GÜNDEM - 24 Kasım 2021 Çarşamba 10:06

Yargıtay'dan flaş iş arama izni kararı

A
A
A
Yargıtay'dan flaş iş arama izni kararı

Milyonlarca özel sektör çalışanını yakından ilgilendiren emsal bir karara imza atan Yargıtay, isteyen işçinin iş arama izninin ücretini alabileceğine hükmetti. İş Kanunundaki amir hükme göre iş arama izninden yararlanma işçinin isteği koşuluna bağlı tutulmadığına dikkat çeken Yüksek mahkeme; talepte bulunmasa da işçiye iş arama izni verilmesinin zorunlu olduğuna, işverenin bu konuda bir taktir hakkının bulunmadığına karar verdi.

Yıllardır çalıştığı şirketten Toplu İş Sözleşmesinin (TİS) 13/A-1. maddesi gereğince emekliye ayrılmasının kararlaştırılan işçi soluğu mahkemede aldı. 22 haftalık ihbar öneli kullanabileceğinin bildirildiğini belirten davacı işçi, ihbar öneli içerisinde işverenin her gün günde 4 saat iş arama izni vermek mecburiyetinde olduğunun düzenlendiği, iş arama izni kullandırılmayıp çalıştırılan ve fiilen işine son verildiği için arama izinlerine ilişkin ücretin yüzde 100 zamlı olarak ödenmesi gerektiğini ileri sürerek iş arama izni alacağının faiziyle davalıdan tahsilini talep etti. Davalı iddiaları reddetti.

İş Mahkemesi, davacının bilirkişi tarafından hesaplanan iş arama izni alacağına hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verdi. Davalı şirket tarafından temyiz edilen karar Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nce bozuldu. Yeniden yapılan yargılamada İş Mahkemesi, iş arama izninde işçi çalıştırılır ise çalıştığı sürenin ücretinin zamlı ödeneceğinin düzenlendiği, zamlı ücret ödendiğinin ise davalı işveren tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle direnme kararı verdi. Direnme kararı da davalı avukatı tarafından temyiz edilince devreye Yargıtay Hukuk Genel Kurulu girdi.

Genel kuruldan milyonlarca özel sektör çalışanına müjde niteliğinden bir karar çıktı. 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 s. Kanun/İK. ) işçiye bildirim süresi içinde iş arama imkânının tanındığı 27. Maddesindeki, ‘Bildirim süreleri içinde işveren, işçiye yeni bir iş bulması için gerekli olan iş arama iznini iş saatlerin içinde ve ücret kesintisi yapmadan vermeye mecburdur. İşveren yeni iş arama iznini vermez veya eksik kullandırırsa o süreye ilişkin ücret işçiye ödenir.

İşveren, iş arama izni esnasında işçiyi çalıştırır ise işçinin izin kullanarak bir çalışma karşılığı olmaksızın alacağı ücrete ilaveten, çalıştırdığı sürenin ücretini yüzde yüz zamlı öder’ ifadesi hatırlatıldı.

Yargıtay kararında, “İşçinin talebi olmaksızın işveren iş arama izni vermek ve kullandırmak zorundadır. Bu borç bizzat kanundan kaynaklanmakta olup işçinin işverenden iş arama izin isteğinde bulunması gerekmediği gibi izin istenmesi hâlinde de işverenin kabul edip etmeme yetkisi bulunmamaktadır. Davacıya 55 yaşını doldurduğundan TİS hükümlerine göre emekliye ayrılmasının kararlaştırıldığı, 22 haftalık ihbar önelinin bulunduğu, iş arama iznini toplu ya da kısmi olarak hangi tarihler arasında kullanabileceği de belirtilerek seçenekli şekilde kullanmasının mümkün olduğunun bildirildiği ortadadır.

Bildirimde ayrıca toplu kullanmadığı taktirde günde 4 saat çalışacağının belirtildiği, davacının da iş sözleşmesinin feshinin yasaya, işyeri uygulamasına aykırı olduğu ve toplu izinle ilgili yazılı ya da sözlü bir talebinin bulunmadığını belirterek itirazda bulunduğu, iş arama izninin kullanılması gerektiğine ilişkin hatırlatma amaçlı yapılan ikinci ihtara yönelik olarak da daha önceki yazılı itirazını tekrarladığını, fesih işleminin hukuki olarak geçerli olmadığını ileri sürdüğü anlaşılmıştır.

Davacının iş arama iznini kullanmadığı ihbar süresince davalı işyerinde tam gün mesai ile çalıştığı ise sabittir. Gerçekten de İş Kanunundaki amir hükme göre iş arama izninden yararlanma işçinin isteği koşuluna bağlı tutulmamıştır. Talep bulunmasa da işçiye iş arama izni verilmesi zorunlu olup işveren bu konuda bir taktir hakkına sahip değildir. Somut olayda olduğu gibi davalı işveren tarafından iş arama izninin kullanılması için yapılan bildirimler de işvereni bu yükümlülükten kurtarmaz. İşverenin izin verildiğini belirttiği gün ve saatlerde çalışılmak istenmesi durumunda işçiye iş verilmemesi gerekir.

Ayrıca davacı işçi bildirimlere yaptığı itirazında feshin yasaya ve işyeri uygulamasına aykırı olduğunu belirtmiş olup iş arama iznini kullanmak istemediği yönünde bir beyan veya bir itiraz ileri sürmemiştir. Bu nedenle iznin kullandırılması gerekirken çalıştırılan davacıya izin kullanmaksızın alacağı ücrete ilaveten çalıştırıldığı sürenin ücreti de yüzde yüz zamlı ödenmelidir.

Bu nedenle emredici düzenleme gereği iznin kullandırılmasının zorunlu olduğunun kabulü ile alacağın hüküm altına alınması gerektiğini karara bağlayan direnme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davalı işverenin yaptığı hatırlatmalarla yükümlülüğünü yerine getirdiği, davacının serbest iradesiyle izin hakkını kullanmama yönünde tercihte bulunduğu bu nedenle bozma kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir. O hâlde mahkemece yukarıda açılanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir” denildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Romanya’da arı ve propolis masaya yatırıldı 6. Uluslararası Arı Ürünleri Sempozyumu & Uluslararası Bal Komisyonu Yıllık Toplantısı 22-25 Nisan tarihlerinde Romanya’da gerçekleştirildi. Arı ürünleri analizi ve araştırması alanında bir referans niteliği taşıyan konferans, dünya genelinden akademisyenler ve sektör profesyonellerini bir araya getirdi. 4 gün boyunca devam eden konferansta; propolis, polen, bal, bal analiz metotları, kalıntılar, duyusal analizler, coğrafi ve botanik orijin, arı ürünlerinde güvenilirlik gibi pek çok oturumda, alanında uzman kişilerce arı ürünleri alanındaki en güncel araştırmalar paylaşıldı. BEE’O Propolis Kurucusu ve Genel Müdürü Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı, sempozyumun önemli oturumlarından biri olan "Arı Ürünlerinde Güvenilirlik" başlıklı panelde “Propolisin Standardizasyonu” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Sunumunda, ulusal alanda T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı liderliğinde ve uluslararası alanda ise Uluslararası Standartlar Örgütü (ISO) liderliğinde devam eden standart belirleme çalışmalarına da değinen Samancı, dünya genelinde 23 ülkede, 178 propolis örneğinin incelendiği bir araştırmanın sonuçlarını raporladı. Samancı, “2021-2024 yılları arasında 23 farklı ülkeden toplanan 178 propolis örneklerinin incelendiği araştırmada, 102 örneğin hiç propolis içermediği, 34 propolis örneğinin yüzde 10’un altında propolis içerdiği, 23 propolis örneğinin yüzde 10 ila yüzde 30 arasında olduğu belirlenmiştir. Ayrıca örneklerin yüzde 57’sinde propolis miktarının etikette belirtilmediği tespit edilmiştir. Bu veriler göstermektedir ki, dünya pazarında yapılan propolis sahteciliği, tüketiciyi yanıltmaktadır. Bu nedenle propolisin standardizasyonu; hem tüketicilerin yüksek kaliteli ve güvenilir ürünlere erişimini sağlamak amacıyla hem de büyük firmaların tüketiciyi yanıltmayacak şekilde üretim yapmalarının sağlanması ve daha sıkı bir şekilde denetlenmesi adına çok önemlidir. Hem ulusal hem de uluslararası standartların geliştirmesi konusunda toplantılarda yer alarak bu çalışmaların yürütülmesine katkıda bulunmaktan mutluluk ve gurur duyuyorum. Arı varsa hayat var" dedi. Samancı son olarak şunları söyledi: "10 bin alerjik rinit hastası üzerinde yapılan ve 2024 yılında yayınlanan çok merkezli prospektif bir bilimsel çalışmanın verilerine göre; Anadolu propolisi ve deniz tuzlu su içeren burun spreyinin, toplam semptom skorlarında azalma ve yaşam kalitesinde artış sağladığı tespit edilmiştir. Bu verilere dayanarak Anadolu propolisli burun spreyinin alerjik rinit tedavisinde kullanılabilecek doğal bir formül olduğunu söylemek mümkün. Bu çalışma, Dünya’da propolisle ilgili 10 bin hastada yapılmış başka bir çalışma bulunmaması yönüyle oldukça büyük öneme sahiptir."
Düzce Sel riskini azaltmak için Düzce’ye 7 iş makinesi DSİ sel ve taşkın risk azaltma programı çerçevesinde Düzce’ye 7 adet iş makinesi tahsis edildi. "AFAD - DSİ Sel ve Taşkın Risk Azaltma Protokol Töreni ile Karadeniz Bölgesindeki 13 ilde risk azaltma faaliyetleri başlatılıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımı ile gerçekleştirilen AFAD - DSİ Sel ve Taşkın Risk Azaltma protokol töreninde Dere ıslahı ve afet riski azaltma programlarına destek için AFAD envanterinde bulunan 111 adet iş makinesi Devlet Su İşleri’nin kullanımına devredildi. Bu iş makinalarından 7’si de Düzce’ye tahsis edildi. Protokol törenine Düzce Valisi Selçuk Aslan, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Düzce Milletvekili Ayşe Keşir, Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü’de katıldı. Sel ve taşkınla mücadele çalışmaları için Düzce’ye 7 adet iş makinesi tahsis edildiğini söyleyen Vali Selçuk Aslan, “Dere ıslahı ve afet riski azaltma programlarına destek için AFAD tarafından 111 iş makinesini DSİ’ye devredildi. Bu iş makinalarından 7’si de ilimize tahsis edildi. İlave makina kapasitemizle yaşanabilecek sel ve taşkınlara karşı hazırlıklarımıza daha etkili şekilde devam edeceğiz” dedi. Sel ve taşkın riskine karşı kurumların el ele çalıştığına dikkat çeken Milletvekili Ayşe Keşir ise “Karadeniz’de 13 riskli bölgede yağışlar başlamadan çalışmalar hızlanıyor. Dere ıslahı ve afet riski azaltma programlarına destek için şehrimize gönderilecek olan 7 iş makinesinin hayırlı olmasını diliyorum” ifadelerinde bulundu. Dere ıslah çalışmalarının hızlandırılacağını işaret eden Belediye Başkanı Faruk Özlü, “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan himayesinde AFAD’dan DSİ bünyesine geçirilen 111 iş makinesinin devir teslimine katıldık. Bu araçlardan 7 tanesi Düzce’mizde sel risklerini azaltmak üzere kullanılacak ve dere ıslah çalışmalarımız hızlanacak” şeklinde konuştu. İlave makine desteği ile yaşanabilecek sel ve taşkınlara karşı hazırlıklara daha etkili şekilde devam edilecek.
Ankara Tavuk eti ihracatına sınırlama Ticaret Bakanlığı tarafından, bütün ve parça dahil olmak üzere, tavuk eti ihracatının 1 Mayıs 2024 tarihinden 31 Aralık 2024 tarihine kadar, aylık bazda azami 10 bin ton, toplamda ise bu yıl sonuna kadar 80 bin ton olacak şekilde sınırlandırılmasına karar verildi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, kümes hayvancılığı ve beyaz et sektöründe dünyanın en önemli üretici ve ihracatçı ülkeleri arasında yer alan Türkiye’de, yıllardır süregelen üretim ve ihracattaki doğru politikalar ile mevcut üretim hacmine ulaşıldığı, sektörün uzun yıllardır iç talep ile yurt dışı talebi bir arada karşılayabilecek kabiliyeti muhafaza ettiği belirtildi. Son yıllarda yaşanan bölgesel ve küresel risklerin, küresel gıda fiyat endeksi üzerinde yukarı yönlü bir eğilim oluşturduğu ve özellikle temel tarım ürünlerinde ülkelerin iç piyasa arzını koruma faaliyetlerini ortaya çıkardığına dikkat çekilerek muhtelif ürünler ile birlikte Türkiye’de tüketim açısından en önemli hayvansal protein aracı olan kümes hayvancılığı ürünlerinin de 2023 yılının Mayıs ayında ’İhracı Kayda Bağlı Mallar Listesi’ne alındığı hatırlatıldı. Açıklamada, "Bununla beraber, 2024 yılının ilk aylarında tavuk eti fiyatlarındaki artış hızının genel enflasyonun, yem ve enerji gibi maliyet kalemleri ile döviz kurundaki aylık fiyat değişimlerinin çok üzerine çıktığı gözlemlenmiştir. Bu durum, söz konusu ürün grubunda olağan piyasa şartlarının dışına çıkıldığını ve olağan fiyatlama davranışlarının bozulduğunu göstermiştir. Fiyat oluşumları izlenirken üretim ve ihracat gelişimleri analiz edilmiş, iç ve dış talepte muhtemel senaryolar titizlikle tetkik edilmiş, ilgili kamu kurumları ve sektörel kuruluşlar ile istişareler gerçekleştirilerek, üretim, tüketim, dış ticaret ve fiyat oluşumları kapsamında detaylı bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Tüketim alışkanlıklarındaki ve iç talepte yaşanan değişimlerin, spekülatif fiyat yükselişlerini beraberinde getirdiği görülmüştür. Yapılan analizler iç piyasada tüketici refahının korunabilmesi için arz yönlü sıkıntılara mahal verilmemesini teminen, söz konusu ürün ihracatına yönelik bir takım düzenlemeler yapılması gerekliliğini ispat etmiştir" ifadeleri yer aldı. Açıklamada, sektörde ölçek ekonomisinin sürdürülebilmesi, iç talepte yaşanabilecek dalgalanmaların üretim kaybına sebebiyet vermemesi ve yoğun çabalar ile kazanılan ihracat pazarlarının korunabilmesinin de Türkiye’nin ekonomik menfaatleri açısından önemli olduğunun değerlendirildiğine dikkati çekilerek, "Ticaret Bakanlığımız tarafından, başta Tarım ve Orman Bakanlığı, ilgili resmi ve sektörel kuruluşlar ile yapılan istişareler ve çalışmalar sonucunda, bütün ve parça dahil olmak üzere, tavuk eti ihracatının 1 Mayıs 2024 tarihinden 31 Aralık 2024 tarihine kadar, aylık bazda azami 10 bin ton, toplamda ise bu yıl sonuna kadar 80 bin ton olacak şekilde sınırlandırılmasına karar verilmiştir" dendi. Denetlenen firmaların yarısına idari para cezası verildi Öte yandan, tavuk eti ürünleri satışlarındaki fiyat artışlarına ilişkin 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında inceleme yapıldığı belirtilerek şöyle denildi: "1.10.2022-31.10.2023 tarihleri dönemini kapsayacak şekilde 16 üretici firmaya Ticaret Bakanlığımız müfettişlerince denetimler gerçekleştirilmiştir. Söz konusu denetimler sonucunda Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu tarafından aykırılık yaptığı tespit edilen 8 firma hakkında idari para cezaları verilmiştir. Ancak, son dönemde tavukçuluk sektöründe fahiş fiyat artışı yapıldığına ilişkin şikayet başvuruları sebebiyle, tavukçuluk sektöründe faaliyet gösteren 16 firma hakkında Ticaret Bakanlığımız müfettişlerince denetimlere geçtiğimiz günlerde yeniden başlanmıştır. Ayrıca, Rekabet Kurumu tarafından da 04.01.2024 tarihinde beyaz et sektöründe faaliyet gösteren bazı firmalar hakkında açılan soruşturmanın gerekli idari para cezaları ile sonuçlandırıldığı ve ilgili firmalara 26.4.2024 tarihinde tebliğ edildiği öğrenilmiştir. Bu çerçevede, Tarım ve Orman Bakanlığımız başta olmak üzere ilgili resmi kuruluşlar ve sektörel kuruluşlar ile koordinasyon halinde çalışarak, ülkemizin tarım ürünleri politikaları ve muhtelif gıda ürünlerinin iç ve dış ticaretinde yapılan düzenlemelerin temel amaçları; dünyada ortaya çıkan yeni eğilimler de dikkate alınarak, yurt içi üretim ve tüketim dengesinin korunması; önceliğimiz olarak yurt içi tüketimin vatandaşlarımız için makul fiyatlarla karşılanması, gıda arz güvenliğinin önündeki tehditlerin bertaraf edilerek ülkemizde sürdürülebilir gıda arzının sağlanmasıdır." Açıklamada, "Önümüzdeki dönemde de, Ticaret Bakanlığımızca, başta Tarım ve Orman Bakanlığı olmak üzere, ilgili devlet kuruluşları ve ilgili özel sektör kuruluşları ile güçlü bir işbirliği yapılarak, gıda arzının ve güvenliğinin korunması, halkımızın gıdaya makul fiyatlarla ulaşımının kolaylaştırılması ve gıda piyasalarında oluşabilecek spekülasyonların önlenmesine yönelik olarak görev ve yetki alanımızda bulunan bütün politika ve denetim araçlarına kararlılıkla başvurulacaktır" ifadeleri yer aldı.