EKONOMİ - 31 Ocak 2017 Salı 13:46

SGK’dan ‘30 yıl üstü emekli’lere müjde

A
A
A
SGK’dan ‘30 yıl üstü emekli’lere müjde

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Bitlis İl Müdürü Sadullah Korkut, 30 yıl üzeri emekliler için ikramiyeye esas hizmet sürelerinin her tam yılına süre sınırı olmaksızın emekli ikramiyesi ödeneceğini belirtti.

6770 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 30 yıl üzeri hizmet sürelerine emekli ikramiyesi ödenmesine ilişkin olarak yapılan düzenleme hakkında SGK İl Müdürü Korkut bir açıklama yaptı. Korkut, “Anayasa Mahkemesinin söz konusu iptal kararı, kararın yürürlüğe girdiği 07/01/2015 tarihi öncesinde emekli olan veya vefat eden emekli ve hak sahipleri hakkında uygulanmamıştır. Bu defa, 27/01/2017 tarihli ve 29961 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 18/01/2017 tarihli ve 6770 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa eklenen geçici 206’ıncı maddeyle, 07/01/2015 tarihinden önce emekli olan ve emekli oldukları tarihteki hükme bağlı sınırlama nedeniyle 30 yılı geçen sürelerine emekli ikramiyesi ödenmeyenlerin 30 yılı aşan her tam hizmet yılı için emekli ikramiyesi ödenmesine imkan tanınmıştır. Anayasa Mahkemesinin 07/01/2015 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren iptal kararı öncesinde emekli olan veya vefat eden, memur emeklilerinin kendileri veya dul ve yetimleri/kanuni varisleri, 30 yıllık üst sınır nedeniyle ödenmeyen ve 30 yılı aşan ikramiyeye konu her tam hizmet yılı için emekli ikramiyesi ödemesinden yararlandırılacaklardır.

Ödenecek emekli ikramiyesi, görevlerinden ayrıldıkları tarihteki (emeklilik, ölüm tarihi vb.) emekli keseneğine esas aylık unsurları üzerinden ve aylıklarının başlangıç tarihindeki katsayılar esas alınarak hesaplanacaktır. Ancak, otuz yılı aşan her tam hizmet yılı için ödenecek ikramiye tutarı 50 Türk Lirasının, ödenecek toplam ikramiye tutarı ise hiçbir şekilde 100 Türk Lirasının altında olamayacaktır. Düzenleme kapsamında tahakkuk ettirilecek emekli ikramiyesi, emeklilerin kendilerinin veya hak sahiplerinin bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden 1 yıl içerisinde yapacakları başvurular esas alınarak ödenecektir. 1 yıllık başvuru süresi hak düşürücü süre olup, bu 1 yıllık sürede başvuru yapılmaması halinde, sonradan yapılacak başvurular nedeniyle emekli ikramiyesi ödemesi yapılmayacaktır. Düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce başvuru yapıp dava açmamış olanların eski başvuruları, maddenin yürürlüğe girdiği tarihte yapılmış sayılacaktır. Bu nedenle, daha önce başvuru yapmış olan ilgililerin yeni bir başvuru yapmalarına ihtiyaç bulunmamaktadır. Başvurular esas alınarak tahakkuk ettirilecek emekli ikramiyesinin 7 bin 500 Türk Lirasına kadar olan kısmı başvuru tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödenecektir.

7 bin 500 Türk Lirası üzerindeki tutar ise ilk ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak kanuni faiziyle birlikte takip eden yılın aynı ayı içerisinde ödenecektir. 30 yıl üzeri hizmet süresi karşılığında emekli ikramiyesi ödenmesi amacıyla açılmış ve devam eden dava nedeniyle henüz bir karar verilmemiş olan davalarda, ilgililerden ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın düzenlemenin yürürlüğe gireceği tarihten itibaren üç ay içerisinde ilgililere gerekli ödeme yapılacaktır. Bu kapsamdaki dava açan ve davaları henüz sonuçlanmamış olanlar emekli ve hak sahiplerine ödenecek emekli ikramiyesi, dava öncesi yapmış oldukları başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte ödenecektir. Davaları henüz sonuçlanmamış olanlar adına hesaplanacak emekli ikramiyesi ödemeleri de 7 bin 500 Türk Liralık sınır esas alınarak ödenecektir. Düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalar, mahkemelerce davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmek suretiyle sonuçlandırılacaktır. Yargılama giderleri Sosyal Güvenlik Kurumu üzerinde bırakılacak ve vekalet ücretinin dörtte birine hükmedilecektir. Sosyal Güvenlik Kurumunca ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında kanun yollarına başvurulmayacak ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan itiraz veya temyiz başvurularından vazgeçmiş sayılacaktır. Bu kapsamda, emeklilik sonrası hayatını kaybeden emekliler adına yapılacak başvurular esas alınarak tahakkuk ettirilecek emekli ikramiyesi tutarları kanuni varislerine, görevleri sırasında hayatını kaybeden memurlar adına tahakkuk ettirilecek emekli ikramiyesi ise önceden olduğu gibi ölüm tarihinde aylığa müstahak olan dul ve yetimlerine veya aylığa müstahak dul yetimi bulunmayanların yine kanuni varislerine yapılacaktır” dedi. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Sezaryen, bebek için daha az riskliyken normal doğumda anne daha hızlı toparlanıyor Çoğu anne adayı için doğum şekline karar vermek zorlu bir süreç olabiliyor. Her iki doğum yönteminin de avantaj ve dezavantajları olduğunu söyleyen Op. Dr. Funda Öztürk, normal veya sezaryen doğum kriterlerini anlattı. Sezaryenin bebek için daha az riskli olduğunu belirten Op. Dr. Funda Öztürk, “Normal doğumda anne daha hızlı toparlanır” dedi. Hamileliğin son aylarına gelen anne adayları, doğum şekliyle ilgili endişeye kapılabilir. Anne adayları, normal doğum mu, yoksa sezaryenle mi doğum yapacağına karar veremeyebilir. Her iki doğum şeklinin de farklı özellikleri olduğunu söyleyen Medicana Ataşehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Funda Öztürk; “Hamilelik normal seyrinde ilerliyorsa doğum şekline genellikle doğum haftasına yakın bir zamanda karar verilir. Normal doğum ya da sezaryenle doğum yapmanın kendine göre avantaj ve dezavantajları vardır. Önemli olan anne adayı ve bebeği için hangi doğum şeklinin uygun olduğuna karar vermektir. Hamileler ve aileleri, doğum şekli konusunda doktorun bilgi ve tecrübesine güvenmeli ve doğum şekliyle ilgili ısrarcı olmamalıdır” şeklinde konuştu. Doğum şekline karar verirken neler dikkate alınır? Doğum şeklinde karar verirken nelerin dikkate alınması gerektiğini anlatan Op. Dr. Funda Öztürk bunları şu şekilde sıraladı: “Gebelik haftası, bebeğin anne karnındaki pozisyonu, bebeğin kilosu, plasentanın yerleşimi, annenin daha önceki doğum şekli, annenin fiziken ve ruhen hazır olması.” Normal doğum için 40’ıncı haftanın bitimini beklemek gerekiyor Op. Dr. Funda Öztürk, doğum şekline karar verme kriterleriyle ilgili şunları söyledi: “Tam olarak doğumun sezaryen mi normal doğumla mı olacağı, aslında gebeliğin 37-38’inci haftasında belli olabilir. Eğer gebelikte bebek baş ile geliyorsa, bebeğin kilosu 4.000 gramdan az ise bebeğin eşi yani plasenta aşağı yerleşimli değilse, muayenede bebeğin başı doğum kanalına yerleşmişse ve anne de normal doğum istiyorsa (Buna fiziken ve ruhen hazır hissediyorsa) normal doğum planlanabilir.” Op. Dr. Öztürk, “Normal doğum için son adet tarihine göre gebelik süresinin sonu olan, beklenen doğum tarihinin son gününe kadar (40’ıncı haftanın bitimine kadar) beklemek gerekir. Bu döneme kadar çok sıkı doktor kontrolü altında olunmalıdır” dedi. Op. Dr. Funda Öztürk, sezaryen doğumun tercih edildiği durumları ise şöyle anlattı: “Gebelikte bebek ters duruyorsa (makat ya da ayak geliş), hastanın daha önceki doğumu sezaryen ile gerçekleşmişse, hasta normal doğum yapmaktan korkuyorsa, bebeğin kilosu 4000 gramdan fazla ise, plasenta aşağı yerleşimli ise ve muayenede bebeğin başı annenin doğum kanalına yerleşmemişse hastaya sezaryen planlanır. Sezaryen planlı bir şekilde yapılacaksa, beklenen doğum tarihinden itibaren 1 hafta ya da 10 gün önceki bir dönemde alınmalıdır. Bu süre içinde sezaryen yapılmazsa hastanın doğumu başlayabilir ve hasta strese girebilir.” “Normal doğumun ve sezaryen doğumunun avantajlarını” Op. Dr. Funda Öztürk normal doğumun ve sezaryen doğumunun avantajlarını ise şöyle sıraladı: “Normal doğumda annenin normal hayata dönüşü çabuk olur. Bebek vajinal yoldan doğduğu için annenin doğum sonrasında daha çabuk toparlanıp normal hayatına dönmesi büyük bir avantajdır. Hastanede kalma süresi azalır. Normal doğumdan sonra hastanede 24 saatlik bir kalma süresi yeterli olmaktadır. Anne evine daha kısa bir sürede dönmektedir. Anne sütü daha çabuk gelir. Normal doğum sancıları yaşanırken salgılanan Oksitosin hormonunun devreye girmesiyle anne sütü daha kısa bir sürede gelmektedir. Anne bir operasyon olmadığı için daha çabuk beslenebilmekte ve buna bağlı olarak da daha çabuk sütü gelmektedir.” Anne ile bebek arasında erken bağ kurulur Normal doğumda bebeğin akciğerleri daha iyi havalanır” diyen Op. Dr. Funda Öztürk, “Normal doğumda bebek dünyaya daha dar bir alandan geçerek çıktığı için akciğerleri önce sıkışıp sonra birden havayla temas ettiği için daha güçlü solunum yapabilmekte ve akciğerler daha iyi havalanmaktadır. Anne ile bebek arasında erken bağ kurulur. Doğumda anne bebeğinin doğmasıyla hemen onu görmekte ve dokunarak temas edebilmekte ve daha kısa sürede emzirip daha çabuk bir duygusal bağ kurulabilmektedir” açıklaması yaptı. Op. Dr. Funda Öztürk sözlerine şunları ekledi: “Sezaryen doğumda bebek hızlıca doğurtulur. Sezaryen ameliyatında karın alt bölümünden yapılan bir kesi ile rahime ulaşılmakta ve rahime yapılan bir kesi ile de bebek hızlıca dışarı alınmaktadır. Bebeğin çıkımda yaşayabileceği riskleri azalır. Sezaryenin en büyük avantajı, bebeğin normal doğum sırasında oluşabilecek riskleri yaşamadan, sağlıklı bir şekilde anne karnından dışarı alınmasıdır. Bebeğin sıkışması, oksijensiz kalması gibi kötü ihtimaller sezaryende yoktur. Bebek az riskli bir yoldan dışarı çıktığı için birçok aile bu yüzden sezaryeni tercih etmektedir. Annenin vajinal ve rektal bölgesinde travma olmaz. Sezaryen olan kadınlarda anatomik bakımdan rektum bölgesinde ya da idrar kesesinde herhangi bir anatomik hasar oluşmamakta, doğumdan sonra idrar yapma ve dışkılama bakımından bir sorun yaşanmamaktadır.” Aileler neden sezaryen doğumu tercih ediyor? Ailelerin neden sezaryen doğumu tercih ettiği hakkında bilgilendiren Op. Dr. Funda Öztürk, “Ağrı: Normal doğumdan gebe kadınları uzaklaştıran bir konu da doğumdaki duyulacak olan ağrılardır. Ancak epidural kateter takılarak yapılan normal doğumlarda ağrı duymadan normal doğum yapıldığı için bu korku aslında yersizdir.” “Doğum zamanını belirleme endişesi: Bazı çiftler normal doğumun ne zaman başlayacağı bilinmediği için bu durum onları endişelendirmektedir. Gece doğumun başlaması hastaneye ve doktora ulaşma korkusu nedeniyle kendi istekleriyle sezaryen isteyen ailelerin sayısı oldukça fazladır” şeklinde konuştu. Op. Dr. Funda Öztürk, “Sonuç olarak hem gebe için hem bebeği için en sağlıklı doğum şeklini kendisini tanıyan ve takip eden hastası için en iyi kararı ancak kendi doktoru verebilir. Hasta için en uygun doğum şeklinin kararını verdikten sonra da hastanın doğumu sağlıklı bir şekilde gerçekleşirse genellikle bir sorun yaşanmaz” dedi.
Mardin "Mardin’de tüketilen kaçak elektrik 4.8 milyon kişiye yeter" Dicle Elektrik tarafından Mardin’de yapılan yatırım, şebeke iyileştirme bakım ve onarım çalışmalarına rağmen kayıt dışı kullanım nedeniyle özellikle Derik ve Kızıltepe ilçelerinde şebekenin çökebileceği ve bu ilçelerin enerji almama riskinin olduğu uyarısı yapıldı. Mardin’de tüketilen kaçak elektriğin 1.2 milyon haneye ve 4 milyon 800 bin nüfusa yetecek güçte olduğu belirtilirken, ekonomiye zararının 6 milyar 250 milyon lira olduğu açıklandı. Dicle Elektrik, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan altı ilde kaliteli, kesintisiz ve kayıpsız enerji dağıtımı vizyonuyla çalışmalarını sürdürüyor. Yatırımlarını Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun (EPDK) tüketici hizmetleri ve hizmet kalitesi yönetmeliklerine uygun olarak gerçekleştiren ve Mardin’de 358 bin 600 aboneye hizmet sağlayan dağıtım şirketi, özelleştirmeden bu yana Mardin’e 10 yılda 3 milyar 200 milyon liralık yatırım yaptı. Yetkililer, yeni yatırım dönemi için, “Bu yıl Mardin’e 1 milyar TL’ye yakın bir yatırımı daha hizmete almayı hedefliyoruz. Böylece toplam yatırımımız bölgede 4 milyar TL’yi geçecek” dedi. Dağıtım şirketi, teknolojiyi odağına alarak yaptığı yatırımlarla altyapısını güçlendirmesine rağmen özellikle tarımsal sulamada kayıt dışı kullanım nedeniyle şebekenin aşırı yüklenme kaynaklı uyarı verdiğini aktardı. Dicle Elektrik’in 28 milyar TL’lik toplam alacağının 3’te birinin Mardin’e ait olduğu bildirildi. Dicle Elektrik yetkilileri tarafından yapılan açıklamada, “2023 yılında Mardin ilinde 5 milyar kWh enerji çekişi oldu. 2 milyar 465 milyon kWh’ın kayıt içinde olduğu tespit edildi. İl genelinde 2.5 milyar kWh kayıp kaçak enerji çekişi mevcut. Bu kaçak enerjinin ülkeye maliyeti ise 6 milyar 250 milyon liradır. Sadece Mardin’de tüketilen kaçak enerji, 1.2 milyon hanenin tüketimine eşittir. Her hanede 4 kişinin yaşadığını varsayarsak, bu da 4 milyon 800 bin kişinin enerji tüketimine denk gelmektedir. Enerji çekişi her geçen gün artmakta. Şehrimizin kesintisiz ve kaliteli enerji alması için olağanüstü bir çabayla çalışmalarımıza devam ediyor, kayıt dışı kullanımla mücadele ediyoruz” denildi. Kayıt dışı kullanıma bağlı olarak her geçen gün enerji çekişinin artmasının hem şebekeye hem de milli ekonomiye ciddi zararlar verdiği belirtilen açıklamada, Kızıltepe ve Derik’teki kaçak tüketim vurgusu dikkat çekti. Mardinli tarımsal sulama aboneleri üç kat fazla elektrik harcıyor Tarımsal sulamanın etkisi ile elektrik tüketiminde astronomik artış gerçekleştiğine ilişkin örnek tüketim verisi paylaşan Dicle Elektrik yetkilileri, “Mardin’de 272 bin aktif abone bulunuyor ve aboneler sulama dönemi öncesi bir günde yaklaşık 5.4 milyon KWh elektrik harcıyor. Sayıları 7 bin olan Mardinli tarımsal sulama abonesi, toplam abone sayısı içinde yaklaşık yüzde 2.5’luk bir kesimi oluşturuyor. Söz konusu 7 bin tarımsal sulama abonesinin sulamanın başlaması ile birlikte günlük tüketim miktarının 18 milyon KWh’ın üzerine çıktığını görüyoruz. Diğer bir tabirle Mardinli tarımsal sulama aboneleri, ildeki diğer abone gruplarının üç katına yakın yükseklikte elektrik tüketimi gerçekleştiriyor” ifadelerini kullandı. "Kızıltepe ve Derik’e hiç enerji verilmemesi riski var" Kaçak trafolara karşı da aralıksız mücadele verdiklerini ifade eden Dicle Elektrik yetkilileri, “Yılda 6.5 milyar kWh elektriği, tarlalarını yeraltı suyu ile sulamak için kullanan bölge genelindeki 35 bin abonenin 7 bini aşkın kısmı Mardin’de bulunuyor. Bu abonelerden 5 bin 600’ünün birikmiş olan elektrik borcu ise 10 milyar TL’ye ulaşmış durumda. Tarımsal sulamanın en yoğun olarak yapıldığı Kızıltepe ve Derik’teki kaçak kullanımın bu şekilde devam etmesi durumunda, bu iki ilçede şebekelerin tamamen çökeceğini ve bu ilçelere enerji verilememe riskini göz önünde bulundurmak gerekir” dedi. Kamuoyunda zaman zaman dile getirilen elektrikteki dalgalanmalara ilişkin de bilgi veren yetkililer, yüksek kayıp kaçak oranı sebebi ile kırsalda enerji dalgalanmalarının başladığına vurgu yaptı. Yetkililer, bu durumun kırsalda yürütülen tüm faaliyetleri sekteye uğrattığının da altını çizdi.