GÜNDEM - 18 Nisan 2018 Çarşamba 17:43

Türkiye, Paris Anlaşması’nın yürürlüğü için beklemede

A
A
A
Türkiye, Paris Anlaşması’nın yürürlüğü için beklemede

İstanbul Aydın Üniversitesinde Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Ceylan’ın da katılımıyla “Küresel İklim Değişikliği, Çevre ve Enerji” başlıklı uluslararası sempozyumun 2’ncisi düzenlendi.

Sempozyumda Paris Anlaşması’na dikkat çeken Ceylan, Türkiye’nin anlaşmayı imzaladığını ancak taraf olma konusunda henüz karar verme aşamasında olduğunu söyledi. Ceylan, “Yeşil İklim Fonu tarafından, gelişmekte olan ülkelere sağlanması planlanan, yıllık 100 milyar dolar destekten Türkiye de yararlanmalı” dedi.

İstanbul Aydın Üniversitesinde Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Ceylan’ın da katılımıyla “Küresel İklim Değişikliği, Çevre ve Enerji” başlıklı sempozyum düzenlendi. İAÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Özyılmaz, yaptığı açılış konuşmada, sempozyuma kadar ilerleyen süreçte, uzun soluklu çalışmalar yaptıklarını ve bu çalışmaların tamamını çok önemsediklerini söyledi. İAÜ’de yoğun bilimsel çalışmalar yaptıklarını söyleyen Özyılmaz, üretilen fikirlerin, kısa sürede hayata geçirilmesinin de son derece önemli olduğuna vurgu yaptı. Özyılmaz, "Küresel iklim değişikliği, insanlık için hayati önemdedir. Bu çalışmalardaki amacımız, çevre ve enerji politikalarının, ulusal ve uluslararası birikimlerden yararlanılarak belirlenmesidir" dedi.

"Teknolojinin kontrolsüz kullanımı afete yol açıyor" 

İstanbul Valiliği İstanbul Proje Koordinasyon Birimi Direktörü Kazım Gökhan Elgin de sempozyumda kısa bir konuşma yaptı. İklim değişikliğinin giderek afete dönüşmesinde, insanların, teknolojiyi bilinçsiz kullanmasının etkili olduğunu söyleyen Elgin, "Oluşum türlerine göre sadece iki afet türü vardır, doğal ve insan kaynaklı. Doğal afetler, deprem, sel, kuraklık, kasırga, heyelan, salgınlar gibi önlenmesi mümkün olmayan afetlerdir. İnsandan kaynaklı afetler ise yanlış tercihler yapılmasından, ürettiği teknolojinin sınırlarını kontrol edememesinden, kontrolü dışındaki doğal olaylara yönelik, gerekli zarar azaltıcı önlemleri almaması gibi sebeplerden kaynaklanmaktadır. İklim değişikliğinin, bir afet haline gelmesinin sebebinin, insanoğlunun ürettiği ve kontrolsüz olarak yaygınlaştırdığı teknolojinin sonucu olduğu konusunda, iklim araştırmacıları hem fikir. İnsandan bağımsız olan depremler, seller, kuraklık veya iklim değişikliği ve ona bağlı olarak hızla artan zararlara karşı yapılabilecekler var. İnsanoğlunun zekası, yerleştirdiği teknolojiler ve alacağı önlemlerle, bunları felaket olmaktan çıkarabilir" dedi.

"Dengeyi bozduk ve tabiat tepki vermeye başladı" 

Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Ceylan, küresel iklim değişikliğinin dünyayı tehdit altına aldığına söyledi. İçinde bulunduğumuz yüzyılın önemli teknolojik gelişmelere sahne olmakla beraber ciddi sorunların da kaynağı olduğuna dikkat çeken Ceylan, "Çevrenin, bize emanet olduğuna ve gelecek nesillere koruyarak aktarmak gerektiğine inanıyoruz. 20'nci yüzyıldan bu yana dünya nüfusu 5 kat artmış, artan nüfusla kişi başına enerji tüketimi 3, hammadde kullanımı ise 2 katına çıkmıştır. Bu tüketim anlayışıyla birlikte sosyal yaşamdaki devasa büyüme, yerleşme ve yapılaşma, var olan ekosistemi altüst etti. İnsanlar tabiattaki dengeyi bozunca tabiat da bize doğal olarak afetler, felaketler ile tepki vermeye başladı, iklim değişikliği de bu felaketlerin başında gelmektedir" dedi.

"Paris Anlaşması’nı ‘değerlendirme’ aşamasındayız" 

Bakan Yardımcısı Ceylan, geçtiğimiz yıl yayımlanan, Uluslararası Değerlendirme Raporu’na değinerek "Son 150 yılda dünya yüzey sıcaklığı 1 derece artmış bulunmakta. Bu çok büyük bir tehlike, Uluslararası kuruluşlar, yüzey sıcaklığını artı 2 derecede tutmak için büyük çaba sarf ediyor. Bilim adamlarına göre, dünya yüzey sıcaklığındaki artış artı 3 dereceye çıkarsa dünya yaşanmaz bir yer olacak, işte böylesine büyük bir tehlike altındayız" ifadelerini kullandı. 

İklim değişikliğinin önlenmesi için küresel işbirliğinin şart olduğunu belirten Ceylan, "Türkiye’nin de imzaladığı Paris Anlaşması’nın kabulü uluslararası kamuoyu tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Türkiye müzakerelere, ülke menfaatlerini koruyarak devam edecek, adil ve eşit şartlar oluşması için gayret gösterecektir. Paris Anlaşması’nın, ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ilkesini muhafaza etmesi ve sözleşme maddelerinden bağımsız, gerçekçi ve esnek bir sistem getirmesi, ülkemiz açısından olumlu değerlendiriliyor ancak burada bir haksızlık var. Taraflar, konferansı kararıyla özel koşullar tanınmış olan ülkemize, finans desteği ve teknoloji transferi sağlanmasına ilişkin hükümlerin Paris Anlaşması’nda ve kararında yer almaması üzüntü vericidir. Yeşil İklim Fonu ve teknoloji desteklerine erişime yönelik haklı beklentilerimiz maalesef henüz karşılanmış değildir. Bu nedenle Paris Anlaşması’na taraf olma hususunu değerlendirme aşamasındayız" dedi.

Yeşil İklim Fonu’ndan Türkiye de yararlandırılmalı 

Paris Anlaşması’nın, TBMM’de beklediğini belirten Ceylan, Türkiye’yi dezavantajlı duruma sokan maddelerin değişmesi, teknoloji transferi ve Yeşil İklim Fonu’ndan yararlanmasının sağlanması durumunda anlaşmanın imzalanabileceğini söyledi. Ceylan, "Özellikle 2020 yılından itibaren Yeşil İklim Fonu tarafından, gelişmekte olan ülkelere sağlanması planlanan yıllık 100 milyar dolar destekten Türkiye de yararlanmak istemektedir" dedi. 

Türkiye’nin, çevrenin korunması konusunda uluslararası anlaşmalarda, kapasitesinin üstünde taahhütler verdiğini ve sorumluluk üstlendiğini belirten Ceylan, "Türkiye Paris Anlaşması için, 2030 yılına kadar sera gazı emisyonu artışını yüzde 21 oranında düşüreceğini taahhüt etmiştir. Ulusal katkımıza göre, 2030’a kadar 1 milyar 920 milyon ton sera gazı emisyonu önlenmiş olacaktır" ifadelerini kullandı. 

Çevre ve Şehircilik Bakanlığında yürütülen "Sıfır Atık" projesine dair bilgiler de veren Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Ceylan, İstanbul Aydın Üniversitesini de projeye katılmaya davet etti. İAÜ Mütevelli Heyet Başkanı Mustafa Aydın, Ceylan’a “Sıfır Atık” projesinin kampüste hayata geçirileceği sözünü verdi.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın İncirliova’da tarım makineleri operatörleri belgelerine kavuştu Belgesem İş ve Tarım Makineleri Operatör Yetiştirme Kursu ile İncirliova Ziraat Odası işbirliğiyle gerçekleştirilen tarım makineleri operatörlük kursunu başarıyla tamamlayan adaylar operatörlük belgelerine kavuştu. Aydın’da Belgesem İş ve Tarım Makineleri Operatör Yetiştirme Kursu, belediyeler ve ziraat odaları ile birlikte hayata geçirdiği protokollerle verdiği eğitimlerin sonunda tarım sektöründeki kalifiye eleman ihtiyacını karşılamaya devam ediyor. Bu çerçevede İncirliova Ziraat Odası işbirliğiyle gerçekleştirilen tarım makineleri operatörlük kursunu başarıyla tamamlayan adaylar da belgelerini almaya hak kazandı. Yoğun katılımla gerçekleştirilen eğitimlerin ardından belge almaya hak kazanan adaylara belgeleri, İncirliova Ziraat Odası adına Emrah Sayın ve Belgesem’in kurucularından ve eğitmenlerinden olan Yüksek Öğretmen Okan Sezgin tarafından teslim edildi. Konu ile ilgili Belgesem İş ve Tarım Makineleri Operatör Yetiştirme Kursu’ndan yapılan açıklamada “İncirliova Ziraat Odası ile gerçekleştirmiş olduğumuz Tarım makineleri operatörlük protokolüne istinaden, eğitimi tamamlanıp belge almaya hak kazanan adaylarımızın belgeleri, İncirliova Ziraat Odası adına Emrah Sayın tarafından teslim edildi. Sektöre dair destekleri sebebiyle kendilerine teşekkürlerimizi iletiyor, adaylarımıza iş hayatlarında başarılar diliyoruz” ifadeleri yer aldı.
Bitlis Bitlis’te zorlu yayla muzu mesaisi başladı Bitlisliler, bahar mevmisinde yetişen "yayla muzu” bitkisini toplamak için engebeli ve yüksek rakımlı dağların yolunu tutmaya başladı. Bahar mevsimiyle birlikte Bitlis’in yüksek rakımlı yaylaları insanlarla dolup taşmaya başladı. Çetin ve uzun geçen kış mevsiminin ardından karların erimesiyle birlikte vatandaşlar, dağlarda pazarlarda kilogram fiyatı 200 liraya kadar çıkan yayla muzu topluyor. Besin değeri çok yüksek olan yayla muzunun yöre halkı tarafından bazı hastalıklara da iyi geldiği belirtiliyor. Işkın, uşkun, uçkun olarak da adlandırılan yayla muzu için vatandaşlar sabahın erken saatlerinde dağa tırmanmaya başlıyor. Toplanması oldukça meşakkatli olan yayla muzu için tehlikeye aldırış etmeden dağların zirvesindeki kayalıklara tırmanan vatandaşlar, yanlarında götürdükleri poşet ve çuvalları doldurduktan sonra yorgun bir şekilde evlerinin yolunu tutuyor. Yayla muzu toplamak için arkadaşlarıyla birlikte Bitlis merkeze bağlı Karaboy köyünde yüksek rakımlı dağlara çıkan Veysel Tüzün, yorucu ve bir o kadar da keyifli bir yolculuğun ardından yayla muzu topladıklarını söyledi. Yayla muzunun daha çok yüksek rakımlı dağların zirve noktasında yetiştiğini anlatan Tüzün, toplamak için kilometrelerce yol kat etmek zorunda olduklarını ifade etti. Menduh Arık ise, “Yayla muzunun tezgahtaki fiyatı bu yıl ithal muzun fiyatını bile üçe katlamış durumda. Tadı çok güzel ama fiyatı tadını kaçırmaya başladı. Bu yüzden bizler de arkadaşlarla birlikte hem doğa yürüyüşü yapmak hem de yayla muzu toplamak için yola koyulduk. Şu an tamamen doğal yetişen bu bitkiden bolca topladık. Tadı oldukça güzel, herkese bu bitkiyi tatmayı tavsiye ediyorum” dedi. Yayla muzunun bölgeye has ender şifalı bitkilerden sadece biri olduğunu anlatan Halim Kaya, bitkiyi toplamak için yüksek dağların zirvelerine kadar tırmanmak gerektiğini anlattı. Karlı olan bölgelerde bitkinin yeni yeni çıkmaya başladığını, güneş gören daha açık alanlarda ise toplamaya hazır hale geldiğini kaydeden Kaya, bitkinin sağlık yönünde de çok faydalı olduğuna dikkat çekti.
İstanbul Tavuk eti fiyatlarındaki artışa ihracat freni Tavuk etinde son 6 ayda yaşanan yüzde 150’lik fiyat artışlarının, yıl sonuna kadar getirilen ihracat kısıtlamasının etkisiyle duracağı bekleniyor. Kasaplar, söz konusu kısıtlamayla iç piyasadaki arzın talebi karşılayacağını düşünüyor. Ticaret Bakanlığı tarafından bütün ve parça dahil tavuk eti ihracatını, 1 Mayıs 2024 tarihinden 31 Aralık 2024 tarihine kadar, aylık bazda azami 10 bin ton, toplamda ise yıl sonuna kadar 80 bin ton olacak şekilde sınırlandırıldı. Bu sınırlandırma ile iç piyasada artan talep sonucu oluşan fiyat artışlarının önüne geçilmesi öngörülüyor. Kırmızı et fiyatlarının yüksek olması daha uygun fiyatlı tavuk etine talebi artırdı. Tavuk etinde artan talep sonucu son dönemde fahiş fiyatlar görülmeye başladı. Ticaret Bakanlığı’nın aldığı tavuk etinde ihracat kısıtlaması kararı ile iç piyasadaki talebin karşılanması hedefleniyor. Bu kısıtlamanın yurt içinde fiyat artışlarına geçici bir çözüm olacağı düşünülüyor. İç piyasada fahiş fiyatlar konusunda ise denetimlerin sıklaştırılması talep ediliyor. Bahçelievler’deki bir kasapta tavuk pirzolanın kilosu 159 TL, tavuk kanat 229 TL bütün tavuk 118 liradan tezgahlarda yer alıyor. Fiyatlar ilçeden ilçeye göre değişiklik gösterebiliyor. ‘‘Yem fiyatı gibi kalemlere zam gelmeden tavuk etine zam geliyor’’ Son dönemde yaşanan tavuk eti fiyatlarındaki artışa ilişkin konuşan Kasap Murat Koca, ‘‘Yem fiyatı gibi maliyete etki eden kalemlere zam gelmeden tavuk fiyatlarına zam geliyor. Zamların aylık olarak yapıldığını gördük ama son dönemde üç günde bir zam geldiği de oldu. Yüksek fiyatlar konusunda denetimlerin sıklaştırılması ve caydırıcı cezaların getirilmesi gerekiyor’’ dedi. Tavuk etine son 6 ay içinde yüzde 150’ye yakın zam yapıldığını bu zamları da vatandaşa yansıtmak zorunda kaldıklarını ifade eden Kasap Murat Koca, ‘‘6 ay önce tavuk etinde kilo 60 lirayken bugün 125 lira civarında satıyoruz. Gelen zamları müşteriye yansıtmak zorundayız’’ diye konuştu.