GÜNDEM - 16 Haziran 2018 Cumartesi 10:06

Sandığı bayramda da yalnız bırakmadılar

A
A
A
Sandığı bayramda da yalnız bırakmadılar

24 Haziran’da yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri öncesinde yurt dışında yaşayan gurbetçi vatandaşların tatil amacıyla geldikleri Türkiye’deki hudut kapılarında oy kullanma işlemleri Ramazan Bayramı’na rağmen tüm hızıyla sürüyor.

Bayramda da, Türkiye’nin en batısındaki hudut kapısı olarak nitelendirilen Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde Deniz Hudut Kapısı’ndaki A-1 nolu sandıkta süren oy kullanma işlemleri için görev yapan sandık kurulu başkan ve partili üyeler, herkes bayram yaparken görevlerinin başından ayrılmıyorlar.

Sabah saat 08.00 ile 16.00, 16.00 ile 24.00 ve 24.00 ile 08.00 aralıklarında toplam 3 vardiya halinde kesintisiz 24 saat görev yapılan sandığın başında 3’er sandık başkanı, 3’er sandık başkan yardımcısı, 3’er AK Parti, 3’er MHP ve 3’er CHP temsilcileri gurbetçi vatandaşların güvenli bir şekilde oy kullanmaları için ter döküyor. 

Konuyla ilgili muhabirimize açıklamalarda bulunan sandığın başında MHP tarafından görevlendirilen Meral Özerden, yurt dışından Türkiye’ye gelip oy kullanan gurbetçi vatandaşlara bayram süresince hizmet vermekten duyduğu memnuniyeti ifade ederek, “Bu kez seçim süreci Ramazan Bayramı’nı içine aldı. Ama bizde her şeye rağmen görevimizin başındayız.” dedi. 

Sandıkta CHP adına görev yapan sandık müşahidi Ertan Sevinç de, “Görev kutsaldır. Bizim bayramımız burada geçiyor. Biz inşallah bayramımızı 24 Haziran’da demokrasi bayramı olarak kutlayacağız. Tabi çoluk çocuk ve torunlar bayram günü evde bayramlaşırken, bizim burada olmamız biraz zorlandık ama şu anda zorlanmıyorum. Sanki yıllardır burada bu işi yapıyormuş gibi bir duyguya sahibim. Herhangi bir sıkıntı yok” ifadelerini kullandı.
Ayvalık Deniz Hudut Kapısı’ndaki A-1 nolu sandıkta AK Parti adına görev yapan Hikmet Şimşek ise; 24 Haziran seçimlerinin Türkiye için önemli bir viraj olduğunu belirterek, “ Şu anda görevimizin başındayız. Bizim için asıl bayram 24 Haziran’dan sonra demokrasi bayramı olacaktır. Bayram günü burada sandık başında görev yapmak tabi ki zor. Mesela torunlarım eve gelmiş. Onları özledim ama bizde dava aşkı var. Memleket aşkı var. Bu yüzden de sandıklara sahip çıkmak zorundayız. Allah nasip ederse biz bayramımızı 24 Haziran’dan sonra yaparız” diye konuştu.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.