TEKNOLOJİ - 17 Mayıs 2022 Salı 13:19

Teknoloji tabanlı programlar turizmi ‘yeşillendiriyor’

A
A
A
Teknoloji tabanlı programlar turizmi ‘yeşillendiriyor’

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen Güvenli Turizm Sertifikası uygulaması 2023’te Güvenli ve Yeşil Turizm Sertifikası olarak değiştirilecek. Sektördeki dijitalleşme adımları bu dönüşüme destek veriyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen Güvenli Turizm Sertifikası uygulaması 2023’te Güvenli ve Yeşil Turizm Sertifikası olarak değiştirilecek. Güvenli turizm sertifikasyon programının getirdiği bu yapı, 2023 yılından itibaren Türk turizm modelinin sürdürülebilirlik koşullarını da gözeterek Güvenli ve Yeşil Turizm Sertifikasyon Programı ile kalıcı bir şekilde uygulanacak.

Türkiye'nin ulusal sürdürülebilir turizm programı için Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi (GSTC) ile işbirliği anlaşması da imzalayan Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk turizm sektörünün 2030'a kadar üç aşamalı bir sertifikasyon süreci ile yeniden yapılandırılmasını hedefliyor. Programın detayları için çalışmalar devam etse de sürdürülebilirlik özellikle otellerin gündemine girmeye başladı. Kaynakların optimum şekilde kullanılmasıyla maksimum verimliği almak aynı zamanda misafir memnuniyetini sağlamak ise oteller için planlaması oldukça zor bir süreç olarak duruyor. Turizm sektöründe dijitalleşme hamlesi başlatan Talya Bilişim tarafından geliştirilen Elektraweb yazılımının otellerin yeşil dönüşümüne katkı vermesi hedefleniyor. Yazılımla oteller uçtan uca dijitalleşirken tüm atıklarını minimum düzeye çekerek kaynaklarını kullanıyor.

Geliştirici şirket Talya Bilişim’in Yönetici Ortağı Nilüfer Durukal, “Elektraweb sürdürülebilirlik ve yeşil turizm için en önemli iki başlık olan kaynakları etkin bir şekilde kullanmanızı, stok ve atık yönetimini kontrol etmenizi kolaylaştırıyor. Ayrıca maliyetleri düşürerek tasarruf etmenizi sağlıyor” dedi.

Durukal, G20 ülkelerinin turizme yönelik olarak 7 başlıkta karar aldığını belirterek, “Bunlardan biri sürdürülebilirlik, bir diğeri ise dijitalleşme. Bu iki başlıkta da otel yazılımına düşen ciddi görevler var” dedi. Turizm sektörüne sundukları uçtan uca çözümlerle sektörün her alanında dijitalleşme atağı getirdiklerini anlatan Durukal, en yeni web teknolojileri ile geliştirdikleri Elektraweb programının yeşil turizme öncülük edeceğini ifade etti. Durukal, “Elektraweb bir oteli, ön bürosundan muhasebesine, oda ve kat hizmetlerinden restorana, Booking, Expedia gibi uluslararası satış kanalları bağlantılarından personel ve SPA yönetimine kadar tüm departmanlarıyla dijital ortamda yönetebilmeyi sağlıyor. Bunu yaparken sürdürülebilirlik ve yeşil turizm için en önemli iki başlık olan kaynakları etkin bir şekilde kullanmanızı, stok ve atık yönetimini kontrol etmenizi kolaylaştırıyor. Ayrıca otellerin maliyetlerini düşürerek tasarruf ettiriyor” dedi.

“İsrafın önüne geçiyor “

Bu sürecin yönetimine dair örnekler veren Durukal, şunları anlattı: “Web teknolojileri ve bulut yapı, otelin minimum donanım ve network harcaması yaparak yazılımı kullanabilmesini sağlıyor. Zira söz konusu programda sunucu sistemlerine hatta bilgisayara bile ihtiyacınız yok, cep telefonundan dahi programı kullanabiliyorsunuz. Otelin enerji tasarrufu yapmasını sağlamak için klima kullanımının misafirin giriş çıkış saatlerine göre olmasını sağlayabiliyoruz. Program misafir odaya gelmeden hemen önce klimaları çalıştırıyor ve misafirin istediği sıcaklığa ayarlıyor. Misafir check out ettikten sonra da otomatik olarak kapatıyor. Böylece odalar boşuna soğutulmamış, elektrik tasarrufu sağlanmış, aynı zamanda gereksiz enerji tüketimi de önlenerek çevre korunmuş oluyor. Program otel yönetiminde kağıt kullanımını da tamamen ortadan kaldırıyor. Housekeeping’den e-fatura gönderimine kadar her şey dijital ortamda ve kağıtsız olarak yönetilebiliyor. Kat görevlileri basit bir android tabletten o gün temizleyecekleri odaları görebiliyor, oda durumunu anlık olarak sisteme işleyebiliyor. Muhasebede e-fatura ve e-arşiv ve çok yakında zorunlu olacak e-adisyon uygulamalarıyla otelin tamamen kağıt kullanmadan fatura gönderip alması sağlanıyor. Bir başka örnek; açık büfelerde çıkacak yemeğin miktarı. O açık büfelerde bin kişilik otelde 2 bin, iki bin beş yüz kişilik yemek yapılan yerler var. Elektraweb üretilecek yemeğin miktarını optimize edebiliyor. Bir taraftan israfın önüne geçilirken bir taraftan da misafirini hayal kırıklığına uğratmıyor.”

“Stok-reçete yönetimi sağlıyor”

Oteller için stok yönetiminin önemine dikkat çeken Durukal, Elektraweb ile çok iyi stok kontrolü yapılabildiğini kaydetti. Durukal, “Yani bir porsiyon çıkan yemeğin maliyeti, ya da farklı ölçü birimlerinde maliyet hesabı yapabilmek elektraweble çok kolay. Bir porsiyon yemeğin maliyetini detaylı şekilde hesaplayabildiğiniz gibi, hedef maliyete göre üretim de yapılabiliyor. Çok küçük miktarların dahi hesabı çıkartılabiliyor. Çok büyük bir işletmede o küçük miktar ciddi fark oluşturabiliyor. Dolayısıyla otellerimiz stoklarını optimum şekilde kullanabiliyor” dedi. Oteldeki malzemelerin kayıtlarının çok detaylı şekilde tutabildiğini aktaran Durukal, “Oteldeki tüm cihazlar karekodla takip edilebiliyor. O karekod içerisinde o cihazın en son hangi bölümde kullanıldığı, teknik servis anlaşması varsa kiminle olduğu, ne zaman başlayıp ne zaman bittiği gibi tüm bilgiler yer alıyor” diye konuştu. Bu sistemle kontrolün otel sahibinin elinde olduğuna dikkat çeken Durukal, “Ayrıca otelde minimum maliyette çalışıyor. Aynı zamanda kontrolü kolaylaşıyor. Atık yönetimini de sağladığı için sürdürülebilirlik süreçlerini devreye almış oluyor” ifadelerini kullandı.

“100’ün üzerinde otel kullanıyor”

Programı dünyada 100’ün üzerinde otel tarafından kullanıldığını aktaran Nilüfer Durukal, programın teknolojik olarak sağladığı katkıları ise üç başlıkta özetledi. Durukal, şunları anlattı: “Elektraweb en yeni web teknolojileriyle geliştirilmiş bir program. Google’ın mobil uygulamalar için geliştirdiği Angular ile yazıldı ayrıca Node JS ve Java kullanıldı. Sistem Microsoft Azure platformu için optimize edildi. Bu sayede ekranların çok hızlı ve fonksiyonel olmasının yanında, görsel olarak da güzel ve kullanıcı dostu olmasını sağladık. Web teknolojileri özellikle bulut yapıda çalıştırdığınızda işletmeye ciddi bir tasarruf sağlıyor. En başta sunucu maliyetlerinden, o sunucuda çalışacak sistem yazılımları, virüs programları, yedekleme sistemleri vb. tüm maliyetlerden kurtulmuş oluyorsunuz. İkincisi, güvenlik konusu bir sorun olmaktan çıkıyor. Çünkü bu tür Cloud (bulut) sistemler hem çok ciddi şekilde korunuyor hem de dünyanın farklı lokasyonlarında dataların eş zamanlı kopyaları tutulduğu için hiçbir bilginin kaybolmaması garanti altına alınmış oluyor. Üstelik bilgiler KVKK ve GDPR gerekliliklerine göre işlendiği ve saklandığı için otellerimizin bu konudaki yükü de hafiflemiş oluyor. Üçüncüsü, web tabanlı bir yazılımı en düşük konfigürasyonlu bir bilgisayarda bile çok rahatlıkla kullanabiliyorsunuz çünkü bilgisayara yüklenen program ve/veya içinde saklanan bir veri yok. Aynı banka uygulamasını kullanır gibi, bir internet bağlantısı üzerinden programa erişim sağlamanız yeterli oluyor. Donanımlar zorlanmıyor, arıza yapmıyor, saklama kapasiteleri dolmuyor. En önemli avantajı da programın aynı zamanda mobil oluşu. Özellikle herkesin evden çalıştığı pandemi günlerinde Elektraweb, yöneticilerin otele gitmeden programı cep telefonundan veya tabletlerinden kullanabilmesini sağladığı için çok tercih edildi.”

 

Muhammet Abdulkadir Esen

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun OMÜ Rektörü Ünal’dan ’yangın’ açıklaması: "Ciddi bir tehlike atlatıldı” - “10 dönümlük alan zarar gördü” Ondokuz Mayıs Üniversitesi(OMÜ) Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal, “Yangının neden çıktığı bütün ayrıntısıyla araştırılacak. 10 dönümlük alanda dip yangını olarak ortaya çıktı. Ağaçlarda dahil ciddi bir zarar görmüş değil. Ciddi bir tehlike olarak atlatıldı” dedi. OMÜ Kurupelit Kampüsü’nde meşe ve çamlık alanda çıkan ve kontrol altına alınan yangınla ilgili açıklama yapan Rektör Prof. Dr. Yavuz Ünal, “Ondokuz Mayıs Üniversitesi kampüsümüzde hastane bölgesinde 13.00 sıralarında insanın uğramadığı orman içerisinde bir yangın başladı. Rüzgarın çok güçlü olmaması, aynı zamanda hem emniyet hem itfaiye hem de üniversitenin bütün personeli kazma küreğe varıncaya kadar kapsamlı bir mücadele edince, kısa bir sürede kontrol altına alındı. 10 dönümlük alanda dip yangını olarak ortaya çıktı. Ağaçlar ciddi bir zarar görmüş değil. Ciddi bir tehlike olarak atlatıldı. Herhangi bir ağaç gövdesine yaklaşmadığı dipte olduğu için kontrol biraz daha kolay oldu. Önce yaygınlaşması kesildi. Daire içine alındı ve farklı noktalardan müdahale edildi. Daha önce bu konuda bir pratiğin olmasının avantajını yaşadık. Soğutma çalışmaları tamamlanmış durumda" diye konuştu. Bölgenin kontrol altında tutulduğunu belirten Ünal, "Tekrar bir alevlenme olmasın diye arkadaşlarımız şu anda sahayı kontrol altında tutuyorlar. OMÜ, Türkiye’de akredite arama kurtarma takımı olan tek üniversitedir. Aynı zamanda bölgede bir takım yangın ve benzeri şeyler içinde hazırlıklı olan bir yapımız var. Yangının neden çıktığı ile alakalı yorum yapmak mümkün değil. İnsanın uğramadığı bir yer. Piknik alanı değil çünkü dik bir alandır. Neden çıktığı konusu bütün ayrıntısıyla araştırılacak” şeklinde konuştu. OMÜ Kurupelit Kampüsü’nde meşe ve çamlık alanda çıkan yangın; itfaiye, arazöz, TOMA ve üniversite ekiplerinin müdahalesi sonucu kontrol altına alınmıştı.
Ankara Dışişleri Bakanlığından ’4 milyon liralık araç lastiği alımı’ başlıklı haberlerle ilgili açıklama Dışişleri Bakanlığı, çeşitli basın organlarında yer alan "4 milyon liralık araç lastiği" alımı ile ilgili haberlerin doğruyu yansıtmadığını, eksik ve kasıtlı olduğunu açıkladı. Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, "Bugün çeşitli yayın organlarında ’Dışişleri Bakanlığı’nın altı lüks aracına 4 milyonluk kışlık lastik alındı’, ’Dışişleri Bakanlığı Kamuda Tasarruf Genelgesi’ni dinlemedi: Araçlara 4 milyon liralık lastik’ gibi başlıklarla eksik ve kasıtlı haberlerin yapıldığı görülmüştür. Geçmişte diplomatlarımızı hedef almış olan terör tehdidine karşı personelimizi korumak ve savaş bölgeleriyle çatışma alanlarındaki görevlilerimizin güvenliğini sağlamak amacıyla özel donanımlı (zırhlı) araçlar kullanılabilmektedir. Bu tip araçların lastiklerinin de belirli standartları karşılama zorunluluğu bulunmaktadır. Bu çerçevede 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 19’uncu maddesi gereği ’Bakanlığımız Hizmetlerinde Kullanılan Zırhlı ve Diğer Taşıtlar için Lastik Alımı İhalesi’ başlığıyla çoğunluğu zırhlı olan lastiklerin temini için açık ihale gerçekleştirilmiştir. Bakanlığımızın ihtiyaçları doğrultusunda açık ve şeffaf bir ihale süreci sonunda gerçekleştirilen bu alım, haberde iddia edilenin aksine güvenlik boyutu olması nedeniyle Tasarruf Genelgesi’nin kapsamı dışındadır" ifadelerine yer verildi.
Denizli Bakan Tunç: "Bazı kararlar özelinde yapılan eleştiriler yargımızın temelini yıpratır, müsaade etmeyiz" Denizli Bölge Adliye Mahkemesi, Adli Tıp Grup Başkanlığı ve Adalet Sarayı Ek Hizmet Binaları açılış törenine katılan Adalet Bakanı Tunç, "Bazı kararlardan yola çıkarak yılda verilen 12 milyon kararı göz ardı ederek, fedakarca çalışan 180 bin yargı çalışanımıza yapılan ağır eleştiriler maalesef üzücü ve yargımızın temelini yıpratıcı olur ama biz buna müsaade etmeyiz. Biz hatalı kararları en aza indirmeye devam edeceğiz" dedi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Denizli Bölge Adliye Mahkemesi, Adli Tıp Grup Başkanlığı ve Adalet Sarayı Ek Hizmet Binaları açılış törenine katıldı. Bölge Adliye Mahkemesi önünde gerçekleşen programda konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Bölge Adliye Mahkemesinin Denizli’nin yanı sıra Muğla ve Uşak illerine de hizmet edeceğini söyledi. 2 yıldır süren yapım çalışmaları neticesinde bu yılki adli yıla yetiştirdiklerini ifade eden Bakan Tunç, binanın Büyükşehir Belediyesine ait olduğunu dile getirerek kalıcı bir bina yapılması için yatırım çalışmaları olduğunu vurguladı. Bölge Adliye Mahkemesi haricinde hizmete alınan Adli Tıp Grup Başkanlığı ve Adliye Sarayı Ek Hizmet Binası hakkında konuşan Bakan Tunç, “Adli Tıp önemli bir kurumumuz. 2 asırdan bu yana hizmet veren bir kurumumuz. Her geçen günde kapasitesini artırarak devam ediyor. Özelikle adli alanda delilerin ulaşılması, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması gibi konularda Adli Tıp çok önemli. 2002’de 25 ilde Adli Tıp hizmeti verilirken bugün 81 vilayetimizde Adli Tıp hizmet vermekte. Adli Tıplarda en son teknoloji sistemler kullanmaktayız. Adli Tıp Kurumumuzda yaklaşık 700 uzman personel görev yapmakta. Bir diğer yatırımımız Adalet Sarayı Ek Hizmet Binamız. 2004 yılında Denizli’ye 20 bin metrekarelik yeni adalet binası yapmıştık. Şimdi 12 bin metre karelik yeni bir ek hizmet binasıyla yargı hizmetlerinin daha kaliteli daha hızlı ve son sitem teknolojilerle vatandaşların hizmet almasını sağlayacak" dedi. "Demokrasimizi güçlendiren bir yönetim sistemine geçtik" Anayasa’da gerçekleşen değişiklikler hakkında açıklamalarda bulunan Adalet Bakanı Tunç, hukuk devletini güçlendiren önemli adımlar attıklarını kaydetti. Kadın ve çocukların korunması amacıyla uygulamalar gerçekleştirdiklerini ifade eden Adalet Bakanı Tunç, asıl görevin ailelere düştüğünü vurguladı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı tarafından çocukların korunması ile ilgili birçok alanda düzenlemeler yapıldığını ifade eden Bakan Tunç, istenmeyen olayların da can yaktığını, yürek yakan olayları da üzülerek öğrendiklerini belirtti. İdarenin yasaları uygulamak için büyük çaba içerisinde olduğunu ancak ailelerin bilinçlendirilmesi ve çocuk istismarına karşı toplum daha da duyarlı olmasının şart olduğunu ifade etti. Anayasada önemli değişiklikler yaptıklarını dile getiren Bakan Tunç, “Özel hayatın korunması çok önemlidir dedik ve bunu Kişisel Verileri Koruma Kanunu olarak hayata geçirdik. Anayasamızda demokratik olmayan durumlar vardı, bunları ayıkladık. Anayasamızda sıkıyönetimle ilgili bütün maddeleri çıkarttık. Anayasamızda darbeciler yargılanamaz diye bir madde vardı. Böyle maddeleri anayasamızdan ayıkladık. Demokrasimizi güçlendiren bir yönetim sistemine geçtik. Toplumun tüm kesimlerine içerisine alan bir anayasa ile yolumuzu devam ediyoruz. Cumhuriyetimizin yüzyılında milletimize olan borcumuzu yerimize getirmemiz lazım. Tarafsız ve bağımsız yargımızın adaleti tecelli edebilmesi için başta Anayasa ile toplumun her türlü sorusuna cevap vermesi gerekir" şeklinde konuştu. Bakan Tunç, adalet sistemine yönelik eleştirilere cevap verdi 2002 yılında 66 olan adliye sayısının bugün 400’e yaklaştığını ve 6 milyon metrekareye ulaştığını belirten Bakan Tunç, 22 yıldır güvenilir adalete önem verdiklerini söyledi. 1 yıl içerisinde 12 milyon karar verildiğini belirten Bakan Tunç, gece gündüz emek verdiklerini ifade etti. Adalet sistemine yönelik eleştirilere cevap veren Adalet Bakanı Tunç, “Bazı insanlar ‘Adalet böyle, şöyle’ tarzında eleştiri yapıyorlar. Evet, yargı kararları eleştirilebilir ve bu eleştiriler daha kaliteli bir kararın oluşmasını sebep olur. Ama diğer türlü olan eleştireler de zaten verilen kararlar değiştirilebilir ve süreç devam etmektedir. Ama bazı kararlardan yola çıkarak yılda verilen 12 milyon kararı göz ardı ederek ve fedakarca çalışan 180 bin yargı çalışanımıza ağır eleştiriler maalesef üzücü ve yargımızın temelini yıpratıcı olur ama biz buna müsaade etmeyiz. Biz hatalı kararları en aza indirmeye devam edeceğiz” dedi. Hakim ve savcı adaylığında yeni sistem Vatandaşların yargı hizmetlerinde en kaliteli hizmeti alabilmelerinin yolunu açacaklarını ifade eden Adalet Bakanı Tunç, dijital adalette en önde olduklarını söyledi. Yapay zeka da kullanılarak teknolojinin tüm imkanlarından faydalanıldığını dile getiren Bakan Tunç, yeni mezunların kalitesini artırmak için tüm çabayı gösterdiklerini söyledi. Hakim ve savcı adaylığında yeni sistemi de açıklayan Bakan Tunç, “Hakim ve savcı adaylığı eğitimi bu Pazartesi günü açılış programıyla birlikte başlayacak. Hakim ve savcı adaylığı 2 yıl sürüyordu, bu yıl 3 yıl sürecek. Tecrübeli hakim ve savcıların ara sınavda toplam 70’i geçer ise bu kardeşlerimizi mesleğe kabul edilebilecekler. Sonrasında mesleği kabul edildikten sonrasında da kapasiteyi güçlendirerek devam ediyoruz. Özellikle denetim konusunu önem vererek daha güçlü hale getirmemenin gayreti içerisindeyiz” dile getirdi. Bakan Tunç, Denizli’ye müjdelerini arka arkaya sıraladı Denizli’ye yeni yatırım müjdeleri de veren Adalet Bakanı Tunç, 5 Eylül’de 5 bin 349 metrekare alana sahip Çivril Adalet Binasının proje ihalesinin gerçekleştiğini duyurdu. 2025 yılında kapasitelerini artırmayı hedeflediklerini söyleyen Bakan Tunç, Buldan, Çal ve Sarayköy ilçelerinin adliye binalarının yatırım planlamasına alındığını belirtti. Denizli’deki hakim ve savcılarının konut ihtiyaçlarına ilişkin Emlak Konuttan 42 daire satın aldıkları müjdesini veren Bakan Tunç, bu daireleri yargı mensuplarına verdiklerini ifade etti. 2016 yılından itibaren istinafa milyonlarca dosya geldiğini belirten Adalet Bakanı Tunç, “Bazı illerimizde bazı dava konularının daha da çok yoğunlaştığını görüyoruz. Bu durumda da gerekli tedbirleri almaya başladık. Bu konuda heyetler oluşturmaya başladık. Oradaki yargı süreçlerinin daha kısa süreceği için elimizden geleni yapacağız. Gerekli yerlerde yeni mahkemeler kuruyoruz. Amacımız yargı süreçleri uzamaması o yüzden her noktada ilave mahkemeler için çaba gösteriyoruz. Böylece vatandaşlarımız yargıdan en kaliteli şekilde yararlanacaklar. 2024 ile 2028 yıllarına kapsayacak olan reform belgemizde avukatlarımız, yargıçlarımız mevzuatta yapılması gereken değişikleri yapmak istiyoruz. ‘İyi ki bu değişiklik yapılıyor’ diyeceğiniz bir değişiklik için elimizden geleni yapıyoruz ve yapacağız” şeklinde konuştu. Programa; Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Önder Yeniçeri, Adli Tıp Grup Başkanı Dr. Hızır Aslıyüksek, Denizli milletvekilleri, hakim, savcı ve avukatlar katıldı.
İzmir LOGISTECH’te lojistik sektörü ve geleceği konuşuldu İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde İZFAŞ tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen LOGISTECH-Lojistik, Depolama ve Teknolojileri Fuarı, Fuar İzmir’de ziyaretçilerini ağırlıyor. Fuar kapsamında düzenlenen Başkanlar Oturumu’nda Türkiye’nin lojistik performansını ve aktarma merkezi olma gücünü artırması için lojistik altyapı yatırımlarının tamamlanması gerektiği vurgulandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde 11- 13 Eylül tarihleri arasında İZFAŞ tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen LOGISTECH - Lojistik, Depolama ve Teknolojileri Fuarı kapsamında İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mihri Çelik başkanlığında Başkanlar Oturumu yapıldı. Konuşmacılar, başta Kalkınma Yolu olmak üzere ülkemizi küresel taşımacılık koridorlarına bağlayacak projelerin önemine dikkat çekerken dijital teknoloji ve yeşil dönüşüm ile coğrafi avantajın lojistik fırsata çevrilebileceğini dile getirdi. Oturumda, Türk Hava Yolları (THY) Kargo Satış Başkan Yardımcısı Ahmet Kaya, Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) Yönetim Kurulu Başkanı Bilgehan Engin, Türkiye Liman İşletmecileri Derneği (TÜRKLİM) Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Erçelik ve İzmir Deniz Nakliyecileri Derneği (DND) Yönetim Kurulu Başkanı Şükriye Vardar konuşmacı olarak yer aldı. “Hava kargoya olan talep arttı” Pandemi sonrasında değişen tüketim alışkanlıkları ve e-ticaretin etkisiyle kargo taşımacılığına olan talebin arttığını dile getiren THY Kargo Satış Başkan Yardımcısı Ahmet Kaya, “E-ticaretin pandemiyle birlikte artması, hava kargo taşımacılığını canlandıran ana etmenlerden biri oldu. Özellikle son dakika teslimatlar ve hızla dönen stoklarla alakalı hava kargo hizmetlerine olan talep arttı. Türkiye’nin coğrafi konumu, tedarik akışında çok önemli role sahip. İstanbul Havalimanı, dünyanın en modern, önemli, en büyük hava merkezlerinden biri oldu. THY, dünyada en geniş uçuş ağına sahip havayolu. Bununla birlikte gelen imkanlar, kaliteli sunulan hizmetler, büyüyen kargo operasyonları ile Türkiye’nin dış ticaret kapasitesini artırma açısından çok ciddi bir kaldıraç rolünü oynuyoruz hep beraber” diye konuştu. “Türkiye, hedeflediği yerin üstüne geçebilir” Pandemi sürecinin küresel tedarik zincirlerindeki kırılma, yakından tedarik kavramı, lokal üretim süreçleri, Çin ve ABD arasında yaşananlar, Rusya -Ukrayna savaşı, Süveyş Kanalı olayı gibi gelişmelerin ülkemize yeni roller biçtiğini dile getiren UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Bilgehan Engin, “İlk etapta pandeminin neden olduğu şartlarda Avrupa, Türkiye için çok önemli bir pazar ve küresel tedarik süreçlerinin kırılganlığı, Türkiye’ye önemli bir rol biçiyor. Bu rolde, Türkiye doğru hareket ederse buradan kazançlı çıkarız. Özellikle demiryolu tarafında yapılacak bazı yatırımları ve transit taşımacılığın teşvik edileceği, kolaylaştırılacağı mevzuat düzenlemeleri ile Türkiye, elde ettiği bu avantajlı pozisyonu hem ciddi anlamda nakde çevirebilir hem de bölgesel gücünü sağlamlaştırabilir. Türkiye, Dünya Bankası Lojistik Performans Endeksi’nde hedefine ve hatta hedeflediği yerin üstüne de geçebilir. Ülkemizin yıllık 250 milyar dolarlık bir ihracatı var. Lojistik olarak aldığımız pay da buna göre şekilleniyor. Türkiye ihracatını da kurgulamalı. İhracatta, katma değeri olan, teknolojik üretimi olan, dünyada kendi hedeflediği pazarda tedarik alternatifi anlamında kolay kolay müşterisinin farklı tedarik kanallara yönelemeyeceği kıymette ürünlere odaklanmamız çok önemli. Bu hizmet ihracatına da ciddi anlamda çarpan etkisi yapacaktır. Bunun için fırsatlarımız ve çalışmalarımız da var. Zaman içerisinde bunun meyvesini göreceğiz ama bu altyapı çalışmalarından kesinlikle geri adım atılmamalı” dedi. “Dijital ve yeşil dönüşüm çok önemli” TÜRKLİM Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Erçelik, limanların dijital ve yeşil dönüşümünün önemine değinerek, “Türkiye bir yarımada ülkesi, dolayısıyla kıyı anlamında oldukça zenginiz, ama bu kıyı yapımızda limanlar oldukça sınırlı. Her tarafta liman kurmada, ekonomik maliyet ve fayda ilişkisi sınırlı. Dijitalleşme burada devreye giriyor. Var olan limanları daha optimumum çalıştırmak lazım, rekabetçi olmak için. ‘Ne kadar da dijital bir ülkesiniz, harika yatırımlar var’ diye alkışlasınlar diye değil başka çaremiz olmadığı için yapmamız lazım. Lojistik bütünsel bir olay, karayolu deniz yolu, yük, yolcu, kruvaziyer, hava kargo ile bağlantımız var. Limanlara büyük rol düşüyor ve iki kat kapasite artışı olacaksa verimlilik bu yüzden çok önemli. Avrupa yeşil dönüşüm diyor. Sınırda karbon vergileri geliyor. Eğer doğru adımları atmazsak hep beraber vergilendirileceğiz. Önemli olan kaynak bulup bu dönüşümleri tamamlayıp bir adım öne geçmek. Dolayısıyla bizim gündemimiz dijitalleşme ve yeşil dönüşüm. Yapmazsak zorlu bir dönem bizi bekliyor” diye konuştu. “Alsancak’ın şehrin dokusunda olan bir ticari liman kimliği var” Alsancak Limanı’na da değinen Erçelik, “Alsancak Limanı’nı ne yapacağız, yük elleçlemeye devam edecek mi? Belirli bir yük kaybı var Alsancak Limanı’ndan Aliağa limanlarına doğru. Benim fikrim; Alsancak’ın şehrin dokusunda olan bir ticari liman kimliği var, onun devam ettirilmesi yönünde. O devam ederken ilave fırsatlar da çıkabilir. Umarım o da kısa vakitte nihayetlenir. Tamamının özelleştirmesi konuşuluyordu, şimdi kısmi, yarı yarıya bir özelleştirme üzerinde duruluyor. Ben kamunun da elini çekmemesinin doğru olacağını düşünüyorum. Çünkü özel sektör limanları da kendisine bir kutup yıldızı arıyor. Dünyada liman işletmeleri kamunun yatırım yaptığı sonrasında bir kullanım sözleşmelerini ihale ettiği bir düzende işletiliyor. Türkiye’de ise özel sektör eliyle yapılıyor. Dolayısıyla bir hizalama için de kamu elinin bu iş nasıl yapılırı gösterdiği bir şeylerin olmasının faydalı olduğunu, kendi güzelliğimizi görmek için referansa da ihtiyacımızın olduğunu, karşılıklı etkileşimle daha iyi bir yere geleceğini görüyorum” dedi. “Kısa sürede çok şey yaşadık” DND Yönetim Kurulu Başkanı Şükriye Vardar da “Türkiye limanları dünya ile rekabet edilebilecek seviyede. İlk 100’de dört limanımız var. Bizim kalite konusunda sıkıntımız yok. Kapasite ve verimliliği artırmak, daha büyük gemiler için derin su hattı inşa etmek, demiryolu, karayolu ve iç suyolu bağlantıları kritik önem taşıyor” şeklinde konuştu.