SPOR - 25 Ocak 2015 Pazar 18:14

Süper Lig'de bir istifa daha

A
A
A
Süper Lig'de bir istifa daha

Kardemir Karabükspor Teknik Direktörü Tolunay Kafkas, 2-1 mağlup oldukları Kayseri Erciyesspor maçının ardından istifa ettiğini açıkladı.

Maçın ardından açıklamalarda bulunan Kafkas, “Bugün itibari ile görevimden istifa ediyorum. Çok samimi ve içten olarak bu işin içinde 30 yıl içindeyim. Çok az insan tanıtım saygınlığı olan. Kulüp Başkanı Mustafa Yolbulan ve As Başkan Murat Yolbulan ile yönetin kuruluna çok teşekkür ediyorum. Gerçekten bu işçi ve emekçi kentinde bana destek olan bu şehrin insanlarına teşekkür ediyorum. Bir tarafım burada olacak araya sadece yollar girecek. Keşke bu şarkı böyle bitmeseydi, yapacak bir şey yok” dedi.

“GELİNEN NOKTADA BAZI ŞEYLERDE TAHAMMÜL SINIRINI AŞIYOR”

Uzun yıllar burada kalmayı planladığı hatırlatılması üzerine Kafkas, “Takımın önünü açmayı daha doğru buluyorum. Takıma zarar verirsem kendimi affedemem. Bu ayrılık benim için kolay ayrılık değil. Çok duygusal konuşmak istemiyorum. Kulüp başkanı ile daha görüşmedim. Bugünkü maç buna etken ama gelinen noktada bazı şeylerde tahammül sınırını aşıyor. Takımın oynadığı futbol ortada ve başına gelen işler ortada. Bundan sonra daha düzgün ve iyi olacağını düşünüyorum” ifadesinde bulundu.
İki oyuncunun kırmızı kart görmesi ile ilgili bir soruya ise Kafkas, “Bazen duygularımıza her zaman yeniliyoruz ama, maçta rakip takımdan atılması gerek oyuncu vardı hakem atmadı. Bir standart olsun. Gözünün önünde tekme atan oyuncuyu atmadı bizim oyuncular hak etti atıldı. Aynı şeyi rakibe yapsaydı oyun farklı yöne gidebilirdi. Denk takımların kırılma anları etkili oluyor” açıklamasında bulundu.

“BU KULÜBÜN BU ŞEHRİN MUTLAKA YAŞAMASI GEREKİR”

Kulüp başkanın istifayı kabul etmemesi durumu ile ilgili bir soruya ise Tolunay Kafkas, “Bizim başkanımızla ilişkilerimiz farklı, kulübün önünü açmak lazım. Bundan sonrası hem bana hem kulübe zarar verir. Futbolcularım bugüne kadar disiplinsizlikleri olmadı ama bugün iki oyuncunun yaptığı şey affedilir değil. Zaman zaman futbolun içinde bunlar oluyor. Onları maruz görmek lazım, toparlar. Belki silkinirler ve birilerinin ayrılmasına tepki verirler. Bu kulübün bu şehrin mutlaka yaşaması gerekir. Bazı olaylardan bir birikim oldu. Bu kulüple ya da başka bir şeyle alakalı değil. Devamlı aynı şeylerin bizlere olması canımı sıkmaya başladı. Değişiklik kulüp açısından daha iyi. Ben başladığım mücadeleyi işi sonuna kadar yaptım ama burada olmadı. Göz göre göre kulübe zarar vermemek lazım. O anlamda bırakıyorum. Benimle Karabük’ün arasına sadece yol girer, benim kalbim gönlüm burada. Bu ayrılık, futbol bu, yarın bir daha gelirim. Ben buradan ayrılmıyorum, bir tarafımızda kırmızı-mavi her zaman kalacak Bir tarafımızda kırmızı mavi her zaman kalacaktır” şeklinde konuştu.

Kafkas, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Burası çok özel bir yer. Başkan ve yönetim çok özel. Bu şehre başka bir türlü bağlandım. Takıma vereceğim zarar vicdanen zarar verir ve bundan sonraki hayatıma da sıkıntı getirir. Bunun sorumlusu benim. Birilerini suçlamak işin en kolay yanı. Böyle olsun istemedim. Çok çalıştım ve ilkelerim doğrularım var. Bunlar için hareket etmeye çalıştım. Bu işi ciddiye alan oyunculara bir şeyler öğretmeye çalışan biriyim. Hata varsa tamamı bana aittir. Bir hatamız olduysa kusurumuza bakmayın." 

ÇETİN UZUNKARA - YASİN ERDEM

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.