SPOR - 25 Eylül 2018 Salı 00:00

Şenol Güneş: 'Bugün 2 puan kaybettik'

A
A
A
Şenol Güneş: 'Bugün 2 puan kaybettik'

Fenerbahçe deplasmanından 1-1’lik beraberlikle dönen Beşiktaş’ta Teknik Direktör Şenol Güneş, karşılaşmanın ardından konuştu. 2 puan kaybettiklerini söyleyen Güneş, statta ise herhangi bir olumsuzluk yaşamadığının altını çizdi.

Süper Lig’in 6. haftasında Fenerbahçe ile deplasmanda 1-1 berabere kalan Beşiktaş’ta Teknik Direktör Şenol Güneş, karşılaşmanın ardından düzenlenen basın toplantısında soruları yanıtladı. Derbi ortamıyla ilgili konuşarak sözlerine başlayan Güneş, "Öncelikle maçın genel isteklerine futbolcular iyi cevap verdi. Yönetimi de ağırladılar ve bizde de herhangi bir olumsuzluk olmadı. Bu maçta, daha önceki maçlarda gerginlik yapmaya çalışanların da önüne geçildi. Olumsuzluk olmadan maçı tamamladık. Bunu söylemek zorundayım. Geçen karşılaşmada yaşanan küfürle ilgili oluşturulmak istenilen hava çok yanlış. Tasvip etmem mümkün değil. Aklı selim insanların inanmayacağı bir tablo. Bizim sahamızda da burada da olmasını istemiyoruz. Kitleleri camiayı karalayacak şekilde olmasının kimseye yararı yok" açıklamasını yaptı. Maçla ilgili değerlendirmede bulunan tecrübeli teknik adam, "Beklediğimiz gibi Fenerbahçe baskılı oynamaya çalıştı. Çıkışlardaki pas yüzdemiz daha iyi olsaydı daha fazla pozisyon bulabilirdik. Bulduğumuz golle birlikte ikinci yarıda daha çok hücuma çıktık. İkinci yarıda kopmalar başladı ve bu da rakibin işine geliyordu. Rakibin kanatlardan gelen ataklarıyla gol yedik. Bu gol sonrası seyirciyle tekrar döndüler. 2 puan kaybettiğimiz için üzgünüz" ifadelerini kullandı.

"Çok kolay top kayıpları yaptık" 

Maçtan önce dağıtılan esame listesinde Phillip Cocu’nun ‘Teknik Direktör’, Şenol Güneş’in ise ‘Teknik Sorumlu’ olarak yazılmasıyla ilgili soruyu yanıtlayan Güneş, "Kim yazmışsa hatalı yazmıştır. Ne amaçla yazmış olabilir bilmiyorum. Ne federasyonun, ne Fenerbahçe’nin ne de bizim böyle bir şey yapmamız doğru olmaz" dedi. Adem Ljajic’in yumuşak bir oyuncu olduğunu söyleyen Güneş, "Atiba’yla başladık. Bir de bu ambiyansa alışkın isimleri oynatmaya çalıştık. Tolgay’ı da iki yönlü kullanmaya çalıştık. Çok da olumsuz değildi. Diri bir Adem Ljajic’i ben de oynatmak isterdim. Bugün tam diri göremedim onu. Hücuma gittik ama gol bulmamız gerekiyordu. Önde baskı yapmak ve Adem Ljajic’in çıkışıyla gol atmayı düşündük ama düşündüğümüz gibi olmadı" diye konuştu. Savunmada yapılan top kayıplarına da değinen Şenol Güneş, esprili bir cevap vererek, "Güzel sahayı bulunca alışamadık herhalde" dedi. Takımda çok top kaybı yaşandığını söyleyen başarılı çalıştırıcı, "Vida da top kayıpları yaptı, Tolgay da yaptı. Zaman zaman baskı geldi ama baskıdan önce çok kolay top kayıpları yaptık. Bizim kalitemizin altında kayıplar oldu. Atiba uzun bir aradan sonra ilk maçında gayet iyiydi. Larin’i forvete koyduğumuzda baskı yapmasını istedik. Bunu yapmadı ve tedirgin, güvensiz oynadı. Bu sefer de kenara aldım Larin’i ve Babel’i hücuma çektik" diyerek sözlerini sürdürdü.

“Gökhan topun kendisinden çıktığını söyledi” 

Kayserispor maçının deplasmanda oynanmasıyla ilgili gelişmelerden haberi olmadığını söyleyen Güneş, Fenerbahçe karşısında iyi oynadıklarının da altını çizdi. Oyun disiplininden kopmadıkları dönemde iyi oyun ortaya koyduklarını belirten Güneş, "Hücumdan dönüşlerde gidip gelmelerde mesafe oldu. Bunun dışında iyiydik. Daha iyi pas yapan takımdık ama bugün yapamadık. Taç pozisyonunda Gökhan Gönül 'Benden çıktı' dedi. Ben de bunu hakeme söylemesini söyledim. Ama hakem ısrar edince biz attık. Quaresma’nın çıkarken yaptığı hareket, kendi oyununa kızdığı ve pas yapamadığı içindi. Lens ve Quaresma, iki beklerin hücumuna karşılık vermeye çalıştı. Hücumda da etkin kullanmak istedik. Son bölümde Hasan Ali’nin attığı ortada, yiyeceğimiz bir gol değildi aslında ama her oyuncu hata yapabilir. Hücumda tercih yanlışlığı olabilir. Hatalara rağmen kazanabileceğimiz bir maçtı. Lens de kalabilirdi ama Quaresma top tutuyordu. Larin biraz daha top tutabilse, rakip hiç gelemezdi. 1-0 mağlup olan her takım bu riski alabilir ama galip olan takımın bu riski almaması lazım" ifadelerini kullandı.

"Küfürleri duymadım" 

Tribünlerden edilen küfürlerle ilgili soruyu yanıtlayan Şenol Güneş, "Bana edilen küfürleri duymadım. Saha içinde kime nasıl bağırdığımı bile duymuyorum bazen. Benim bulunduğum yerden mi yoksa maça konsantre olmamdan dolayı mı bilmiyorum, duymadım. Küfür varsa, ne bizim sahada ne de başka sahada olmasını istemem" değerlendirmesini yaptı. Son olarak bu maçı kazanmak için sahaya çıktıklarının altını çizen başarılı çalıştırıcı, "Burada kazanmak için oynadık ama olmadı. Futbol böyle. Bugün kazanabileceğimiz maçta 2 puan kaybettik. Üzülmenin alemi yok. Geçmişi de konuşmaya gerek yok. Geçen sene 2-1 kaybettiğimiz maçta da kazanmaya yakındık. O gün kaybettik, bugün berabere kaldık. Başkalarının favori görmesi önemli değil. Sahada oynanan futbol var. Biz sahamızda en rahat maçımızda Antalya’ya kaybettik. Bursa’da puan kaybettik. Kazanabileceğimiz maçlarda 7 puan kaybettik. Erzurum’da da özellikle ilk yarıda çok kötü oynayıp kazandık. Bu kayıplar olmasa bugün belki başka bir şey konuşuyor olurduk" diyerek sözlerini tamamladı.

Bozhan Memiş - Uygar Aydın
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.