GÜNDEM - 25 Kasım 2020 Çarşamba 19:25

Sağlık Bakanı Koca’dan Bilim Kurulu sonrası açıklama

A
A
A
Sağlık Bakanı Koca’dan Bilim Kurulu sonrası açıklama

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Bilim Kurulu Toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Bakan Koca, "Aydın'ın da içerisinde bulunduğu 15 ilde son bir haftada vaka sayılarındaki artış yüzde 50'nin üzerine çıktı" dedi.

Tüm dünyayı etkisi altına alan Korona virüs insan hayatını tehdit etmeye devam ediyor. Gerçekleştirilen Bilim Kurulu toplantısı sonrası açıklamalarda bulunan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Ekim'in ikicini haftasından itibaren salgın karşısına öncekilerden daha ciddi bir sınavdayız. Kış aylarının gelmesi ile birlikte insanların kapalı ortamlarda birlikte bulunmasının da getirdiği riskle tüm dünyada adeta patlama şeklinde hızlı bir artış başladı. Virüs bulaştırıcılığından hiç bir şey kaybetmeden adeta kitlesel bulaşma dönemine geçti. Bugün itibari ile dünyada pozitif vaka sayısı 60 milyon olurken, ölüm sayısı ise 1 milyon 400 bini geçti" dedi.

Salgın tehditinin boyutu arttı

Son bir kaç haftada salgın tehditinin boyutunun arttığını ifade eden Koca, "Dünyada zirvenin yaşandığı Nisan ayında günlük yeni vaka 80 bin civarında iken Kasım ayında bu sayı 8 kat artarak 660 bini aştı. Dünyadaki bu artışa paralel olarak da önce İstanbul, İzmir, Bursa gibi batıdaki büyük illerimizde başlayan artış trendi neredeyse tüm ülkeye yayıldı. Her ne kadar güçlü alt yapımız ve fedakar çalışan sağlık personelimiz sayesinde bu artışı göğüsleyebilmek durumda isek de radikal tedbirlere başvurmamız kaçınılmaz olmuştur. Önümüzde milletçe teyakkuzda olmamız gereken günler var" diye konuştu.

"Vaka sayıları yüzde ellinin üzerine çıktı"

Bakan Koca Aydın'ın da içerisinde bulunduğu 15 ilde vaka sayılarının yüzde 50'nin üzerine çıktığını kaydederek şunları söyledi;

"Son bir hafta içerisinde yüzde ellinin üzerinde vaka artışı olan 15 ilimiz var. Bunlar sırası ile; Hatay, Adana, Osmaniye, Mersin, Artvin, Edirne, Samsun, Kırklareli, Tokat, Trabzon, Aydın, Muğla, Zonguldak, Ordu, Çanakkale. Bu illerde yüzde elli ile yüzde yüz arasında artışlar oldu. Antalya, Düzce, İzmir, Manisa ve Tekirdağ da bu sınıra yaklaştı. İstanbul, Bursa, Ankara, İzmir, Kocaeli, Gaziantep de hasta yoğunluğunu yönetebilmek için bütün sağlık kuruluşlarımız büyük çaba harcıyor. Her kapasitenin de bir sınırı vardır. Lütfen, hiç kimse kendini mücadele sorumluluğu taşımaktan uzak görmesin."

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Türkiye, yaygın filyasyon yapılması, vakaların hızlı tespiti, ülke genelinde standart tedavi protokollerinin uygulanması, erkenden tedaviye başlanması, evde izole edilen hastalara ilaç teslimi ve tüm bu hizmetlerin ücretsiz gerçekleştirilmesi yönünden dünyada fark oluşturan bir ülke oldu” dedi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Bilim Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Bakan Koca, 2019 yılı Aralık ayından itibaren dünyayı etkisi altına alan bir pandemiyle mücadele ettikleri ve dünyada ilk defa pandemi ile karşılamadığını bildirdi. Koca, “Bu pandeminin önceki pandemilerden bir farkı var. Grip ve veba gibi pandemiler bilinen hastalıklardı, etkenleri de biliniyordu. COVID pandemisine yol açan virüs insanlığın ilk defa karşılaştığı bir virüs. Her gün yeni bir durumla karşılaşıyor ve yaptığı hastalık tablosunu süreci, sonuçlarını mücadele ederken öğreniyoruz. Tanıdıkça mücadele stratejimiz ve tedavi algoritmalarımız da değişebiliyor. Yeni test yöntemleri, yeni tedavi önerileri ortaya çıkabiliyor. Teşhis kriterlerimiz değişiyor, tedavi yöntemlerimiz değişiyor, olgunlaşıyor. Bu sadece ülkemiz için böyle değil, dünyada da bu şekilde seyrediyor. Bu çok hızlı seyir içinde geçmiş süreçler unutulabiliyor. Bir ülkenin çok yarar gördüğünü ileri sürdüğü tedaviyi bir başka ülke etkisiz ilan edebiliyor. Devlet başkanının överek kendisinin kullandığını söylediği bir ilacı uluslararası otoriteler etkisiz ilan edebiliyor. Bilinmezliklerin yanında, firmaların, tanıtımların, piyasa dinamiklerinin de bu durumda rol aldığını görmezden gelemeyiz. Ülkeler sosyoekonomik düzeyleri, geçmiş tecrübeleri ve mevcut imkanları ölçüsünde virüsle mücadele ediyor. Bu yüzden tanı için uyguladıkları politikalar, bulaşmaya karşı aldıkları tedbirler, hastaların takibi, temaslı bulunması toplum içinde risk yönetimi gibi hususlarda farklı uygulamalara şahit oluyoruz. Birçok ülkenin aksine Türkiye sağlık sistemi pandemiyi sürpriz olarak karşılamadı. Daha önce uygulamaya koyduğumuz ‘Pandemik İnfluenza Ulusal Hazırlık Planı’ çerçevesinde proaktif davranmaya gayret ettik” diye konuştu.

“Kendi aşımızı üretmek için bilim adamlarımıza her türlü desteği sağladık”

Bakan Koca, hastalık görülmesinden itibaren Türkiye’nin yoğun bir mücadele dönemine girdiğini ifade ederek, “Hastanelerde elektif vakaların ertelenmesi, pandemi hastanelerinin ilanı, acil durum hastaneleri yapıp devreye alınması, pozitif vakaların izolasyonu, temaslı takibi, karantina ve sınırlandırma önlemleri, yaşlı ve genç nüfusun sokağa çıkışının sınırlandırılması, seyahat yasakları ve kısıtlamaları, okulların ve üniversitelerin uzaktan eğitime geçmesi, halka açık mekanların ve etkinliklerin iptali başta olmak üzere hayatın hemen her yönüne yönelik çok çeşitli tedbirler hayata geçirdik. Tüm hastaları ve şüpheli vakaları Halk Sağlığı Yönetim Sistemiyle merkezi olarak takip ve kontrol ettik. Hayat Eve Sığar Mobil Uygulamasını geliştirilerek riskli bölge ve riskli kişilerin takibini yapmaya başladık. Bu veri tabanımızı HES kodu uygulamasıyla kurumlarımızın entegrayonuna açarak kendi tedbirlerini almalarını sağladık. Tanı kiti, koruyucu malzeme, ilaç ve solunum cihazı temini ve üretim kapasitesinin artırılması için bütün ülke kaynaklarını seferber ettik. İhtiyaç duyan ülkelere hibe yardımda bulunduk, teknolojik ürün ihraç ettik. Bir yandan dünyadaki aşı çalışmalarını yakından takip ederken, klinik çalışmalara ev sahipliği yaptık. Kendi aşımızı üretmek için bilim adamlarımıza her türlü desteği sağladık. Eksik görülen alt yapıları hızla tamamladık. Tespit edilen vakaların temaslılarının da bulunarak izolasyona alınmasını sağlamak üzere yaygın bir temaslı taraması (filyasyon) ağı oluşturduk. Sağlık personelimizin yanında öğretmenlerimiz, din görevlilerimiz ve diğer kamu görevlilerimizle ekiplerimizi güçlendirdik. Bu konuda valilerimizin ve belediyelerimizin desteğiyle oluşturulan motorize ekipler salgın kontrolünde önemli rol üstlendi. Aile hekimleri ve çağrı merkezlerimiz vasıtasıyla izolasyondaki kişilerin düzenli takibi yapıldı yapılmaya devam ediyor. Türkiye, yaygın filyasyon yapılması, vakaların hızlı tespiti, Ülke genelinde standart tedavi protokollerinin uygulanması, erkenden tedaviye başlanması, evde izole edilen hastalara ilaç teslimi ve tüm bu hizmetlerin ücretsiz gerçekleştirilmesi yönünden dünyada fark oluşturan bir ülke oldu” diye konuştu.

“Mahalli sıkıntılara verilen ulusal desteklerle sorunların üstesinden birlikte geldik”

Tatil nedeniyle memleketine dönüşlerin olduğunu ve ulaşımın arttığı Kurban Bayramı sonrası Anadolu’da hızlı bir artış yaşandığının altını çizen Bakan Koca, “Konya, Gaziantep, Şanlıurfa, Van, Diyarbakır başta olmak üzere birçok ilimizde hızlı artışlar gözledik. Konya, Kayseri, Gaziantep, Diyarbakır, Batman, Van, Muş, Hakkari ve Ankara’da yüzde 100’e varan artışlarımız oldu. Bölgelere bizzat giderek, yerel yöneticilerimizle illeri ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tuttuk. Eksiklerimizi, hatalarımızı, ihmal ettiklerimizi en detayına kadar tespit etmeye çalıştık. Bunları giderici tedbirler için hem merkezi yönetim, hem de yerel idarecilerimiz üzerine düşeni yaptı. Yerinde yaptığımız değerlendirmelerle yaz döneminin bitmesine bağlı artan seyahatlerin getirdiği ve öngördüğümüz artışların, alınan tedbirler sayesinde kısa zamanda kontrol altına alındığını gördük. Semptomlulardan hızla numune alınması, test sonuçlarının hızlandırılması, tedaviye erken başlama, filyasyon ekiplerinin artırılıp filyasyon süresinin kısaltılması, etkili temaslı takibi ve izolasyon gibi bilinen tedbirlerimizin yanında, hastanelerimizde yoğun bakım kapasitelerini artırdık, ilave yataklar açtık. Çağrı sistemi kurarak haneleri arayıp sorguladık, mobil doktor ekipleriyle evlere giderek hasta takibi yaptık. Mahallinde yaptığımız müdahalelerle hasta sayılarında dramatik düşüler sağlandığını, hastanelerimizin yükünün hafiflediğini gördük. Mahalli sıkıntılara verilen ulusal desteklerle sorunların üstesinden birlikte geldik. Bu tedbirlerle hayatı kısıtlamadan, sokağa çıkma kısıtlılığı gibi yasaklayıcı önlemler almadan olumlu neticeler alabildik” ifadelerine yer verdi.

“Artık açık test politikasına geçtiğimiz kabul edilebilir”

Açık test politikasına geçtiklerini duyuran Koca şu ifadeleri kullandı:

“Temmuzdan sonra, test yaptığımız grubun özelliği nedeniyle sadece semptomlu hastaları bildirdiğimizi ifade etmek için veri tablomuzda verdiğimiz sayının gerçek mahiyetinin anlaşılması adına “hasta” kavramını kullanmayı tercih ettik. Bu konuda birçok eleştiri ve ithamlara maruz kaldık. İleri sürülen iddiaların aksine, verdiğimiz verinin doğru anlaşılmasını sağlamayı amaçladık. Bu arada dünyadaki hasta karşılaştırmalarında uyum sağlamak ve sistemi riske eden durumu yansıtmak amacıyla hayati risk taşıyan ağır vakalarımızın sayısını da paylaşmayı tercih ettik. Bildiğiniz gibi, hastanelerimizde yük oluşturan, sağlık personelimizin insanüstü gayretle çalışmasına yol açan, yer yer hastanelerimizdeki yoğunlukla bizi zor duruma düşüren hastaneye yatma durumunda kalan hastalardır. En kritik olan ise ağır hastaların önemli bir kısmının takip edildiği yoğun bakım servisleridir. Bu yüzden hasta sayılarımızı ve ağır hasta sayılarımızı her gün eksiksiz kamuoyuyla paylaştık. Sağlık sistemimize esas yükü bunlar oluşturuyor, bütün ülkelerde sağlık sistemlerini tehdit eden bu tür vakalardır. Ancak görüyorum ki, vatandaşımız pozitif çıkan, evinde takip edilen, izolasyonda tutulan vakaların hepsinden haberdar olmak istiyor. Bu vakalarla ilgili her türlü bilgi, sistemimizde kayıtlı. Sadece bunlar değil, filyasyon ekiplerimizin tespit ettiği temaslılar da, bunların takibi de anlık olarak sistemimize işlenmektedir. HES kodu sorgulaması bu veri tabanından yapılarak riskli kişiler tespit edilebilmektedir. Güvenlik güçlerimiz, kamu kurumlarımız, okullarımız, belediyelerimiz dahil, toplu nüfusla muhatap olan bütün kurumlarımız bu siteme erişip sorgulama yapabilmektedir. Açık söylüyorum, hasta olsun olmasın, bütün testi pozitif olanlar ve bunların temaslılarını HES kodu üzerinden sorgulamak mümkündür. Test kapasitemizi çok hızlı artırmıştık. Bu konuda Dünya Sağlık Örgütü defalarca takdirlerini iletti. Halen kapasite artırmaya devam ediyoruz. Laboratuvar alt yapısı yeterli olan bütün sağlık kuruluşlarımızı yetkilendirdik. Taramalar, toplu iş yerleri, belli etkinlikler ve yurt dışına çıkanlardan sonra artık kendi isteğiyle vatandaşlarımız test yaptırabilmektedir. Bunu test sayılarının artışından da fark ediyorsunuz. Önümüzdeki günlerde kapasitemizi 200.000’li rakamların üzerine çıkaracağız. Test kapasitemizin geldiği nokta ve test politikamızın revizyonu konusu Bilim Kurulunda gündem oldu. Artık açık test politikasına geçtiğimiz kabul edilebilir. Daha önce de söylemiştim. Bu politikanın tamamlayıcısı olarak, vatandaşlarımızın talepleri doğrultusunda semptom göstermeyen pozitif vakaları da günlük tabloda vermeyi planlıyoruz. Bu arada hastanelerimizi dolduran, sağlık personelimizin gece gündüz büyük çabalarla mücadele etmesine neden olan yatan hasta sayılarımızdır. Pandemi seyrini daha iyi anlayabilmek, sağlık sisteminin verdiği yanıtı daha iyi kavrayabilmek, rehavete düşmemek için dikkatinizi günlük hasta sayılarına ve ağır hastalarımıza odaklamanızı tavsiye ederim. “

“Bu yıl henüz bitmeden aşıya kavuşmanın ümidi içindeyim”

Çin ve Almanya kaynaklı aşıların Türkiye’de faz çalışmalarının devam ettiğini ifade eden Bakan Koca, “Görünen o ki, hayatımızı bir süre daha sıkı bir disiplin altına almak zorundayız. Hastalıktan bizi koruyacağını umduğumuz aşı çalışmalarını takip ediyorsunuz. Dünyaya paralel olarak ülkemizde de 16 ayrı aşı çalışması yapılmaktadır. Dünyada tüm aşı platformlarında aşı adayları geliştirmeye çalışan ender ülkelerden biriyiz. Aşı adaylarımızdan bir tanesi klinik öncesi dönemi başarıyla tamamlamış ve gönüllüler üzerinde uygulanmaya başlamıştır. TÜSEB desteğiyle Erciyes Üniversitesi’nde geliştirilen aşının Faz-I çalışmasında 44 gönüllüye uygulama yapıldı. Şu ana kadar ciddi bir yan etki görülmedi. İkinci doz aşılama 26 Kasım-14 Aralık tarihleri arasında yapılacak. Nisan ayında ilk aşımıza kavuşmayı ümit ediyorum. Bakanlığımıza başvurarak Aşı Çalışmaları Değerlendirme Komisyonunda değerlendirilen 15 aşı daha desteklenmeye devam edilmektedir. Aşı konusunda çalışma yapan ve Aşı Değerlendirme Komisyonunun onayını alan bütün bilim adamlarımızı ayırım yapmaksızın destekliyoruz. Bu arada da Çin ve Almanya kaynaklı aşıların ülkemizde de faz çalışmaları yapıldığını, bununla ilgili gelişmeleri kamuoyu ile paylaşıyoruz. Bu yıl henüz bitmeden aşıya kavuşmanın ümidi içindeyim. Bir engel çıkmazsa, sağlık personelimizden başlayarak Bilim Kurulumuzun belirleyeceği algoritma ile risk gruplarını kademeli olarak aşılamayı planlıyoruz” dedi.

“Virüs bulaştırıcılığından hiçbir şey kaybetmeden adeta kitlesel bulaşma dönemine geçti”

Virüsün bulaştırıcılığından hiç bir şey kaybetmeden adeta kitlesel bulaşma dönemine geçtiği uyarısında bulunan Koca şu ifadeleri kullandı:

“Ekimin ikinci haftasından itibaren, salgın karşısında, öncekilerden daha ciddi bir sınavdayız. Kış aylarının gelmesiyle birlikte insanların kapalı ortamlarda birlikte bulunmasının da getirdiği riskle tüm dünyada adeta patlama şeklinde hızlı bir artış başladı. Virüs bulaştırıcılığından hiç bir şey kaybetmeden adeta kitlesel bulaşma dönemine geçti. Bugün itibarıyla dünyada pozitif vaka sayısı 60 milyon oldu. Ölüm sayısı ise 1 milyon 400 bini geçti. Bu hızlı artışla, dünyada COVID ölümleri, bulaşıcı hastalıklara bağlı ölümlerin yüzde 12’sini buldu. Halihazırda 100 bini aşkın ağır vaka, hastanelerde yaşam mücadelesi veriyor. Son birkaç haftada tehdidin boyutu hızla artmıştır. Dünyada ilk zirvenin yaşandığı Nisan ayında günlük yeni vaka 80 bin civarında iken, Kasım ayında günlük vaka sayısı 8 kat aratarak 660 bini aştı. Yine Nisan ayında günde 8 bin 500 kişi bu hastalıktan hayatını kaybederken, içinde bulunduğumuz Kasım ayında günlük ortalama vefat sayısı 12 bine ulaştı. Bugün birçok ülke kapanma tedbirlerine ve hareket kısıtlamalarına yeniden başvurmak zorunda kaldı. Dünyadaki bu artışa paralel olarak ülkemizde önce İstanbul, İzmir, Bursa gibi batıdaki büyük illerimizde başlayan artış trendi neredeyse bütün ülkeye yayılmış durumdadır. Her ne kadar güçlü alt yapımız ve fedakar çalışan sağlık personelimiz sayesinde bu artışı göğüsleyebilmiş durumda isek de, gidişatı durdurmak için radikal tedbirlere başvurmamız kaçınılmaz olmuştur. Nitekim geçen hafta toplu mekanların çalışma saatlerinin kısıtlanması, hafta içinde belli yaş gruplarının, hafta sonunda genel sokağa çıkma kısıtlamaları dahil, bir dizi kısıtlayıcı kararlar uygulamaya kondu. Önümüzde milletçe teyakkuzda olmamız gereken günler var. İhmalkarlığa tahammül edebilme, rehavete kapılma lüksümüz yok. Tekrar dikkatinizi çekmek istiyorum. Önce Anadolu illerimizde ardından ağırlıklı olarak ülkemizin Batı yakasında hızlı artışlar oldu. İstanbul, Bursa, Kocaeli, İzmir üçüncü zirveyi yaşıyorlar. Bütün sağlık çalışanlarımız seferberlik halinde. Artırdığımız filyasyon ekipleri ev ev dolaşıyor, aile hekimlerimiz kendi listelerindeki kişileri takip ediyor. Valilerimiz, kaymakamlarımız, belediyelerimiz bu mücadeleyi desteklemek için ellerinden geleni yapıyor. Geçen hafta Sayın Cumhurbaşkanımızca açıklanan tedbirlerin etkisini yakından takip ediyoruz. İstanbul dahil bazı illerimizde artış hızlarında düşmeler görüldü ve kısmi bir plato çizmeye başladıysa da, erken dönem sonuçları konusunda henüz kesin bir yargıya varmak zor. Eğer tedbirlere tavizsiz bir şekilde uyarsak artışı durdurmamız mümkündür. Yeterince etkili olmazsa daha ağır kısıtlamaların yapılması kaçınılmaz olacaktır.”

“Son hafta içinde yüzde 50’nin üzerinde vaka artışı olan 15 ilimiz var”

Son hafta içinde yüzde 50’nin üzerinde vaka artışı olan 15 ilin olduğunu belirten Koca, “Pozitif vakalarımız artıyor, ağır hastalarımız artıyor, vefat sayılarımız artıyor. Bunu sürekli tekrarlayarak dikkatinizi çekiyorum. Hasta sayıları, ölüm sayıları üzerinden tartışmalarla, toplumda güven sarsıcı polemiklerle harcayacak vaktimizin olmadığını düşünüyorum. Dönem birbirimizle uğraşma değil birlikte mücadele etme dönemidir. Bu kadar ciddi bir durum varken, mazeret üretmeksizin sorumluluğumuzu bilmek, tedbirleri almak, üzerimize düşen görevleri hakkıyla yapmak zamanıdır. Tüm sağlık çalışanlarımızla tepeden tırnağa ter dökerek gece gündüz bütün gücümüzle uğraş verdiğimiz, test laboratuvarlarımızın tam kapasite ile ara vermeksizin çalıştığımız, vakaların temaslıları için seferber olduğumuz bir dönemdeyiz. Salgınla mücadelede ulusal seferberliğin yanında, il il dolaşarak, yerel yöneticilerimizle yerinde değerlendirmeler yaparak mahalli imkanları harekete geçirdiğimiz, yerel kaynaklarımızla çözüm çabaları güçlendirmeye çalıştığımız, elimizdeki her türlü aracı kullanmaya çalıştığımız günlerdeyiz. Son hafta içinde yüzde 50’nin üzerinde vaka artışı olan 15 ilimiz var. Hatay, Adana, Osmaniye, Mersin, Artvin, Edirne, Samsun, Kırklareli, Tokat, Trabzon, Aydın, Muğla, Zonguldak, Ordu, Çanakkale’de yüzde 50 ile yüzde 100 arasında artışlar oldu. Antalya, Düzce, İzmir, Manisa ve Tekirdağ bu sınıra yaklaştı. İstanbul, Bursa, Ankara, İzmir, Kocaeli, Gaziantep’te hasta yoğunluğu yönetebilmek için bütün sağlık kuruluşlarımız büyük çaba harcıyor. Alt yapımızın gücü yanında her kapasitenin de bir sınırı vardır. Lütfen, istirham ediyorum. Hiç kimse kendini mücadele sorumluluğu taşımaktan uzak görmesin. Hiç kimse, hasta olursam, sağlık çalışanlarımız tedavimi nasılsa yapar kolaycılığına düşmesin. Bu bir hak ihlalidir.

Tedavilerimizi yapan sağlık personelinin, ailelerinin yanına döndüğünde yorgunluktan onlara ayıracak vakitleri kalmadığını unutmayalım. Sağlık çalışanlarımızın en büyük motivasyonu, hasta sayısının giderek azaldığını görmektir. Kimse hastalanmasın, hastalar iyileşsin diye canla başla mücadele eden sağlık ordumuz yıllık izinlerini bile kullanamamaktadır. Onların gücünün de bir sınırı olduğunu unutmayalım. Onlara destek verelim. Kalabalıklardan uzaklaşalım. Zorda kalmadıkça evde kalalım; eş dost akraba ziyaretlerini erteleyelim” şeklinde konuştu.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) toplam vaka sayısının bugün itibarıyla 28 bin 351 olduğunu açıkladı.

Bütün illerdeki koronavirüsle ilgili son durumu tablo üzerinden anlatan Koca, "Mersin, Edirne, Kocaeli, Bursa, Kırşehir, Hatay, Osmaniye, Adana'nın yüksekliğini, tedaviyle zatürre oranının her geçen gün düştüğünü görüyoruz. Bu ilaçların kullanımıyla birlikte zatürre oranlarımızın ne kadar düştüğünü de özellikle görmüş oluyoruz. Bu bizim için son derece önemli" diye konuştu.

Yoğun bakım doluluk oranları

İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Gaziantep ve Kocaeli'deki yoğun bakım doluluk oranlarına ilişkin bilgi veren Koca, "İstanbul'da yoğun bakım doluluk oranı yüzde 70'lere dayanmış durumda, yüzde 69,5. Solunum cihazı doluluk oranı yüzde 41,8. Servis doluluk oranı yüzde 61,7. İstanbul'da yoğun bakım doluluk oranının oldukça yükseldiğini, yer yer bazı hastanelerimizde yoğun bakım sorunu yaşandığını biliyoruz. Ankara'da ise servis doluluk oranı yüzde 62,3, yoğun bakım doluluk oranı yüzde 75,4, solunum cihazı doluluk oranı yüzde 28,9. Burada yüzde 25 yatağın boş olduğu anlamına geliyor ama bu yüzde 25 yatağın sadece Kovid-19 hastaları için kullanılmayacağını bilelim. Çünkü biz halen elektif vakaları, acil vakalar dışındaki vakaları da bu dönemde tedavi etmeye devam ediyoruz, müdahalelerini yapıyoruz, ertelemedik. Nisanda aldığımız karar gibi bir karar alınmadı. Bu yüzde 25 gibi görülen boşluğun sadece Kovid-19 değil, diğer hastalar için de kullanılıyor olacağını bilelim. O nedenle bu oranının önemli bir oran olduğunu da ifade etmek istiyorum.

İzmir yoğun bakım yüzde 76,6'ya kadar çıktı. Servis doluluk oranı yüzde 58,3, solunum cihazı yüzde 58,3. Şu an İzmir'de ciddi anlamda vaka arttı. Yer yer bazı hastanelerde sorun yaşıyoruz. İzmir'de özellikle tedbirler noktasında hassasiyetle üzerinde durulması gerektiğinin altını çizmek istiyorum” dedi.

Bursa'da şehir hastanesinin varlığının tedavide büyük kolaylık sağladığını vurgulayan Koca, "Bursa'da özellikle son 3 günden bu yana vaka sayısının bir azalış dönemine girdiğini söyleyebilirim. Ama vatandaşlarımızın tedbirlere uymalarını, kalabalık ortamlardan kaçınmalarını, zorunlu olmadıkça evden çıkmamalarını özellikle ifade etmek istiyorum" ifadelerine yer verdi.

Gaziantep'in ise şu anda üçüncü pikini yaşadığını ifade eden Koca, "5, 6 hafta önce bir pik yaşamıştı. Gaziantep'te vatandaşlarımızın da katılımıyla o dönemi başarıyla sonuçlandırmıştık ama son 2 haftadan bu yana özellikle Gaziantep'te bir artış olduğunu görüyoruz. Önümüzdeki bir hafta, 10 gün son derece önemli" dedi.

Kocaeli'nin vaka ve hasta sayısında önemli oranda artış yaşayan illerden olduğunu dile getiren Koca, burada yoğun bakım doluluk oranının yüzde 76,9, servis doluluk oranının yüzde 69,5, solunum cihazı doluluk oranının da yüzde 40,6 olduğunu kaydetti. Son 5 gündür Kocaeli'de de artış hızının düştüğüne dikkati çeken Koca, "Eğer böyle devam ederse önümüzdeki bir hafta 10 gün içinde bunun daha belirginleşeceğini söyleyebiliriz. Vatandaşlarımız tedbirlere daha yoğun bir şekilde hassasiyetle uymalı" uyarısında bulundu.

"Bugün en yüksek vefat sayımız"

Koca, bugünkü Kovid-19 tablosunu açıklayarak, ağır hasta sayısının 4 bin 641'e kadar çıktığını ifade etti. Koca, "29 Temmuz'dan bu yana neredeyse her gün ağır hasta sayısının arttığını biliyoruz. Son 3,5 aydan bu yana ağır hasta sayımızda artış 9 kat gibi oldu. Vefat sayımız 168. Bugün en yüksek vefat sayımız." dedi.
Bugünkü test sayısının 164 bin 547 olduğunu belirten Koca, test sayısını bir hafta, 10 gün gibi bir süre içinde 200 bine çıkarmayı hedeflediklerini, bu konudaki hazırlıkların yapıldığını bildirdi.

İyileşen hasta sayının 3 bin 911 olduğunu belirten Koca, diğer rakamlara ilişkin şunları söyledi:
"Gelecek dönemde gerektiğinde, 'Taşıyıcı olan, asemptomatik dediğimiz, semptomu olmayan veya hafif geçiren kişileri de bildirmiş olacağız' diye konuşmuştuk. Bundan sonraki süreçte vaka sayısını da vermeyi planladık. Bugünkü vaka sayısı 6 bin 814. Sadece hastaneye yatan hastalar değil, hastaneye yatan, zatürre ve benzeri semptomlarıyla takip ettiğimiz hasta 6 bin 814. Daha önce belirtmiştim yüzde 80'e yakını asemptomatik, hafif geçiren hastalarımız olmakta. Sağlık kuruluşlarında daha çok yüzde 20'ye yakın kısmı takip edilen hasta grubuna giriyor. Bugünün vakası 28 bin 351. Toplam vakamız bugün itibarıyla 28 bin 351."

Murat Uçkaç - Mehmet Kalay - Utku Şimşek

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun ‘Çocuklarda bacak ağrısının arkasında yatanlar: Büyüme ağrısı mı, ciddi bir sorun mu’ Çocukluk çağı bacak ağrılarının değerlendirilmesinde dikkat edilmesi gereken noktalar olduğunu belirten Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. İlyas Tarık Katırcı, “Kemik tümörleri, hematolojik hastalık tümörleri, eklem iltihabı ve romatizmal eklem hastalıklarının tanısında da önemli bir bulgu olan bacak ağrılarının basit bir masajla iyileştirilebilen büyüme ağrısından ayrıştırılması büyük önem taşır. 3-12 yaş aralığında bulunan çocuklarda sıklıkla görülen bacak ağrılarının sadece büyüme ağrısı olabildiği gibi ciddi hastalıkların habercisi de olabilir” dedi. Medicana International Samsun Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. İlyas Tarık Katırcı, çocuklarda bacak ağrısı hakkında açıklamalarda bulundu. Büyüme ağrısının çocuğun okula gitmesine engel olmadığını dile getiren Opr. Dr. Katırcı, “Büyüme ağrılarında, uyluk kemiğinin dize yakın kısmı (alt kısmı) ve incik kemiğinin dize yakın kısmında (üst kısmı) veya her iki bölgede de ağrı hissedilir. Bacaklarda ve bazen ayak bileğinde de ağrı olabilir. Büyüme ağrısı çoğu zaman basit masajla ve çocuğa gösterilecek şefkatle iyileşen ağrılardır. Gergin aile ortamı, sevgisizlik gibi faktörlerin büyüme ağrılarını tetiklediğini gösteren bilimsel çalışmalar vardır. Büyüme ağrılarının tanısı röntgen ve laboratuvar testleri yapıldıktan sonra konulmaktadır. Anne ve babaları rahatlatacak iyi karakterli bir ağrı olan büyüme ağrılarının tedavisinde herhangi bir aktivite kısıtlamasına gerek duyulmamaktadır. Çocuğun okula gitmesinde ya da beden eğitimi derslerinden mahrum bırakılmasına gerek yoktur" diye konuştu. “Her bacak ağrısı büyüme kaynaklı olmayabilir” Büyüme ağrılarının çocuklarda gelişebilecek diğer bacak ağrılarından ayrıştırılmasında büyük önem taşıdığını söyleyen Opr. Dr. Katırcı, “Çocuklarda bacak ağrıları kemik tümörleri ve hematolojik hastalıkların tümörlerine işaret edebileceği gibi eklem iltihabı ve romatizmal eklem hastalıklarının tanısında da önemli bir bulgu olarak değerlendirilmektedir" ifadelerine yer verdi. Büyüme ağrılarında dikkat edilmesi gerekenler Opr. Dr. İlyas Tarık Katırcı, büyüme ağrılarında çocukların sürekli farklı eklem noktalarının ağrılarından yakınabileceğine dikkat çekerek, “Eğer ağrı hep aynı noktada ise bu noktada şişlik, hassasiyet ve aksama söz konusuysa bu ağrı büyük ihtimalle büyüme ağrısı değildir. Ayrıştırmada özellikle dikkat edilmesi gereken bir diğer konu, çocuğun herhangi bir travma yaşayıp yaşamadığını sorgulamaktır. Örneğin, çocuğun parkta oynarken bir yerden düşüp düşmediği, spor yaparken yaralanıp yaralanmadığı öğrenilmelidir. Bazen kalçada femur başında olan büyüme plağından başın kayması (femur başı epifiz kayması), perthes hastalığı veya kalçanın sinoviti gibi durumlar da dizde yansıyan ağrı yapar. Ancak bunların tamamında öykü farklıdır ve ağrıya aynı zamanda aksama eşlik eder. Kemik tümörleri ve hematolojik hastalıkların tümörlerinin önemli bir kısmı çocukluk çağında sık görülür. Bu nedenle ayırıcı tanıda mutlaka dışlanmalıdırlar. Septik artirit (eklem iltihabı) romatizmal eklem hastalıklarında ise ayırt etmek kolaydır. Bu hastalıklarda tablo, öykü ve laboratuvar testleri ayırt etmede yardımcıdır. Yansıyan ağrılar, özellikle kalça ve belden vuran ağrılarda gerçek hastalığın kaynağı araştırılmalıdır. Bel ve kalça bölgesi dikkatle muayene edilmeli, gerekirse laboratuvar testleri ve röntgen istenmelidir" şeklinde konuştu.
Kayseri Başkan Çolakbayrakdar, “Annelerimiz, baş tacımızdır” Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayrakdar, 12 Mayıs Anneler Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaparak, anneler gününü kutladı. Yaşanan her günün ve her anın anneler günü tadında olması gerektiğini vurgulayan Başkan Çolakbayrakdar, mesajında; dinimizin ve kültürümüzün anneye verdiği değerin önemine dikkat çekerek, “Başımızın tacı olan annelerimizi bir gün değil, her gün sevelim ve kıymetini bilelim” dedi. Başkan Çolakbayrakdar, Anneler Günü mesajında şu ifadelere yer verdi: “Örf ve geleneğimizden aldığımız öğretiyle hem de yüce dinimizin bize öğretmiş olduğu bilgiler ışığında annelerimizin bizdeki yeri sadece bir gün değil, yılın 365 günü hatırlanmaya layıktır. Hepimiz bir annenin evladıyız. Yüce dinimiz, Ayet-i Kerime’de ‘Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu’ buyrulmuştur. Bu sebepledir ki, Peygamber Efendimiz de “Cennet anaların ayaklarının altındadır” diyerek anneye saygıyı emretmiştir. Henüz doğmadan bizler için fedakar olan annelerimiz yaşamları boyunca aynı hassasiyetler bizlerin üzerinde varlıklarını hissettirmektedir. Başımızın tacı olan annelerimizi bir gün değil, her gün sevelim ve hatırlayalım. Kocasinan Belediyesi olarak bizler de annelerimize pozitif ayrıcalık tanıyor ve birçok projelerimizi onlar için yapıyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle başta şehit anneleri olmak üzere tüm annelerimizin Anneler Günü’nü en içten dileklerimle kutlar, sevgi ve hürmetlerimi sunarım.”
Eskişehir Türk Ocağı’nda bu hafta Hüseyin Nihal Atsız ve mücadelesi konuşuldu Türk Ocağı’nın bu haftaki sohbet konusu “Hüseyin Nihal Atsız ve Mücadelesi” oldu. Türk Ocağı’nın bu haftaki sohbetine Araştırmacı Yazar Serkan Akgöz katıldı. Akgöz, Hüseyin Nihal Atsız ve Mücadelesi konusu hakkında konuşma yaptı. Konuşmasında Serkan Akgöz; Atsız’ın 3 Mayıs öncesinde asistanlık yıllarından itibaren başladığı eleştirilerle, Orhun dergisiyle Sabahattin Ali davasını doğurduğunu belirtti. Akgöz, bu davanın 3 Mayıs’taki duruşmasında yaşanan protestonun tarihe Ankara nümayişi olarak geçtiğini söylerken, 3 Mayıs’taki protestonun hükümet çevresinde tedirginliğe yol açtığını ve Irkçılık-Turancılık davasını doğurduğuna değindi. Araştırmacı, konuşmada dava sürecinde radyo ve gazeteler aracılığıyla yapılan kara propagandayla Türkçülerin toplum nezdindeki itibarının zedelendiğini belirtti. Araştırmacı Serkan Akgöz, Mart 1947’ye kadar süren dava sonucunda tüm sanıkların beraat ettiğini, davanın Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçtiğini belirtti. Akgöz, 1944 davasıyla ilgili hatıralardan bahsederek konuşmasını tamamladı. Konuklar tarafından ilgiyle takip edilen konuşmanın sonunda konuşmacıya çok sayıda sorulan soru ve cevaplardan sonra, Eskişehir Türk Ocağı Şube Başkan Vekili Prof. Dr. Mehmet Topal’ın konuşmacıya şükran beratı takdimi ile program sona erdi.
Ankara Dışişleri Bakanlığı bünyesinde ‘Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı’ kurulacak Dışişleri Bakanlığı’nın daha etkin ve günümüzün ihtiyaçlarına daha uygun bir yapıya kavuşması amacıyla Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı kurulacak. Resmi Gazete’de 6 Nisan 2024’te yayımlanan ‘Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Dışişleri Bakanlığını ilgilendiren bölümlerinde değişiklik yapılmıştı. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Dışişleri Bakanlığı’nın daha etkin ve çağın ihtiyaçlarına uygun bir yapıya kavuşması amacıyla Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı kurulacak. Dış temsilcilik sayısı bakımından dünyada üçüncü sırada yer alan, yurt içinde ve yurt dışında 2 bin 190 kariyer memuru olan Dışişleri Bakanlığı’nın personel sayısının artması, insan kaynaklarının niteliğinin yükselmesinin yanı sıra diplomatların akademik donanıma sahip olması, birden fazla yabancı dili etkin şekilde kullanabilmesi ve farklı uzmanlık alanlarında yetkinleşmesi hedefleniyor. Bakanlık bünyesinde kurulacak olan vakfın temel amacı, Bakanlığın insan kaynakları kapasitesi bakımından geliştirilmesine ve kurumsal olarak güçlendirilmesine katkıda bulunacak çalışmaları desteklemek ve bu yönde ilave kaynak sağlamak. Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı’nın ileride tesis edilecek akademik kurum vasıtasıyla diplomatların eğitimlerine destek sunarak, yüksek lisans, doktora çalışmalarına katkı sağlaması ve uluslararası ilişkiler alanındaki yayınlara kaynak sunması hedefleniyor.
Yalova Doğaseverlerin Antik Dragon Vadisi’nde zamanda yolculuğu Yalova ve Kocaeli il sınırları arasında kalan, tarihi İpek Yolu’nun geçiş güzergahında bulunan Antik Dragon Vadisi, eşsiz güzellikleriyle doğaseverlerin ilgi odağı oluyor. Yalova’nın Altınova ve Kocaeli’nin Karamürsel ilçeleri sınırları arasında kalan Antik Dragon Vadisi, doğaseverlerin yürüyüş için tercih ettiği noktalardan biri oldu. Doğal güzellikleriyle mest eden Antik Dragon Vadisi’nde düzenlenen doğa yürüyüşlerine katılanlar zaman için adeta bir yolculuk yaşıyor. Şimdiki adıyla Yalakdere Vadisi olarak bilinen bölgede son olarak 17 kişilik bir ekiple 10 kilometrelik bir yürüyüş gerçekleştiren Yalova Dağcılık Spor Kulübü Başkanı Yusuf İşsever, “Bu vadi birçok medeniyete ev sahipliği yapmış durumda. Biz de bunu doğa içinde gözlemlemek istedik. Birçok kalıntı mevcut. Bölgede Bitinya Krallığı’na ait, Helenistik döneme ait kalıntılar mevcut. Özellikle Bitinya Krallığı’na ait olduğunu düşündüğümüz oyma kaya anıtlar mevcut bu bölgede. Bunları incelemek istedik. Bunun hakkında çok fazla internet üzerinde bir kaynağa rastlamadım. Buranın araştırılmasını özellikle rica ediyorum yetkililerden. Çünkü güzel bir bölge. Doğa içinde o kalıntılarla yürüyüş yapmak bize inanılmaz keyif verdi” dedi. Yalova’nın Soğuksu köyünden yürüyüşe başladıklarını anlatan İşsever, şöyle konuştu: “Oradan devam ettiğimizde Karadere sınırları içinden geçiş yaptık. Yine Kocaeli’ne bağlı Taşağıl dediğimiz mezra gibi bir yerden geçiş yaptık. Yine bu sınırlar üzerinde ilerledik. Kalıntılar da zaten bu sınırlar içinde yer alıyor. Kalıntıların tümü, doğu yakası yamacında kalıyor. Yine batı yakasında kaya mezarları mevcut. Özellikle bunlara da tekrar bir doğa yürüyüşü düzenlemek istiyoruz. Geçmişte Dragon Vadisi’nde çok fazla savaşlar olduğu söyleniyor. Özellikle Selçuklu, Doğu Roma döneminde burada çok ciddi muharebeler yapılmış. Bölgede Cenevizlilerden kalma Çobankale de mevcut. Orada da kazı çalışmaları devam ediyor. Yakında orası da turizme kazandırılacak. Aynı şekilde buraların da kesinlikle araştırılması gerekiyor. Yalova zaten doğasıyla çok meşhur bir yer. Kesinlikle bu parkurda Yalova’mız adına, doğa turizmi adına çok güzel bir rota olacaktır.” “Tarihin izlerine dokunmak, görmek, gözlemlemek mümkün” Tarihi İpek Yolu’nun Dragon Vadisi’nden geçtiğini belirten İşsever, “İznik, İstanbul, Bizans, Roma döneminde zaten çok önemli şehirlerdi. Bu şehirlerin arasındaki yol olarak da düşünebiliriz. Bu güzergahta tarihin izlerine dokunmak, görmek, gözlemlemek mümkün” ifadesini kullandı.