ASAYİŞ - 29 Haziran 2022 Çarşamba 17:41

Yaşadığı dehşeti anlatan doktor, diplomasını neden yırttığını açıkladı

A
A
A
Yaşadığı dehşeti anlatan doktor, diplomasını neden yırttığını açıkladı

Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinde özel bir tıp merkezinde görevli Doktor Şeyhmus Baraş, yaşadığı dehşeti anlatarak, saldırganların serbest bırakılmasıyla diplomasını yırttığını belirtti. Baraş, Sağlık Bakanlığının itiraz dilekçesinin ardından şüphelilerden üçünün tutuklanmasıyla adaletin yerini bulduğunu söyledi.

Olay, dün akşam saatlerinde Viranşehir’de bulunan özel bir tıp merkezinde meydana geldi. İddiaya göre, çalıştığı özel tıp merkezine muayene için gelen hasta yakınları ile Doktor Şeyhmus Baraş arasında hakaret yüzünden tartışma çıktı. Tartışma sonrası hasta yakınları doktora tekme tokat saldırdı. Koridor boyunca hasta yakınları tarafından darp edilen doktorun yere düşüp bilincini kaybetmesiyle saldırganlar uzaklaştı. Saldırıda başına ve vücudunun farklı bölgelerine darbe alan Baraş, rapor alarak şikayetçi oldu.

Sağlık Bakanlığından itiraz

Bakan Koca, sosyal medya hesabından, Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinde özel bir tıp merkezinde görevli Doktor Şeyhmus Baraş’a saldıran hasta yakınları hakkında verilen adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılama kararına itiraz edildiğini bildirdi. Karar sonrası tekrar gözaltına alınan 3 kişi tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bir kişinin ise sorgusu sürüyor.

Dehşet anlarını anlattı

Olayı anlatan Baraş, “Saat gece 22.00 sıralarında bir çift çocuğunu muayeneye getirmiş. Benim bilgim yoktu bu konuda. Acil tarafında başka bir hasta ile ilgileniyordum. O sırada bilgi işlem görevlisiyle girişin ücretli olmasıyla ilgili bir tartışma yaşanmış. Bunun akabinde çift dışarı çıktıktan sonra çocuğun babası herhalde Kürtçe bilmediğimi düşünerek biraz hakarette bulundu. Ben de yaptığınız ayıp değil mi deyince kurumda SGK sözleşmesinin pasife alınmasının sinirini, küfür ve darp eylemiyle benden çıkarttı. Bu sırada kurumumuza yakın olan bir kıraathanede kardeşleri ve ağabeyleri de bulunuyordu. Bunların da olaya müdahil olmasıyla beraber 5-6 kişi tarafından bir linç girişiminde bulunuldu. Yaklaşık 3-4 dakika sürdü. Bu linç girişimi benim bilincimi kaybetmemle son buldu. Muhtemelen insafa geldiler ve öyle gittiler; yoksa kamera görüntülerinden de gördüğünüz gibi ayıranlar olmadı. Olayın devamında ben devlet hastanesine gidip darp raporu alarak şahıslardan davacı olduğumu belirttim, şikayetçi oldum. Polis ekipleri olaya intikal etikten sonra kamera görüntülerinden teşhis edildiler ve 3 kişi gözaltına alındı” dedi.

Yaşadığı dehşeti anlatan doktor, diplomasını neden yırttığını açıkladı

"Bir daha hekimlik yapmayacağım"

Zanlıların serbest bırakıldığını duyduğunda adliyeye gittiğini ve orada diplomasını yırttığını söyleyen Baraş, ”Sabah erken saatlerde adliyeye sevk edildiler. Adliyede akşam saat 17.00'ye kadar bekletildikten sonra, ki ben de o süreçte henüz Viranşehir’deydim, kararın çıkmasını bekliyordum. Kararı duymadan ayrılamamıştım. Saat 17.00'ye 5 dakika kala tutuksuz yargılanmak üzere salıverildikleri haberi geldi. Yani adli kontrol şartıyla serbest bırakıldılar. Ben bu haberi duyunca o linç girişiminden daha ciddi bir travma yaşadım. Psikolojik olarak benim için daha kötü oldu. Ben de bunun üzerine bir hesap sorma, bilgi alma amaçlı adliyeye gittim. Neden serbest bırakıldılar, Sağlık Bakanı bu yasayı meclisten geçirdi, yani bu darp, darbı da geçtim, linç girişimi bu yasaya geçmese bile tutuklu yargılanmaları gerekiyor. Yasaya katılım suçları dahil edilmiş olmasına rağmen neden serbest bırakıldılar, neden tutuklu yargılanmıyorlar. 10 dakika önce duruşma sonlanmasına rağmen herkes çıkmış, polis ekipleri içeri giremeyeceğimi, bunu onlara soramayacağımı, yarın gelmemi söyledi. Ben de o an bütün umudumu yitirdiğimi düşünerek diplomamı çıkarttım ve yırttım. Açıkçası bir daha hekimlik yapmayı düşünmüyordum ve şu andan itibaren de düşünmüyorum. Olayın akabinde babam diplomamın parçalarını yerden toplayıp sosyal medyada paylaşmış. Ondan sonra sosyal medyada gündem olmaya başladı. Sosyal medya üzerinden meslektaşlarım, aileleri ve vatandaşlarımız gündemi büyüttüler, bana destek oldular” ifadelerini kullandı.

Bakan Koca telefonla aradı

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kendisini arayıp destek olduğunu söyleyen Baraş, “Olaydan yaklaşık bir gün sonra, gece saat 02.00’de Sağlık Bakanımız beni şahsi telefonundan arayarak geçmiş olsun dileklerini iletti. Olayın takipçisi olacağını, neden salıverildiklerini kendisinin de anlamadığını, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile yarım saat boyunca görüştüğünü ve bu problemi çözüme kavuşturmaya çalıştığını aktardı. Onun sosyal medya paylaşımının üzerine şahıslar bugün tutuklanıp cezaevine gönderildi. Bu konuda Sağlık Bakanımıza teşekkür ediyorum” dedi.

Zanlılardan 3’ü tutuklandı, biri ise adliyede

Darp edilen doktorun avukatı Aycan Ceylan, zanlılardan 3’ünün tutuklandığını, birinin ise bugün yakalanarak tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildiğini belirterek, "Saldırganlar olayın akabinde ilk aşamada sevk edildikleri mahkemece adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Kamuoyunun gösterdiği tepki olaylara çok ciddi bir şekilde etki etmekte ki bu olayda da etkisini gördük. Zira kamuoyunun gündemine oturan müvekkilime yapılan saldırı, sağlıkta şiddeti önleme yasasına rağmen tutuklanmayan saldırganlar, Sağlık Bakanlığının devreye girmesi, tüm hekim sendikalarının, Türk Tabipler Odasının devreye girmesi ve çok ciddi tepki göstermesi karşısında saldırganlar bugün tekrar gözaltına alındı ve çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandılar. Saldırganların 3’ü tutuklandı, biri bugün tekrar yakalandı. O da aynı şekilde tutuklanma talebiyle sulh cezaya sevk edilmiş durumda” diye konuştu.

Ahmet Kolsuz - Bekir Şeyhanlı
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.