biz hipertansiyon hastası olarak kabul ediyoruz. Tansiyon niçin önemli? Tansiyon yükseldiği zaman damarlarımızda daralma ve buna bağlı olarak da dolaşım bozukluğu yapmaktadır. Sonuçta damardan beslenen bütün organlarımız zarar görmektedir. O nedenle tansiyon tedavisi çok önemli. Genelde hipertansiyon tanısı tesadüfen konmaktadır, çünkü belirtileri çok gizli oluştuğu için ve diğer hastalıklarla karıştığı için insanlar genelde hipertansiyonu olduğunu geç anlamaktadır. Genelde zararlar oluştuğu zaman tanı konmaktadır. O nedenle şayet kilomuz fazlaysa, anne, baba, kardeşlerimizde ve akrabalarımızda, hipertansiyon tanısı varsa, bunun yanında baş ağrısı, baş dönmesi, kulakta çınlama, uğultu, burun kanaması, kalp bölgesinde, göğüs bölgesinde ağrı ve çarpıntı varsa muhakkak bir tansiyon ölçümü yaptırmamız gerekiyor” dedi. “14/9 üzerindeyse muhakkak bir dahiliye doktoruna giderek tedavi olmamız gerekmektedir” Eskişehir Fizyomer Terapia Estetica Denta Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tıp Merkezi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Hasan Levent, tansiyonun vücutta yol açacağı zararlar hakkında da ise şöyle konuştu; “Tansiyon özellikle damarlara zarar verdiği için damarlarda daralma yaparak özellikle beyine giden, kalbinize giden, böbreklere giden ve göze giden damarlarda kan dolaşımını bozmaktadır. Buna bağlı olarak beynimizde vasküler demans dediğimiz unutkanlık ve hafıza bozukluğuna neden olmaktadır. Şayet tansiyon çok yükselirse beyinde kanama yaparak inme dediğimiz felç hastalığa neden olmaktadır. Kalpte de aynı şekilde kalp krizine ve sonuçta kalp yetmezliğine kadar giden sonuçlar doğurmaktadır. Böbrek yetmezliği yapabilmektedir. Gözünüzde görme bozukluğu ve aynı zamanda körlüğe kadar giden bozukluklara neden olmaktadır. O nedenle tansiyonumuzu ölçtürüp 14/9 üzerindeyse muhakkak bir dâhiliye doktoruna giderek tedavi olmamız gerekmektedir.” “Sağlıklı bir şekilde beslenerek ve düzenli egzersiz yaparak sağlıklı kiloya inmemiz gerekiyor” Yüksek Tansiyonun tedavisinde iki basamak bulunduğunu belirten, İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Levent, "Öncelikle kendimize düşen görevler vardır. Şayet kilomuz çok fazlaysa sağlıklı bir şekilde beslenerek ve düzenli egzersiz yaparak sağlıklı kiloya inmemiz gerekiyor. Stresimizi kontrol etmemiz lazım. Çünkü stres gerçekten tansiyonunuzu çok etkiliyor, yükseltiyor. Bunun yanında az tuz tüketmek önemli. Muhakkak bir dahiliye doktoruna muayene olarak yaşımıza uygun ve hastalığımıza uygun şekilde ilaç tedavisi almak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Kocaeli Kocaeli’de pankart gizemi: Herkes Nurettin’i merak etti Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde binaya asılan "Allah belanı versin Nurettin" yazılı pankartla ilgili vatandaşlar konuştu. Pankartı asan şahsın zaman zaman etrafa rahatsızlık verdiği iddia edilirken, olayın sebebi ise merak konusu oldu. Seymen Mahallesi Hürriyet Caddesi’nde dün binaya asılan "Allah belanı versin Nurettin" yazılı pankart görenleri şaşkına çevirdi. Sosyal medyada paylaşılan o görüntülere binlerce yorum geldi. Merak konusu olan pankart, bir süre sonra binadan indirildi. Pankartın asıldığı binanın bir süredir boş olduğu, şahsın ise binanın sadece bir bölümünü kullandığı öğrenildi. "Herkes Nurettin’i merak etti" Pankarttaki yazıyı görünce şaşırdığını söyleyen Seyhan Altın, "Nurettin isimli kişiyi tanımıyorum. Ne amaçla pankartın asıldığını bilmiyorum. Herkes Nurettin’i merak etti. Nurettin ismini verdiğine göre şahsi mesele olduğunu düşünüyorum. Belki alacak verecek meselesidir. Nurettin isimli kişinin önemli biri olduğunu, siyasetçi veya politikacı olduğunu düşünmüyorum. Politikacı olsaydı, isim ve soy isim verirdi. Şahsi mesele olmasaydı pankartı duvarına asmaz, daha açık alana asardı. Daha önce böyle bir pankarta denk gelmedim ama televizyonda kiracısını çıkaramayan ev sahibinin beddua yazdığını hatırlıyorum. Belki böyle bir şey de olabilir. Kiracıysa ev sahibine yönelik yazmış olabilir. Pankart asılması çok ilginç geldi. Sorunlar daha medeni yollarla halledilebilir bence. Olayın beddua ile dışarıya vurulması hoş değil. Hele sebepsiz beddua ise geri döner. Hiç hoş olmamış yaptığı ama neden böyle bir işe kalkışmış ben de çok merak ettim. Ya alacak verecek meselesi ya da ev sahibi kiracı çatışmasıdır diye düşünüyorum" diye konuştu. "Şahsın akli dengesi yerinde değil" İsmini vermek isteyen bir vatandaş ise pankartı asan şahıstan korktuğunu ifade ederek, "Şahıs, karşınıza alıp konuşabileceğiniz biri değil. ’Allah belanı versin Nurettin’ yazısını görünce takıntılı olduğu için hemen iş yerimize geri döndük. Konuşursak bize rahatsızlık verir. Bağırıyor, okula da rahatsızlık veriyor. Şikayet üzerine polis geliyor, bakıyor akli dengesi yerinde değil bırakıp gidiyor. Kimseye bir zararı olmuyor, bağırıyor, çağırıyor. 4 yıldır şahıs burada yaşıyor. O bina 4-5 senedir boş" şeklinde konuştu.
Elazığ Elazığ’da vekalet yoluyla kurban kesim organizasyonu ile yaz Kur’an kursları tanıtım ve teşvik programı Elazığ İl Müftülüğü ile Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) Elazığ Şubesi ev sahipliğinde “2024 yılı vekalet yoluyla kurban kesim organizasyonu tanıtım ve yaz Kur’an kursları tanıtım ve teşvik programı” düzenlendi. Ahmet Tevfik Ozan Kültür Merkezinde gerçekleştirilen toplantının açışında konuşan Elazığ İl Müftü Vekili Özer Cömert,“ Türkiye Diyanet Vakfı her yıl gerçekleştirdiği kurban organizasyonuyla dünyaya iyilik ve insanlık dersi vermektedir. Geçen yıl Türkiye genelinde 745 bin 535 hisse kurban bağışı yapılmıştır. Elazığ ilimizde ise 2 bin 235 hisse vekaletle kurban bağışı yapıldı” dedi. Programın devamında konuşan Diyanet İşleri Başkanlığı Başkanlık Müşaviri ve TDV Mütevelli Heyeti Üyesi Doç. Dr. Fatih Kurt, kurbanın kardeşlik ve yardımlaşma duygularını pekiştiren bir ibadet olduğunu belirtti. Diyanet İşleri Başkanlığı ve TDV tarafından kurban kesim organizasyonunun hassasiyetle yürütüldüğüne dikkati çeken Kurt, “Diyanet İşleri Başkanlığı mensupları olarak bizlere büyük görev düşmektedir. Başta görevliler olarak bizler duyarlı olacağız ve halkımızın bu konuda daha bilinçli olması için çalışmalar yapacağız. Diyanet İşleri Başkanlığımızın, vakfımızın, daha büyük ölçekte ülkemizin İslam coğrafyasında bütün mazlumlara, bütün mağdurlara el açması, gönlünü açması, yüreğini açması bizim İslam kardeşliğimizin en somut göstergesidir. Kurban organizasyonu da bunlardan bir tanesi. İnşallah bu sene de geçmiş yıllarda olduğu gibi daha bereketli, daha güzel, daha fazla insana ulaşarak, daha fazla hayır dualar alarak milletimizin de önünü bu şekilde açmış olacağız’’ diye konuştu. Kurt son olarak, bu yıl vekalet yoluyla kurban kesim bedellerinin yurt içinde 11 bin 750 lira, yurt dışında da 4 bin 750 lira olarak belirlendiğini ifade etti.