GÜNDEM - 24 Şubat 2020 Pazartesi 11:01

Suriye'den Türkiye’ye dönmek isterken PKK’ya esir düştü

A
A
A
Suriye'den Türkiye’ye dönmek isterken PKK’ya esir düştü

Adana’dan hayvan ticareti yapmak için ailesiyle birlikte 2015 yılında Suriye’nin Halep kentine giden Mehmet Gök, 2017 yılında Türkiye’ye geri dönmek isterken terör örgütü tarafından yakalanarak Irak’a götürüldü. Cezaevinde tutulup işkence gören Gök’ün anne ve babası gözyaşları içerisinde oğullarının kurtarılması için yardım istiyor.

Hayvancılık üzerine ticaret yapan Mehmet Gök (43), 2015 yılında çalışmak için Suriye’nin Halep kentine eşi Necmiye (40), çocukları Ahmet Şamil (14), Mustafa Hanzala (11) ve Hüzeyfe (6) ile gitti. Ülkedeki iç savaşın boyutu daha da artınca Gök ailesi 2017 yılında Türkiye’ye geri dönmek istedi. Mehmet Gök, Adana’da yaşayan anne ve babasına geri dönmek istediğini söyleyip para istedi. Aile de oğullarına 7 bin dolar gönderdi.
Yolların çoğunu terör örgütleri kontrol ettiği için Suriye’de bir kaçakçı ile anlaşan Mehmet Gök, kendisi, eşi ve çocuklarını Türkiye sınırına kadar götürmesi için kaçakçıya 7 bin dolar verdi. Gök ailesi Türkiye sınırına gelirken iddiaya göre kaçakçı tarafından dolandırıldı ve terör örgütlerine teslim edildi. Anne ve çocukları rejimin gizli hapishanelerinden birine götürülürken, baba Mehmet Gök ise başka bir hapishaneye götürüldü.
Aradan 2 yıl geçtikten sonra geçen Ekim ayında rejim, hapishaneyi terk etti ve mahkumlar serbest kaldı. Anne Necmiye ve çocuklar da hapishaneden çıkarak önce Cilvegözü Sınır Kapısı’na ardından da akrabalarının yardımıyla Adana’ya geldi. Ancak baba Mehmet Gök’ten eşi ve çocukları haber alamadı. 3 ay önce ise Mehmet, kardeşi İbrahim’i aradı ve ‘Beni yakalandıktan 2 ay sonra Irak'ın güneyindeki Nasıriye kentinde bulunan El Hut Cezaevi'ne gönderdiler. Burada esir tutuluyorum. İşkence görüyorum. Sizleri aramama yıllar sonra izin verdiler. Bazı ülkeler buradaki vatandaşlarını kurtarıyor. Siz de beni kurtarın’ dedi.

Bunun üzerine aile Irak’ın Bağdat Büyükelçiliği’ne başvurdu. Ancak aile maddi durumları kötü olduğu için başka bir şey de yapamadı ve evlatlarının cezaevinden çıkmasını bekledi. Ailenin şimdi tek umudu devletin evlatlarını kurtarmak için yapacağı yardım.

Suriye'den Türkiye’ye dönmek isterken PKK’ya esir düştü

“Oğlumu istiyorum”

İHA muhabirine konuşan Mehmet Gök’ün annesi Hatice Gök, maddi imkansızlık nedeniyle avukat tutamadıklarını belirterek, “Ben oğlumu getirmek istiyorum. 2 sene oldu konuşmuyorum. Çocukları ve bizler perişan olduk. Oğlum nedeniyle bende tansiyon hastalığı çıktı. Konuşacak halim bile yok” diye konuştu.
Oğlu için çok üzüldüğünü söyleyen anne Gök, “Biz para yolladık. Türkiye’ye gelecekken teröristlere yakalatmışlar. Parasını da kaçakçı almış. Çocuklarını da kendisini de cezaevine katmışlar. 2 ay sonra da Irak’a göndermişler. Orada esir şuanda. Aç mı, susuz mu bilmiyoruz. Orada işkence var. Orası Türkiye gibi değil. Aç da kalıyor. Her şey oluyor orada” ifadelerini kullandı.

Suriye'den Türkiye’ye dönmek isterken PKK’ya esir düştü

“Bizi dinlemedi gitti”

Hatice Gök, gözyaşlarıyla şunları söyledi:

“Eğer suç işlemişse Türkiye’de cezasını verin. Eşi ve çocukları da cezaevindeydi. Onlar Türkiye sınırına gelip teslim oldular. Bir suçu varsa burada cezasını versinler. Araştırsınlar. Bir suçu varsa eğer burada cezasını çeksin. Bizi dinlemedi gitti. Biz de ne yapacağımızı şaşırdık.”

Baba Cuma Gök de oğlunu isteyerek, “Cezası varsa burada çeksin. Orada işkence görüyor. Allah rızası için getirsinler. Irak’ta ne yapıyorlar bilmiyorum. Biz bir şey yapamıyoruz” şeklinde konuştu.

Mehmet Gök’ün en küçük oğlu Hüzeyfe de babasını özlediğini söyleyerek, “Orada işkence var. Babamı çok özledim. Gelsin geri. Biz de orada cezaevinde kaldık. Çok kötü bir yer” dedi.

Umutcan İşledici - Elif Ayşenur Bay
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bayburt Bayburt’ta ’Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri Günü’ dolayısıyla etkinler düzenlendi Her yıl 26 Nisan’da kutlanan ’Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri’ günü dolayısıyla Bayburt’ta da çeşitli etkinlikler yapıldı, alanında uzman isimler ve öğrenciler Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri Günü’nü düzenledikleri programla kutladılar. Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Eczane Hizmetleri öğrencileri tarafından ’Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri Günü’ münasebetiyle panel, tiyatro, söyleşi ve stanttan oluşan etkinlikler organize edildi. Düzenlenen program, panelle başladı. ’Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp: Fitoterapi’ paneline konuşmacı olarak katılan Karadeniz Teknik Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ufuk Özgen ve Akademisyen/Yazar Doç. Dr. Kenan Taştan, bitkilerin tedavi süreçlerindeki temel ve yardımcı fonksiyonlarını anlatan çok yönlü sunumlarını katılımcılarla paylaştılar. Doç. Dr. Kenan Taştan konuşmasında Geleneksel tedavi yöntemlerinin önemine vurgu yaptı. Halk arasında çok fazla bilinen ve kullanılan hacamat yöntemine özellikle ayrı bir parantez açan Taştan, “Hacamat mutlaka işin uzamanı bir hekim tarafından ve gerekli tahliller yapıldıktan sonra uygulanmalıdır. Aksi halde özellikle kan hastalıkları olan bireylerde ya da enfeksiyondan kaynaklanan problemler ciddi rahatsızlıklara yol açması söz konusu olabilir” diyerek konuştu. Prof. Dr. Ufuk Özgen ise konuşmasında birçok ilacın hammaddesini oluşturan bitkilerin şifalı özelliklerine değindi. Ancak ilaçlarla birlikte kullanılan bitkisel çayların ya da bilinçsizce kullanılan bitkisel ürünlerin çok ciddi yan etkileri olabileceğine vurgu yaptı. Etkinliğin ikinci ayağında Eczane Hizmetleri öğrencileri Şehit Recep Eşiyok Ortaokulunda öğrencilerle bir araya geldiler. Öğrenci Ecem Şahin’in kaleme aldığı tiyatro oyunu ile ortaokul öğrencilerine akıllı ilaç kullanımının önemine ve gerekliliğine dikkat çektiler. Ardından Eczane Hizmetleri öğretim elemanlarından Dr. Öğr. Üyesi Ümit Karakaş, öğrencilere ilaçlar ve akılcı ilaç kullanımı konulu söyleşisini gerçekleştirdi. Etkinlik Bayburt şehir merkezinde Yakutiye Camisi önünde kurulan stant ile son buldu. Stantta ’Doğru İlaç Kullanımı’ konusunda vatandaşla buluşan gençler, konu ile ilgili el broşürü, ilaç zamanlama ve taşıma kutusu dağıttılar. Öğrenciler, vatandaşlara ilaç ile ilgili sorular sorarak, doğru ilaç kullanımına yönelik farkındalık kazandırmaya çalıştılar. Konu ile ilgili olarak düzenleme komitesi başkanı öğrenci Nazım Onur Bulut, akıllı ilaç kullanımı hakkında bilgiler vererek, "Akıllı ilaç kullanımı konusunda toplumun bilgilendirilmesi için oldukça önemli nedenler bulunmaktadır. Bu gerekçelerin ilki modern sağlık bakımındaki kimyasal ajanların önemli rolünün olmasıdır. İkincisi bireylerin sağlıkları ile ilgili sorumluluk alabilmelerini ve uygun tedavi edici stratejilerin belirlenmesini sağlamaktır. Üçüncüsü, bireylerin tedavi edici kararlarında rol almaları ve sonraki dozlar ve süreç ile ilgili bilgilendirilme haklarının olmasıdır. Dördüncüsü ise bireylerin akılcı ve güvenli ilaç teminini ve etik olmayan ticari tanıtımdan zarar görmemelerini sağlamaktır" dedi.
Ankara Bakan Tunç: "İsrail Dışişleri Bakanının, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan seviyesiz açıklamaları İsrail Hükümetinin çocuk, kadın demeden yaptığı katliamları gizleyemeyecektir" Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "İsrail Dışişleri Bakanının, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan seviyesiz açıklamaları, soykırım suçu işleyen işgalci İsrail Hükümetinin çocuk, kadın demeden yaptığı katliamları gizleyemeyecektir" dedi. Adalet Bakanı Tunç, İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz’ın sosyal medya hesabından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili yaptığı paylaşıma ilişkin sosyal medya hesabı üzerinden yazılı bir açıklama yaptı. Bakan Tunç, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "İsrail Dışişleri Bakanının, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan seviyesiz açıklamaları, soykırım suçu işleyen işgalci İsrail Hükümetinin çocuk, kadın demeden yaptığı katliamları gizleyemeyecektir. Nerede olursa olsun, her platformda daha adil bir dünya için mücadele eden Sayın Cumhurbaşkanımız, Filistin’de ateşkes ve barış sağlanarak akan kanın bir an önce durması için çabalamaktadır. Gözü dönmüş insanlık düşmanı canilerin, Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alması işte bundandır. İnsan haklarını yok sayarak ve uluslararası hukuku görmezden gelerek kuvözdeki bebekleri dahi öldüren; okulları, sığınma kamplarını, hastaneleri bombalayarak her yeri kana bulayan İsrailli yöneticiler, daima yaptıkları katliamlarla anılacak ve hukuk önünde hesap vermekten kaçamayacaktır."