SAĞLIK - 22 Haziran 2021 Salı 16:54

Uzmanından uyarı: Maskeler doğru kullanılmazsa cilde zararı var

A
A
A
Uzmanından uyarı: Maskeler doğru kullanılmazsa cilde zararı var

Korona virüsle mücadelede en etkili yöntemlerden biri olan maskelerin yanlış kullanımı cilde zarar veriyor. Güzellik Uzmanı Gülcan Göksu, maskelerin doğru kullanımını ve maske kullanımıyla yıpranmış ciltlere hangi işlemlerin yapılması gerektiğini anlattı.

İlk kez 2019’un aralık ayında Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan Yeni tip Korona virüs (Covid-19) ile mücadele bir buçuk yıldır sürüyor.

Virüsle mücadele en etkili yöntemlerden biri de maske kullanımı oldu. Ülkemizde de geçen yılın Eylül ayında virüsün yayılımını azaltmak için maske kullanımı tüm yurtta zorunlu hale getirildi. Her ne kadar virüse karşı koruyuculuk sağlasa da maske kullanımı beraberinde yeni sorunları getirdi. Bu sorunlardan biri de gün boyu kapalı halde kalan cildin nefes alamaması ve tahribata uğraması oldu. Maske kullanımıyla birlikte sivilce, akne vb. sorunlar yaşayan kişilerin sayısında artış yaşandı. Hal böyle olunca bu kişiler de soluğu güzellik ve cilt bakım merkezlerinde aldı. Yıllardır Güzellik Uzmanlığı yapan Gülcan Göksu, tüm bu sorunların altında maske kullanımından ziyade maskelerin yanlış şekilde kullanılması olduğunu ifade etti. Göksu, maskelerin yanlış şekilde kullanımının cilde ciddi zararı olduğunu söyleyerek, bu zararın nasıl önleneceğini ve bu sebeple yıpranmış ciltlere hangi işlemlerinin uygulanması gerektiğini anlattı.

Maskenin yanlış kullanımının cilde zararı var

Maskenin yanlış kullanımının cilde zarar verdiğini söyleyen Güzellik Uzmanı Gülcan Göksu, “Pandemi dönemi İnşallah yakında bitecek ve biz de bu maskelerden kurtulacağız. Maskeler kalktıktan sonra maalesef cildimizin altındaki problemler de ortaya çıkacak. Gözlemlerime göre, bir maskeyi günlerce kullanan insanlar var. Bu çok yanlış, cildimize çok ciddi zararlar verir. Maskemizi gün içerisinde birkaç kez değiştirmemiz gerekir, günde bir tane demiyorum, muhakkak birkaç kez değiştirmemiz gerekiyor. Bu dönemde nemlendirici kullanalım. Çünkü cildimiz için nemlendirici çok iyidir. Maskeyi takmadan önce eğer ki yüzümüze nemlendirici uyguladıysak, sürdükten hemen sonra maske kullanmayalım. Bu da cilde zarar verir. Çünkü kapanmış bir cilde tekrar maske takıldığı zaman buharlaşmanın etkisiyle cildin gözenekleri tamamen kapanıyor ve bu da cildin nefes almasını engelliyor. Bu yüzden nemlendiriciyi sürdükten bir saat sonra maske takılmalıdır” dedi.

"Yıkanabilir maskeleri ben pek fazla tavsiye etmiyorum"

Yıkanabilir maskelerin doğru şekilde temizlenmemesi nedeniyle daha ciddi sorunlar ortaya çıkarabileceğini ifade eden Göksu, “Genellikle cerrahi maske kullanıyoruz. Bu maskelerde de çok fazla buharlaşma meydana geliyor. Bu yüzden özellikle bu maskeleri sık sık değiştirelim. Yıkanabilir maskeleri çok kullanıyorlar ama ben pek fazla tavsiye etmiyorum. Bu maskeleri sabun tozuyla yıkamak gerekiyor ama bunu herkes kullanmıyor. Deterjanlar kokulu ve renkli olduğu zaman, özellikle sabun, maskeye deterjan kokusu siniyor. Deterjan da cilde zarar veriyor. Normal hayatta cildimizi, yüzümüzü yıkarken kokulu ve renkli sabunlardan kaçınalım” diye konuştu.

“Cilt bakımının bilen kişilerce yapılması gerekir”

Maskeden yıpranmış, zarar görmüş ciltler için uyguladıkları işlemlerden bahseden Göksu uygulamaların da doğru kişiler ve yöntemlerle yapılması gerektiğini belirterek, “Diyelim ki bu önlemleri alamadık, o zaman ne yapacağız? Eğer cildinize zarar verdiyseniz düzeltmesi de artık bize düşüyor. Böyle bir problem yaşayanlar biz güzellik, cilt bakım uzmanlarına gelebilirler. Bu problemleri, ciltte oluşan tüm tahribatı cilde en uygun maskelerle, gözenekleri en uygun şekilde temizleyeceğimiz ürünler, serumlar ve vakumlarla temizliyoruz. Aynı zamanda dengeliyor, cildin ihtiyacı olan vitaminleri enjekte ediyor ve cilt altındaki problemleri de tedavi edebilmek için LED maske kullanıyoruz. Özellikle bu dönemde cilt bakımını mutlaka öneriyoruz. Cilt bakımının mutlaka yaptırılması gerekiyor ama bilen kişilere yaptırılması lazım. Çünkü yanlış yerde yaptırıldığı ve yanlış ürün kullanıldığı zaman daha büyük problemlere yol açabilir. Cildimiz bizim için en önemli yer, bu yüzden dikkat etmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Yunus Emre Şeker - Batuhan Altınbaş
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.
Malatya Malatya’da 200 gram pide 10 TL oldu Malatya’da 7,5 TL olarak satılan pideler bugününden itibaren yapılan zam ile 10 TL’ye satılmaya başlanıldı. Ham maddedeki artışlar nedeniyle Malatya’da da pide fiyatları bugünden itibaren 10 TL’den satılmaya başlanıldı. Fırıncı esnafı depremden bu yanı 7,5 TL olarak satılan 200 gram ekmeğin oda kararı ile birlikte bugünden itibaren kent genelinde 10 TL olduğunu söyledi. Malatya’da fırıncı esnafı Hacı Pence, un başta olmak üzere ham maddeye yapılan zamlardan sonra şuana kadar kazançlarının olmadan satış yaptıklarını ifade ederek, “Rayiç belirlendi ama yeterli değil. Girdi maliyetleri, un fiyatları, işçilik ücretleri çok yüksek. Kazanmamız için 15 TL olması lazım ama şu anki fiyat 10 TL. İşçilik yüksek, verdiğimiz para yeterli gelmiyor, dolayısıyla işçi bulamıyoruz. 4 kişi çalışmamız gerekirken 2 kişi çalışıyoruz. Bir yıldır ekmeğe zam gelmemişti. Bir çuval un 700 TL, kira, işçiye 45 bin lira veriyoruz. Artan maliyetler nedeniyle ekmeğe zam yapıldı” dedi. Bir diğer fırıncı esnafı Ali Koçer ise ekmek yapımında gerekli olan maya, tuz ve un gibi ham maddelere uzun zaman önce zam yapıldığını hatırlatarak “Fiyat şu an için yeterli. Una aşırı derecede zam geliyor. Un geçen sene devlet destekliyken 390 TL iken desteğin kesilmesinden sonra 680 lira oldu. Maliyetler arttığı için ekmeğe zam yapıldı” diye konuştu.