SAĞLIK - 10 Mart 2018 Cumartesi 09:05

Sağlıkta yeni dönem başlıyor! Geleneksel tıp geliyor

A
A
A
Sağlıkta yeni dönem başlıyor! Geleneksel tıp geliyor

Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Eyüp Gümüş açıkladı: 18 hastanede uygulanan geleneksel tıp merkezleri yaygınlaştırılacak, poliklinik olarak hizmet verecek

Modern tıbbın yanında geleneksel tıp tedavileri de sağlıkta dönüşümün parçası haline geliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın da desteklediği çalışmalar sayesinde hastanelerde geleneksel tıp alanında hizmet verecek poliklinikler açılacak.

KONGRE DÜZENLENECEK

Cumhurbaşkanlığı himayesinde; Sağlık Bakanlığı, Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi işbirliğinde, 19-22 Nisan arasında İstanbul'da 'Uluslararası Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Kongresi' düzenlenecek. Yurtiçi ve yurtdışından alanında uzman bilim insanları kongrede bir araya gelecek. 'Medeniyetlerin Beşiğinde; Anadolu Tıbbı' sloganıyla yapılacak kongrenin başkanlığını yürütecek olan Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Prof. Dr. Eyüp Gümüş, "Yeni bir döneme giriyoruz" dedi ve sağlıkta büyük dönüşümü başlatacak uygulamayı şöyle anlattı: "Hem dünyada, hem Avrupa'da, hem de Türkiye'de artık insanlar mümkünse doğal yollarla tedavi olmak istiyor. Bu kongreyle, tüm Türkiye'de bir birikimi olan tüm bilim insanlarımızı, yurtdışından bilim insanlarıyla bir araya getirerek yeni bir vizyon ve bakış açısını oluşturacağız. Bu etkinlikte başta akupunktur, fitoterapi gibi birçok teknik konular tartışılacak." 18 hastanede geleneksel tıp uygulama merkezi olduğunu belirten Gümüş, "Bu sayının artırılması hedefleniyor. Bin 500 hekimimiz bu alanda eğitim aldı" diye konuştu.

İBN-İ BAYTAR'IN KİTABI

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl ise bünyelerinde 'Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama Merkezi'ni kurduklarını kaydetti. İslami bilim insanlarından İbn-i Baytar'ın 1200'lü yıllarda yazdığı kitabın Osmanlıca'dan çevrildiğini belirten Erdöl, "Bu eşsiz eser Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın katılacağı toplantı ile tanıtılacak" dedi.

'MERDİVEN ALTINDAN KURTULACAK'

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu yeni uygulamanın geleneksel tıbbı kamusal alana taşıyacağına dikkat çekti. Saraçoğlu, "Geleneksel tedavi, Anadolu Selçuklu'dan beri kültürümüzün bir parçasıdır. Bugün bu artık Sağlık Bakanlığı'nın da sahip çıkmasıyla merdiven altından kurtulup, layık olduğu saygın noktaya gelecektir" ifadesini kullandı.

TÜM DÜNYADA RAĞBET GÖRÜYOR

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Türkiye Temsilcisi Dr. Pavel Ursu, halk tarafından geleneksel tıbba artan bir talep olduğunu aktararak, gerçekleştirilecek kongrenin bu açıdan çok önemli olduğunun altını çizdi.

Gül Kireklo - Sabah gazetesi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.