SAĞLIK - 28 Haziran 2022 Salı 11:53

Travmatik olaylar psikolojik dayanıklılığı artırıyor

A
A
A
Travmatik olaylar psikolojik dayanıklılığı artırıyor

Ruhsal yaralanma olarak da bilinen travmanın, örseleyici olaylar sonrasında meydana geldiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Erkal Erzincan yaşanan travmatik olayların, kişilerin psikolojik dayanıklılığını artırdığını belirtti.

Yoğun bir şekilde çaresizlik hissetme, dehşet ve utanma gibi duygulara yol açan travmatik olaylar, kişinin bedensel ve ruhsal bütünlüğüne de zarar veriyor. Her insanın yaşamı boyunca en az bir kere travmatik olay yaşadığına değinen İstanbul Gelişim Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Erkal Erzincan, Travma Sonrası Stres Bozukluğunun (TSSB) kronik bir hastalık olduğunu vurguladı. Dr.Erzincan,“24 ülkeden toplamda 68 bin 894 yetişkin katılımcı ile yürütülen bir çalışmada katılımcıların yüzde 70'inden fazlasının en az bir travmatik olaya; yüzde 30,5’inin ise dört veya daha fazla travmatik olaya maruz kaldığı bildirilmiştir. Travmatik olayların bu kadar yaygın olmasına karşın her travmatik olay sonrasında Travma Sonrası Stres Bozukluğu gelişmemektedir. Sanılanın aksine travmatik olay sonrasında en çok ortaya çıkan ruhsal bozukluk da Travma Sonrası Stres Bozukluğu değil, majör depresif bozukluktur ve yine sanılanın aksine travmatik olay karşısında en çok görülen durum ruhsal bir bozukluğun ortaya çıkması değil, psikolojik dayanıklılık ile sağlıklılığın devamıdır” dedi.

Travmatik olayların tahmin edilenden daha yaygın olduğunu belirten Erzincan, ilgili koruyucu ruh sağlığı uygulamalarının yapılması özellikle günümüzdeki gibi riskin fazla olduğu dönemlerde oldukça hayati olduğunu da vurguladı.

Bunlardan birini yaşadıysanız, travmatik olay geçirmiş olabilirsiniz
Dr. Öğr. Üyesi Erkal Erzincan, Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders’a (DMS) göre aşağıda yer alan maddelerden en az birini, kişi kendinde fark ediyorsa daha önce travmatik bir olay geçirmiş olunabileceğini ifade etti. O maddeler ise şu şekilde;

1- Doğrudan örseleyici olay(lar) yaşama.
2- Başkalarının başına gelen olay(lar)ı, doğrudan doğruya görme (bunlara tanıklık etme).
3- Bir aile yakınının ya da yakın bir arkadaşının başına örseleyici olay(lar) geldiğini öğrenme. Aile bireyinin ya da arkadaşının gerçek ölümü ya da ölüm ihtimali kaba güçle ya da kaza sonucu olmuş olmalıdır.
4- Örseleyici olay(lar)ın sevimsiz ayrıntılarıyla, yineleyici bir biçimde ya da aşırı bir düzeyde karşı karşıya kalma (Örneğin insan kalıntılarını toplayan ilk kişiler, çocuk sömürüsünün ayrıntılarıyla yeniden karşılaşan polis memurları).

“Rusya-Ukrayna savaşı insanlık üzerinde ruhsal travmaya sebep oldu”
Son dönemde yaşanan savaş durumu sadece Rusya ve Ukrayna’yı etkilememiş, dünyanın dört bir yanından insanları etkilediğini ifade eden Erzincan, “Aynı zamanda bu savaş, insanları ‘Metaverse’ rüyasından uyandırarak gerçek dünyanın tehlikelerle dolu bir yer olduğunu hatırlattı. Rusya’nın nükleer silah kullanımı ile ilgili tehditleri ve üçüncü dünya savaşının başlayabileceği yönündeki senaryolar tüm insanlığı kaygılandırdı. Ek olarak savaş ile ilgili görüntüler, sosyal medya aracılığı ile çok hızlı ve kontrolsüz şekilde yayıldı. Bu süreç başta Ukrayna’daki halk olmak üzere dünya genelinde pek çok insanın ruhsal travma ile tekrar tanışmasına yol açtı” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Serbest Bölge’de yeni yönetimin ilk toplantısını gerçekleştirildi Kayseri Serbest Bölge Yönetim Kurulu Başkanı ve Melikgazi Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Palancıoğlu, Kayseri Serbest Bölgesi yeni yönetiminin ilk toplantısını gerçekleştirdi. Kayseri Ticaret Odası Başkanı Ömer Gülsoy’un başkanlığında düzenlenen Genel Kurul Toplantısı’nın ardından yeniden Kayseri Serbest Bölge Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçilen Başkan Palancıoğlu, “Serbest Bölge’nin 2024 yılı genel kurulu tamamlandı. Yeni yönetimimizle birlikte yolumuza devam ediyoruz. Kayseri Serbest Bölge, Kayseri’nin ihracatı, istihdamı ve üretimi açışından son derece önem taşıyor. Kayseri ihracatının yaklaşık yüzde 25’ini karşılayan bir bölge. Dolayısıyla buradaki tüm sanayicilerimize vermiş oldukları emeklerden dolayı teşekkür ediyorum. Yapılan genel kurulda sağ olsun Kayseri Ticaret Odası Başkanımız Ömer Gülsoy başkanlık yaparak genel kurulumuzu tamamlamış oldular. Emeği geçen Kayseri Ticaret Odası Başkanımız Ömer Gülsoy Bey’e, Sanayi Odası Başkanımız Mehmet Büyüksimitci Bey’e, yönetim kurulu üyelerine, burada çalışan arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Kayseri için üretmeye, katma değeri yüksek üretim yapmaya, ihracat ve istihdam yapmaya Kayseri Serbest Bölge en iyi şekilde devam edecek. Yapılan çalışmaların hayırlı olmasını diliyorum” dedi. Kayseri’nin istihdam ve ticaret hacmini artırmak için gayretle çalıştıklarını belirten Başkan Palancıoğlu, Kayseri Serbest Bölge’nin yeni yatırımlar ve projelerle gücüne güç katacağını ifade etti.
Ankara Sağlık-Sen: “MHRS’deki yoğunluğu azaltmak için kademeli sevk zinciri kurulmalı” Sağlık-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM) Hekim Koordinatörü Ali Ramazan Benli, Sağlık-Sen’in MHRS ile ilgili hazırladığı raporu paylaşarak, “MHRS’nin daha işlevsel hale gelebilmesi için kademeli sevk zincirine geçilmeli. İlk etapta MHRS’nin yüzde 20’si aile hekimlerine tahsis edilmeli. Aile Hekimliği Bilgi Sistemi ve Hastane Bilgi Yönetim Sistemi birbiri ile entegre hale gelmeli” dedi. Sağlık-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM) Hekim Koordinatörü Doç. Dr. Ali Ramazan Benli, Sağlık Bakanlığı’nın Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) ile ilgili yeni hazırladığı düzenlemeye ilişkin Sağlık-Sen’in hazırladığı raporu paylaştı. Kademeli sevk zincirine dikkat çekilen raporda, sistemin işleyişi için birçok konuya da vurgu yapıldı. “Kademeli sevk zincirine geçilmeli” Rapora ilişkin açıklamalarda bulunan Benli, MHRS’nin daha işlevsel hale gelmesi için kademeli sevk zincirinin oluşturulması gerektiğine dikkat çekerek, “Aile hekimliğinin dünyadaki uygulaması içerisinde sevk zinciri vazgeçilmez bir durumdur. Yani kişi acil olmayan bir şikayetinde önce aile hekimine gider ve aile hekimi gerekli muayene ve tetkiklerini yapar, tedavisini düzenler veya ilgili branşa sevk eder. Sevk zincirinin kurgulanması, hastane başvurularını azaltacak, hastanelerde uzman hizmet kalitesini artıracak ve sağlık maliyetlerini düşürecektir. Bu sebeple kademeli olarak sevk zincirine geçilmelidir. Ayrıca sevk zinciri sağlıkta dönüşüm programının tamamlanmasında önemli bir yer tutmaktadır” diye konuştu. “MHRS’nin yüzde 20’si aile hekimlerine tahsis edilmeli” Kademeli sevk sistemi ile birçok sorunun önüne geçileceği ve sağlık hizmet kalitesinin daha da artacağına vurgu yapan Benli, “Kademeli sevk zincirinin oluşturulmasının daha önce pilot illerdeki sevk zinciri uygulamasından farkı; hastaların direkt hastanelere gitmesinin engellenmemesidir. Yani hastalar aile hekimlerinden sevk ile hastaneye gidebildikleri gibi direkt de gidebileceklerdir. Aile hekimi hastasını sevk etmeyi istediği zaman normal randevu sırasına yönlendirme yerine sistemi by-pass ederek sevkin sağlanması gerekmektedir. Çünkü hekim değerlendirmesinden geçen hastada sevk gerekliliği oluştu ise bu durum öncelikli sayılmalıdır. Bunun da ilk basamağı MHRS üzerinden planlanabilir. MHRS’nin belirli bir oranı, ilk etapta yüzde 20’si aile hekimlerine tahsis edilmeli. MHRS, Aile Hekimliği Bilgi Sistemi (AHBS) ve Hastane Bilgi Yönetim Sistemi (HBYS) ile entegredir. Aynı şekilde AHBS ve HBYS de birbirleri ile entegre olmalıdır. Aile hekimi hastasını sevk edeceği zaman kullanmış olduğu AHBS sisteminin ekranından sevk edebilmeli ve ne için sevk ettiğini sisteme yazabilmelidir. Bu durumu HBYS sisteminden sevk edilen doktor görebilmelidir. Hastanede karşılayan doktor hastanın değerlendirmesini, nasıl takip edilmesi ve hangi durumlarda tekrar görmesi gerektiğini aile hekiminin göreceği sisteme yazabilmelidir. Böylece basamaklar arası iletişim daha sağlıklı hale gelir. Farklı basamaklarda çalışan hekimlerin dijital sistem üzerinden iletişimlerinin artırılması sistemin verimliliğini artıracaktır” ifadelerini kullandı. “Sistemin aksamaması için aile hekimi sayısı 50 binin üzerine çıkarılmalı” Aile hekimlerinin sevk zincirine dahil edilmesiyle aile hekimliği sisteminde aksaklıklar yaşanabileceğine, bunun da önüne geçmek için mevcut aile hekimi sayısının iki katına çıkarılması gerektiğine dikkati çeken Benli, “Sevk zincirini kurabilmek, davranış değişikliği gerektirdiğinden zamana yayılarak yapılmalıdır. Ayrıca sistemi de bu duruma hazırlamak zaman alacaktır. Sistemin hazırlanmasında aile hekimi başına düşen kişi sayısını OECD ortalaması olan 2 bin rakamlarına çekebilmek önemli bir aşamadır. Halihazırda ülkemizde bir aile hekimi 4 bin kişiye kadar bakabilmektedir. Bu durum aile hekimlerinin iş yüklerini artırmaktadır. Bunun için 28 bin olan aile hekimi sayısının 50 binin üzerine çıkarılması gerekmektedir” şeklinde konuştu. Kademeli sevk zincirinin oluşmasıyla randevu alınmasında yaşanan birçok sorunun ortadan kalkacağını, memnuniyet oranının artacağını söyleyen Benli, sözlerini şöyle tamamladı: “Sonuç olarak; sağlık sisteminin rehabilitasyonunda sevk zincirine geçiş önemli bir adım olarak önümüzde durmaktadır. Ülkemiz koşullarında sevk zincirine kademeli olarak geçilmesi daha uygulanabilir ve bu durum MHRS üzerinden başlatılabilir. Birinci basamağın güçlendirilmesi ve basamaklar arası entegrasyonun artırılması sistemin verimliliği açısından önemlidir.”