GENEL - 03 Mayıs 2019 Cuma 16:03

Doç. Dr. Şimşir, İbrahim Arvas’ı anlattı

A
A
A
Doç. Dr. Şimşir, İbrahim Arvas’ı anlattı

Doç.

Doç. Dr. Sabahattin Şimşir, İbrahim Arvas’ın mecliste ve sonrasında yürüttüğü faaliyet sahaları içerisinde en çok üstünde durduğu ve mücadelesini verdiği hususların başında ilahiyat fakülteleri ve imam hatip okullarının geldiğini söyleyerek, “Arvas, 14 Ocak 1948’te sunduğu ‘Diyanet İşleri Başkanlığınca İmam Hatip ve Vaiz Okulları Açılması ve Üniversitede İlahiyat Fakültesi Kurulması Hakkında Kanun Teklifi’ ile bu konudaki ilk resmi teklifi yapan milletvekili olmuştur” dedi.


Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi tarafından Hakkâri Valiliği, Hakkâri Üniversitesi ve İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ev sahipliğinde düzenlenen “Cumhuriyet Devrinin Bir Serhat Vilayeti Hakkâri” konulu uluslararası sempozyum bugün de devam ediyor. Yurt içi ve yurt dışındaki üniversitelerden bilim adamları, diğer kurum ve kuruluşlardan araştırmacıların katılımlarıyla Hakkari Üniversitesinin konferans salonunda devam eden ve 1876’dan günümüze Hakkari’nin tarihi, idari, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel yapısının incelendiği sempozyumda, bölgenin ünlü bir siyasi kişiliği olan İbrahim Arvas’a ilişkin çalışmalar da ele alındı. Dr. Tansu Barış Mahmutoğlu, “Hakkâri ve Van Mebusu İbrahim Arvas’ın TBMM ve Sonrası Faaliyetleri” isimli sunumunda, Arvas’ın uzun yıllar devlet kademelerinde görev almayı müteakip yedi dönem aktif milletvekilliği yaptığını hatırlattı. Mahmutoğlu; Arvas’ın Hakkâri ve Van illeri için mecliste verdiği mücadelenin yanı sıra spesifik bir alan olarak din eğitim ve öğretimindeki düzenlenmelerin, çok partiye geçiş sürecinde çok sesliliğe kavuşmasındaki çabalarının, milletvekilliği süresince ve sonrasında sürdüğünü dile getirdi.



“Arvas, meclis çalışmalarında, vatandaşın çektiği geçim sıkıntısına çözümler aramış”


İbrahim Arvas’ın bölgedeki çalışmalarına değinen Doç. Dr. Sabahattin Şimşir ise, Arvas’ın Tük İslam Âlimi Abdulhakim Arvasi’nin damadı olduğunu belirterek, “Aile geçmişinin dayandığı köklü yapının Türkiye’de İslami hareketteki rolü ve etkisi ışığında, bölge halkı için yaptığı çalışmaların nicelik ve nitelikleri değerlendirilmiş, Arvas’ın bölge mebusluğu süresince en aktif vekil olduğu söylenmiştir. Arvas, meclis çalışmalarında, vatandaşın çektiği geçim sıkıntısına çözümler aramış, Hakkari ve Van’ın altyapısının geliştirilmesi, tarım ve hayvancılık ile sanayiye yönelik fabrika ve tesislerin kurulması, ticaretin düzenlenerek yöre halkının yaşam kalitesinin artırılması konusunda faaliyette bulunmuştur. Çoğu konuşmasında Hakkâri’nin yol, elektrik ve içme suyu problemine, hastane ve doktor eksikliğine vurgu yapan Arvas, demiryolu altyapısı kurulana kadar Başkale ve Hakkâri’de birer havaalanı, ilçelerde de hastane açılmasını istemişti. Arvas, Albak Ovası ve nehrinin verimli toprakları için makineleşme ve ıslah teklifi sunmuş, ovada şeker fabrikası kurulması dileğini de dile getirmiştir” diye konuştu.



“Davasını ölene kadar sürdürmüştür”


Arvas’ın mecliste ve sonrasında yürüttüğü faaliyet sahaları içerisinde en çok üstünde durduğu ve mücadelesini verdiği hususların başında ilahiyat fakülteleri ve imam hatip okulları geldiğini de dile getiren Şimşir, “Arvas, 14 Ocak 1948’te sunduğu ‘Diyanet İşleri Başkanlığınca İmam Hatip ve Vaiz Okulları Açılması ve Üniversitede İlahiyat Fakültesi Kurulması Hakkında Kanun Teklifi’ ile bu konudaki ilk resmi teklifi yapan milletvekili olmuştur. Arvas, bu konudaki teklifine gerekçe olarak, kesinlikle irtica ve taassup istemediklerini, köylerin birçoğunun imam hatipsiz kaldığını, cenazelerin bekletildiği ve zaman zaman koktuğunu, kurulacak imam hatip okullarının kökü dışarıda bulunan solcu tesirlere karşı gençleri koruyacağını ifade etmiştir. Sonrasında kanunlaşacak teklifinde sunduğu bu gerekçeler, meclisteki mesai arkadaşları tarafından da kabul görmüş, bu konudaki cepheleşme ve taraflar daha net ortaya çıkmaya başlamıştır. Kanun, 4 Haziran 1949 tarihinde kabul edilmiştir. İstanbul’un fethine gelen Eyüp Sultan ile Ankara’daki Türk büyüklerinden Hacı Bayram Veli türbelerinin ziyarete açılmasını ilk talep eden yine Arvas olmuştur. Milletvekilliği 1950’de sona eren Arvas; Büyük Doğu, Sebilürreşad, Ehli Sünnet, Sebil ve Fedai gibi dergilerde yazılar kaleme alarak, din eğitim ve öğretimindeki ihtiyaçlar, gereksinimler, problem sahaları ve bunlara yönelik çözüm önerilerini basın yoluyla dile getirmiş ve davasını ölene sürdürmüştür” diye konuştu.



İnönü ile fikir ayrılığı


Arvas’ın siyasete girdiği ilk günden vefatına kadar geçen süre boyunca İsmet İnönü ile birçok konuda fikir ayrılıkları yaşadığını da dile getiren Şimşir, “Bu nedenle gerek siyasi gerekse şahsi olarak İsmet İnönü’den hoşlanmadığı bilinmekte olup, meclis sonrası köşe yazılarına ve özellikle de hatıratlarına bu durum yansımıştır. 1923-1950 yılları arasında meclisteki faaliyetleri incelendiğinde, Arvas’ın o yıllar için feodal yapısından tam olarak kurtulamayan Doğu Anadolu’daki sosyolojik yapının üst düzey temsilcisi olmasının ötesinde, mecliste kritik konularda tartışmalara katıldığı, çeşitli kanunların çıkmasında öncü vekillerden birisi olduğu görülmektedir. Devlet kademelerinde 40 yıla yakın görev alan Arvas, dönemin çeşitli dergi ve gazetelerinde köşe yazıları kaleme almış, yaşadığı olayları ve anıları içeren kitap ve gazete yazı dizisi ile bu bilgi ve tecrübelerini gelecek kuşaklarla paylaşmak istemiştir. Arvas’ın entelektüel zihin dünyasına, manevi yönünün de güçlü olduğu eklendiğinde, Cumhuriyet rejimini genel hatlarıyla benimsemiş, ancak rejimin belli konulardaki aksaklıklarına çözüm arayan bir mebus tipi olarak karşımıza çıkmaktadır” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Enkazdan sağ çıkan Hediye hayırseverlerin desteğiyle dünyaevine girdi Hatay’da yaşanan depremde enkazdan beş gün sonra sağ kurtulan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı ile ertelediği düğününü hayırseverlerin de desteğiyle Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesinde gerçekleştirdi. Hatay’da yaşayan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı Muhammet Yıldız ile birlikte düğün hazırlıkları yaparken 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerde annesi ve kardeşi ile enkaz altında kaldı. Deprem sonrası enkazın arasında nişanlısını arayan Muhammet Yıldız, günlerce umudunu kaybetmeden molozların arasında Hediye Demirkol’dan bir iz aradı. Ekiplerin çalışmaları sonucu beş gün sonra enkazdan sağ kurtulan Hediye Demirkol’un kolu ampute edildi. Enkazda annesini kaybeden ve kardeşinin de iki ayağı ampute edilen Hediye Demirkol, sevk edildiği Adana’da tedavisinin tamamlanmasının ardından kardeşiyle birlikte Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesine taşındı. Türk Kızılay Şubesi ve hayırseverlerin de desteğiyle bir eve yerleştirilen Hediye Demirkol, Şube Başkanı Kürşat Yağız’a deprem nedeniyle ertelenen düğün planından bahsetti. Çiftin hayalini gerçekleştirmek isteyen Kızılay, düğün için hazırlık başlattı. Davul zurna eşliğinde gelin alma adetinin yerine getirilmesiyle birlikte çeyizler de eve taşındı. Yapılan duaların ardından konvoy halinde Gülüç Belediyesi Düğün Salonu’na gelen çift, burada dünyaevine girdi. “Evlilik sürecimiz depremden sonra çok farklı boyuta geldi” Hayırseverler ve sevenleri genç çifti düğünde yalnız bırakmadı. Dört senelik nişanlılık süreci sonrası düğün hazırlığı yaptıkları sırada depremin olduğunu anlatan Hediye Demirkol, “Birbirimizi görüp tanıştık. Uzun bir hikayemiz var. Zamanla konuşa konuşa ileriye dönük sürecimiz başladı. Söz takıp nişanlandık. Yaklaşık dört senedir birlikteyiz. Deprem bizim dönüm noktamız oldu. Önceleri evlilik sürecini düşünüyorduk ama depremden sonra çok farklı boyuta geldi. Birbirimizden kopamadığımızı o zaman anladık. Düğünü erteledik. Deprem olmasaydı geçen yaz düğün olacaktı. Tedavi süreçleri oldu" dedi. Karadeniz Ereğli’ye geldiklerinde nikah yaparak dünyaevine girmeyi planladıklarını ve Kızılay’ın desteğiyle düğün yaptıklarını anlatan Demirkol, “Bu şekilde bize güzel bir düğün organize ettiler. Hatay’dan Karadeniz Ereğli’ye geldik. Orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Buradaki güzel insanlarla tanışma sürecimiz oldu. Birçok insanla tanıştık. Sağ olsunlar hiçbir zaman desteklerini ayırmadılar” diye konuştu. “Küs öleceğimizi bilmek beni kahretti” Depremin kendileri için dönüm noktası olduğunu söyleyen Muhammet Yıldız ise, “İnsan sevdiğinden asla kopamaz. Depremin olduğu gün kendisiyle küstük. Öleceğine değil de küs öleceğimize çok üzüldüm. Sürekli bunu düşünüyordum, kahroldum. Neden kavga ettiğimizi düşündüm. Demek ki iki günlük dünyaymış, kavga etmeye hiç gerek yokmuş” dedi. İlk depremin yaşanmasında bir saat sonra nişanlısının evinin enkazının başına geldiğini anlatan Yıldız, “Enkazdan araçlar geçemiyordu. Yakınlarında bir tane park vardı. İnsanlar ateş yakmış duruyordu. Bir umut oradadır diye kendisini, annesini ve küçük kardeşini aradım. Kimseyi bulamadım. Enkaz başında gördüğüm tablo her şeyi anlamama yetti. Oradan birisinin çıkması imkansız gibi bir şeydi. Arkadaşlarım da bunu söylüyordu. İlk başta Hediye’nin ölmediğini söylüyordum. Boşuna ümitlenmememi ve durumu kabullenmemi söylediler. Sonuna kadar Hediye’nin yaşadığını düşünüyor ve inanıyordum. Sonra Hediye’nin sesini duyduk ve yaşadığını öğrendik” ifadelerini kullandı.