GÜNDEM - 30 Ocak 2013 Çarşamba 14:17

Sarıkamış Harekatı’nın bilinmeyen yönleri

A
A
A
Sarıkamış Harekatı’nın bilinmeyen yönleri

Kafkas Üniversitesi (KAÜ) Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Bölümü Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop, 90 bin askerin donarak şehit düştüğü ‘Sarıkamış Harekatı’ ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

IŞIK ÇAPANOĞLU/KARS


Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop, her konuda olduğu gibi, Sarıkamış faciası konusunda da çok tezat fikirlerin olduğunu kaydetti.
KAÜ Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Bölümü Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Kop, Sarıkamış faciasında kimilerinin Enver Paşa’yı sorumlu olarak gördüğünü, kimilerinin kahraman ettiğini ve Sarıkamış ile ilgili konuyu bileninde bilmeyeninde konuştuğunu söyledi.

Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop; “Sarıkamış faciası. Her konuda olduğu gibi bu konuda da çok tezat fikirler var. Kimisi Enver Paşa’yı sorumlu olarak görmekte. Kimisi kahraman ilan etmekte. İki konu var ki, herkes konuşur. Bilende konuşuyor bilmeyende konuşuyor. Bunlardan bir tanesi tarihtir. Bir diğeri de dindir. Elbette ki Enver Paşa suçsuz değildir. Elbette ki Enver Paşa’nın fazlasıyla hatası vardır. Ama bir kişiye yüklenmek vurun ‘abalıya’ yapmak çok yanlış bir ifadedir. Ya da Nasrettin Hoca’nın ifadesiyle; ‘hırsızın hiç mi suçu yok?’ tarzındandır” dedi.

HAFIZ HAKKI PAŞA’NIN; ‘LÜTFEN NE OLUR PAŞAM. HADİ TAARRUZA GEÇELİM’ DİYE BİR RAPORU VAR
Enver Paşa’nın savaşa pek sıcak bakmadığını ve birilerinin Enver Paşa’yı savaşa sürüklediğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop; “İlginç olacak şeyleri söyleyecek olursak, bunlardan bir tanesi şudur. Enver Paşa hem harbiye nazırdır. Hem de Genel Kurmayı vekaleten yürüten bir komutandır. Kendisi ilk başta bu savaşa pek sıcak bakmamaktadır. Kitapların söylediğinin aksine, fakat o gün öyle olaylar olmuştur ki, tabiri caizse birileri Enver Paşa’yı sürüklemiştir. Bunlardan bir tanesi Köprüköy yada aynı zaman da Azap Muharebeleri olarak bilinen peşi sıra gelen iki tane muharebe var. 7 Kasım ile 17 Kasım arasında orada Ruslar 7 bin tane askerini kaybetmiş. Ve kaçmaya başlamışlar. Şimdi birinci olay bu. İkinci olay orada 10’ncu Kolordu. 3’ncü Orduya bağlı 3 tane kolordu var. 9-10-11, 10’ncu Kolordu’nun başındaki o dönemki rütbesiyle albay olan Hafız Hakkı Paşa’nın rapor hazırlayıp ‘Lütfen ne olur Paşam. Hadi taarruza geçelim’ diye bir raporu var. Sonra onun haricinde 9’ncu ve 11’nci Kolorduların da ‘Paşam eğer böyle bir şey yapacak olursak biziler sizin yanınızdayız.’ Demiş oldukları bir ibare var. Bunun haricinde özellikle karar verildikten sonraki aşamada 9’ncu kolordunun başında bulunan Ahmet İzzet Paşa, 11’nci Kolordunun başında bulunan ise Galip Paşa ne kadar talepte bulunurlarsa, bulunsunlar Kurmay Başkan rütbesinde bulunan Alman kökenli Guze’ye hep takılmışlar. Enver Paşa’nın bundan haberi yok. Bunun haricinde iki tane çok önemli olay daha var. Bu olaylardan bir tanesi şu. ‘ 6-7 Kasım’da batırılan 3 tane gemimiz var. Rus donanması tarafından batırılan’ Tabi şu niye önemli eğer onlar batırılmamış olsaydı ki, tarihte keşke olmaz. Ama biz bu meyanda konuşacak olursak bunlardan bir tanesi Mithat Paşa gemilerden birinin ismi bunlardan bir tanesi Bahri Ahmer, bir tanesi Bezmi Alem keşif uçağı getiriyor. Mühimmat getiriyor ki mühimmat silahtan farklı tek kullanımlık olan tabiri caizse silah. Bir diğeri ise levazımat getiriyor. Ama bunların 3’üde batırılıyor. Bunların batırıldığı yer Karadeniz sahilinde çünkü Rusların donanmasının hakim olduğu bir mevkide. Başka bir hadise ise şu. Hakkı Paşa’nın başında bulunan 10’ncu kolordunun asker sevkiyatı Erzurum’a yapılacağı esnada ilk önce deniz yoluyla yapılıyor. Peşine ise vaz geçtik denilip, karayolu ile yapılıyor. Ve bu 4 haftalık bir gecikmeye vesile oluyor. Az önce de söyledik tarihte keşke olmaz. Lakin 4 hafta gecikmemiş olunmasa idi. Eksi 35, eksi 37’diler. Kesinlikle karşılaşılmamış olacaktı” diye konuştu.

SARIKAMIŞ’A İLK ÖNCE GİREN PAŞA BAŞ TACI OLACAKTI
3’ncü Ordu Komutanlığı’na atanan paşanın bölgeyi hiç bilmediğine dikkat çeken Kop; “Sadece bunlar mıdır? Ebetteki değil! Niye değil? Çünkü ilk etapta 3‘ncü ordunun başında bulunan Hasan İzzet paşa diye birisi var. Maalesef bölgeyi hiç tanımıyor. Bölgeyi tanımayan o bölgeye gelmeyen, o bölgenin arazi şartlarını bilmeyen bir komutanın 3’ncü Ordu’ya atanmış olmasının doğuracağı sonuçları varın düşünün. Sonra bunun haricinde her işyerinde olduğu gibi, halk arasında olduğu gibi, hatta aileler arasında olduğu gibi çekememezlik var. Çünkü amaç şu: ‘Sarıkamış’a ilk önce giren paşa herkesin baş tacı olacaktır’ sloganıyla hareket ettiği için, birlik yok! Ben varım. Ben varım var! Daha da önemlisi bir olay daha var. Enver Paşa’nın emrini dinlemeyenler var. Hafız Hakkı Paşa, Enver Paşa’dan aldığı bir emir var. Emir şu ‘22 Aralık’ta Oltu’yu alıp, sonrasında Kars ile Sarıkamış arasındaki şuan kullanılan E-5 yada D-100 Karayolunun kapatılmasıyla Rusların Kars’a gidip saklanmasına izin verilmeyecek’ Ama Hafız Hakkı Paşa ‘Ben daha önce Sarıkamış’a girmeliyim!’ edasıyla maalesef ki kuşatmanın ebatını büyütmüştür. Ve ortalama bir asker günde 3-5 kilometre yürüyeceği yerde, 20 kilometre değil, 40 kilometre yürümek zorunda bırakılmıştır. Arazi gittikçe genişletilmiştir. Ve bu taarruzdan ziyade maalesef faciaya dönüşmüştür” şeklinde konuştu.

ENVER PAŞA’YI KASITLI OLARAK KARALAMA KAMPANYASI BAŞLATILDI
‘Enver paşanın kasıtlı olarak karalanma kampanyası’ şimdi artık bunları bütün tarihçiler yazıyor, çiziyor. Bunları bir zamanlar söylemek kara kutu gibiydi. Söylenmesi bile abeste iştigaldi. Ama artık bunlar yazılıp çizildiği için bunları rahat rahat söylemekte bir sakınca yok diyen Kafkas Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Bölümü Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop, özetle şunları söyledi:
“Enver Paşa ile Mustafa Kemal Atatürk’ün geçinemediği aşikar. Enver Paşa ordularıyla Batum’da şu an Gürcistan sınırlarında kalan Batum’da askerleriyle beraber beklerken, Mustafa Kemal Atatürk’ün İstiklal Harbi yada Milli mücadelede başarısız olmasını bekliyor. Eğer başarısız olursa gelip Milli Mücadelenin başında oturup, tabiri caiz ise belki de Mustafa Kemal Atatürk’ün yapmaya çalışacağı, yada yaptığı şeylerin aynılarını başarabilmek. Fakat Ankara bunu duyunca ister istemez ve buda o dönem oranın şartlarına göre kurallarına göre her şeyi dönemine göre değerlendirmektir. Karalama kampanyasına girişiliyor. ‘Enver Paşa Ruslardan para aldı’, ‘Enver Paşa Bolşevik’tir’, ‘Enver Paşa komünisttir’, ‘Enver Paşa bir sürü katliamlarda bulunuştur.’ ‘Enver Paşa odur budur’ Bakın zaten Sarıkamış faciasının akabinde hemen hemen hiç bir yerde bilgi yoktur. İlk etapta. Taaki 8 yıl geçinceye kadar. Herkes Hafız Hakkı’ya, Enver Paşa’ya, Hasan İzzet’e kim bilir belki Ali Galip’e yada Ahmet İzzet’e yüklenirken aslında yüklenilmesi gereken şahıslardan bir tanesi de bu kampanyanın, karalama kampanyasının baş aktörlerinden biri olan dönemin Yarbayı Şerif Bey’in yapmış olduklarıdır. Şerif bey orada esir düşüyor. Esir düştükten sonra Sibirya’ya gönderiliyor. Bir yolunu bulup o Bolşevik ihtilali ile beraber kaçıyor. Bakın geldiğinde kendi hatırlarını Akşam Gazetesi’nde yayınlanmasını istiyor. Akşam Gazetesi’nde de tamamı olmamakla beraber yayınlanıyor. Fakat çok büyük bir tepki çekiyor.

Tepki çektiği içinde bunu tabiri caizse birin üzerine bin koyarak ki, bugünde şuan Mustafa bey tarafından ya da Şerif bey tarafından yayıma hazırlandı ve baskısı var. ‘Çevirme manevrası ve meydan muharebesi’ isimli kitap. Orada anılarını yayınlıyor. Ama öyle büyük bir abartı var ki 90 bin ifadesi gibi ki şunu hemen belirtmek lazım. ‘şehidin birde birdir. Binide birdir’ eğer Enver Paşa ise Ever Paşa, Hasan İzzet ise Hasan İzzet, Hafız Hakkı ise Hafız Hakkı ya da diğerleri. Bir kişinin ölümüyle sorumlusu ise suçludur. Ama Rus arşivlerinde 23 bin deniliyor ise, eğer Genel Kurmay Başkanlığı bizim 3’ncü Ordumuzun muharip olan yani o sırada savaşa katılan askerlerinin sayısı 75 bindir deniliyor ise yada bilimsel olmadığını ifade etmek kaydıyla ‘ Fevzi Çakmak ki, Genel Kurmay Başkanlığı çok uzun müddet yapan şahıs 60 bin civarındadır deniyorsa’ abartmamak gerekir diye düşünmekte fayda var. Birde Hafız Hakkı Paşa’nın şuan Murat Bardakçı’nın elinde olduğunu söylediği yakında da yayınlayacağını ifade ettiği günlüklerinden birkaç satır var. Kendisi de bunu programlarında dile getirmiştir. Hafız Hakkı Paşa diyor ki; 10’ncu kolordu komutanı olup, albay olup, birde bire Enver Paşa’nın, Hasan İzzet’in yanlışlarını görüp, onu 3’ncü Ordu Komutanlığına Paşa rütbesiyle atadığı şahıs. Diyor ki bu facianın sorumlusu benim. Bunu tamir etmekse, telefi etmekse, ne yapacaksam onu da yapacak olan benim diyor ki; biliyorsunuz kendisi çok kısa süre paşalık rütbesinin bile tadını alamadan ortalama 1,5 ay sonra o dönemdeki tifüse yakalanıp maalesef şubat 1915 tarihinde vefat etmiştir.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Arapçanın evrensel mirası OMÜ’de kutlandı Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde (OMÜ) "Dünya Arapça Günü" kapsamında düzenlenen programda, Arapçanın evrensel mirası çeşitli etkinliklerle öğrencilere tanıtıldı. Arapça Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğünce, "18 Aralık Dünya Arapça Günü" dolayısıyla bir etkinlik gerçekleştirildi. Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Mavi Salon’da düzenlenen programa, üniversitenin farklı akademik birimlerinden akademisyenler ve öğrenciler yoğun ilgi gösterdi. Etkinliğe İlahiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi ile Yabancı Diller Yüksekokulu paydaş olarak katkı sundu. Söz konusu birimlerden çok sayıda akademik personel ve öğrenci programda yer aldı. "Arapça, farklı coğrafyalar ve kültürler arasında güçlü bir bağ kuruyor" Programın açılış konuşmasını yapan Arapça Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Hasan Selim Kıroğlu, ’18 Aralık Dünya Arapça Günü’nün, Arapçanın evrensel bir dil olarak taşıdığı kültürel, tarihi ve entelektüel mirası hatırlatmak açısından önemli bir gün olduğunu belirtti. Arapçanın yalnızca bir iletişim aracı olmadığını vurgulayan Kıroğlu, bu dilin yüzyıllar boyunca bilim, edebiyat, felsefe ve sanat alanlarında üretilen önemli eserlerin taşıyıcısı olduğunu ifade etti. Kıroğlu, Arapçanın farklı coğrafyalar ve kültürler arasında güçlü bir bağ kurduğunu belirterek, bu tür etkinliklerin dilin tanıtımına ve öğrencilerin akademik ve kültürel gelişimine katkı sunduğunu söyledi. Etkinlik kapsamında Arapça slayt gösterileri, şiir dinletisi, skeç, şarkı, röportaj ve bilgi yarışması gibi çeşitli etkinlikler gerçekleştirildi. Program, katılımcıların ilgiyle takip ettiği gösterilerin ardından hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Demir, OMÜ’de öğrencilerle buluştu Ayrıca İlahiyat Fakültesi tarafından, ’Hitabet ve Mesleki Uygulama’ dersi kapsamında öğrencilere yönelik bir söyleşi programıyla danışman akademisyenlere teşekkür belgesi takdim töreni gerçekleştirildi. Program kapsamında, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet İshak Demir tarafından öğrencilere yönelik bir söyleşi gerçekleştirildi. Söyleşide, hitabet, mesleki uygulamalar ve din hizmetlerinde sahadaki tecrübelerin önemi üzerine değerlendirmelerde bulunuldu.
Ankara CHP lideri Özel: "Bahis ve uyuşturucu ülkenin ana gündemi oldu" Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, "Bahis ve uyuşturucu ülkenin ana gündemi oldu" dedi. Özel, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Asteğmen Kubilay’ın şehit edilişinin 95. yıl dönümüne değinen Özel, "Bugün eğer bu grup toplantımız olmasaydı, Meclis açık olmasaydı pek çoğumuz gibi ben de her yıl olduğum gibi Menemen’de olacaktım. Bugün Asteğmen Kubilay’ın, Bekçi Şevki ve Bekçi Hasan’ın katledilişlerinin 95’inci yılı. Kubilay Menemen’e asteğmen olarak gitti ve Cumhuriyet’in ay-yıldızlı bayrağına karşı manda ve himaye yanlılarının ellerinde şeriat bayrağı ile dolaştıklarını, Cumhuriyet’e ve kurucusuna meydan okuduklarını, gördükleri yerde Türk bayrağını indirip şeriat bayrağı çektiklerini görünce yanındaki iki bekçi arkadaşıyla birlikte bunların karşısına dikildi. Gözü dönmüş caniler Kubilay’ı önce yaraladılar. Sonra yaralı bedenine işkence ettiler. Kubilay’ı ölümünün, şehadetinin 95’inci yılında Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki ile birlikte rahmet ve minnetle anıyoruz. Kubilay’dan bize emanettir. Cumhuriyet düşmanlarına baş eğmeyeceğiz. Gerekirse baş vereceğiz. Ama baş eğmeyeceğiz" ifadelerini kullandı. "Yönetme kabiliyetlerini kaybetmişler, artık karşımızda bir iktidar partisi yok" Partisinin iktidara hazır olduğunu ifade eden Özel, "Ben Meclis grubumuzun komisyon ve Genel Kurul performansından memnunum. Tahmin ediyorum Erdoğan da görüyordur. Ben AK Parti’nin performansından da çok memnunum. Doğruya doğru, muhalefete hazırlar. İktidar perspektiflerini kaybetmişler. Yönetme kabiliyetlerini kaybetmişler. Artık karşımızda bir iktidar partisi yok. Müstakbel bir muhalefet partisi var. Ana muhalefet olabilirler mi bilmem ama muhalefete hazırlar. Meclis Genel Kurulu’na baktığımızda ya da Plan ve Bütçe Komisyonu’na baktığımızda bir tarafta sorunu gören, isyan eden, edilen isyanı duyan ve çözüm öneren bir parti var, Cumhuriyet Halk Partisi. Öbür tarafta eleştiriyi ya duymayan ya da duyduğu eleştiriye hakaretle cevap veren, kendilerine verilen 70-80 dakika kürsüye çıkıp hakaret eden, muhalefete muhalefet eden, ülkenin ana muhalefet partisine muhalefet eden bir partiyle karşı karşıyayız; Adalet ve Kalkınma Partisi" dedi. "Bu darbenin maliyeti, 160 milyar dolar" AK Parti’nin 2025’te işçiyi, emekliyi yüksek enflasyon ve faize ezdirdiğini dile getiren Özel, "2025 enflasyon hedefi yüzde 17,5 idi. Yüzde 17,5 enflasyon hedefi açıkladılar ve yılı yüzde 30’la bitirdiler. Bunu sorduğunuzda da utanmadan, çekinmeden sanki iki-üç puanmış gibi ’enflasyon hedefimizden biraz saptık’ diyorlar. ’Biraz’ dedikleri sapma, yüzde 77. Hedef yüzde 17,5 ama gerçekleşen yüzde 30. O ’birazcık’ dediğinde fark şu: Bir mal veya hizmet geçen seneden bugüne ne kadar zamlandıysa, yarısını hedeflediler ve öbür yarısını beceriksizliklerinden ve kötü niyetlerinden dolayı sizin sırtınıza yüklediler. Ne oldu geçen sene, geçen sene ne oldu da bu hedef tutmadı? Ne olduğunu söyleyeyim; 19 Mart sivil darbesi oldu. Buradan bütün vatandaşlarımıza hatırlatırım: Bu darbenin maliyeti, 160 milyar dolar. Devasa bir para. Emekliye lazım paranın 70-80 katı, asgari ücretliye lazım paranın 90 katı gibi bir para" şeklinde konuştu. "Asgari ücret Avrupa Birliği’ndeki hiçbir ülkeden yüksek değil" AK Parti’nin iktidara geldiğinde Türkiye’deki asgari ücretin Avrupa’daki 12 ülkeden daha yüksek olduğunu belirten Özel, "Şimdi asgari ücret Avrupa Birliği’ndeki hiçbir ülkeden yüksek değil. Biz de 446 euro, Almanya’da 2 bin 100 euro, Fransa’da bin 800 euro, Yunanistan’da bin 27 euro. Geldiğinde depremden dolayı ÖTV konmuştu. Biliyorsunuz. Özel Tüketim Vergisi. Arabadan da alınıyordu. Yüzde 27 ile en düşüğü, en yükseği yüzde 50. Bugün geldiler, en düşük ÖTV yüzde 60, en yüksek ÖTV yüzde 220. Depremde geçici konan vergiyi yüzde 220 ile uygulamaya devam edip, geldikleri gün 8 çeyrek altın alan asgari ücreti 2 çeyrek altına indirmiş bir iktidardan bahsediyoruz arkadaşlar" diye konuştu. "Bahis ve uyuşturucu ülkenin ana gündemi oldu" CHP lideri Özel son olarak, "Hem bahis hem uyuşturucu ülkenin ana gündemi haline geldi. Aslında memleketin gündemi çoktan bu; yıkılan aileler, evlatlarını okula yollarken korkan aileler. Okulların önü çete dolu, torbacılar dolu. Çalıştığı iş yerinin kasasından parayı alıp bahis oynayıp batanlar, intihar edenler, evliliği bozulanlar, kaçanlar, korkunç bir ülke haline geldik. Sokağın gündemi nihayet başka vesilelerle ülkenin gündemi haline geldi. Hakemler, futbolcular yasağa rağmen bahis oynuyor. Bir hakem düşünün 18 bin kez yasa dışı bahis oynamış. Hafta sonu maç oynatmış, hafta içi 18 bin kez yasa dışı bahis oynamış. Bunu yakalayamamışlar, bunu kaydedememişler. 17 bin 999 kez ıskalamışlar. En sonunda 18 binincide ortaya çıkmış. Tam anlamıyla bir çürümüşlük var" dedi.
Ankara Savcıların şifresiyle UYAP’a girip dosya kapattığı iddia edilen zabıt katibinin yargılanmasına devam edildi Ankara Adliyesi’nde savcılara ait kullanıcı bilgilerini kullanarak Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’ne (UYAP) izinsiz şekilde giriş yaptığı ve bazı soruşturma dosyalarını kapattığı iddia edilen zabıt katibinin de aralarında bulunduğu 16 sanığın yargılanmasına devam edildi. Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, tutuklu sanık Ahmet Yılmaz, bazı tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları katıldı. Mahkemede dava dosyasına gelen mazeret dilekçelerinin okumasının ardından tanıklar dinlendi. Sanık Yılmaz’ın nişanlısı tanık N.J.R, "Ben olayları Ahmet boşanma davası açtıktan sonra eski eşinin evimizi basmasıyla öğrendim. Şikayetinden sonra da birkaç kez aradı, buluşmak istedi. O sırada Ahmet’le küstük. Zeliha bana ’Ahmet’i şikayet ettim, ömrünün sonuna kadar içerde yatsın’ dedi. Ben de ’Suçunu bilemem ama ben konuşursam ailesine rezil ederim, söyle karşıma çıkmasın’ dedim. Bu söylediklerim dosyayla alakalı değildi. Benim bu olayla ilgili bilgim yok" ifadelerinde bulundu. Tanık S.F.E. ise sanık Ömer Faruk Bol ile yakın arkadaşı olduğunu ifade ederek, "Ahmet Yılmaz’ı, Muhammet abi yurt dışına gittikten sonra görmeye başladım. Ömer’e lazım olduğunda kredi kartlarımı veriyordum. Bazen Ömer’de kalıyordu. Yakın dostum olduğundan sorgulamıyordum. Tüm gün birlikteydik kartlarımı kullanmasında da bir sakınca görmedim" dedi. Mahkemece dinlenen tanık Y.B.Y. de çalışma vizesi çıkartmak istediğini, internet üzerinden M.F.I’yla tanıştığını, kendisiyle ödeme için iletişime geçtiklerini, parayı sanık Ömer Talha Bol’un alacağını söylediklerini anlattı. Para teslim edilirken Bol’la arasında şifreli konuşma geçmediğini söyleyen Y.B.Y, "Ömer’i tanımıyorum, para teslim edilirken telefonda M.F.I. ile teyitleştik. Ben bu parayı 5 yıllık çalışma vizesi için verdim. Olaylarla alakalı bilgim yok. Ardından ailevi sebepler yüzünden gitmekten vazgeçtim" diye konuştu. Tanık beyanlarının ardından, duruşmaya yarına ertelendi. İddianame geçmişi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianame kapsamında, zabıt katibi Ahmet Yılmaz’ın FETÖ firarisi avukat Muhammet Talha Bol’un talebi üzerine, aralarında FETÖ şüphelilerinin de bulunduğu bazı dosyalarda para karşılığı usulsüz işlemler yaptığı ifade ediliyor. Aynı zamanda Yılmaz’ın dosya numaralarını değiştirip evrak sildiği, taraf isimlerini değiştirdiği, dosyaların içini boşalttığı, bu işlemleri ise kendisinin ve birlikte çalışması nedeniyle şifrelerini bildiği savcıların UYAP oturumları üzerinden yaptığı belirtiliyor. Yılmaz hakkında toplam 1190 yıl 5 aya kadar hapis cezası talep edildi.
Zonguldak BEUN’den Finans Merkezine ziyaret Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEUN) Finans Topluluğu öğrencileri, Üniversite Öğrenci Toplulukları İş Birliği ve Destek Programı (ÜNİDES) kapsamında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası İstanbul Finans Merkezi yerleşkesine akademik bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret, Gençlik ve Spor Bakanlığı Gençlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen ÜNİDES çerçevesinde yürütülen ve BEUN Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Finans ve Bankacılık Bölümü 3. sınıf öğrencisi Muhammed Yetiş tarafından hazırlanan "Para Politikalarına Yakından Bakış: Merkez Bankası Ziyareti ve Uygulamalı Eğitim" başlıklı proje kapsamında 19 Aralık 2025 tarihinde gerçekleştirildi. Programa, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nin yanı sıra Kastamonu Üniversitesi ve Beykent Üniversitesi öğrencileri de katılım sağladı. Yaklaşık 3 saat süren program kapsamında, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında görev yapan uzmanlar tarafından çeşitli sunumlar gerçekleştirildi. Bu çerçevede Pelin Şenoğlu tarafından TCMB’nın kurumsal yapısı ve kariyer olanakları, Büşra Nur Güllü Çıraklı tarafından işe alım süreçleri ve aranan nitelikler, Gülnihal Tüzün tarafından para politikası ve merkez bankacılığı uygulamaları, Atakan Eren Ölmez tarafından ise TCMB Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) hakkında kapsamlı bilgiler sunuldu. Program, öğrencilerin merkez bankacılığı uygulamaları ve kariyer süreçlerine ilişkin merak ettikleri konuları doğrudan uzmanlara yöneltebildikleri soru cevap bölümü ile sona erdi.