YEREL HABERLER - 26 Şubat 2015 Perşembe 12:31

Hocalı Katliamının Yıl Dönümü

A
A
A
Hocalı Katliamının Yıl Dönümü

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Iğdır Milletvekili Aday Adayı Rahim Azeroğlu, “Türkiye, Hocalı katliamını mutlaka soykırım olarak kabul etmelidir” dedi.
Hocalı katliamının 23’üncü yıl dönümü münasebetiyle bir basın açıklaması yayımlayan MHP Iğdır Milletvekili Aday Adayı Rahim Azeroğlu, Karabağ Savaşı sırasında 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşanan ve Azerbaycan Türklerinin, Ermenistan’a bağlı kuvvetler tarafından toplu şekilde öldürülmesine dünyanın sessiz kaldığını belirterek, Hocalı’nın insanlığın sükut ettiği en büyük insanlık dışı katliamlarında biri olduğunu kaydetti. Yaşanan olay hakkında istatistikler de veren Azeroğlu, "Bu soykırım neticesinde 613 kişi katledildi. Onlardan 70’i ihtiyar, 63’ü çocuk, 106’sı kadındı. Bin 275’i esir olarak götürüldü ve 487 kişi sakat bırakıldı. Bin 275 kişi rehin alınmış ve 150 kişi kaybolmuştur. Kayıp ve rehinlerden 23 senedir hala haber alınamadığı belirtilmektedir" dedi.
Aradan geçen 23 yıla rağmen o acıyı yüreklerinde taşıyanlara su serpilmesini istediklerini ifade eden Azeroğlu, "Bu acı olayda yaşananlar, soykırım olarak nitelendirilmelidir. Bazı ülkeler bu katliamı soykırım olarak kabul etti. Endonezya, Çek Cumhuriyeti, Meksika, Kolombiya ve Pakistan gibi ülkeler Hocalı katliamını soykırım olarak tanıyan kararlar almıştır. Ancak böyle bir kararın Avrupa Parlamentosu ve BM gündemine de taşınması gerektiğine inanmaktayız” şeklinde konuştu.
TBMM’nin hala Hocalı katliamını resmen tanıyan bir karara imza atmadığını belirten Azeroğlu, "Türkiye, Hocalı katliamını mutlaka soykırım olarak kabul etmelidir. Hocalı’da yaşanan görüntüler bizim 1905, 1907, 1915, 1918 ve 1923 yıllarında Türk coğrafyasında yaşanmış görüntülerdir. Doğu Anadolu’da, Güneydoğu Anadolu’da, İran ile sınırımızda, Türkiye’nin içinde ve dışında, Güney Azerbaycan Türklerinin yaşadığı yerlerde gerçekleştirilen katliamların bire bir aynısıdır. 23 yıl önce Hocalı’da Ermenistan’ın orantısız güç kullanarak uyguladığı soykırım asla unutulmayacaktır” ifadelerini kullandı.
Azeroğlu, İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından "Sivil Bir Katliam" olarak nitelendirilen ve tüm dünyanın gözleri önünde 26 Şubat 1992 günü gerçekleşen bu görüntüleri artık yaşamak ve görmek istemediklerini belirtti. Karabağ Savaşı’nda Ermeni kuvvetlere komutanlık yapmış bugünkü Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ve Markar Melkonyan’ın kardeşi Monte Melkonyan, Ermeni güçler tarafından yapılan bir intikam olduğunu açıkladığını anımsatan Azeroğlu, geçen 23 yıl içinde insanlık suçu işleyenlerin uluslararası mahkemelerde yargı önüne çıkmamasının ayrı bir insanlık ayıbı olduğunu da sözlerine ekledi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çanakkale Çanakkale’de kök hücre dolandırıcılığından tutuklanan 2’si doktor 5 sanığın yargılanmasına başlandı Çanakkale’de 60’tan fazla hastayı, kök hücre uygulamasında kullanılan ve piyasa değeri 200 lira olan kitleri 20 bin ila 100 bin liradan satarak dolandırdıkları iddiasıyla tutuklanan 2’si doktor 5 sanığın Çanakkale 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmasına başlandı. Çanakkale’de 5 Şubat tarihinde meydana gelen olayda, İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerince yapılan teknik takip sonucunda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Hastanesi’nde (ÇOMÜ) Ortopedi ve Travmatoloji bölümünde tedavi gören 60 hastaya, piyasadan 200 liraya temin edilen kök hücre uygulamasında kullanılan kitlerin 20 bin ila 100 bin lira arasında satıldığı tespit edildi. Bunun üzerine düzenlenen operasyonda, Prof. Dr. H.Y.E., Doç. Dr. T.K., medikal firma sahibi Ö.Ç, firma çalışanları B.C.T. ve Y.C.İ. gözaltına alındı. Polisteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden Ö.Ç., B.C.T. ve Y.C.İ. ’dolandırıcılık’ ve ’icbar suretiyle irtikap’ suçuna yardımdan tutuklanırken, Prof. Dr. H.Y.E. ile Doç. Dr. T.K. adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Daha sonra savcılığın itirazının ardından Prof. Dr. H.Y.E. ile Doç. Dr. T.K. yeninden tutuklandı. Soruşturmanın tamamlanmasının ardından iddianame hazırlandı. İddianamede, Ömer Ç, Bilgecan T. ve Yunus Can İ’nin ‘nitelikli dolandırıcılık’ ve ‘icbar suretiyle irtikaba yardım’, Hüseyin Yener E. ve Tolgahan K’nin ise ‘zincirleme şekilde icbar suretiyle irtikap’ suçundan 20’şer yıla kadar hapsi istendi. Tutuklu sanıkların yargılanmasına bugün 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Duruşmaya tutuklu sanıklar Ömer Ç., Bilgecan T., Yunus Can İ., Hüseyin Yener E. ve Tolgahan K. hazır bulunurken, olaydan etkilenen 60’a yakın hasta ve yakını katıldı. Sanık Hüseyin Yener E., savunmasında, kendisinin 24 yıllık hekim olduğunu belirterek, üzerine atılı hiçbir suçlamayı kabul etmedi. Hüseyin Yener E., "Kök hücre tedavisi bir ameliyat değil ek işlemdir. Ben anestezi altında yapmayı tercih ediyorum. Bu yaptığım işlemden fakültenin haberi yoktu. Üniversite SGK ödemesi almadığı için kamu zararı oluşmaması adına yapılan bu işlemleri not almadık. Ameliyat öncesi raporlarda kök hücre tedavisinin nasıl yapılacağını belirttim. Hastalara da bunu belirttik. Ameliyatlara ek olarak bu işlemleri yapıyorduk. Kitler hastanede satılmıyor. 3 yıldır Çanakkale’de çalışıyorum. Bu kiti getirecek firma Çanakkale’de yoktu. Sağlık Bakanlığından onaylı, ameliyata girme yetkisi olan firmalarla çalışılabiliyordu. Bu yüzden bu firmayla çalıştık. Kök hücreden her hangi bir kazancım yok. Firma çalışanları ve firma sahibinin iddialarını red ediyorum. Hastalarla maddi konularda konuşmadım. Konuşmayı da tercih etmiyorum. Fiyatları firma belirliyordu. Ben hiç bir hastaya fiyat söylemedim. Hastalara benim fiyat verdiği şeklindeki beyanları kabul etmiyorum” dedi. Sanık Tolgahan K. 3 yıldır ÇOMÜ’de görev yaptığını söyledi. Kendisine gelen hastalara tek bir medikal firma önermediğini belirten Tolgahan K., “Hastalar bana doğal olarak soruyordu. Nasıl ve nerden temin edebilecekleri konusunda. Bende kendilerine birden fazla firma öneriyordum. İnternetten araştırmaları gerektiğini söylüyordum. Kimseye fiyat vermedim ancak hastalardan ve firma sahiplerinden duyduğum kadarıyla aralıklı bir fiyat söyleyebiliyordum. Ben firma sahibinin iddialarını kabul etmiyorum. Kendileri bana iftira attı. Benim paraya ihtiyacım yok. Maddi durumum iyi. Ailemin durumu iyi. Böyle bir şey için kariyerimi riske atmam, itibarımı zedelemem” diye konuştu. Firma sahibi Ömer Ç. ise sektörde 19 yıldır faaliyette bulunduğunu söyledi. Resmi ve özel hastanelere ameliyat malzemesi temini sağladıklarını kaydeden Ömer Ç., "Doktorların talebi üzerine ilgili kök hücre kitini buldum. Fiyat belirledim. İthal olarak ilk etapta bin 500 liraya sonra da yerli olarak 600 liraya buldum. Bunun fiyatı ithal ve yerli olmak üzere değişiyor. Doktorlar daha sonra aldığım ürünleri uygun gördüler. Hastalar kabul ve uygun görürse temin edebileceğimi söyledi. Böylece kitler kullanılmaya başlandı. Tolgahan hoca bana hastalar size ulaşırsa benim dediğin fiyatı uygulayacaksınız dedi. Biz bu fiyatın içinden belirlediğimiz ücreti alıyorduk. Burada hastalar parayı elden veriyordu ya da bankaya yatırıyordu. Bizde parayı çekip elden doktorlara veriyorduk. Tolgahan beyin tavsiyesi üzerine Hüseyin bey bizi çağırdı. Özel ameliyatlar için kök hücre tedavisi uygulayacağını söyledi. Hüseyin beyle de çalışmaya böyle başladık. Hastalarının özel olduğu için ücreti kendisinin belirleyeceğini söyledi. Bununla ilgili telefonda yazışmalarımız var. Ben 19 yıllık sektör tecrübemde hiç böyle bir durumla karşılaşmadım. Biz hocaları amirlerimiz gibi gördüğümüz için bunun yasal olduğunu düşünerek bu işi yaptık. Bana ’senlik bir durum yok, hastalar bizim hastalarımız’ dediler. Bana atılı suçlamaları kabul etmiyorum" şeklinde konuştu. Firma çalışanlarından Yunus Can İ. ise firma sahibi Ömer Ç’nin talimatları doğrultusunda hareket ettiğini belirterek, Çanakkale’deki bir banka şubesinden bu şekilde hesap açtığını ifade etti. Yunus Can İ., "Hastalar kitlerin ücretlerini nakit veriyorlardı ya da banka hesabına yatırıyorlardı. Doktorlara para vereceğim zaman para havale ile gönderildiyse bankadan çekip öyle veriyordum. Eğer elden aldıysam direkt götürüp elden teslim ediyordum. Paraya verdikten sonra kalan parayı firma sahibi Ömer beye veriyordum. Ben iki doktora da para verdim. Paraları siyah bir el çantasına koyuyordum. Ödemeleri Ömer beyin söylediği tarihlerde veriyordum. Ben hastalarla pazarlık yapmadım. Doktorların pazarlık yaptığını görmedim. Kitlerin hazırlanmasında bende sağlıkçı olduğum için ameliyatlarda aktif olarak bulunuyordum. Ameliyatlarda kullanılmayan kit olmadı” dedi. Diğer şirket çalışan Bilgecan T. savunmasında söz konusu işlemlerde paranın kendi hesabına yatmasından dolayı tedirgin olduğunu aktararak, geçen yıl Şubat ayında firmadan istifa dilekçesini yazdığını belirtip, “Firma sahibi 45 gün ihbar sürem boyunca çalışmamı istedi. Bu süre sonunda arabanın anahtarlarını teslim etmek için odasına girdim. Bana, eleman yetersizliği nedeniyle bir süre daha devam etmemi söyledi. Bende bir süre daha çalışmaya devam ettim. Benimde Çanakkale’deki bankadan hesap açmamın nedeni işlemlerin hızlı yapılması ve bankanın daha az komisyon kesmesi. Tolgahan hoca hastalara fiyatı kendi veriyordu. Hüseyin hoca ise Ömer bey ile görüşüp fiyatları buna göre belirliyordu. Her iki hocaya da elden para teslim ettim. Ameliyatlara bende giriyordum. Kök hücre uygulanmayan hasta olmadığını görmedim” diye konuştu. Sanıkların ardından müştekilerin ifadeleri dinlendi. Mahkeme heyeti, sanıkların yurt dışı çıkış yasağıyla tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesine karar verirken, mahkeme heyeti davayı ileri bir tarihe erteledi.
Aydın Kuşadası’nda UNESCO onaylı eğitim programı MUNACS’24 başladı Aydın’ın Kuşadası ilçesinde, öğrencilerin gerçek bir Birleşmiş Milletler (UN) delegesi gibi giyinip, fikir alışverişinde bulundukları eğitim programı olan MUNACS 24 başladı. Üç gün sürecek olan programda 22 farklı okuldan yerli ve yabancı 200 öğrencinin yanı sıra öğretmen ve akademisyenler de yer alıyor. Kuşadası’nda Amerikan Kültür Kolejleri Genel Merkezi ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nun desteğiyle 5 yıldızlı bir otelde düzenlenen eğitim programı MUNACS 24 başladı. ‘Dünya için Yapay Zeka: Etik ve Sürdürülebilirliği Yenilikçi Yaklaşımlarla Geliştirme’ ana temasıyla gerçekleştirilen etkinliğe ortaokul ve lise dengi okullardan 200’den fazla yerli ve yabancı öğrenci katılıyor. Üç gün sürecek etkinlikte öğrenciler ülke delegeleri olarak katılacakları konferanslarda, Birleşmiş Milletlerdeki komisyonları temsil eden çeşitli komitelerde yer alacaklar. Komitelerde görev alacak öğrenci delegeler, yapay zekanın etik ve sürdürülebilirlik boyutlarını temsil ettikleri ülkeler olarak ele alacaklar. Delegeler, günümüzün en önemli küresel sorunlarından biri olan yapay zekanın insanlık için sunduğu fırsatları ve riskleri tartışacak, yenilikçi çözümler üretecek ve uluslararası iş birliğinin önemini kavrayacaklar. Bu sayede öğrenciler, uluslararası ilişkiler, diplomasi ve küresel sorunlar hakkında bilgi edinirken, problem çözme, eleştirel düşünme ve iletişim becerilerini de geliştirme imkanı bulacaklar. “Öğrencilerimizi yapay zekanın yer aldığı dünyaya hazırlıyoruz” Teknolojinin hızla ilerlediği dünyada yapay zeka eğitimine dikkat çeken Amerikan Kültür Kolejleri Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Yaraş, “Bu yıl konferansımızın ana konusu yapay zeka. Hızla değişen dünyada yapay zeka giderek hayatlarımızda yer ediyor. Öğrencilerimizi yapay zekanın yer aldığı bir dünyaya hazırlamak için konferansımızı gerçekleştiriyoruz. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nun desteğiyle gerçekleştirdiğimiz bu konferansın sonuç bildirgelerinin de, ülkemiz ve dünya çapında büyük ilgi göreceğine inanıyoruz” dedi. “Diplomasi açısından çok önemli bir konferans” UNESCO Türkiye Eğitim Komitesi Başkan Vekili Prof. Dr. Mustafa Sever ise, “Çocuklarımızın her açıdan geleceğe hazırlanması bizler için çok önemli. Ayrıca bu konferansın diplomatik yönü de büyük önem taşıyor. Burada farklı komiteleri temsil ederken diplomasi dilini de öğreniyorlar. Farklı ülkeleri, farklı kültürleri tanıma imkanı buluyorlar. Çocuklarımız üç gün boyunca, çağımızın en önemli ürünü yapay zekayı etik ve sürdürülebilirlik kavramları çevresinde tartışma imkanı bulacaklar” diye konuştu. MUNACS 24’ün amacı MUNACS 24’ün, yapay zekanın etik ve sürdürülebilirlik boyutlarını ele almak. Türkiye’nin her bölgesinden ve farklı ülkelerden katılım sağlayacak öğrencilerin bir araya gelerek küresel sorunlara çözüm bulmak için işbirliği yapmalarını sağlamayı da amaçlayan programda, öğrencilerin uluslararası ilişkiler, diplomasi ve küresel sorunlar hakkında bilgi edinmelerini sağlamak amaçlanıyor. Bunun yanında programda problem çözme, eleştirel düşünme ve iletişim becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmak gibi amaçları bulunuyor. Konferansın ardından yazılacak sonuç bildirgesinin ise Paris’e gönderilerek Unesco Milli Komisyonu’na iletileceği belirtildi.