POLİTİKA - 05 Ağustos 2021 Perşembe 23:54

Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli: 'Kemerköy Termik Santrali çok ciddi bir hasar almadı'

A
A
A
Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli: 'Kemerköy Termik Santrali çok ciddi bir hasar almadı'

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli yanan sahalara en kısa zamanda her Türk vatandaşı için 3 fidan dikeceklerini belirtirken, Kemerköy Termik Santrali'nde ciddi bir hasarın yaşanmadığını söyledi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise provokasyon amaçlı 3 bin 246 içerik tespit ettiklerini, bunlardan 172’si hakkında işlem gerçekleştirdiklerini belirti.

Muğla’da 29 Temmuz’da orman yangınları ile ilgili Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Marmaris Öğretmenevi Yangın Yönetim Merkezi'nde açıklama yaptı. Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli, Muğla genelinde bir hafta yağış beklenmediğini söyledi.

Bakan Pakdemirli, “Cuma günü rüzgarın güneybatı ve güney yönlerinden saatte 20 ile 40 kilometre hızıyla esmesi bekleniyor. Cumartesi kuzey yönlerinden 30 ile 50 kilometre ondan sonra da 60 kilometre. Pazar günü rüzgarın etkisini kaybetmesini bekliyoruz.5 günlük nem, günlük yaklaşık yüzde 20, gece de 40 ile 50 civarında. Bildiğiniz üzere burada hem yangınlarla ilgili çalışmalar hem de AFAD’ın ve ilgili kurumların hasar tespit çalışmaları devam ediyor. 5 il 18 ilçe ve 99 köyde 3 bin 714 çiftçi, 31 bin dekar alan, 668 dekar orta altı üretim alanı, 397 büyükbaş, 3 bin 961 küçükbaş, bin 350 tarımsal yapı, bin 137 alet-makine ve 2 bin 88 ton depo ürünü hasar görmüştür. Bunların tazminiyle ilgili gerekli açıklamalar yapıldı. Bugüne kadar 108 milyon TL sigorta bedeli olan 555 ihbarın notunu aldık ve bunların da çalışmaları devam ediyor” dedi.

“Santralda çok ciddi hasar oluşmadı”

Kemerköy Termik Santrali’ndeki yangınla ilgili konuşan Pakdemirli, “Yangın Kemerköy’de santralinin şaft sahasına atladı ve ondan sonra da karşı tepeye atlayarak devam etti. Konuyla alakalı Enerji Bakanımız gerekli incelemeleri yaptı. Ancak ilk tespitlere göre Kemerköy Termik Santrali çok ciddi bir hasar almadan bu konuyu atlatmış oldu” dedi.

“16 uçak, 56 helikopter ve 7 jandarma helikopteri destek veriyor”

Sadece uçak ve helikopter üzerinden konuşmanın doğru olmadığını belirten Bakan Pakdemirli, “Bunlarla beraber diğer makine ve tesisat ile insan sayıları üzerinde durmamız gerekiyor. Artan yangınlara karşı hava ve kara müdahale araçlarını hızlıca artırdık. Örneğin 28 Temmuz’da 49 yangına envanterimizdeki 1 uçak 21 helikopter ve 206 arazözle müdahale ederken 31 Temmuz’da 107’ye ulaşan yangınlara 6 uçak, 36 helikopter ve 736 arazözle müdahale ettik. Yine 4 Ağustos’tan sonra da 16 uçak, 56 helikopter 850 arazöz ve su tankeriyle de etkin müdahalemize devam ediyoruz. Son 2 yılda 5 büyük yangın yaşadık, ancak son 9 günde 15 büyük yangın yaşadık. Toplam 16 uçak, 56 helikopter ve 7 jandarma helikopteri de filomuza destek veriyor” dedi.

“Farklı ülkelerden 23 hava aracı destek verdi”

Yangınlara farklı ülkelerden de 23 hava aracının filoya destek verdiğini belirten Pakdemirli, “Rusya’dan 5 tanker uçak ve 3 helikopter, Ukrayna’dan 3 tanker uçak, 4 helikopter, İspanya’dan 2 amfibik uçak, Hırvatistan’dan 1 amfibik uçak, İran’dan 1 tanker uçak ve 2 helikopter, Azerbeycan’dan da 1 uçak ve 1 helikopterle havadan müdahaleye devam ediyoruz. Azerbeycan’dan 53 yangın söndürme aracı ve 500 personel aramıza katıldı. Azerbaycan Olağanüstü Haller Bakan Yardımcısı da burada bizimle beraber. Katar’dan 65 arama kurtarma personeli de sahada çalışmalarına devam ediyor” dedi.

“Her Türk vatandaşı için 3 fidan dikeceğiz”

Kamuoyunda sürekli yanan alanlar ile ilgili spekülatif yorumlar yapıldığını belirten Bakan Pakdemirli, “Yanan yerler tekrar ağaçlandırılır. Anayasanın 164’üncü maddesi uyarınca yanan alanlar tekrar ağaçlandırılır ve başka amaçla kullanılamaz. Yangınlar soğutulduktan sonra en kısa sürede hasar tespiti yapılacak ve yanan ağaçlar en kısa zamanda sahadan çıkartılacak ve ilk yangından sonra fidan dikimi başlayacak. Yeni ağaçlandırma yine doğal bitki örtüsüyle de uyumlu olacak. Geleceğe nefes kampanyası ile toplam 252 milyon fidan ki bunun şöyle bir önemi var, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için 3’er fidanı yıl bitmeden mutlaka dikeceğiz. Buradaki ana amacımız vatandaşımızla beraber el ele sahada dikmek. Yangınlarla mücadele eylem planları ve kürsel ısınma ve iklim değişikliğine göre hem kamuda hem bizim Bakanlığımızda revize edileceğini de söylemek isterim. Kamu kurumları ve belediyeler arasında koordinasyonun biraz daha güçlendirilmesi gerektiği konusundaki fikirlerimi daha önceden ifade etmiştim. Orman köylülerimizin daha fazla desteklenerek, ormana daha fazla sahip çıkılmasını sağlayacağız” dedi.

“Akdeniz’de ‘Yangınlarla Mücadele Birliği’ şart”

Dünyanın küresel bir ısınma ile karşı karşıya olduğunu, bundan sonra akut dönemleri sıcak hava ve küresel ısınmayla beraber yaşanacağını belirten Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli, “Bize göre, Akdeniz Orman Yangınları Mücadele Birliği, böyle bir birliğin kurulmasının vakti gelmiştir. Akut dönemleri geride bırakmak için ülkelerin kendi güçleri, yedek güçleri ve birbirleriyle alışveriş yapabileceği, makine teçhizat ve hava aracı gibi konularda paylaşım yapabileceği bir birliğin önemli olduğunu düşünüyorum. Bunu özellikle Akdeniz iklim kuşağındaki ülkelerle paylaşıyor olacağız. Orman Teşkilatımız dünyanın önde gelenlerinden birisi. Bin 667 noktada ilk müdahale ekibi var. Kamuoyundaki tartışmaların birçoğunun uçak, helikopter ve diğer konular üzerinden gittiğini görüyorum ancak bizim asıl varlığımız, en önemli mücevherimiz insan kaynağımız. Binlerce noktada su alma havuzlarımız var, toplam 21 bin 90 personelimiz var. Farklı tiplerden de toplam 4 bin 300’ün üzerinde yer müdahale aracımız var. Hava araçlarımızın toplam kapasitesinin 2002 ile karşılaştıracak olursak yüzde 75 artışımız var. 2002’de 68 ton olan su kapasitemiz 2021’de 119 tona çıkmış. İlk kez İHA’ları kullanmaya başladık. Bu kamuoyunda pek konuşulmayan bir konu, ancak orman yangınlarıyla mücadelede askeri İHA’ların kullanılması konusu Türkiye’nin ele aldığı ve dünyada bir görüşe göre birinci, bir görüşe göre ABD’den sonra ikinciyiz” dedi.

“Gün tartışma değil, alevlerle tek vücut savaşma günü”

İnsansız Hava Araçlarının (İHA) bu yangınlarda önemli olduğunun altını çizen Bakan Pakdemirli, “Bu yıl 9 İHA, 10 drone ve insansız helikopterleri kullanmaya başladık. Tüm bunları yapan orman teşkilatımızın hem yeşili koruma ve artırma görevi var. Son 19 yılda 5 buçuk milyar fidanı toprakla buluşturan bu teşkilat 19 yılda da orman varlığımızı 2 milyon hektar artırdı. Orman varlığı sıramızda, 2015’te 46’ncı sıradayken, 2020’de 27’nci sıradayız. Ağaçlandırmada Avrupa’da birinci ve dünyada da dördüncü sıradayız. Bundan sonra da bu konuda iddialıyız. Ekibim, teşkilatım şu anda yorgun ama hala motiveler. Hala çok istekli bir şekilde bir an evvel bu yangınların söndürülmesi için çalışıyorlar. Vatandaşlarımızdan biraz daha sabır istiyorum. Gün tartışma günü değil, alevlerle tek vücut bir şekilde savaşma günü olduğunu düşünüyorum. Polemiklerden ve bilgi kirliliğinden uzak durmayı tüm vatandaşlarımıza tavsiye ediyorum. Sadece resmi açıklamalara itibar edilmesi çok önemli” dedi.

“Yangından etkilen ve hastanelere müracaat eden 552 kişi var”

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin ardından söz alan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, yangın ile mücadele etmenin yanında devlet olmanın gereği olarak vatandaşların zararlarının da karşılanması için çalışma yürüttüklerini söyledi. Bakan Soylu, “Şu ana kadar 54 ayrı birimden yangın sebebiyle 11 bin 844 haneden 36 bin 365 vatandaşımız tahliye edildi. Bunların bir kısmı KYK misafiri oldular, bir kısmı konteyner ve çadırlarda barınıyor, diğer bir kısmı da kendi aileleri, yakınları ve akrabalarına intikal ettirildiler. Muğla ölçeğinde 971 bina, bin 943 bağımsız bölüm tespiti yapılmıştır. Bunların bir bölümü az hasarlıdır, bir bölümü orta, bir bölümü ağır bir bölümü de yıkıktır. Toplamda 156 bina ve acil yıkılacak, ağır hasarlı 77 konut da yine aynı kapsamdadır. Hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, hem Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, hem de AFAD toplamda buraya 20 milyon TL’lik bir yardım göndermiştir. Zarar tespiti yapılanlarla ilgili hem eşya, hem de kiraya çıkma yardımları da tespit edildiği andan itibaren vatandaşlarımızın hesaplarına aktarılmaktadır. Kızılay da tüm afet bölgelerinde vatandaşımız ve yangınla mücadele eden ekiplerimizin yanındadır. Yemek dağıtımı, su, ikramlık malzeme gibi tüm konularda Kızılay gereğini yapmaktadır. Yine elektrik kısmen verilemeyen mahalleler var ama tam verilemeyen bir tek mahalle var. Yaklaşık 10 kilometrelik bir hat var şu anda sıkıntılı olan ve tamiri gereken. 103 elektrik direğinde de hasar var. Bunların da gereği yapılmaya çalışılmaktadır. 552 kişi yangından etkilenerek hastanelere müracaat etmiştir. Kimisinin müşahedesi kimisinin ise yatarak tedavisi devam etmektedir” dedi.

‘Termik Santralde radyoaktif sızıntı tespit edilmedi”

Bugün itibariyle 35 ayrı mahalle ve 6 ilçede yangınla mücadele edildiğini belirten Bakon Soylu, “Kemerköy Termik Santrali’nde meydana gelen olaydan hemen sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ekipleri gerekli ölçümleri gerçekleştirdi. Herhangi bir radyoaktif sızıntı tespit edilememiştir. Zaman uzadıkça motivasyon düşmemekte, zaman uzadıkça yorgun olunmasına rağmen yorgunluk gösterilememeye çalışılıyor. Herkes büyük bir mücadele veriyor. Öyle tablolara şahit oluyoruz ki büyük milletimizin asaletini burada her an yaşıyoruz. Hem kahramanlarımızın ortaya koymuş oldukları mücadeleye, hem bir şey yetiştirebilir miyim, bir ağaç bile yanmasın mücadelesini gerçekleştirdikleri büyük bir anlayış hala sahada devam etmektedir. Hala hem havadan hem de karadan büyük bir mücadele verilmektedir” dedi.

"Provokasyon amaçlı 3 bin 246 içerik tespit ettik”

Yapılan çalışmalara Provokasyon yapmak isteyenlerin bulunduğunun altını çizen Bakan Soylu, “Sahada bu konuda motivasyon düşürmeye çalışanlar var. Sahanın dışında motivasyon düşürmeye çalışanlar var. Ancak buna aldırmadan yola devam edildiğini ifade etmek istiyoruz. Şu ana kadar sosyal medyada 3 bin 246 içerik tespit edildi, bunların da 172’sine işlem gerçekleştirildi. Tespit edilen işlemler ve ihbarlar hala devam etmektedir. Neticede deprem oluyor, ondan sonra yaraları sarmaya çalışıyorsunuz. Bir selle karşılaşıyorsunuz, sonra yaraları sarmaya çalışıyorsunuz. Ancak burada hem yaraları sarıyorsunuz, bir taraftan da afet devam ediyor. Burada farklı bir afet türü ile karşı karşıya kaldığımızı ifade etmek istiyorum” dedi.

Güldemet Kızıl - Bekir Tosun

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın CHP’li Başkana gelen tebrik çiçekleri Abdurrahmanlar imamına ev oluyor Mart ayında gerçekleştirilen yerel seçimlerinde Germencik Belediye Başkanı Seçilen CHP’li Burak Zencirci’ye gelen tebrik çiçekleri ilçeye bağlı Abdurrahmanlar Köyü imamına ev oluyor. Mazbatayı aldıktan sonra Belediye Binası’na gelen yüzlerce tebrik çiçeği özel bir firmaya satılarak geliri Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne bağışlandı. Cuma günü akşamı mesai bitiminden sonra Belediyeye gelen çiçekçiler, belediyenin girişinden başkanlık makamının bulunduğu 3. kata kadar sıralanan yüzlerce çiçeği topladı. Amaçlarının hem farkındalık oluşturmak hem de çiçeklerin kamuya yararlı bir işte kullanılmasını sağlamak olduğunu belirten Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, çiçeklerin atışından elde edilen geliri makbuz karşılığı dernek yönetimine bağışladı. Belediye Başkanı Zencirci’ye anlamlı davranışından dolayı teşekkür eden Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Hasan Hüseyin Kara ve Köy Muhtarı Akif Şahan, “Başkan köye geldiğinde söz vermişti. Sağ olsun sözünü yerine getirdi. Bu bağış, köyümüzde görev yapacak imama lojman yapımında kullanılacak” diye konuştular. Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, "Seçimlerden önce muhtar beye bu sözü vermiştik. Köyümüzün bazı sıkıntıları var. O sıkıntıları gidermek adına seçimden 25 gün önce muhtarımıza, ’Seçimi kazandıktan sonra Mayıs ayının ilk haftası geleceksin. Değerli dostlarımızdan ve vatandaşlarımızdan gelen tebrik çiçeklerimizi çiçekçiye satıyoruz. Buradan elde ettiğimiz geliri de derneğe bağışlıyoruz. Dernek de o sıkıntılı buradan elde edilecek gelirle karşılayacak’ demiştik. Bugün de bu sözümüzü tutuyoruz. 30 bin TL civarında bir gelir elde ettik. Bu rakam derneğimiz için fena bir rakam değil. Bu son olmayacak. Köy derneklerimize elimizden geldiğince bu yardımlarımız devam edecek" diye konuştu.
Gaziantep 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Romatoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kısacık, iltihaplı bel ve kalça romatizmasının (Ankilozan Spondilit) en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu bildirdi. 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Farkındalık Günü nedeniyle açıklama yapan Prof. Dr. Kısacık, “Mayıs ayının ilk cumartesi günü, Dünya Ankilozan Spondilit Günü olarak kutlanır. Tüm dünyada kutlanan Ankilozan Spondilit Günü’nde bu yıkıcı hastalığa dikkat çekerek, hastalığın etkilerini anlamak ve toplumu bilgilendirmek amaçlanmaktadır” dedi. Kronik iltihaplı bir romatizmadır Ankilozan spondilitin öncelikle omurgayı etkileyen kronik iltihaplı romatizma olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, toplumlar arasında sıklığı değişmekle birlikte her bin kişiden 1-10’unda bu hastalığın görülebildiğine vurgu yaptı. Ankilozan spondilitin en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, geceleri hastayı uykudan uyandıran bel ağrılarının da belirtiler arasında bulunduğuna dikkat çekti. Genellikle 20-30 yaşlarında ortaya çıkan bu hastalıkta diz ekleminde ağrı şişlik, topuklarda ağrı, gözde üveit olarak adlandırılan iltihabi durumların da ortaya çıkabildiğini ifade eden Prof. Dr. Kısacık, şu bilgileri paylaştı: “Hastalık tanı konmadığı zaman maalesef şekil bozukluğu, erken emeklilik ve iş gücü kaybına neden olabilmektedir. Tanı için hastalarının şikayetlerinin yanı sıra ilgili eklemlerin manyetik rezonans (MR) ya da röntgen gibi yöntemlerle görüntülenmesi gerekmektedir.” Tedavi “Ailesel geçişi oldukça yüksek olan bu hastalık, erken tanı sonrası çok başarılı şekilde tedavi edilmektedir” diyen Prof. Dr. Kısacık sözlerini şöyle tamamladı: “İlaç tedavisinin yanı sıra egzersiz, kilo kontrolü gibi genel yaşam önerileri de büyük önem taşımaktadır. Ankilozan spondilit hastalarının doğru bilgi edinebilmeleri için bu konuyla yakından ilgilenen Romatoloji Uzmanları, ilgili hasta dernekleri ve Romatoloji Derneklerine ulaşmaları en sağlıklı yol olacaktır.”
İstanbul Türkiye’de çocukların yüzde 30’u toksik ebeveyn ile karşı karşıya Son zamanlarda sıklıkla duyulan toksik ebeveynlik kavramı hakkında bilgilendiren İstanbul Arel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, Türkiye’de yüzde 20-30 oranda çocuğun toksik ebeveyne maruz kaldığını söyledi. Bunun sonucunda depresyonun en fazla görülen hastalık olduğuna işaret eden Kocayörük, “Depresyon hastalarının yüzde 50’sinde travmatik çocukluk yaşantıları söz konusudur. Ülkemiz için de aynı şey geçerli. Genelde depresyon görüntüsü altında olan kişilerin de toksik ebeveynlere maruz kaldıklarını biliyoruz” dedi. Son dönemlerde oldukça yaygınlaşan ‘toksik’ kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de ‘toksik ebeveynlik’ kavramıdır. Bu kavram; ebeveynlerin çocukları için en iyisini istese de bazen onları fazlaca sıkmaları ya da özgür bir birey olmalarını kısıtlamaları anlamına geliyor. Anne babaların da aslında toksik ailelerden geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, “Bu yüzden ilişki ve bağlanma şekilleri aslında çocuklarını da etkiliyor. Hatta çocuklarının da ilerde kuracakları ilişki yine toksik şekilde devam edebiliyor. Nesilden nesle aktarılıyor. Burada suçlu aramak yerine çözüme odaklanmalı” açıklaması yaptı. “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri toksik ebeveynliktir” Toksik ebeveyn davranışlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük, “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri, sürekli çocuğu didiklemeleri, sınırları aşmaları, çocuğun birey olduğunu kabul etmekten ziyade kendilerinin bir uzantısı olduğunu görmeleri toksik ebeveynliktir. Örneğin bu ebeveynler; çocuğu sınavda 99 notu aldığında ‘neden 100 almadın’ diye eleştirirler, çünkü hiçbir şeyle yetinmezler. Sürekli çocuk üstünde baskı, otoriter kurarlar. Bunun en büyük nedenleri arasında ise ailelerin çocuklarına empati yapamaması, çocuğun ihtiyaçlarını göremeyip anlayamaması yer almaktadır. Tabii bunu bile isteye yapmıyorlar. Çünkü onların da kendi ihtiyaçları zamanında görülmeyerek onlara da bu şekilde davranıldı” dedi. “Değerlilik ihtiyacı karşılanmayan çocukların kendini geliştirmesi zordur” Tedavisinde ise terapistlere büyük iş düştüğünü belirten Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük şunları söyledi: “İnsanlar kendilerinin farkında da olmalıdır. Ama genellikle bu durumun farkında olmazlar. Sevilmeyip sayılmayan, biricilik ve değerlilik ihtiyacı karşılanmamış çocukların kendilerini geliştirmesi oldukça zordur. Bu yüzden kendilerinden beklentileri de düşüktür. Dünyaya genellikle olumsuz bakarlar. En önemlisi de öğrendikleri bağlanma biçimini, hayatlarında benzer bağlamda gösterecekler. Örneğin; sevgili, eş, arkadaşlık ilişkilerinde bu tarz bağlanma ilişkisi olacak. Mesela aşağılayıcı bir bağlanma stili gördüyse etrafındakileri aşağılayacak. Toksik ebeveynler genellikle klinik tanı almamış olsa da çoğunlukla ruhsal bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olan kişilerdir. Narsist bir ebeveynle birlikteyseniz narsist olma ihtimaliniz çok yüksek. Kaygılı bir ebeveynle büyüyorsanız kaygılı olma ihtimaliniz çok yüksek.” “Ailelerini olduğu gibi kabul edip sınır çizerek hayatlarına devam etsinler” Ailelere ve özellikle de çocuklarına önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük son olarak şunları söyledi: “Aileler açık iletişimde olmalı. Çocuğunu dinlemeyi öğrenen her aile, bu anlamda yol katedecektir. Çünkü çocukların ihtiyaçlarını öğrenebildiklerinde, hissedebildiklerinde zaten tutumlarını değiştirecekler. Anne babalar kendilerine şunu sorsunlar; ‘ben çocuğumdan ne istiyorum, o benim bir uzantım mı, ona gücümü mü göstereyim, o benim her dediğimi yapsın mı?’ Yoksa sadece o benim çocuğum ve o ayrı birey. ‘O da kendi başına bir birey olarak kendi hayatını ve kendi yolunu bulacak’ şeklinde mi düşünüyorlar? Bu tür ailelere maruz kalan çocukların tutunacak dala ihtiyacı vardır. Öğretmen ya da başka akrabadan özdeşim kuracağı birilerini bulabilirler. Bu onlara iyi gelecektir. Aileler çoğunlukla toksik olduğunu kabul etmez. Çocuklar toksik bir aileye sahipse onları olduğu gibi kabul edip kendi sınırlarını çizebilir. Ebeveyniyle kuracağı empatik ilişkide çocuk, öfkelenmeyi ve kızmayı bırakabilir. Öfke ve kızmayı bıraktığında da onları olduğu gibi kabul edebilir. Olduğu gibi kabul ettikten sonra da kendi yolunu çizebilir. Diğer türlü anne babasına tepkili hayat yaşamak onları; madde bağımlılığına, kötü arkadaşlar edinmeye, kendine zarar verici davranışlarda bulunmaya kadar götürür. Çünkü kızgınlık ve öfke buna iter. Ailelerini anlayabilirlerse ailesinin onu anlamasını beklemeden hayatlarına devam edebilirler.”