SAĞLIK - 09 Eylül 2020 Çarşamba 11:26

Zatürre aşısı, Covid-19'a karşı korur mu

A
A
A
Zatürre aşısı, Covid-19'a karşı korur mu

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Aydanur Mihmanlı; zatürrenin nasıl bulaştığı, zatürre aşısının Covid-19'a karşı koruma etkisinin olup olmadığı, kimlerin, ne sıklıkla ve hangi mevsimlerde zatürre aşısı olabileceğine dair bilgi aktardı.

Her yıl dünyada milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine sebebiyet veren ciddi bir enfeksiyon hastalığı olan zatürre (pnömaninin) hakkında bilgi veren Beykent Üniversitesi Tıp Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Aydanur Mihmanlı, zatürrenin hem çocuklarda hem de yetişkinlerde en sık nedeninin, pnömokok bakterisi olduğunu, en sık zatürre yapabilen virüsün ise grip (influenza) virüsü olduğunu belirterek, Covid-19 virüsünün de zatürreye neden olduğunu söyledi. Covid-19 pandemisi nedeniyle sağlık gündeminin en önemli konularından biri haline gelen zatürre aşısıyla ilgili de önemli açıklamalarda bulunan Mihmanlı, aşısının Covid-19’a karşı koruyuculuğun bulunamadığını ifade etti.

Zatürre aşısının pnömokların neden olduğu hastalıkları önlemede çok etkili ve güvenli olduğuna dikkat çeken Mihmanlı, ''Aşıların da tıpkı ilaçlar gibi yan etkileri olabilir ancak genellikle hafiftir. Hafif huzursuzluk, uyuklama iştahsızlık aşı uygulanan yerde kızarıklık, şişlik ağrı ve ateş görülebilir. Çocukların çoğunda bu yan etkiler görülmez. Zatürre aşısının Covid-19’a karşı koruyuculuğu bulunmamaktadır. Ancak, gerek grip gerekse Covid-19 enfeksiyonu sırasında, viral enfeksiyona eklenen bakteriyel enfeksiyon (zatürre), hastalığın daha ağır seyretmesine ve hatta ölümlere neden olabilir. Zatürre aşısı da, risk grubundaki kişilerin grip ve Covid-19 enfeksiyonunu daha sorunsuz atlatmasına katkıda bulunmaktadır. Bununla birlikte bağışıklık sorununa yol açan bir kronik hastalığı veya altta yatan bir kronik akciğer hastalığı bulunmayan kişilerin pandemi sürecinde zatürre aşısı yaptırması yönünde bir öneri bulunmamaktadır" bilgisini paylaştı.

Kimler zatürre aşısı yaptırmalı?
''Zatürre aşısını sağlıklı 2-65 yaş arası kişilerin yaptırması gerekli değildir'' diyen Dr. Mihmanlı, ''Ancak 2 yaşından küçük çocuklar ve 65 yaşın üzeri yetişkinler, risk grubunda olanlar, yani, kalp-damar hastalığı veya kronik akciğer hastalığı bulunanlar, diyabetikler, siroz hastaları, dalağı işlev görmeyen veya alınmış hastalar, kronik böbrek yetmezliği olanlar, organ nakli olanlar, lenfoma/multipl miyelom hastaları, kanser hastaları, kemoterapi ve/veya radyoterapi görenler, AIDS’li hastalar, huzurevlerinde yaşayanlar zatürre aşısı yaptırmalıdırlar'' önerisinde bulundu.

Hangi sıklıkla aşı yaptırmalı?
Mihmanlı ayrıca, aşı çeşitleri hakkında da bilgi aktararak, ''13 suş (Probiyotik mikroorganizmaların genetik olarak özelleşmiş alt türleri) içeren konjuge aşı ve 23 suş içeren polisakkarid aşı olmak üzere, iki tür pnömokok aşısı vardır. Konjuge tip aşının ömür boyu bir kez yapılması yeterlidir. Polisakkarid tip aşının ise 5 yıl arayla iki kez uygulanması gerekmektedir. Günümüzde 65 yaş üstündeki kişiler ve risk faktörü olan her yaştaki kişilere bir doz konjuge aşı, ondan 6-12 ay sonra polisakkarid aşı uygulanması önerilmektedir. Polisakkarit zatürre aşısının beş yıl sonra ikinci tekrarı yapılarak aşılama tamamlanmaktadır'' dedi.

''Yılın her mevsiminde yaptırılabilir''
Zatürre aşısı için bir zaman sınırlaması bulunmadığını belirten Mihmanlı, ''Yılın her mevsim ve ayında yaptırılabilir. Çocuklara, çocukluk aşı takvimi içinde ülke genelinde ücretsiz uygulanmaktadır. 2 yaş ve üzerinde olup pnömokok hastalığı riskini arttıran durumların varlığında ve 65 yaş ve üzerinde sağlıklı kişilere de uygulanmalıdır. Aşılama şeması hastalıklara ve yaşa göre farklılık gösterebilir'' dedi.
Mihmanlı ayrıca; aşı uygulanması gereken kişilerin, kendilerini takip eden hekimleri tarafından reçeteyle kamu hastanesi, özel hastaneler ve aile hekimliğinde aşı yaptırabildiğini sözlerine ekledi.

Zatürre belirtileri nelerdir?
Zatürre belirtileri ve nasıl yayıldığı hakkında bilgi aktaran Dr. Mihmanlı, ''Pnömokok bakterisinin neden olduğu zatürre durumunda; hastalarda sıklıkla ateş, titreme öksürük, hızlı solunum ya da nefes alma zorluğu, göğüs ağrısı gibi bulgular mevcuttur. Hastalığın sağlıklı kişilere bulaşması, hasta kişilerin öksürük, aksırık ya da konuşması sırasında havaya yayılan damlacıkların doğrudan solunması yoluyla gerçekleşir. Kalabalık yerler, kapalı alanlar, insanların toplu halde yaşadığı kapalı ortamlar, zatürre etkeninin bulaşma riskinin fazla olduğu yerlerdir.'' diye konuştu.

''Üşütmek, sadece yakalanma ihtimalini artırır''
Üşütmekle zatürre olunmadığını söyleyen Mihmanlı, ''Zatürre yaz aylarında da görülebilir. Enfeksiyon etkeni olan virüs ya da bakteriye maruz kalmadan, sadece üşütmekle zatürre meydana gelmez. Üşütmek, bağışıklık sistemimizi olumsuz etkileyerek zatürreye yakalanma ihtimalini artırabilir. Hasta olmasalar bile bazı çocuk ve yetişkinlerin burun ve boğazlarında bu bakteriler bulunabilir. Bu kişiler pnömokokal hastalığı yayabilirler. En önemli korunma yolu; hasta kişiyle yakın teması azaltmak ve maske takmaktır. Dengeli, düzenli beslenmek, sigara içmemek, vitamin ve mineralleri düzenli almak gibi önlemler hastalığın ortaya çıkmasında koruyucu bir etkiye sahiptir. Risk grubundaki kişilerin aşı yaptırması önerilir.'' ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri ERÜ’de ‘9. Uluslararası Erciyes Tıp Tıbbi Genetik Kongresi’ başladı Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen 9. Uluslararası Erciyes Tıp Tıbbi Genetik Kongresi Sabancı Kültür Sitesi’nde başladı. 30 üniversiteden 150’nin üzerinde katılımcıyla gerçekleştirilen ve 3 gün sürecek kongre kapsamında yaklaşık 35 konferans gerçekleşecek. Bu konferanslara 6 ayrı ülkeden konuşmacılar katılacak. Kongrenin çıktıları da bir dergide yayınlanacak. Kongrenin açılışında konuşan Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cemal Alper Kemaloğlu, tıp fakülteleri arasında ilk 10’da yer alan, akredite bir tıp fakültesi olan Erciyes Tıp’ın her zaman bilimsel, kültürel ve sanatsal faaliyetlere ev sahipliği yapmaktan onur ve gurur duyduğunu ifade etti. Her genin bir hikâye anlattığına işaret eden Prof. Dr. Cemal Alper Kemaloğlu, “Bu hikâye insanlığın hikâyesi ve sizler bu hikâyeleri öğrenip yeniden insanlığa armağan eden bilim insanlarısınız. Gen tedavilerinin ve genetik mühendisliğin geleceğin tıbbı olduğunu hepimiz biliyoruz. İnsanın biyolojik sırları genetik malzemesinde saklı ve bu sırlar çözüldükçe hem dejeneratif tıp alanında hem de hastalıkların kök nedenleri hususunda çok ciddi ilerlemeler kaydedeceğimiz açık. Eğer tıpta bir Kopernik Devrimi olacaksa bu kesinlikle genetik alanında olacaktır. Ben buna böyle inanıyorum ve işinize büyük bir saygı duyduğumu belirtmek istiyorum” ifadelerini kullandı. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi aynı zamanda Kongre Başkanı Prof. Dr. Munis Dündar da mensubu olduğu kurumda hem ulusal hem uluslararası anlamda önem taşıyan bir kongrenin açılışını gerçekleştirmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Bazı bilimsel aktivasyonları yeterli performansta uluslararası düzeyde ortaya koyamamaktan yakınan Prof. Dr. Munis Dündar, Türk Genom Projesi’nin uluslararası düzeyde mecrasını bulamamasının önemli bir nokta olduğuna dikkati çekti. Türkiye’de önemli genetik merkezleri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Munis Dündar, dernek temsilcilerine seslenerek, “Genom projesinde önemli bir rolünüzün olması lazım. Cemiyet ilişkileri kurarak bu ulusa bu hizmeti sunmamız lazım. Birinci vazifemiz bence bu ve çok önemli. Şu anda biz dünyada hem genetiğin hem de biyoteknolojinin altın çağını yaşıyoruz. Bizim bu altın çağını hissetmemiz ve rekabet etmemiz lazım. Çok genç yetişmiş genetikçilerimiz, uluslararası düzeyde hocalarımız var. Bunların bence gerçek mecrasını bulmasında önemli bir ulusal politika oluşturulması lazım” dedi. Genetik camiası olarak çok hızlı büyüdüklerini belirten Tıbbi Genetik Derneği Başkanı Doç. Dr. Taha Bahsi, yarısı kamuda yarısı özel sektörde olmak üzere şu anda 118 adet Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi bulunduğunun altını çizerek, hem Türkiye’de hem de yurt dışında önemli hizmetler vermeye çalışan bir bölüm haline geldiklerini söyledi, “Genetiği geliştirmek için elimizden geleni yapıyoruz” şeklinde konuştu. Açılış konuşmalarının ardından kongre, Çocukluk Çağı Nadir Hematolojik ve Onkolojik Hastalıklarda Okuryazarlık başlıklı birinci oturumla devam etti. İlk oturumun birinci konuşmacısı olan İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Elif Yılmaz Güleç “Çocukluk Çağı Nadir Hematolojik / Onkolojik Hastalıklarda Kime Ne Zaman Hangi Testler Yapılmalı?”, Samsun Üniversitesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Özlem Sezer “Çocukluk Çağı Nadir Hematolojik/Onkolojik Hastalıklarda Genetik Sonuçların Klinisyen Tarafından Doğru Okunması” ve son olarak Çocuk Hematoloji Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Tunç Fışgın ise “Pediatrik Hematolog / Onkolog Genetikçiden Ne Bekler?” başlıklı sunum yaptı.
Ankara Gölbaşı’nda ata tohumları toprakla buluştu Gölbaşı Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nce üretilen yerli ata tohumları, Belediye Başkanı Yakup Odabaşı’nın da katıldığı programda toprakla buluştu. Gölbaşı Belediyesi, yerli ve milli ata tohumlarına sahip çıkıyor. Her yıl olduğu gibi bu yılda Park ve Bahçeler Müdürlüğü tarafından üretilen ata tohumları, Belediye Başkanı Yakup Odabaşı ve Şehit Hakan Can TOKİ Anaokulu öğrencilerinin katıldığı ‘Ata Tohum Serpme Programı’nda toprakla buluştu. Yerli tohum geleneğini yeniden canlandırmak amacıyla Gölbaşı Belediyesi serasında üretilen tohumların ekimi sırasında Odabaşı, çocuklarla tek tek ilgilendi. Programda domates, biber, salatalık tohumlarının ekimi gerçekleştirildi. Belediye Başkanı Odabaşı yaptığı konuşmada, “Belediye olarak teknolojinin nimetlerinden yararlanırken, geçmişimizi de unutmuyoruz. Bu tohumlar bize atalarımızın emaneti. GDO’suyla oynanmamış, yerli ve milli tohumlar. Bu tohumları müdürlüğümüzün serasında fide haline getirip vatandaşlarımıza dağıtıyoruz. Vatandaşlarımızın sağlıklı ürünler tüketmesini sağlıyoruz. Biz kültürümüze sahip çıkıyoruz. Bu tohumları gelecek nesillere aktarmak için de koruma altına aldık. Bugün çocuklarımızın tohumları toprakla buluşturduğu anlarda yaşadıkları heyecana tanık olduk. İnşallah geleceğin ziraat mühendisleri, bakanları bu çocuklarımızın arasından çıkacak. Onların da bu ata tohumlarına sahip çıkacağına inancımız tam" dedi. Odabaşı, etkinliğe katılan çocuklara hediyeler de verdi. Program hatıra fotoğrafının çekilmesinin ardından sona erdi.
Sivas Doktorlar bildiri yayınladı: “Gazze’de yaşanan işgali ve soykırımı reddediyoruz" Suşehri Devlet Hastanesi çalışanları, İsrail’in Gazze halkına yaptığı katliamlara dikkat çekmek amacıyla hastane önünde toplanıp bildiri okuyarak, açılan dövizlerle Gazze halkına destek verdiler. Suşehri Devlet Hastanesi binası önünde gerçekleştirilen eyleme Suşehri Devlet Hastanesi hekimleri ve çalışanlar katıldı. Suşehri Devlet Hastanesi Diş Hekimlerinden Merve Matur’un Gazze zulmüyle ilgili okuduğu bildiride, “ İsrail’in 2023 Ekim ayında Gazze Şeridi’ne yönelik önce hava saldırıları, ardından kara harekatı şeklinde işgal girişimi 5 ayı aşkın süredir şiddeti tırmanarak sürüyor. Bu süreçte çok sayıda çocuk, kadın, yaşlı ve sivil hayatını kaybetti. Ayrıca halkın önemli bir kısmı göç etmeye zorlandı. İsrail savaş hukukunu tamamen ayaklar altına alarak dokunulmazlığı olan hastaneler, sağlık kuruluşları, ibadethaneler gibi özel mekanlara da saldırılarda bulundu. Dünya halklarının ve onurlu insanların aylardır seslendirdiği üzere bizde Gazze’de yaşanan işgali ve soykırımı reddediyor, her zaman Gazze halkının yanında olduğumuzu beyan ediyoruz’’ dedi. “İşgalci İsrail insanlık tarihinde hiç görülmemiş suçlara imza atıyor” İşgalci İsrail’in insanlık tarihinde hiç görülmemiş suçlara imza attığını söyleyen Uzman Doktor ve Psikiyatri Uzmanı Mücahit Gökduman, “Burada İsrail’in yatığı insanlık dramına ve soykırıma dikkat çekmek için toplandık. Filistin toprakları, yağmalanıyor, işgal ediliyor, insanlar acımasızca öldürülüyor. İşgalci İsrail insanlık tarihinde hiç görülmemiş suçlara imza atıyor. Gazze’de çalışan sağlık çalışanlarının hepsi bu durumdan etkilenmiş durumda. Gazze’de gözyaşı var, kan var, zulüm var fakat sabır da var, direniş de ve tevekkül de var’’ dedi. Yapılan açıklamaların ardından sağlık çalışanları görev yerlerine dağıldı.