GÜNDEM - 30 Haziran 2020 Salı 13:33

“Salgın hastalıklar İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamına alınmalı”

A
A
A
“Salgın hastalıklar İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamına alınmalı”

Prof. Dr. Cüneyt Ulutin değişen dünya düzeninde ve artan nüfus yoğunluğundan dolayı tekrar tüm dünyayı etkisi altına alabilecek herhangi bir salgın hastalığa karşı, “İş yerleri çalışanlarının sağlığını koruması için İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamına salgın hastalıklarla mücadeleyi de dahil etmeliler” dedi.

Koronovirüs salgını, tüm dünyayı etkilemesi ile birlikte günlük yaşamda virüsten korunmak için alınan önlemlerin yanı sıra iş hayatına da belli başlı kuralların gelmesine sebep oldu. Virüsün yayılımının en büyük sebeplerinden biri olan kalabalık ortamlar ve kullanılan alanların hijyeni konusu da her geçen gün insanları tedirgin etmeye devam ediyor. Genellikle sosyal mesafelerin az olduğu ve kalabalık ortamların oluştuğu yerlerden bir tanesi de işyerleri. 1 Haziran itibari ile yeni normalleşme sürecinde birçok iş yeri tedbirlerini alarak kapılarını açsalar bile asıl büyük firmalar ve şirketler 1 Temmuz itibari ile faaliyete geçmeye hazırlanıyor. Bir tarafta ekonomik anlamda uzun dönem faaliyetlerine ara vererek zarara girmek isteyemeyen işyerleri bir tarafta da kapalı ve kalabalık mekanlarda çalışmak istemeyen çalışanlar. Maaş kesintisi ve iş kaybı gibi korkuları olan çalışanlar kişisel anlamda aldıkları tedbirlerin yanısıra kurumların ve işverenlerin de kendi sağlıkları için önlemler almasını temenni ediyor. Uzmanlar da "işyerinde işin yürütülmesi sırasında çeşitli nedenlerden kaynaklanan sağlığa zarar verebilecek koşullardan korunmak amacıyla yapılan sistemli ve bilimsel çalışmalar” olan İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamına pandemi ve salgın hastalıkların da eklenmesi gerektiğini söyleyerek çalışanların sağlığının korunması yönünde görüşler vermeye başladı. İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cüneyt Ulutin de bu anlamda büyük ya da küçük, özel ya da kamu fark etmeksizin tüm iş yerlerinin deprem, yangın, su baskınları gibi afet planlarının dışında pandemi ve salgın hastalıklara karşı gereken acil planlarının oluşturulması gerektiğini ifade etti.

   “Salgın hastalıklar İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamına alınmalı”

Sadece koronovirüs değil dünya nüfusunun giderek artmasından dolayı salgın hastalıkların belki de farklı şekillerde karşımıza çıkabileceğini söyleyen Prof. Dr. Cüneyt Ulutin bu anlamda iş yerlerinin çalışanlarının sağlığını koruması için İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamına salgın hastalıklarla mücadele konusunu da katması gerektiğini söyledi. Gerek koronavirüs gerekse olası bir salgın hastalıktan en iyi şekilde korunabilmek için iş sağlığı ve güvenliği uzmanlarının ve işyeri doktorlarının beraber hareket etmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Ulutin, bu konuda iş verenlerin de çalışanlar kadar eğitim görmesi gerektiğini ifade etti. Aksi takdirde uzun vadede her iki tarafında zararına olabileceğini vurgulayan Ulutin sözlerine şu şekilde devam etti;

“Öncelikli olarak tedbirlerin yeterince alınıp alınmadığını işyeri hekimi bilimsel açıdan İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı da kendi alanı açısından gözlemleyerek bahsedilen şartların yerine getirilmesini önermeli. İş yeri hekimlerinin bilimsel anlamda tıbbı bilgileri ile gereken tedbirlerin alınmasını sağlayabilir. Uzmanlar da konuyla alakalı olarak gereken önlemlerin alınmasını sağlayarak gerektiğinde işvereni bu konuda uyarmalı, gereken eğitimleri verilmesi sağlamalı ve bu kurallara uyulmuyorsa bir üst makama konuyu bildirmesi gerekiyor. İşverenin üzerine düşen sorumluluk ise; bu işteki çalışanların ve iş görenlerin hastalık nedeniyle iş gücü kaybı yaşamasının ucunun kendisine dokunacağının farkına varması. Aksi takdirde iş gücü kaybolacak ve dışarıdan yeni tecrübesiz, kişileri çalıştırmak zorunda kalacak. Buna bağlı olarak da verimlilik ve kazancı düşecek her şeyden de öte aynı zamanda insani açıdan insan sağlığı ve yaşamı risk altına girecektir.”

“İş yerlerine yasa tasarılarıyla yaptırımlar uygulanabilir”

1 Haziran ile birlikte açılan işyerlerinin bazılarının gerekli hassasiyete uymadığını da dile getiren Ulutin, “Dünya sağlık örgütünün çalışma yerleri için önermiş olduğu kurallar ülkemizde de kısmen uyuldu diyebiliriz. Kısmen diyorum çünkü çalışma hayatının tekrar normale dönmeye çalıştığı zaman diliminde her akşam bakanlık verilerine bakıldığında vaka saylarında artış olduğunu ve buna karşın Sağlık Bakanımızın uyarılarını görüyoruz. Bu yüzden kuralları daha etkili hale getirmek için belirli yasa tasarılarıyla yaptırımlar getirilebilir. Fakat bireysel anlamda bu yaptırımları ya da genelgeleri ne kadar uyguluyoruz sorunu da var. Burada da devreye iş sağlığı güvenliği uzamalarına ve işyerleri hekimlerine büyük görevler düşer” dedi.

“Afet planlarına mutlaka salgın hastalıkların da dahil edilmesi gerekiyor”

Gelişen ve değişen dünya düzeniyle oluşabilecek sağlık problemleri için iş verenlerin belli bir sorumluluk alması gerektiğini de söyleyen Ulutin, “Örneğin özel veya kamu devlet hastanelerinin hepsinin afet planı var. Mevcut afet planlarına müdahale olarak gelişebilecek senaryolara uygun tatbikatlar yapılır. Fakat günümüz şartları değiştiği ve nüfus yoğunluğu arttığı için bunların güncellenmesi gerekiyor. Bunun dışında hastane örneği dışında da en ufak kuruluşa kadar herkesin basit bir afet planının olması gerekiyor ve bu afet planlarına mutlaka salgın hastalıkların da dahil edilmesi gerekiyor. Şu anlık koronovirüs için bir aşı bulunacağına dair kesin bir bulgu yok elimizde. Çalışmalar sürdürülüyor. Fakat ya aşısı bulunamazsa ya da korona bitse bile başka bir virüs yayılımı başlarsa. Bu amaçla her kuruluşun ve o kuruluşun iş sağlığı ve güvenliği uzmanları tarafından konuyla ilgili işverenin bilgisi doğrultusunda, oluşturulacak bir acil eylem planlayıcı grubunun bütün ihtimalleri sahadaki tecrübelerle buraya yansıtmaları gerekiyor. Dolayısıyla bunu yapacak olan komisyonunun o kurumda oluşturulması eğer o kuruluş yeterli büyüklükte değilse bunun için dışarıdan yardım alabilecekleri olasılıkların arttırılması ve bunun mecburi kılınmasını öneriyorum. Yeni düzen ve çağda farklı bakış açıları geliştirerek, tedbirlerini gerek yasal gerekse içsel olarak eğitimle sağlamak zorundayız. Yani, bu ve buna benzer durumların ortaya çıkmasını engellemek için deprem, yangın, su baskınları gibi afet planlarının dışında pandemi dediğimiz dünyayı ya da bir ülkeyi etkileyebilen hastalıklara karşı alınması gereken acil planların da oluşturulması gerekiyor” diye konuştu.

“İşyerlerinde köşe bucak sterilizasyon şart!”

Son olarak da şimdilik işyerlerinde uygulanan belli başlı kuralların yanı sıra her türlü bakteri ve virüse karşı sterilizasyonun çok önemli olduğunu vurgulayan Ulutin, “Özellikle bu tarz salgın oluşturan virüslerde sterilizasyon çok önemli. Bu anlamda artık çağımız teknolojik anlamda çok ilerledi. Çok kapsamlı her noktayı bakterilerden ve virüslerden temizleyen sterilizasyon cihazları üreten yerler var. Ultraviyole ışığı yayabilen robotik cihazlarla bunlar mümkün. Ultraviyole cihazını iş yerlerinde uygun bir yere yerleştirerek özellikle büyük metrekarelere sahip mekanlarda bu cihazların bir şekilde kullanılması ya da bu tedbirler alınamıyorsa havalandırma esnasında insanlar yokken köşe bucak bir virüs temizliği yapılması için sterilizasyonu her noktaya iletilmesi sağlayacak sistemlerin entegre edilmesi gerekiyor. Bunların dışında yine tabi maske ya da koruyucu ekipmanların kullanılması, el hijyenin en uygun şekilde yapılması ve maske kullanımı da son derece hassasiyetle yerine getirilmeye devam edilmeli” diyerek sözlerini sonlandırdı.

ŞEYDA CEYLAN GÖRGENÇ

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Sıtma 24 saat içinde tedavi edilmeli Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Mehmet Uluğ, son dönemde daha yaygın görülmeye başlanan Sıtma hastalığı ve tedavi yöntemleri hakkında bilgilendirdi. Sıtmayı sivrisineklerin plazmodium adlı paraziti insanlara bulaştırması yoluyla oluşan ateşli bir enfeksiyon hastalığı olarak tanımlayan Özel Ümit Batıkent Hastanesi Doktoru Mehmet Uluğ, “Sıtma, dişi anofel sivrisineklerinin ısırmasıyla bulaşır. Dişi sivrisinekler yumurtalarını beslemek için bir kan emerler. Bulaşma, sivrisineklerin sayısına ve hayatta kalmasını etkileyebilecek iklim şartlarına da bağlıdır” dedi. "24 saat içinde tedavi edilmeli" Dr. Uluğ, “Sıtma salgınlarının, uygun şartların oluşması halinde, sıtmaya karşı bağışıklığın düşük olduğu bölgelerde veya insanların iş bulmak için mülteci olarak yoğun sıtma bulaşan bölgelere geçtiğinde ortaya çıkabilir. Sıtma, göç alan ve mültecilerin yoğun olduğu bölgelerde daha çok görülen akut ateşli bir hastalıktır. Semptomlar genellikle enfektif sivrisineğin ısırmasından 10-15 gün sonra ortaya çıkar. İlk belirtiler ateş, baş ağrısı ve titremedir” diye konuştu. "Önlenebilir ve tedavi edilebilir" P. falciparum sıtmasının 24 saat içinde tedavi edilmezse ciddi bir hastalığa dönüşebileceğine dikkat çeken Dr. Uluğ, bunun sıklıkla ölüme yol açabileceğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: "Çocuklarda: şiddetli anemi, metabolic asidoz ile ilişkili solunum sıkıntısı veya serebral sıtma bulgularından bir veya daha fazlası görülebilir. Yetişkinlerde, çoklu organ yetmezliği sık görülür. Hayatı tehdit eden sıtma hastalığı önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü, tüm sıtma şüpheli vakalarında tedavi uygulanmadan once mikroskopi veya hızlı tanı testi kullanılarak tanının doğrulanmasını önerir. Sıtma ilaçların etkinliğinin korunması, sıtma kontrolü ve eliminasyonu için kritik öneme sahiptir.” Korunma yolları ve aşı Hasta bireylerin tedavi edilmesi ve vektör kontrolünün sıtma iletimini önlemenin ve azaltmanın ana yolu olduğunu dile getiren Dr. Uluğ, “Hasta olan herkes özenle tedavi edildiğinde bulaş zinciri kırılacağı için enfeksiyon sayıları azalacaktır. Vektör kontrolünde ise; böcek ilacı uygulanmış cibinliklerin kullanılması ve iç mekanların ilaçlanması etkilidir. Riskli bölgelere yolculuk yapanlar da kemoprofilaksi ile sıtma önlenebilir. Sıtma parazitinin karmaşık yapısının aşı geliştirilmesini çok zor bir iş haline getiriyor. Ancak RTS, S/AS01 (RTS, S), Afrikalı çocuklarda sıtmayı önemli ölçüde azaltan ilk ve bugüne kadar ki tek aşıdır. Sadece en sık ve ölümcül sıtma paraziti olan P. falciparum’a karşı etkilidir” ifadelerini kullandı.
Van İpekyolu Belediyesinin 185 işçinin işine son vermesi protesto edildi Van’da sendika üyeleri ve işçiler, DEM Partili İpekyolu Belediyesinin ilk etapta 185 işçinin işine son vermesini protesto etti. DEM Partili İpekyolu Belediyesi, dün itibariyle 185 işçinin iş akdine son verirken 380 kişinin de iş sözleşmesini feshedileceği sinyalini verdi. Bugün HAK-İŞ Van Şubesi öncülüğünde, işten çıkarılanlar belediye binası önünde toplanarak kararı protesto etti. HAK-İŞ Van Şube Başkanı Fatih Akdeniz, burada yaptığı basın açıklamasında, 31 Mart’ta seçimi kazanan DEM Partili Canan Uzunay ve Cevdet Altındağ’ın 185 emekçiyi haksız ve hukuksuz bir şekilde işten çıkardığını söyledi. Belediye başkanlarının ilk icraatının, İpekyolu halkına gece-gündüz, kar-kış, bayram, tatil demeden fedakârca çalışan işçileri, hiçbir gerekçe göstermeden işten çıkarmak olmasının iyi niyetle açıklanabilecek bir durum olmadığını ifade eden Akdeniz, “İşçi arkadaşlarımızın iş akitlerinin 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın hemen ertesinde sonlandırılması, İpekyolu Belediyesi yöneticilerinin emeğe ve emekçiye bakışını, samimiyetsizliğini ortaya koymuştur. Seçimden önce belediye işçilerinden oy isteyen İpekyolu Belediyesi Başkanı Cevdet Altındağ, şimdi aynı işçileri sırtından vurmaktadır. Belediye emekçilerini seçim öncesinde sıçrama tahtası olarak gören ve sonra da onlara ihanet eden zihniyet, yenilmeye mahkûmdur. İpekyolu Belediyesi Başkanı Cevdet Altındağ, sendikamız üyesi 185 işçi arkadaşımızın iş sözleşmelerini hukuka aykırı şekilde feshetmekle kalmamış, 380 arkadaşımızın iş sözleşmesinin de feshedileceğinin sinyalini vermiştir” dedi.