EKONOMİ - 19 Nisan 2018 Perşembe 16:52

'Türkiye, biyoteknolojik ilaç üretimi konusunda, bölgenin üssü konumuna gelebilir'

A
A
A
'Türkiye, biyoteknolojik ilaç üretimi konusunda, bölgenin üssü konumuna gelebilir'

Türkiye’nin bilimsel ve teknolojik etkinliği olan BIOEXPO 2018 Yaşam Bilimleri Fuarları, İstanbul Lütfi Kırdar'da kapılarını açtı. Fuar, 21 Nisan tarihine kadar ziyaretçilere açık kalacak.

Sempozyum, konferans ve B2B etkinliklerinin bir arada olduğu, Türkiye'nin bilimsel ve teknolojik etkinliği olan BIOEXPO 2018 Yaşam Bilimleri Fuarları İstanbul Lütfi Kırdar'da kapılarını açtı. 21 Nisan tarihine kadar devam edecek fuarda, ilaç endüstrisi, biyoteknoloji, analiz ve laboratuvar sektörüne yön verenler bir araya geliyor. Fuar; Biyoteknoloji Yaşam Bilimleri ve Endüstrileri (Biotecnica), Analiz ve Laboratuvar Teknolojileri (Analytech) İlaç Endüstrisi (Pharma Next) ve Nutrasötik Endüstrisi (Nutri Vısıon) Fuarları'ndan oluşuyor. 

''Türkiye, biyoteknolojik ilaç üretimi konusunda bu bölgenin üssü konumuna gelebilir'' 

Biyotekloji konusunda şuanda taşların yerine oturmaya başladığını ifade eden Akdeniz Tanıtım A.Ş. Genel Müdürü Fatih Onkar, ''Böyle bir platformda bu konuların tartışılması, bu sektöre hizmet veren alt sektörlerin; alt konu başlıkları detaylı şekilde gündeme gelmesi sektörü çok hareketlendirecek. Bu konu uluslararası işbirliklerine çok açık bir konu. Önümüzdeki birkaç yılda Türkiye, biyoteknolojik ilaç üretimi konusunda bu bölgenin bir üssü konumuna gelebilir. Bu etkinlik, dolayısıyla böyle çalışmaya temel olabilecek'' şeklinde konuştu.

Fuar hakkında bilgi veren Genel Müdür Onkar, ''Biyoteknoloji yaşamımızın her alanında büyük önem arz ediyor. Fuarımız da biyoteknolojiye hizmet eden 3 teme endüstri başlığını taşıyor; laboratuvar sistemler, biyotekonoji ve yaşam bilimleri ve ilaç endüstrisi konuları. Bunların hepsini BİOEXPO çatısı altında genel ihtisas fuarı olarak düzenliyoruz. Özellikle İlaç endüstrisini çok önemsiyoruz. Ülkemizde son yıllarda biyoteknolojik ilaç yatırımı çok önemli bir yer kaplıyor. Önümüzdeki 5-10 yılda da gündemde kalacak gibi gözüküyor. Bu fuar çatısı altında birde Türkiye Sağlık Enstitüsüleri Başkanlığı (TÜSEB) himayesinde bir sempozyum düzenlendi. Bu sempozyumun yaklaşık 400 kayıtlı izleyicisinin yüzde 90'i ilaç endüstrisinden oluşuyor. 4 gün boyunca hem fuardaki teknolojik gelişmeler izlenecek hem de özellikle biyoteknoloji konusunda devletin bakış açısı, üniversite ve yatırımcıların işbirlikleri, uluslararası işbirliği olanakları ve yatırımcının bu konuya bakışı detaylı şekilde irdelenecek'' dedi.

''Biyoteknolojinin son yıllarda daha popüler olmasıyla genç ve orta yaş kesimde bu konuya ilgi artıyor'' 

Fuarda açık laboratuvar çalışması yapan Moleküler Biyoloji Derneği'nin Başkanı Prof. Dr. Nesrin Özören, ''2 yıldır bu fuarda açık laboratuvar atölyesi deneylerini yapıyoruz. Amacımız, insanımıza deneyleri sevdirmek. Özellikle biyoteknolojinin son yıllarda daha popüler olmasıyla gençler ve orta yaş kesim arasında bu konuya ilgi artıyor. İstasyonlarımızdan bir tanesinde şu çalışmayı yapıyoruz; çilek, kivi, ananas ve muzdan DNA; yani genetik materyalini saflaştırmak. Bunu da tuz ve deterjan gibi her yerde bulunan malzemelerle uygulamalı olarak yaptırıyoruz. Bir sonraki aşamada buradan elde edilen genetik materyalde öncü GDO var mı? Yok mu? gibi test yapıyoruz. Bir istasyonumuzda antibiyotik direnç çalışmamız var. Elimizden aldığımız örnekle değişik mikropların nasıl büyüdüğü ya da ilaçlarla bunları nasıl önlediğimizi göstermeyi hedefliyoruz. Bir diğer istasyonumuzda ise mikroskop ile gözlem. Burada da Zebra Balığı ya da Meyve Sineği gibi model organizmaların değiş gelişim evrelerinden gözlem yapıyoruz. Ayrıca hazırlanmış bazı örneklerden kırmızı kan hücrelerini gözlemliyoruz. Biyolojinin temelinde olan metotları insanlarımıza sevdirmek amacını güdüyoruz'' diye konuştu.

''Türkiye'yi Ar-Ge üssü kılmak istiyoruz'' 

Fuarda yer alan şirketlerden bir tanesi olan CinnaGen İlacın CEO'su Dr. Ferhat Farşi, ''Fuarda, önemli biyoteknoloji ürünleriyle ilgilenen firmalar ve üreticiler bir arada bulunuyor. Kesinlikle sektöre çok büyük katkı sağlayacaktır. İlaç sektörü genişliyor; rakamlara göre, Türkiye gelişmekte olan ülkeler için en yüksek büyüme hızına sahip. Bu büyük bir pazar anlamına geliyor. Çok uluslu şirketlerin ve dünyanın dikkatini çekiyor. Türkiye ilaç pazarı büyüyor. Buna paralel şekilde biyoteknoloji ürünlerinin de payı artıyor. Türkiye şuanda 1,5 milyar dolarlı biyoteknoloji ithalatı gerçekleştiriyor. Hedefimiz; Türkiye'de biyoteknoloji ürünlerini yapmak, cari açığı minimuma indirmek ve burada biyoteknolji ile ilgili bir ilaç ihracatçısı olmak. Türkiye'yi Ar-Ge üssü kılmak istiyoruz" ifadelerini kullandı.

Biyoteknolojik ilaçlarda gelecek yatırımları ve kamu Ar-Ge destekleri tartışılıyor 

Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) himayelerinde fuarla eş zamanlı olarak bugün ve 20 Nisan tarihlerinde düzenlenen olan 'Biyoteknolojik İlaçlarda Gelecek ve Türkiye' konu başlıklı sempozyum, iki gün boyunca 40 konuşmacının sunum yapacağı yedi oturumdan oluşuyor. Biyoteknoloji ve Farmasötik alanlarında akademik çevre ve endüstri işbirliğini geliştirmek ve Ar-Ge üretim teknolojileri ve uluslararası işbirliği olanaklarını değerlendirmek amacıyla düzenlenen sempozyumun bilim kurulu, çeşitli üniversitelerin ilgili birimlerinin akademik kadroları, kamu ve endüstrinin önemli kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinden oluşuyor. Sempozyumun açılış konuşmaları, TÜSEB Başkanı Prof. Dr. H. Fahrettin Keleştemur tarafından yapıldı.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muş Muş’ta PKK tarafından kaçırılan çocukların aileleri oturma eylemine devam ediyor Muş’ta çocukları terör örgütü PKK tarafından kaçırılan aileler, DEM Parti il binası önünde kararlı bir şekilde oturma eylemi gerçekleştiriyorlar. Muş’ta çocuklarını terör örgütü PKK’nın pençesinden kurtarmak isteyen ailelerin DEM Parti il binası önündeki eylemi devam ediyor. Eylemde bulunan aileler, kayıp çocuklarının akıbetini öğrenmek ve onların güvenli bir şekilde geri dönmesini sağlamak için mücadele ediyorlar. Aileler, çocuklarının en kısa sürede güvenli bir şekilde evlerine dönmesini beklerken, toplumun da bu konuda destek olmasını istedi. Çocuklarına kavuşma ümidiyle her hafta çarşamba günü DEM Parti il binası önünde bir araya gelen aileler, "Anneler direniyor" ve "Yeter artık evlatlarımızı bırakın" pankartları açtı. Anne ve babalar, yıllardır hasretle bekledikleri çocuklarına teslim olmaları için çağrıda bulundu. 8 yıldır oğlundan haber alamadığını ifade eden acılı baba Alaattin Koçhan, “2016 yılında oğlum Ersin’i, Bursa’dan götürdüler. Oğlum Ersin beni duyuyorsan, neredeysen çık gel. Her bayram bir tarafımız boş, her zaman yanımda bir eksiklik görüyorum. Dağda, taşta dolanmakla bir yere varılmaz. Devlet senin serbest bırakır, gel devlete teslim ol. Senin yerine gerekirse ben hapis yatarım. DEM Parti’den ve PKK’dan oğlumu istiyorum. Onların çocukları olsa kabul ederler mi? 8 yıldır oğlumdan haber alamıyorum” dedi. DEM Parti ve PKK’dan korkmadıklarını söyleyen Anne Gülbahar Teker ise, Bütün ailelerden destek beklediklerini belirterek, “5 yıla yakındır burada nöbet tutuyoruz. Oğlumu HDP’den (DEM Parti), PKK’dan istiyorum. Çocuklarımızı getirip bize versinler. Hiçbirinden korkmuyoruz ve eylemimize devam edeceğiz. Anneler-babalar artık ağlamasın. Herkesin bize destek vermesini istiyoruz ama kimse bize destek vermiyor. PKK ve HDP’den korkmasınlar. Çocuklarımız gelmeyinceye kadar eylemimize devam edeceğiz” şeklinde konuştu.