SAĞLIK - 27 Mart 2020 Cuma 12:59

Yaşlılık tanımının tartışılması gerek

A
A
A
Yaşlılık tanımının tartışılması gerek

Yaşlı tanımlamasının gelişmişlik düzeyi ve yaşam kalitesi ile yakından ilişkili olduğunu belirten Gerontolog Sıla Ayan, “Batılı toplumların çoğunda şu an geçerli olan 65 yaş ve üzerinin yaşlı olarak tanımlanması Birleşmiş Milletler’in tanımlamasında 60 yaş ve üzeri, Afrika ve Sahra altı bölgelerde 50-55 yaşa denk gelmektedir” dedi.

İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Gerontolog Öğr. Gör. Sıla Ayan şöyle konuştu: “Türkiye’de ve Avrupa genelinde geçerli olan yaş sınırlaması 65 – 74 yaş erken yaşlılık, 75 – 84 yaşlılık, 85 ve üzeri ileri yaşlılık dönemi olarak tanımlanmaktadır. Masada olan bir öneride 65 yaş altı genç, 66 – 79 yaş aralığı orta yaşlı, 80 – 99 yaşlı, 100 ve üzeri bireylere asırlık birey deniyor. Ancak bu durumun resmi geçerliliği bulunmamaktadır. Yaşlı nüfusun dağılımına bakıldığında 65 – 74 yaş grubu \%62,8, 75 – 84 yaş aralığı \%28,2, 85 ve üzeri \%9,1 nüfus yüzdelerine sahiptir” dedi.

Türkiye’de ortalama yaşam süresi 78,3

Türkiye’de ortalama yaşam süresinin 78,3 olduğunu dile getiren Ayan, “Cinsiyetlere göre 75,6 yıl erkeklerin ortalama yaşam süresi, 81 yıl kadınların ortalama yaşam süresi olarak gözlemlenmektedir. Sağlıklı yaşam süresi ise 58,3 yıl olarak gözlemlenmektedir. Bu durumda henüz yaşlılık sınırına erişmeden sağlıkla ilgili bir takım risklerin doğduğu söylenebilir. Benzer bir şekilde İtalya’daki mortalite oranları okunduğunda 50 – 59 yaş aralığında \%2.8 olan ölü sayısının 60-69 yaş aralığında \%8.4’e pik yaptığı, 70 – 79 yaş aralığında \%32, 80 – 89 yaş aralığında \%42’ye ulaşarak en yüksek değeri ifade ettiği bir olgu söz konusudur. Buna ek olarak ölümlerin yaş ortalamasının 81 olduğu görülmektedir” şeklinde konuştu.

Yaşlılığın ve yaşlanmanın aslında ne olduğunun tartışılması gerektiğine değinen Ayan, “Takvimsel (kronolojik) yaşımız 12 farklı yaşlanma boyutundan sadece birisidir. Bu boyutlar arasında cinsiyet, yaşam öyküsü, sübjektif ve objektif değerlendirmeler, dinamik bir süreç olması ve sınırlı esnekliği olması gibi farklı başlıklar da mevcuttur. Günümüzde sağlık bilimlerinin ve genel olarak sosyal bilimlerin gerontolojik bir olgu olan bu temel tanımlama karşısında kafa karışıklığı yaşamasının sebebi bu ayrıntılı çok boyutluluktur” ifadelerini kullandı.

Demografik değişimlere bakıldığında 2015 – 2050 yılları arasında küresel çapta 60+ nüfusun \%12’den \%22’ye çıkması beklenmektedir. 2020 ise salgın hastalık ve mortalite oranlarıyla karşılaşılmasaydı 60 yaş ve üzeri nüfusun 5 yaşından küçük nüfusu geçtiği ilk yıl olarak karşımıza çıkacaktı.

Ayan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yaşlılar virüsün yayılımının sebebi veya hastalığın ana taşıyıcısı olma durumundan çok zaman içinde gelişme ve büyümenin durması, fizyolojik kayıplar ve bağışıklık sisteminde görülen değişikliklerle birlikte zarar görme oranı yüksek olan bir risk grubudur. İzolasyon kararı yaşlılardan toplumu korumak için değil, yaşlıları toplumdan korumak için alınmıştır. Ancak son günlerde görülen pediatrik vaka ölümleri ve gençlerde görülen semptomlar ve yaşam boyu kalabilen hasarlar, izolasyon ve aklı selim bir tutumun tüm yaş grupları için önemli olduğunu göstermektedir.”

“Gerontologlar sahada görevlendirilmeli”

Yaşlıların ne yapacağını dikte etmekten çok onlarla birlikte onlar için karar alındığının hissettirilmesinin daha olumlu etkiler yaratacağını ifade eden Ayan, “Bu açıdan yaşlı dostu bir iletişim sürecinin benimsenmesi ve bu alanda uzman olan gerontologların gönüllülük esasıyla da olsa sahada görevlendirilmesi gerekmektedir. Vefa gruplarında pandemi yönetiminde ilk adım ve esas olan izolasyon ve sağkalımın sağlanmasının ardından ilerleyen etapta psikososyal ihtiyaçlara odaklanılması gerekmektedir” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın Aydın’da turunçgilde unlu bit mücadelesi başladı Aydın İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından turunçgil bahçelerinde unlu bit zararlısına mücadele çalışmalarının başladığını duyurarak kültürel, biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemlerini açıkladı. Turunçgil ağaçlarının kapladığı 43 bin 889 dekar alan ve 162 bin 172 ton üretimi ile yaş meyve ve sebze ihracatında gelişme potansiyeline sahip illerden olan Aydın’da, turunçgil bahçelerinde kontroller devam ediyor. Bu çerçevede harekete geçen Aydın İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri, turunçgil alanlarında yürütülen Entegre ve Kontrollü Ürün Yönetimi (EKÜY) projesi kapsamında kontrollerini aralıksız sürdürürken, tespit edilen unlu bit zararlısının mücadele gerektirecek düzeyde olduğunu belirledi. Üreticilere çağrıda bulunan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, mücadele çalışmalarının başladığını duyurdu. Konu ile ilgili Aydın İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada “İlimiz turunçgil alanlarında yürütülen Entegre ve Kontrollü Ürün Yönetimi (EKÜY) projesi kapsamında, yapılan bahçe kontrollerinde unlu bitin ekonomik olarak mücadeleyi gerektirecek düzeyde olduğu görülmüştür. Mücadele zamanı gelen ve yayılma eğiliminde olan Turunçgil Unlu Biti (Planococcus citri) zararlısının tüm üreticiler tarafından tanınıp, yoğunluğunun izlenmesi ve bahçelerde mücadelenin uygulanması ilimiz turunçgil yetiştiriciliği için büyük önem taşımaktadır. Turunçgil unlu bitinin ergin dişileri, uzunca oval biçimde, beyaz ve unlu gibi bir görünümdedir. Ortalama uzunluğu 3,7 mm, eni ise 1.8 mm’dir. Vücudun her tarafı beyaz ince mumlu iplikçiklerden oluşmuş bir örtü ile kaplıdır. Bazen tek başına, çoğunlukla da koloni halinde yumakçıklar şeklinde görülürler. Bir dişi 300-400 adet yumurta bırakır. Yumurtadan çıkan larvalar yumakçıklar içerisinde kısa bir süre kaldıktan sonra dışarı çıkarlar. Bu dönemde larvalar oldukça hareketlidir. Yıllara ve bölge koşullarına göre değişmekle birlikte yılda 3-4 döl verirler. Turunçgil unlu biti emgi yaparak doğrudan, ballımsı madde salgılayarak fumajine neden olmasıyla da dolaylı yoldan bitkilere zarar verirler. Popülasyon yoğunluğunun yüksek olduğu zamanlarda turunçgillerde aşırı meyve dökümüne ve fumajine neden olurlar. Esas konukçuları turunçgil tür ve çeşitleri olup, incir , asma, nar, sera ve süs bitkilerinde de zarar yaparlar. Kışı çoğunlukla yumurta ve yumurtalı ergin olarak ağacın gövde çatlakları arasında, yumurtasız ergin ve larva olarak da sürgün uçları arasında beslenerek geçirirler. Yumurtalar ilkbahar aylarında havaların ısınması ile birlikte açılır ve çıkan larvalar öncelikle yapraklarda ve sürgünlerde özellikle de iki bitki organının birbirine değdiği yerde beslenir. Yeni meyvelerin teşekkülü ile meyvelerin sapla birleştiği çanak yaprakları ve meyvelerin birbiriyle temas ettiği yerlerde, göbekli portakalların göbek kısmında emgi yaparak meyve kalitesini düşürür ve sap dipleri zayıflayan meyvelerin dökülmesine neden olurlar. Bu zararlının bulunduğu yerlere harnup ve portakal güveleri de yumurta bırakır. Zararlının çıkardığı tatlı maddeler bu güvelerin larvalarının besin kaynağı olur. Orantılı nemi yüksek gölgeli sıcak yerler unlu bitin gelişmesine uygundur. Yaz sonuna doğru bu belirtilen yerlerden gövde ve dallara dağılırlar” ifadeleri yer aldı. “Avcı böcekler salınmalı” Mücadele yöntemlerine ilişkin yapılan açıklamanın devamında ise “Kültürel mücadele çerçevesinde bahçede yabancı ot temizliğine dikkat edilmeli, sürümler tavında yapılmalı, budama yaparken ağaç taçları hiçbir zaman birbirine kavuşmamalıdır. Güneşlenme ve hava akımı sağlanmalıdır. Biyolojik mücadele ise ülkemizde kitle üretimi yapılan ve bahçelere salınan, bölge şartlarında kışı geçiremeyen Cryptolaemus montrouzieri Muls. (Col.:Coccinellidae) avcı böceği ve Leptomastix dactiilopii How. (Hym.:Encyrtidae) parazitoidi en önemli doğal düşmanlarıdır. Bu yararlı böcekler unlu bitle bulaşık bahçelere salınarak başarılı bir şekilde biyolojik mücadele yapılmaktadır. Bu şekilde biyolojik mücadele yapan üreticilerimiz ayrıca Bakanlığımızın biyolojik mücadele destek ödemesinden de yararlanabilmektedirler. Bunlar dışında ülkemizde doğal dengenin bozulmadığı bahçelerde unlu bitin çok sayıda yerli doğal düşmanları da vardır. Bahçe, Nisan ayı ortasından itibaren 15 gün ara ile kontrol edilir. Yeni meyvelerin oluşmasından meyvelerin çanak yapraklarının kapanmasına kadar olan devrede ağacın gövde dal ve sürgün uçları, bu devreden Haziran ayının son yarısına kadar meyve çanak yaprağı arası, Temmuz ayından itibaren ise bitişik meyveler ve yaprağa temas eden meyveler kontrol edilir. Mayıs ayı sonuna kadar yüzde 5 ağaç ve Haziran ayı sonuna kadar yüzde 8 ağaç veya meyve bulaşıklığı saptanırsa ağaç başına 2-3 adet predatör C. montrouzieri ile 10 adet parazitoit L. dactylopii salınması gerekir. Ağustos ayında gerek ağaç ve gerekse meyve bulaşıklığı yüzde 15 olursa ağaç başına 4-5 adet predatör ile 10 adet parazitoit verilir. Bu devrede meyve bulaşıklığı daha yüksek oranda tespit edilir ve koloni teşekkülü görülürse 5-10 adet veya daha çok sayıda predatör ile bu miktarın 2 katı parazitoit salınır. Eylül ayında yüzde 20 ağaç ve meyve bulaşıklığı bulunan bahçeye iklim durumuna göre Kasım sonuna kadar ağaç başına 10 adet predatör ve 20 adet parazitoit salımına devam edilir. Karınca faaliyeti olan bahçelerde yararlı böcek salımlarından önce ağaçların kök boğazları daire şeklinde karınca öldürücü toz bir ilaçla ilaçlanmalıdır. Ayrıca ağaçların toprakla temas eden dal uçları budanarak karınca faaliyeti önlenmelidir. Kimyasal mücadele de unlu bitin olduğu belirlenen bahçelerde biyolojik mücadele yapılmıyor ise meyveler fındık iriliğinde iken ruhsatlı olan ilaçlarla kimyasal mücadele yapılmalıdır. Ancak yüksek popülasyonlu bahçelerde biyolojik mücadele uygulamasından önce popülasyonu düşürmek ve dökümü kısmen önlemek bakımından da yine kimyasal mücadele yapılmaktadır. Arı ölümlerini önlemek için ilaçlamalardan önce çevrenizdeki arıcıları bilgilendiriniz” ifadelerine yer verildi.