SAĞLIK - 30 Nisan 2018 Pazartesi 11:06

Uyuşturucu kullanan kişileri ele veren davranışlar

A
A
A
Uyuşturucu kullanan kişileri ele veren davranışlar

Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Cenişbek Nazaraliev, uyuşturucu madde kullanan bireyleri ele veren davranışları sıraladı. Prof. Dr. Nazaraliev, ilk olarak madde bağımlısı bireylerin nedensiz yere sinirli olduklarını belirtti.

Nazaraliev Sağlık Merkezi Kurucusu ve ‘Uyuşturucudan Bağımsız Bir Zihin' Dünya Ligi Başkanı Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Cenişbek Nazaraliev, madde bağımlısı kişilerin kendilerini ele veren hal ve hareketlerini sıraladı. Prof. Dr. Nazaraliev basit meselelere sinirlenenlerin madde kullanımına meyilli olduğuna dikkat çekti. 

Prof. Dr. Nazaraliev, “Türkiye'de bonzai adlı uyuşturucu günümüzün en tehlikeli uyuşturucular arasında yer almaktadır. Türkiye'de sentetik kannabinoidlerin kullanıma bağlı genç ölümlerin artması İstanbul’da sadece polis teşkilatını değil, aynı zamanda da 8 bakanlığı da harekete geçirdi. 2014 yılında Bakanlar Kurulu tarafından uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile ilgili tüm kanunlar değerlendirildi. Uyuşturucu ile mücadele stratejisinde acil eylem planı çalışmalarına başlanmasına karar verildi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, ailelere bonzai ve başka uyuşturucu kullanımı konusunda eğitim vermesi, hasta ve ailesine sosyal destek sağlanması konusunda yetkilidir” dedi. 

"Bir bireyin madde kullanıp kullanmadığını nasıl anlayabilirsiniz?" 

Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Cenişbek Nazaraliev, bir bireyin uyuşturucu madde kullanıp kullanmadığını anlama yollarını şu şekilde sıraladı: 

“Dikkat edilmesi gereken ilk şey; davranış. Eğer kişi boş yere sinirli ise bu durumu dikkate alarak sebebini öğrenmeye çalışın. Bonzainin beyine güçlü bir kimyasal etkisi sayesinden onu kullananlar davranışlarını kontrol altında tutamazlar. Davranışları saldırgan olur. Dışarıya öfkelidir. İstekleri dışındasinirli gibi belirtiler ortaya çıkar. Aniden parlamalar olur. Bonzai kullananlar kendi bağımlılığını gizlemek için saldırgan ve konuşmaya kapalı oluyorlar. 

İkinci sıkıntısı ise, normal hayatta önem vermediğimiz rutinlerde bozulma olur. Örneğin yemek, uyku ve yaptığımız bir şeye odaklanma gibi doğal şeyler. Hastalandığımızda iştahsızlık, uyku bozukluk ve kafa dağınıklığı gibi belirtiler ortaya çıkar. Aynı şekilde bonzai bağımlıları yemekten vazgeçiyorlar.Uykusuzluk çekiyorlar. Bir işe konsantre olamıyorlar. Basit bir örnek olarak,konuştuğunuzda bilgileri algılamıyorlar. 

Üçüncü durum, beden tepkileridir. Bağımlılarda vücut ısısının yükselmesi, aşırı terleme, oryantasyon bozukluğu, ellerin titremesi gibi belirtilere dikkat edilmeli. Bağımlılar halüsinasyonları gördükleri için çevreden çok daha farklı ve belirgin oluyor, anlamsız el haraketlerini yapar, kendi kendine konuşur veya bağırırlar. İki ay veya daha fazla zaman uyuşturucu kullananlarda böbrek ve karaciğer yetmezliği gelişebilir. Bundan dolayı göz altı sarı halkalar, soluk yüz cilt rengi, dudakları veya çevresinde mor renk değişikliği gözlenir. 

Son olarak 'son alarm'. Bağımlı gerçekle teması kaybeder. Vücutta şiddetli ağrı, nefes darlığı ve bayılma gibi problemleri yoğun olarak yaşar. Bonzaiyi devamlı olarak kullanmıyorlarsa bile şizofreni ve kalp yetmezliği gelişme eğilimleri var. Aritmi ve kafadaki seslerin çoğalması yaşam için doğrudan tehlikeli. Bu tür durumlarda ilk belirtilerin farkına vardığınızda hastayı tedavi için kliniğe götürmenizi tavsiye ederiz.”  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.