GÜNDEM - 21 Mayıs 2019 Salı 02:36

Şahin: 'HDP’de olsaydı, ama onlar Türkiye Partisi olmayı başaramadılar'

A
A
A
Şahin: 'HDP’de olsaydı, ama onlar Türkiye Partisi olmayı başaramadılar'

AK Parti Karabük İl Başkanlığı tarafından düzenlenen iftar yemeği programında konuşan eski TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, milli mücadelenin 100. yılı kapsamında Samsun'da liderlerin bir araya geldiği törende HDP'nin de olmasını istediğini ancak HDP'nin Türkiye Partisi olmayı başaramadığı için bu törene davet edilmediğini söyledi.

AK Parti İl Başkanlığı tarafından Çebioğlu By Fatih Salonu'nda iftar daveti verildi. Programda konuşan eski TBMM Başkanı ve AK Parti Siyasi Erdem ve Etik Kurulu Başkanı Mehmet Ali Şahin, 19 Mayıs 1919’un 100. yıl dönümünde Samsun’da daha önceki yıllardan farklı bir kutlama törenleri icra edildiğini belirterek, “Dün Tütün İskelesi'nde ortaya çıkan tablo milletimizin gönlünü ferahlatmıştır. Cumhurbaşkanımızın daveti üzerine siyasi partilerimizin genel başkanları da bu törenlere iştirak ettiler. Orada hep birlikte birlik ve beraberlik görüntüsü verdiler. Bu tabloyu son derece önemsiyorum. Türkiye olarak böyle bir tabloya birlik ve beraberlik görüntüsüne şiddetle ihtiyacımız var” dedi. 

“Türkiye Partisi olmayı başaramadılar”
“Keşke dünkü o tabloya Meral Hanım’da iştirak etmiş olsaydı” diyen Şahin, “Bir eksiklik olmuştur. Kendisi davetin geç ulaştığını ve devlet ciddiyetini göremediğini falan şeklinde bir gerekçe ile katılmadığını ifade ediyor ama kendisini yakınen tanıyan bir kişi olarak beni tatmin etmedi. Keşke o da fotoğrafın içerisinde olsaydı. Hatta bir adım daha atıyorum. HDP’nin genel başkanı da olsaydı. Onlar davet edilmedi. Neden davet edilmedi? Çünkü onlar bir türlü Türkiye Partisi olmayı başaramadılar. PKK terör örgütünün siyasi uzantısı görünümünden bir türlü kurtulamadılar. Arkalarını millete değil, PYD’ye, PKK’ya, YPG’ye dayamaktan vazgeçmediler. Dileğimiz odur ki onlar terörle bir yere varamayacaklarını anlarlar, Türkiye Partisi olmaya karar verirler o tablo içerisinde onlarında olması Türkiye’ye zenginlik katacaktır. Türkiye’nin daha da güçlü olmasını sağlayacaktır” diye konuştu.

“YSK üyelerini çeteci diye itham etmedik”
Türkiye’nin gündeminin İstanbul seçimleri olduğunu ifade eden Şahin, 1994 yılında da seçimlerin oy pusulasında bir partinin bulunmamasından dolayı iptal edildiğini ve bu kararın doğru bir karar olduğunu kaydederek şunları söyledi: “Bugün Yüksek Seçim Kurulunun gerekli açıklamayı yapması bekleniyordu. Sanıyorum ertelenmiş, muhalefet şerhleri yetişmemiş, onlar yetiştiği takdirde YSK kararını açıklayacaktır. Türkiye’de ilk defa bir seçim yenilenmiyor. Mazbatasını almış bir belediye başkanı ilk defa mazbatası elinden alınarak orada seçimin yenilenmesi kararı verilmiyor. Bunu yaşayanlardan birisi benim. 1994 yılında Cumhurbaşkanımız İBB Başkanı seçildiğinde bu kardeşiniz de Fatih Belediye Başkanı seçilmişti. Mazbatamızı aldık, görevimize başladık. 38. gün YSK İstanbul’un Fatih ilçesinde Beykoz ilçesinde o zamanlar Yalova İstanbul’a bağlı bir ilçeydi ve Yalova’da seçimler iptal edildi. Mazbatamızı geri aldılar, geri verdik. Biz YSK’ya böyle oldu diye bu kararı veren YSK üyelerini çeteci diye itham etmedik. Aklımızdan böyle bir şey geçmedi geçmez. Artvin’in Yusufeli ilçesinde seçimi AK Partili Belediye Başkan Adayı kazanmıştı. CHP itiraz etti, mazbatası geri alındı. 2 Haziran'da seçimler yenilenecek. Böyle bir karar verdi diye YSK’yı eleştirdik mi? Bu kararı verenler çete mensubudur dedik mi ? Bu son derece talihsiz, yakışıksız bir beyanlardır.”

“Mağdur olmuş olan Binali Yıldırım'dır”
31 Mart seçimlerinde kural hatasının olduğunu kaydeden Şahin, “Kural hatasının ötesinde YSK Başkanı açıklama yaptı, 27 bin küsur oy farkıyla CHP adayı öndedir diye. Sonra itiraz ettik. Bu 27 bin oy farkı indi 13 bin küsura. İtiraz ettik yüzde 10’u sayıldı oyların. 16 bin oy Binali Bey’e verilecekken hiç edildi. Buna çalındı diyorlar. Bunlar Binali Bey’in hanesinde gözükmüyor. İtiraz ettikçe çıktı. Keşke YSK seçimlerin yenilenme kararını vermeden önce yapmış olduğumuz tüm sandıkların yeniden sayılma kararını verseydi, çok daha kısa yoldan bu çözülürdü. Ben inanıyorum ki yüzde 10’u sayıldığında 15 bin oyu heba olan Binali Yıldırım’ın yüzde 90’ı sayıldığında açık farkla seçimi kazanması muhtemeldir. Şuanda mağdur olmuş olan Binali Yıldırım Bey’dir. İnşallah bu mağduriyeti 23 Haziran’da İstanbullular düzeltecektir” ifadelerini kullandı.

İftar programına eski TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in yanı sıra, AK Parti Karabük Milletvekilleri Niyazi Güneş ve Cumhur Ünal, ,KARDEMİR Yönetim Kurulu Başkanı Kamil Güleç, AK Parti Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Mehmet Ceylan, MÜSİAD Karabük Şube Başkanı Ahmet Nur, Haddeciler Derneği Başkanı Pehlivan Baylan, parti mensupları ve vatandaşlar katıldı.  

Rıdvan Bostancı - Yasin Erdem

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.