SPOR - 11 Nisan 2018 Çarşamba 15:35

Yılmaz Vural, Eskişehir halkından destek istedi

A
A
A
Yılmaz Vural, Eskişehir halkından destek istedi

Eskişehirspor'un yeni teknik direktörü Yılmaz Vural; takım için tüm şehrin taşın altına elini koyması gerektiğini isteyerek, "Bu çınarın devrilmesine kimsenin müsaade etmemesi lazım" dedi.

Türkiye Spor Yazarları Derneği Eskişehir Şubesinde basın mensupları ile bir araya gelen Yılmaz Vural, Başkan Halil Ünal'ın "Hocam bizim sana ihtiyacımız var" sözü üzerine Eskişehirspor'a geldiğini dile getirdi. Takıma geliş sürecine ilişkin konuşan Vural, "Ben ilk defa böyle bir şey yaşıyorum. Camiadan federasyona kadar beni arayıp 'Eskişehirspor'a git, bu takım ligde kalmalı' dediler. O kadar önemli bir camia ve geçmişe sahip bir takım. Fikstüre baktım ve her şey kendi açımızdan olumlu. Eskişehirspor'u bu sıkıntadan kurtarmak adına bir talebimiz olmadı, öyle geldik. Para konuşmadık. Bu camianın isteğini kayıtsız şartsız kabul ettik" ifadelerini kullandı.

"Hepsi çok ciddi maçlar" 

Kalan haftaların zorlu olduğunu ve her hangi bir şanssızlığa yer olmadığını dile getiren Yılmaz Vural, "Bundan sonra herkesi yenmemiz lazım. Berabere kalma şansımız bile yok. Hep rakiplerimizle oynayacağız. Hepsi çok ciddi maçlar. Ciddi oynamamız gereken 4 maçımız kaldı. Son 4 maçı bu kadromuzla şansızlık yaşamadan geçirmek istiyoruz. Umutsuzluk yok. Takımda herkes çok moralli" şeklinde konuştu.

"Bu çınarın devrilmesine kimsenin müsaade etmemesi lazım" 

Takıma sahip çıkılması adına tüm şehrin taşın altına elini koyması gerektiğini belirten teknik direktör Yılmaz Vural, özellikle belediyelere ve taraftara seslendi. Yılmaz Vural, "Belediyerlerden ricam futbol önemli ve sosyal bir olay. Eskişehir halkı, Eskişehirspor ile yatıp kalkıyor. Eskişehir'in futbolun dışında kalmasına yazık olur. Bu çınarın devrilmesine kimsenin müsaade etmemesi lazım. Herkes elinden geleni yapacaktır. Taraftarı mutlu etmek için elimizden geleni yapmak zorundayız. Oyuncularım da bunun farkında. Taraftarın vereceği itici güç çok önemli. Bu takım inşallah ligde kalacaktır. Ligde kaldıktan sonra belki takımın ekonomik yapısının düzelmesi adına olumlu gelişmeler var. Bu ekonomik gücü tekrar toparlayıp önümüzdeki sene transferi açıp iyi kadro oluştararak yukarıya oynamak zorundayız. Eskişehirspor Süper Lige geri dönmelidir" dedi.

Oğuzhan Demir 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.